Gönderen Konu: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü  (Okunma sayısı 46487 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı bakili

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 25
Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« : 26 Şubat 2008 »
Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü

Gerek Azerbaycan Türkleri kendilerine ve gerekse Türkiye Türkleri Azerbaycanlı soydaşlarımıza bilinçsizce "Azeri" demektedir.
Oysa, Azerbaycan Türklerine "Azeri" demek yanlıştır. Çünkü "Azeri" sözcüğü Farsça'dır ve Azeriler, İran'da yaşamış olan ateşe tapan bir Fars kavminin adıdır.

Bu ad, Rusların Türkleri özlerinden koparma siyasetinin bir parçası olarak, Azerbaycan Türkleri'ne, Türklükleri'ni unutturmak gayesiyle vermiştir. Bu yüzden, Azerbaycanlı soydaşlarımıza, "Azeri" demek yerine, "Azerbaycan Türkleri" demek doğru olacaktır.
Damarımda dolaşır, seni ezberler kanım;
Kalbimin her atışı, sensin Azerbaycanım….

ilteris9

  • Ziyaretçi
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #1 : 27 Şubat 2008 »
Bu mantıktan gidersek, "Türk" yerine "Türkiye Türkleri" demeliyiz. Kimse oturup da uzun uzun uğraşmaz.

Âzerî = Azerbaycan'da yaşayan kişi.

Bunda bir sakınca yoktur.

Çevrimdışı bakili

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 25
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #2 : 28 Şubat 2008 »
İyice araştır ki, m,bahise etmeyelim.
Damarımda dolaşır, seni ezberler kanım;
Kalbimin her atışı, sensin Azerbaycanım….

ilteris7

  • Ziyaretçi
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #3 : 28 Şubat 2008 »
 Bakili kandaşımız haklıdır.

 Azeri sözcüğü Zerdüştlük döneminden kalmadır. Ateşe tapan manasında Farsça bir sözcüktür.

 TÜRKLÜĞÜN en büyük düşmanlarından olan(Halada öyle) Rus ve Fars Emperyalistlerinin ortak özelliği Azerbaycan TÜRKLÜĞÜ kimliğini yok ederek, onun yerine Azerilik, Azerbaycanlılık safsatalarını hakim kılmaya çalışmasıdır. Bugün Azerbaycan'ın başındaki kürt-ermeni kırması Aliyev sülalesi de Rus Efendilerinden aldıkları bu misyonu sürdürmektedirler.

 Dolayısıyla Azeri yerine Azerbaycan Türkleri tanımını Türkçüler olarak kullanmak, kendimizede acilen yerleştirmek durumundayız.

 Azeri=Azerbaycan'da yaşayan kişi demek ise,

 Sanada sen Türk'üm deme, Türkiyeliyim de, çünkü Türkiye'de yaşıyorsun diyenler olacaktır, İlteris9 Anda. Dolayısıyla Azerbaycan Türkleri demek kimseyi kalbten götürmez. 

 Bakili Anda, sende bu arada Huntürk'e hoşgeldin.

 TTK



Çevrimdışı bakili

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 25
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #4 : 28 Şubat 2008 »
Teşekkür ederim.
Damarımda dolaşır, seni ezberler kanım;
Kalbimin her atışı, sensin Azerbaycanım….

Çevrimdışı bakili

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 25
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #5 : 28 Şubat 2008 »
Dünya dolsa şarkıyılan
Türküz Türkü çağırırız
Yola gitmek korkuyulan
Türküz Türkü çağırırız

Türküz Türkler yoldaşımız
Hesaba gelmez yaşımız
Nerde olsa savaşırız
Türküz Türkü çağırırız

Türklerdir bizim atamız
Halis Türküz kanı temiz
Şarkı gazeldir hatamız
Türküz Türkü çağırırız

Bayramlarda düğünlerde
Toplantıda yığınlarda
Sıkılınca dar günlerde
Türküz Türkü çağırırız

Yaylalarda yataklarda
Odalarda otaklarda
Koyun gibi koytaklarda
Türküz Türkü çağırırız

Su başında sulaklarda
Türkün sesi kulaklarda
Beşiklerde beleklerde
Türküz Türkü çağırırız

Hep beraber gelin kızlar
Bile coşar o yıldızlar
Koşulunca çifte sazlar
Türküz Türkü çağırırız

İnler Veysel arı gibi
Bülbüllerin zarı gibi
Turnalar katarı gibi
Türküz Türkü çağırırız

AŞIK VEYSEL
Damarımda dolaşır, seni ezberler kanım;
Kalbimin her atışı, sensin Azerbaycanım….

Çevrimdışı bakili

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 25
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #6 : 28 Şubat 2008 »
Kan kardeşim ilteriş9! Sovyetlerin, 1930lu yıllardan başlayarak, kafamıza vura vura beynimize yerleştirdiği bir kavramdır.

Azeri ne demek, en kaba anlamıyla Azerbaycan'da yaşayan insan demek. Hayır, değil! Çünkü Azerbaycan'da bahsettiğimiz anlamda yaşayanlar türklerdir. başka bir millet, ırk filan değillerdir. Kendimizi tanımlamakta iki isim kullanırız:

1. Azerbaycan halkı *
2. Azerbaycan türkleri

Iğdırlı'ya Iğdıri, İzmirli'ye İzmiri, Ankaralı'ya Ankarai diyemiyorsanız Azerbaycanlı'ya da Azeri diyemezsiniz. öğrenin.

Bize "birilerinin" giydirdiği fikir gömleklerini yırtmadığımız müddetçe bir adım ileri gitmeyiz, örnek: hâl, ahval!
Damarımda dolaşır, seni ezberler kanım;
Kalbimin her atışı, sensin Azerbaycanım….

Çevrimdışı ATİLLA-TORUNU

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 133
  • тєηgяi_кυят || α∂šız ||
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #7 : 28 Şubat 2008 »
Bilgiler için çok teşekkürler Anda'lar..Ne yalan söyleyim ben genellikle Azerî diye hitapta bulunurdum.
Sayenizde yaptığım hatayı anladım...
Bu arada hoşgeldiniz Kutlu otağımıza....
Selam olsun Azerbaycan balalarına,aybalalarına...
Selam olsun Tüm Soydaş Turanlılar'a....Ulu Tanrı Yüce TÜRK'ünü korusun....Esenlikler.

Çevrimdışı bakili

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 25
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #8 : 28 Şubat 2008 »
Kan kardeşlerim lütfen bir Güney Azerbaycanlı Kan kardeşmizin yazdığı yazıyı okuyun. Ben o kardeşime binkere teşekkür ediyorum......

GÜNEY AZERBAYCAN TÜRKÜ OKTAY TÜRKMENÇAYLI BEĞİN YAZMIŞ OLDUĞU ÇOK GÜZEL BİR YAZI,BUYRUN;


İran'da 35,000,000 Türk mü var?!

Yakup kadri Karaosmanoğlu’nun meşhur “Yaban” romanındaki, Türk aydını Ahmet Celal ve Türk köylüsü Bekir Çavuş arasındaki ilginç diyalogu birçoğumuz biliriz:

Bekir çavuş:

—Biliyorum beyim, sen de onlardansın emme

Türk subayı Ahmet celal:

-Onlar kim?

— Aha, Mustafa Kemal Paşa’dan yana olanlar…

— İnsan Türk olur da nasıl Mustafa Kemal Paşa’dan yana olmaz?

— Biz Türk değiliz ki, beyim.

- Ya nesiniz?

- Biz İslamız, elhamdülillah… O senin dediklerin Haymana’da başlar. ( (İletişim Yayınları, 1998, S.172–173)

Yukarıdaki olay, geçmişte, günümüzde ve hatta gelecekteki milletleşme sürecimiz ile ilgili bize "millet" olarak ders verecek niteliktedir.

“Bizim kadar kendi tarihine, kültürüne ve şu andaki coğrafyasına yabancı olan başka bir millet var mı?”

Eminim ki, şimdi anlatacağım olay, Türkiye’de yaşayan her güney Azerbaycanlının başına gelmiştir:

Örneğin Türkiye’nin her hangi bir yerinde bir Türkiye vatandaşından adres soruyorsunuz ve karşınızdakine şiveniz biraz değişik gelince (1925ten beri Türkçenin okullarda yasaklanmasını da göz önünde bulundurursak, bazı “Türkiyeli” dostlarımıza göre bozuk bir şive olan güney Azerbaycan Türkçesinin şu mevcut şeklide bile yaşayabilmesi gerçekten bir mucizedir!)

Ve hemen ardından her zamanki diyalog başlıyor:

—Pardon siz nerelisiniz?

—Güney Azerbaycanlıyım.

—Öylemi? Azeri misiniz?

—Hayır, efendim, Azeri değilim, güney Azerbaycan Türküyüm!

- Baku’den misiniz?!

Evet, anlaşıldı, tarih dersi başlamıştır!

1825yılına dönüyorum ve o tarihte şu an İran adlanan coğrafyaya hakim olan Karakoyunlu Kaçar devletinin terkibinde, yarı bağımsız olan birleşik Azerbaycan’ın, çarlık Rusya’sı ile süren yıllarca savaştan sonra, Araz Nehiri sınır alınarak nasıl fiilen iki parçaya bölündüğünü, ve küçük bölümü olan, kuzey Azerbaycan’ın Rus hakimiyetinde, öteki esas ve büyük parça olan Güney Azerbaycan ise Türkmen Kaçar devleti terkibinde kaldığını ve bu bölünmenin günümüze kadar devam ettiğini (Güney Azerbaycan da 1925’ten sonra Kaçar Türk devletinin yıkılmasından sonra, fiilen Farsların egemenliği altına geçmiştir) ancak 1990lı yılların başında Sovyetlerin parçalanması ile birlikte, kuzey Azerbaycan’ın bağımsızlığına kavuştuğunu…

Anlatmaya başlıyorum!

—Yani İranlı mısınız?

—Hayır, efendim, Güney Azerbaycan, İran adlı ülkede 1925’ten bu tarafa hâkim olan Farsların işgali altındadır.

—İran’da ne kadar Azeri var?

—Efendim, İran’da bir tane bile Azeri yok! İran’da 35.000.000 Azerbaycan Türkü var!

Bizim vatandaş belli ki çok şaşırmış!

—Ama ne fark eder ki?

—Çok fark eder! Çünkü Azerbaycan bir coğrafya ismidir, millet değil, Azeri sözcüğü ise, ilk defa olarak, tarihin en azılı Türk düşmanı Stalin, daha sonra ise hasta beyinli İran-Fars şovenistleri tarafından, Azerbaycanlıların Türklük şuurunu yok etmek, unutturmak için uydurulan sahte bir kimliktir. Emin olun ki eyer Ruslar, Allah korusun Anadolu ya hakim olsalardı, burada da egeli, ne bilim Karadenizli ve İzmirli diye uyduruk milletler ve kimlikle yaratmaya çalışırdılar.

Kendi kendime:"Ah, Yakup kadri ah! Şimdi seni bir az anlamaya başladım, diyorum.

Ne ise vatandaşımız iyicene meraklanmıştır anlaşılan:

—İran’da ne kadar Türk var ki? (hele şükür Türk dedi!)

—35.000.000

—Ne? 35.000.000 mu? İran’ın ne kadar nüfusu var ki?

—70.000.000 efendim!

—Allah, Allah o kadar var mı ki?

—Var efendim!

Ne ise ki şimdilik “Azeri değiliz Türküz” konusunda anlaşmış gibiyiz. Tabi şimdi vatandaşımızın birde “İran” merakı sarmıştır.

—Arapça biliyor musun?

—Hayır, efendim, bilmiyorum.

—Ama nasıl olur, İran Arap değil mi?

—Hayır, efendim İran’da Resmi dil Farsçadır (Acemcedir). İran’da ancak sizin Harran, Viranşehir ve Hatay’ınız kadar Arap kökenli var ve ya yok!

Evet, bir az yoruldum, ama bir Türk vatandaşının daha, doğu sınırına bitişik 35.000.000 millettaşını keşif etmesini sağladığıma göre mutluyum…

Hayır! İnsanımıza, Vatandaşımıza kızmaya, darılmaya hiç ama hiç hakkımız yok!

Çünkü onu yöneten ve yönlendiren sistem, onun çevresini, dünyasını, doğal uzantılarını, ulu bir milletin mensubu olduğunu… Anlamasını engellemiştir.
Peki, nedir bu sistem? Nerededir bu gerçek sandığımız hayalı matrix?

-…yönlendirilmiş gayri milli medya

— Türk devletini ve toplumunu Hitit ve Bizans uygarlıklarının kültürel mirasçısı olarak takdim eden eğitim sistemimiz.

—deve kuşu politikası diye yanlış yorumlanan “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi

İnsanlık tarihinin en yüce cihangir milletlerinden olan Türk varlığını, Atatürk milliyetçiliği gibi dar ve soyut bir kavramı kullanarak Ardahan ile Edirne arasında hapis eden zihniyetler (ve ondan sonra da Kerkük elden gitti gidiyor diye dövünen bir zihniyet, peki adama sormazlar mı 80 yıldır kış uykusuna mı dalmıştınız beyler?)

—ve son zamanlarda “Türkiyeli” ve “Türkiyelilik” safsatası

Evet, bu ülke Türk milliyetçisi rahmetli Ebulfez Elçi Bey'e “Ekselans ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz, nereden öğrendiniz?” diye soran dış işleri bakanları da gördü!

Karabağ’daki Türklere Ermeni canileri tarafinden soykırıma maruz karırken,"Onlar şia biz Sünni, onlarla İran ilgilensin" diyebilen cumhurbaşkanlarını gördü bu ülke!

Aklıma şair Fuzuli’nin o meşhur dizeleri geliyor:

Dost bî-perva felek bî-rahm ü devran bî-sükûn
Dert çok hem-dert yok düşmen kavi tali’ zebun

Evet, bizde dış Türkler olarak, Türkiye’ye ilk adım bastığımızda buradaki acı gerçeklerle yüzleştik. Ama ne yazık dertlerimizi dinleyen, bizimle yürek birliği olan burada dava yoldaşlarımızı da en az bizim kadar dertli olduğunu gördük:

—Ya, biz de bu ülkede Türklük davası veriyoruz, Türkiye zaten şu anda Türk olmayan veya Türklük şuuruna sahip olmayan bir zümre tarafından ele geçilmeye çalışılıyor. Biz, Türkiye’ye deki Türk milliyetçileri olarak siz, dış Türklerin çektiği acıları anlıyoruz, ama biz de burada kendi canımızın derdine düşmüşüz…

Evet, kandaşlarım, ülküdaşlarım, kardeşlerim, candaşlarım, dava yoldaşlarım, sizde haklısınız ne yazık ki, hem de çok haklısınız.

Şair Feridûddin ATTAR’in dediği gibi: Dost kötü günde belli olur. İyi günlerde ise yüzlercesi bulunur.

Siz Türk milliyetçileri, siz ülkücüler, bizim zor günü dostumuz oldunuz. Bugün belki sınırlarımız birleşmeyebilir, ama kesinlikle gönüllerimiz birleşmiştir.

Biz Güney Azerbaycan Türk milliyetçileri olarak, Tebriz’de, Urumiye ve Sulduz'daki bozkurt tek ışıldayan, umut, iman ve azim dolu gözleri Kars’tan Edirne’ye, aziz Türkiye’mizin her yerinde gördük. Bozkurt bayraklarının dalgalandığı o mukaddes ocaklarda, güney Azerbaycan yaşıyordu, vallahı, inanın aynı düşünceler, aynı yüzler, aynı sadelik, aynı hulus hatta çoğu muhabbetler bile aynıdır. O ocaklarda Şah İsmail de var, Yavuz Sultan Selim de var,
Sultan Uzun Hasan da var, Hazret-i Fatih de var, Enver Paşa da var, Gazi Mustafa kemal Paşa da var, evet Çöhreganli da oradadır her zaman...

Elbette bir gün dirilir eski beyler

Yine kılıç kuşanır tarihteki paşalar…

Aklıma yakın tarihimizde yaşanan bir olay geldi:

Birinci dünya savaşında Rusların desteklediği Ermenilerin, kuzey Azerbaycan’da Türk kıyımına başlamaları üzerine, Halil paşa komutasındaki Osmanlı ordusu (Kafkas İslam ordusu) birlikleri Bakû’ye doğru yola çıkarlar.

Halil Paşa ve komuta heyetini taşıyan tren, Bakû’ye iki saat uzaklıkta bir tren istasyonunda dinlenme molası vermek için durur. O anda Halil paşanın bulunduğu mekana elinde sazı ile bir Azerbaycanlı Aşık gelir ve çalmaya başlar:

Trenler vagon vagon asker taşır Bakû’ye

Aşık bir iki defa bu dizeleri tekrar ettikten sonra, artık nerede ise bütün gücü ile haykırarak:

- …söyle Halil paşa Allah aşkına bunda ne iş var?

Bunun üzerine Halil paşa ayağa kalkarak cevap verir:

- Bugün Bakû, yarın Taşkent sonraki gün ise Urumçi!

“NE OLACAK! BU İŞİN SONUNDA TURAN VAR”

Biz de o büyük paşayı saygı ile anarak, diyoruz ki: Bugün Ankara, yarın Kerkük, bir sonraki gün ise Tebriz…

“Evet, NE OLACAK BU İŞİN SONUN DA TURAN VAR”
Damarımda dolaşır, seni ezberler kanım;
Kalbimin her atışı, sensin Azerbaycanım….

ilteris12

  • Ziyaretçi
Ynt: Azeri değil, Azerbaycan Türk'ü
« Yanıtla #9 : 28 Şubat 2008 »
     Bakili Irkdaşımız doğru söyler.
   Aynı şey Ahıska Türk'ü soydaşlarımız için de geçerlidir. Stalin, Mili duygular pekişmesin ve birliktelik hissiyatı bertaraf olsun diye bir çok soydaşımızı soğuk kış günlrine aldırmadan vagonlara dolduruş ve Orta Asya'nın bilinmez bölgelerine dağıtmıştır. Özellikle aynı aileden olan insanları farklı vagonlara bindirerek  bu dramı, dahada vahim hale getirmiştir. Ancak uzun yıllar Rus emperyalizmi altında yoğun baskılarla yok edilmeye çalışılan kültürlerini bu günlere kadar taşımış olan Ahıska ve Azerbeycan Türk'ü Irkdaşlarımızın bu başarısı, taktire şayandır.
 
  Bu gün Kazakistan ve Kırgızıstan'da az sayılamıyacak oranda soydaşımız ana dilini bilmemektedir veya biliyorsa da oldukça zayıftır. Bu iki ülkede Rusça hala resmi ikinci dil konumundadır. Ancak Ahıska ve Azerbeycan Türk'ü soydaşlarımız 70 yıl zindanlarda, işkencelerde ,zorla yollandığı savaşlarda ve zorunlu olarak okutulduğu okullarda dahi benliğini korumaya çalışmış, dillerini kaybetmemek uğruna mücadele etmişlerdir. Nihayet soydaşlarımız Türk olduklarını haykırabilecek bir halde günümüze erişebilmişlerdir.
 
  Diğer üzücü bir durumda, Bu soydaşlarımızı Rusça terimler ve Rusça'dan alınmış kelimeler kullanıyorlar diye kimi zaman eleştirenlerin olmasıdır, ancak eleştirileri önce kendimize çevirmeliyiz. Türkiye'de yaşayan biz Türkler, hiç bir şekilde Askeri ve İdari açıdan Batı baskısı altında olmamamıza rağmen ne yazıkki dilimiz, Fransız ve İngiliz terimler sözlüğü haline dönüşmüştür.Bizim Türkiye'mizde, Eczacılık Fakültesinden mezun olmayan bir kişinin, şifa için aldığı İlaç küpüründe ne yazdığını bilmesi olanaksızdır. Dilimizdeki batı yanlısı yozlaşmayı sanırım hepimiz iyi biliyoruz. Halbuki soydaşlarımız yıllarca hayata ait ne varsa, Rus dilinde öğrenmek zorunda bırakılmışlar aksi tutum sergileyenler ağır cezalara çarptırılmışlardır.Bu Traihi gerçekleri görmeden soydaşlarımızın bu günkü dil yapılarını eleştirmekte sanırım insafsızlık olacaktır.
 


 :turan: