Gönderen Konu: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?  (Okunma sayısı 55191 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« : 21 Şubat 2012 »
Özlü, soylu, sağlam bir söz; toprağa kök salmış, dalları göğe uzanan, sağlam bir ağaç gibidir. Türeticisinin bilgisiyle her çağda ürün verir…
Özürlü, bozuk, çürük bir söz; köksüz bir ağaç gibidir; toprağın yüzeyinde savrulup durur; yoktur onun yerleşecek yuvası.
İbrahim Suresi 24/25/26

Köklerini kırk bin yıllık tarihe salmış olan ulu dil ağacının; yaprağını, dalını, kolunu, gövdesini, kökünü, yani ağzımızın tadını, bırakıp; yelin önünde oradan oraya savrulan kökü, soyu belirsiz, elin, çürük, zehirli ve tadı bozuk, yemişleriyle ağzımızın tadını bozduk.
Tanrının ağzımıza, anamızın ak sütü gibi helal ve temiz olarak, yerleştirdiği dilimizi atıp, yüzyıllardır, papağan gibi, ne demeye geldiğini bilmediğimiz ezberleri yineleyip durduk.
Güya konuştuğumuzu sanıyorduk!
Oysaki düşünceden yoksun bir eylem olarak bazı sözcüklerin tekrarı şeklindeki çabayı papağanlar, büyük bir beceriyle, yapabiliyorlardı.
Türkler papağanlaştırılmıştı!!!
Tanrı’ya yakarılarımız bile papağancaydı!
Sadece dil değildi bozulan, kokuşturulan. Düşüncemiz, fikrimiz, inançlarımız, sevdalarımız, ülkülerimiz, işimiz, birliğimiz, dirliğimiz de bozulmaktaydı usulca ve derinden…
Bu Türklüğün topyekun yok edilmesi demekti!!!
Peki, bütün bunlar kimler tarafından, hangi gerekçelerle ve nasıl yapılmıştı?

İşte bu başlık altında Türklüğün bin yıllık yarasına parmak basacak ve hiç olmazsa “zararın neresinden dönülürse kardır” düşüncesiyle Türk Dilini, yeniden, “toprağa kök salmış, dalları göğe uzanan, sağlam bir ağaç” haline getirme uğrunda süregelen çalışmalara küçücük de olsa bir katkı yapmaya çalışacağız.

Kök Tenğri bizlere, bu uğraşımızda, kolaylıklar versin!!!

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #1 : 21 Şubat 2012 »
"Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil şuurla işlensin..."

"Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır... "
           
"Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. "

"Türk dili Türk milletinin, kalbidir, zihnidir. "

"Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."

Gazi Başbuğ’un bu sözleri bizim için bir emir ve ne pahasına olursa olsun yerine getirilmesi gereken bir görevdir!

Çünkü Yine Gazi Başbuğun deyimiyle:

TÜRK DEMEK, TÜRKÇE DEMEKTİR! 

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #2 : 21 Şubat 2012 »
Dil bir milletin en değerli malıdır.           
Ordusunu kaybeden bir millet tehlikededir. İstiklâlini kaybeden millet korkunç bir felâkete düşmüştür. Dilini kaybeden milletse yok olmuş demektir.
 
Uluğ Bilge Atsız
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #3 : 21 Şubat 2012 »
Kişiyi kirleten ağzından girenler değil, ağzından çıkanlardır.
Meryem oğlu İsa. Matta-Bap 15/11                         

Ağzımıza aldığımız yabancı şeyler; ne demeye geldiğini bile bilmediğimiz bir takım uğultular halinde ağzımızdan çıkarken benliğimizi de, düşüncemizi de, duygularımızı da kirletiyormuş da biz bunun ayırdın da bile değilmişiz.

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #4 : 21 Şubat 2012 »
Çinli bilge ve düşünür Konfüçyüs'e:

-"Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, ilk iş olarak ne yapardınız?"

Diye sormuşlar.

Konfüçyüs şöyle cevap vermiş:

-"Önce dili düzeltirdim. Dil düzgün olmazsa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa yapılması gereken şeyler iyi yapılmaz. Gereken yapılmazsa ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulunca, adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa, halk güçsüzlük ve şaşkınlık içine düşer. Ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bu sebeple söylenilen sözü doğru söylemeli. Hiçbir şey dil kadar mühim değildir."
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #5 : 21 Şubat 2012 »
Türk’e en büyük ihaneti; aydın bildiği, bilge sandığı, din bilgici bellediği, kitap yüklü eşşekler, yapmıştır!
Üçoklu Börü Kam.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #6 : 22 Şubat 2012 »
Türkler büyük topluluklar halinde Müslümanlığa geçmeye başladıklarında Türkçedeki yabancı kelime sayısı sayılabilecek kadar azdı.
Uluğ Bilge Atsız Ata’nın da değindiği gibi kağanla, çobanın; aydınla, halkın dili aynıydı. Bu haliyle Türkçe belki de o tarihte var olan dillerin en sadesiydi.
Çünkü Türkler siyasi, askeri, ekonomik büyüklüklerine ilaveten Türkçe konuşmayı da büyüklüklerinin göstergesi sayıyorlardı.
Türklerin dillerine olan bu duyarlılığı yeni kabul ettikleri dinin diğer mensupları üzerinde de etkisini gösteriyor Arap ve Farslar Türklere yaranmak için Türkçe öğreniyorlardı.
Gerçekten de miladi 1000 li yıllarda Türklerin dindaşları olan Arap ve Farslar arasında derin ve gözlemlenebilir bir Türk hayranlığı vardı.
Bu hayranlık boşuna değildi. Çünkü Türkler dilleri söz konusu olduğunda öyle duyarlı davranıyorlardı ki soy ve kan olarak Türk olan Xotanlılar’la Kençekliler’i kelimelerin önünde bulunan “E/A” harfini Türk dilinde olmayan “H” harfine çevirdikleri için onları Türk saymıyorlardı.
Türklerin dillerine olan duyarlılığı Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra bir iki yüz yıl daha sürdü.
Ancak birden bire ne olduysa Türkler dillerine olan düşkünlük ve özeni yitirerek Arapça ve Farsçadan akın akın gelen kelime ve kavram istilasına karşı direnç gösteremez hale geldi.
Türk analar çocuklarına ”yaramazlık yapma balam” derken ”haylazlık etme evladım” demeye başlamıştı.
Bu durum bir dilden öteki dile karşı olağan sözcük karışımından öteydi.

Türk analarının dilleri bozulmaya başlamıştı!!!

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #7 : 25 Şubat 2012 »
Kutsal Olanın Gülünç Olmaktan Kurtarılması Kaygısı

Türkçenin başına neler gelecekti neler? Lakin kutsal olanın/sayılanın/sanılanın gülünç olmaktan kurtarılması için Türkçeye kıyılacağı nerden akla gelebilirdi ki?
Erken dönem Müslüman dil bilginlerince Kur’an’ın Türkçe çevirisi yapılmış ve 1050 li yıllarda Karahanlılar döneminde yapılan bu çeviride Arapça sözcük ve kavramların Türkçeleştirme yüzdesi % 99,5 lik bir başarıyla gerçekleştirilmiştir. Yani birebir çeviri yapılabilmiştir.
Kuran’da Kuran terminolojisine ait 2500 kelime ve kavram yer alıp bunun 2490 tanesinin 1050 li yıllarda Öztürkçe karşılığı vardı. Yani Kurandaki kelimelerin ancak 250 kelimeden bir tanesinin Türkçe karşılığı yoktu. Koca Kur’an çevirisinde topu topu 10 tane Arapça kelimenin Türkçe karşılığı yoktu. Bu gün bu oran Türkçe aleyhine %70-80 Arapça % 20-30 Türkçe şeklindedir.
Bu olumsuzluğun başlangıcını Türk din ve dil bilginlerinin kutsal olanın gülünç görünmemesi düşüncesiyle ve tamamen iyi niyetli olarak yaptıkları bir takım çeviriler oluşturmuş olup açılan bu gedikten Türkçe aleyhine artan bir ivmeyle diğer tahrip edici uygulamalar yol bulmuştur.
Kur’an da geçen sıkkiyyün, yarakun, ehtı-lakun, am-nahnü gibi kavram ve sözcükler Türkçede uluorta konuşulduğunda yüz kızartan ve utanılası çağrışımlar yapan kelimelerdi.
Bunun bedelini Türkçe ödeyecekti.
Çünkü söz konusu olan kutsaldı!
Ödedi de…
Hem de %99,5 lik Türkçeden, Arapça karşısında, %20 lere gerileyerek…

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #8 : 25 Şubat 2012 »
Kur’an çevirilerindeki Türkçe kavramlar Arapçadan daha özgün ve soyut anlamlar içermekteydi.

Arapçada gündelik konuşmada “elçi” anlamına gelen “resul” deyimi Kur’an’da dinsel olarak da aynı şekilde kullanılırken Türkler “elçi” anlamındaki “yalavaç” kelimesini dinsel anlamada kullanmayıp dinsel elçi anlamında daha soyut bir anlam içeren “yalafar” kelimesini kullanmaktaydı.
Aynı şekilde Arapçada “büyük” anlamındaki “ekber” sözcüğü Kur’an’da dinsel olarak da aynı şekilde kullanılırken Türkler “büyük” yerine “ulu” sözcüğünü kullanıyordu.
Araplar “ekber” kelimesini Allah’ın büyüklüğünü ifade etmek için “Allahüekber” şeklinde kullanırken “ekber”i bir şeyin bir başka şeyden büyük olduğu anlamında da kullanıyordu. Yani beş dörtten “ekber”dir gibi…
Oysaki Türkler “ulu” sözcüğünü sadece kutsal anlamda "Ulu Tanrı" diyerek kullanıp bir şeyin bir başka şeyden büyüklüğünü ifade etmek için “büyük”, “fazla” gibi sözcükler kullanıyordu. Yani Türkler beş dörtten “ulu” demiyor, beş dörtten “büyük”tür diyordu.
Türkler erk sahiplerinin, (hakan, bey vb.) yönetimleri altındakilere kızmasını “kırgag” olarak söylerken, Tanrı’nın kullarına kızmasının hakanların, beylerin kişioğullarına kızmasından farklı olması gerektiği düşüncesiyle ve bunu ayırt etmek için Tanrı’nın kullarına kızmasını “kargag” olarak söylemişlerdir. Oysaki Arapçada kızmak anlamındaki “gazap” sözcüğü hem kişioğullarının birbirine kızmasını hem de Tanrı’nın kullarına kızmasını ifade etmekteydi. Anlaşılacağı üzere Türkçede kutsal olan için özel kavramlar türetilmişti. Arapça bu duyarlılığa sahip değildi.
Arapçada Hasan’ın Aliye gazabıyla, Tanrının insanlara gazabı, Hasan’ın Aliye gönderdiği elçiyle Tanrının kullarına gönderdiği elçi, Tanrının “ekber” liğiyle sayının sayıdan ekberliği aynı sözcüklerle ifade edilmekteydi.

Arapçada kutsal olanla kutsal olmayan birbirinden ayırt edilmeksizin aynı sözcük ve kavramlarla anlatılıyordu.

Bu durum bile Türkçenin sözcük, kavram ve anlam zenginliği bakımından Arapçadan fersah fersah ileri ve zengin olduğunun en belirgin göstergesiydi.

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #9 : 25 Şubat 2012 »
Türkçenin ölüm fermanı: Arap dilinin kutsallaştırılması!

Türklerin İslam toplulukları içerisinde önemli bir siyasi ve sosyal konuma gelmeleriyle birlikte Arap ve Farslarla da ilişkilerinin boyutları değişmeye başlamıştı. Bu ilişkilerin doğal sonucu olarak toplumsal, kültürel, siyasi, egemenlik vb. alanlarda rekabetler de başlamıştı.
Yukarıda da ifade edildiği gibi Türkler; Arap ve Farslılarla çok yakın temas kurmadan önce çok büyük coğrafyalara hükmetmiş, dünyanın en büyük imparatorluklarına sahip olup tarihin kaydettiği en büyük askeri, ekonomik ve siyasi gücüne ulaşmışlardı. Bu güçlerinin doğal sonucu olarak da çok parlak bir dil ve kültür sahibiydiler.
Yani dindaşları Türklerin bu parlak durumları ve geçmişleri karşısında kendi sönüklüklerini görüp aşağılık duygularına kapıldıkça bir zaman sonra tapınma, yani dini dilin Arapça olduğu ve Arapçanın Tanrı tarafından seçilerek kutsandığı savını öne sürerek Arapçayı kutsallaştırmaya yoğunlaştılar.
Araplar nihayet sihirli formülü bulmuşlardı:
Tanrı’nın dili Arapça!                                                                                                                                                                             
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!