Gönderen Konu: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?  (Okunma sayısı 55182 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #10 : 25 Şubat 2012 »
Arap milliyetçilerinin Türklerin siyasi, askeri ve medeni olarak kendilerinden fersah fersah ileride olmaları karşısındaki ezikliklerini gidermek için ortaya sürdükleri Tanrı’nın dili Arapçadır söylemi yavaş yavaş başta Türkler olmak üzere Arap olmayan diğer Müslüman topluluklar arasında etkisini gösteriyor, diğer Müslüman toplulukların dillerine artan bir ivmeyle Arapça kelimeler ve kavramlar akın akın geçmeye başlıyordu.
Artık yeni yerleşen zihniyete göre kişioğlu Tanrı’ya Arapça dışında bir dille yakarırsa yakarısı Tanrı tarafından bırakın kabul edilmeyi makamına bile ulaşmazdı???
Yeni yerleşen bu anlayış bir yandan kutsal metinlerin ne dediğini Arap olmayanları anlayamaz hale getirirken bir yandan da ırk olarak Arapların üstünlüğü anlayışı yavaş yavaş belirginleşmeye başlıyordu.
Öyle ya Arapça Tanrı’nın diliyse Araplar da Tanrının kutsadığı millettiler?
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #11 : 25 Şubat 2012 »
Kutsal metinler Araplar dışındakilerce anlaşılmamalıydı ki din birlerinin elinde toplumları istediği gibi güdecekleri ve birer sürü haline getirebilecekleri sihirli sopa olmalıydı.
Öyle de oldu!
Önce Arapçanın Tanrı dili olduğu kabulüne dayalı baskın tavırlarla Türkçe küçümsendi.
Dini kavramlar Arapça dışında bir dile çevrilemezdi.
Kutsal metinleri başka dillere çevirmek yetersiz olacağı gibi aynı zamanda Tanrı’nı dilini beğenmemek gibi bir gocundurma ve tehdit haline de getirilmişti.
Kim Tanrıya muhalefeti göz önüne alabilir ki?
Artık Türkler Tanrılarını "ulu"layamıyor, “ekber”liyorlardı.
Artık Türklerin Tanrısı "esirgemiyor", "bağışlamıyor,” "rahm”ediyordu.
Artık Türkler Tanrılarının “kargag”ından değil “gazab”ından korkuyorlardı.
Tanrı’yı sevilen, koruyucu olarak gören Türk düşüncesinde Tanrı; korkunç azaplarla cezalandırıcı olup çıkmıştı!
Türkler sevdikleri Tanrıdan korkar olmuşlardı.

Türkler Tanrıyla korkutuluyorlardı!!!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #12 : 25 Şubat 2012 »
Arapçanın Tanrı dili olduğu inancı öylesine yerleşmişti ki Türkçeyi Farsçaya karşı şiddetle ve başarıyla savunmuş olan büyük Türk Dil Bilgini Ali Şir Nevai bile söz konusu Arapça olduğunda yelekenleri suya indirip:
Alıntı
“Arap dili seçkinlik ve yükseklik bakımından dillerin en ilerisidir. Bu nokta üzerinde hiç kimsenin aykırı düşündüğü ve aykırı bir dava güttüğü yoktur. Çünkü Tanrı Kur’anı bu dille indirmiştir; peygamberimiz hadisleri bu dille söylenmiştir; büyük velilerin, din ulularının ileri sürdükleri gerçek ve değerli düşünceler gene bu dil ile meydana gelmiştir”
Diyebiliyordu!
Türk toplumunun tamamına yakınının ve aydınlarının da büyük kesiminin bu anlayışta olduğu sıralarda bir tek ünlü Türk Bilgini Biruni bu anlayışa şiddetle karşı çıkıp Arapçanın kutsal olmadığını ve hatta ilim dili olamayacak kadar sıradan bir dil olduğunu ileri sürüp;
Ali Şir Nevai’nin “Tanrı Kur’anı bu dille indirmiştir” sözüne karşılık “müşrik Araplar Tanrı tarafından indirilen Kur’ana yine bu dille karşı çıkıyorlardı”;
Ali Şir Nevai’nin “peygamberimiz hadisleri bu dille söylenmiştir” savına karşılık “müşrik Araplar İslam Peygamberine bu dille sövüp, yalanlıyorlardı” diyerek olağanüstü bir mantıkla Arapçanın haksız ve gereksiz olarak kutsandığını ifade ederken sesini yeterince duyuramıyor ya da başlamış olan Arapça kutsaldır, Tanrının dilidir çığırının etkisini bertaraf etmeye güç yetiremiyordu.

Yanlış düşünceler toplumları daha çabuk etkilemektedir.
Toplumlar ne denli ileri kültür ve medeniyet seviyesine ulaşmış olurlarsa olsunlar yine de toplumların aydınları azınlıkta, bilgisizleri çoğunluktadır.
Biruni gibi birkaç Türk aydınının sözü ileri gitmemiş, baskın olarak dayatılan Arap dilinin kutsal olduğu düşüncesi gitgide yerleşerek Türkçenin başka dillere karşı var olan koruma kalkanları ve refleksleri yok edilmiştir.

İşin daha da acıklı olanı ise Türkçeyi anlamadıkları Arapça kelime ve kavramlarla dolduranlar yaptıkları bu eylemin kutsal bir iş yani ibadet olduğunu sanarak “ibadet şevkiyle icra” ediyorlardı!!!

Türkçe kutsal bir cinayetin kurbanıdır artık!!!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #13 : 27 Şubat 2012 »
Türk dili, Arapça Tanrı’nın dilidir kandırmacasıyla katledilirken bu işi yaptıranlar yaptıklarının Tanrı buyruğuna aykırı olduğunu göz ardı ediyorlardı. Çünkü Tanrı; dini görevlerini yapacak kişilerden “ne dediğini bilecek ayıklıkta” olmasını istiyordu.
Yani Tanrı Kur’anda ki bildirimlerinde “bana ne dediğiniz bilerek yönelin” demekteydi.
Ancak gel gör ki Arapçanın kutsallığına inandırılmış/kandırılmış Türk’ün bunu anlama, anlasa bile yerine getirme, olanağı kalmamıştı.
Öyle ki Türk, papağanca yinelediği Arapça sözcüklerle Tanrıya yakardığını sanarken Tanrı’dan “kendisini için koruma diliyorum” sanıp “beni boş ver”, “benimle ilişkini kes” diyordu. Çünkü Türk’ün gırtlak yapısı Arapça harfleri ve sesleri çıkartmaya uygun değildi. 
Türk “bizi yarlığa, koru” anlamındaki “fağfirlena” yı dili dönmediği, “ğ” sesi Türk dilinde olmadığı ve Arapça sesleri çıkartamadığı için “fakfirlena” diye okuyarak Tanrı’dan “kendisini boş vermesini”, “kendisiyle ilişkisini kesmesini” istiyordu.
Yani Türk “sev”ilmek isterken “söv”ülmek ve “döv”ülmek istiyordu.
Türk’ü boyunduruğu altına alıp üzerinde hükümranlık kurmak isteyen Araplar, Türkler arasından edindikleri “kutsal ahmak” işbirlikçiler sayesinde Türk’ün dilini ağzından söküp alıyor yerine Türk’ün zihninde hiçbir ışıltı uyandırmayan, hiçbir nesnel çağrışım yapmayan Arapça sözcük ve kavramları doldurarak Türk’ün düşünme, fikir üretme ve us yürütme becerisini de ellerinden alıyorlardı.

Türk’ün düşüncesi ve fikri kuruyordu.

Çünkü Türk “us”unu “dil”iyle işletebilmekteydi.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #14 : 29 Şubat 2012 »
Türk dili; üstünlük, bilgiçlik ve seçkinlik taslamak için yabancı kelime, kavram ve tamlamaları kullanan cüceler eliyle de kıyıma uğruyordu.

Gerçekte “sıradan” olan; diğer insanlardan hiçbir üstün yanları olmayan bu cüceler “yalancı üstünlük” kurmak için “yapmacık değer”ler üretip “sıradan”lıklarını örtbas etmek için “Tanrının Dili”dir diye kutsallaştırılmış olan Arapçadan kotardıkları ağdalı kelime ve tamlamaları konuşmalarının içerisine bolca sokuşturarak kişilerin kendilerini anlamamalarını sağlayıp, böylelikle de toplumca kendilerinin "bilgili ve seçkin kişiler" sanılmasını istiyorlardı.
Bu davranış tam anlamıyla “saygınlık avcılığı”ydı.
Türk dili “yapmacık değerler”le “yalancı üstünlük”ler kurmaya çalışan “güdük fikirli”, anadilini küçümseyen “yarı aydın” “saygınlık avcıları”nın da kıyımına uğruyordu.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #15 : 29 Şubat 2012 »
İşte anadilini küçümseyen “güdük fikirli”, “yalancı üstünlük”ler kurma peşindeki “saygınlı avcılığı”na, güncel, bir örnek:

Alıntı
Salih Efendi Hazretleri de ufûl etti.
Salih Efendi öyle güzellikler ma'kesi bir vücûd-u nûrânî idi ki; vicdan-ı pâki her ân hamiyet, sadakat, vefa, mürüvvet ve celâletle bir nabız gibi atar; esrar-ı hakikat ve ezhar-ı fikirle zonklar ve irfan ufkunda her lâhza marifet safakları birbirini takip ederdi.
Şimdi Kudret-i Fâtıra'nın bu eser-i mümtaz, bu san'at-ı pür-envârı bizleri izalesi imkânsız gibi görünen bir hüzn-i elîm içinde bırakıp, şu mihnet ve meşakkat yurdundan, Hakk (cc) rahmetinin nümâyân olduğu meydan- ı tayerân-ı ervâha göç edip gitti.
Daha fazlasını yazmaya müteessir vicdanım muktedir değil...
Merhûmun nâm-ı celîlini kemâl-i ihtiram ve takdir ile tizkâr ve zâtı mübarekelerini rahmetle yâd eder, evlâd u ehibbâsına taziyetlerimi arz ederim.
                                                                                          M. Fehtullah DAHHAK

112 adet sözcüğün bulunduğu Fetullah GÜLEN'e ait bu başsağlığı iletisinin % 80 den fazlası Arapça ve Farsça kelime, kavram ve tamlamalardan oluşmaktadır.
Metinde kullanılan % 20 lik Türkçe ise bağlaçlar, işaret sıfatları, soru edatları ve anlam derinliği olmayan basit kelimelerdir.

Yani Türkçe; pek muhterem(!) hocaefendi hazretleri ve onun kafasındakilerce "dolgu gereci" olarak kullanılmaktadır!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #16 : 29 Şubat 2012 »
Yukarıda yer alan Fehtullah DAHHAK’a* ait başsağlığı iletisindeki Arapça sözcük sayısının % 80 olduğunu belirtmiştik. Pek muhterem hocaefendilerin dil konusundaki tutum ve davranışlarının bu doğrultuda olmasının yegâne nedeni; Arapçanın “Tanrı dili” olduğu ve bu nedenle kutsal sayıldığı anlayışından kaynaklanmaktadır. 
Peki, Tanrı son elçi olarak Arap dilini konuşan Muhammed Yalafar’ı değil de İngiliz dilini konuşan Charles’i seçse o zaman durum ne olacaktı?
Sağlıklı bir akıl sahibi; aklının işleyişiyle kişinin böyle bir soru sormasını ve bu sorunun yanıtını aramasını doğal görürdü.
Bu durum karşısında, akıl ve mantık kuralları doğrultusunda, İngilizce, doğal olarak, Tanrı dili sayılacaktı. Çünkü Tanrı bildirimlerinin yapıldığı dilin Tanrı dili sayılması gibi bir kabulü akıl ve mantık yadsıyamayacağından İngilizce de Tanrı dili olup çıkacaktı.
Öyleye bir kere iletinin kutsallığını göz ardı edip iletinin dilini ve yazısını kutsamaya başlayınca bu çığırın nereye varacağı ve nerede duracağı belli olmaz.
Tanrının son elçisine İngilizce seslendiğini varsayarak pek muhterem(!) hocaefendi hazretlerinin öteden beri yapageldiği “yapmacık değerler”le “yalancı üstünlük”ler kurmaya çalışan “güdük fikirli”, anadilini küçümseyen “yarı aydın” “saygınlık avcılağı”nı İngilizce üzerinden yürüteceği kesin olduğundan başsağlığı iletisini  % 80 ni İngilizce olacak şekilde yazacağı/yayımlayacağı da kesindi.
Bakalım Fethullah DAHHAK'ın *kutsadığı/kutsayacağı varsayılan İngilizceyle başsağlığı iletisini nasıl yazacaktı?

* Dahhak; Arapça Gülen anlamındadır ve çooook muhterem(!) hocaefendi hazretleri özel isim ve yer adlarının başka dillere çevirisinin yapılmaması/yapılmayacağı kuralını bile çiğneyip soyadını dahi Arapçalaştırmıştır. Aman Tanrım bu nasıl bir Arapça aşkıymış böyle?
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #17 : 29 Şubat 2012 »
Hocaefendiye(!) göre Tanrı Türkçe bilmiyor olmalı. Derdini anlatmak için de kendi dilinden anlatması gerekiyor.

Peşinden sürüklediği mahlukatın beynindeki Türklüğü çıkarıp Türklük düşmanlığını doldurabilmesi için Türkçeyi kullanırlarsa bu kadar etkin olmaları mümkün değil. Geçmişe dönük medrese eğitimine baktığımızda bu durum ortada açıkça belli oluyor. Arapça farsça konuşan yazan alim oluyor, okuyup yazamayan basit bir kul onların gözünde. Oysa Türkçe dahi okuyup yazamayan Türkmen'in beyninden ne cevherler fışkırmış ve günümüze kadar kalmıştır.

Araplaşmak kurtuluş olsa idi Araplar kendilerini kurtarırlardı. Petrolü olmayan Arap ülkelerinin durumları ortada.

Dilimi yok etmeye çalışan yobazın karşısında dimdik ayaktayız. Esenlikler kandaşım.

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı Almıla

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 186
  • Gökbörü Asena Gençlik
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #18 : 29 Şubat 2012 »
Peşinden sürüklediği mahlukatın beynindeki Türklüğü çıkarıp Türklük düşmanlığını doldurabilmesi için Türkçeyi kullanırlarsa bu kadar etkin olmaları mümkün değil. 
Çok can alıcı bir tespit bu.
Dilin anlaşılmaz kılınmasının altında yatan hain amaçların bir tanesinin de bu tespitte değinilen husus olduğu kesindir.
Muhatabın ne dediğini anlamayacak ki ne yapmak istediğini ondan gizleyip, onları koyun sürüsü gibi güdebilesin.
Tarikat ve cemaatlere takılanlar şeyh ve hocalarının büyük alimler olduğunu Arapçayı su gibi konuştuklarını söylüyorlar. Yani konuşulanların sadece Arapça olduğunu, kendilerininse konuşulanların ne demeye geldiğini bilmediklerini dolaylı olarak itiraf ediyorlar. Bunlar için alim olmanın ölçütü Arapçayı konuşma ve yazılarda  olabildiğince çok kullanabilmektir. Bu nasıl sakat bir mantık anlayamıyorum? Oysaki Arap ülkelerinde hiç okuma yazma bilmeyen sıradan kişiler bile gayet güzel arapça konuşuyorlar. Bunların mantığına göre Arapların sıradan bir cahili bile Türklerin arasına gelince alim sayılıyor!!! Pes vallahi.
TTKvY.
YÜZDE YÜZ TÜRK OLDUĞUN GÜN, CİHAN SENİNDİR!

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Ynt: TÜRKÇEYE NASIL KIYDIK?
« Yanıtla #19 : 02 Mart 2012 »
Şayet Tanrı son elçisini İngilizlerden seçip, bildirimlerini de İngilizce yapmış olsaydı Fethullah’ın kutsadığını/kutsayacağını varsayayacağımız İngilizceyle başsağlığı iletisi aşağıdaki gibi yazılacaktı?

Yani yine Türkçe dolgu malzemesi gibi kullanılarak!!!

Alıntı
Gentleman Salih Efendi Excellencelarıda  Declining Etti.
Gentleman Salih öyle güzellikler reflecton bir existance of lightman idi ki clean consgnancei her an honorable, faithfull, fidality, magnificants and graatness ile bir plus gibi atar perception of mindı light of siens, misteries of reality and provisions of idea ile zonklar and horizons of his spiritual knuwledgeı her moment morning twilight of telantları birbirini follow ederdi. Şimdi, The Pover of Creatorın bu exellent workü, bu art of full lighti bizleri removingi impossible gibi görünen bir sadness and pain içinde bırakıp, şu trauble and hardship yurdundan true compessionın aparent olduğu area of fleing of spiritse göç edip gitti. The more of thisini yazmaya afflicted consienceım poerfull enought değil. The diseasedın the title of greatini of different and sanctification ile intelligent and blessed personalitylerini compession ile remenbrence eder child and sweethartslerine condalencelarımı presentation eylerim.
                                                                                   P. Openofgod Gülen

Burada verilen İngilizce ağırlıklı başsağlığı iletisiyle yukarıda verilen Arapça ağırlıklı başsağlığı iletisinin Türkler için "anlaşılırlık bakımından" hiçbir farkı yoktur.
Sonuçta Türkler yabancısı oldukları bir takım sesler ve uğultular duyup bunlar Türk'ün zihninde her hangi bir nesne ve imge canlandırmadığından bu ses ve uğultuları da anlamlandırmayacaklardı.

Zaten öyle de olmaktadır.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!