Gönderen Konu: TÜRK DÜNYASINDA ORTAK DİLİN OLUŞTURULMASI (Ortak Türkçe’nin Temel İlkeleri)  (Okunma sayısı 39648 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2226
Dil(ler)in milletlerin hayatındaki yeri ve önemi, her geçen gün daha da güçlenmektedir. Hızla küreselleş(tiril)en dünyamızda insanlar,  zoraki “tektipleştirme” ile karşı karşıyadır. Bu hızlı akım karşısında, milletlerin varlıklarını koruyabilmeleri zorlaşmaktadır. Dil(ler), milletlerin varlıklarını sürdürmelerinde en güçlü yapıştırıcı ortaklık görevini üstlenmektedir.Bu bağlamda, Türk Dünyası ve Türk milleti için, “ortak iletişim dili”ne ihtiyaç duyulmaktadır. Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi, Türk Dünyası’nın dirlik ve birliği için, en önemli ön şartlardan birisi, belki en başta geleni, “Ortak Türkçe”nin oluşması / oluşturulmasıdır.  Türk Dünyası için gerekli ve zorunlu olan “ortak iletişim dili”nin bazı temel ilkelere dayanması gerekir. Bildirimizde, bu temel ilkelerin bazıları üzerindeki düşüncelerimiz  ortaya konacaktır. Bu ilkelerden bazıları şunlardır:

1.Ortak Türkçe, bir ihtiyaca dayanmalıdır.

Dünyanın en eski ve en çok konuşulan dillerinden birisi olan Türkçe, ne yazık ki, bugüne kadar diğer diller arasında hak ettiği gerçek yeri alamamıştır. Hemen her dönemde yabancı bir dilin etkisi altında kalmış, gerçek gücünü yeterince gösterememiştir. Bugün ise, yepyeni ve taptaze bir imkânlar dünyasıyla karşı karşıya kalınmıştır. Nadiren karşımıza çıkabilecek böylesi bir fırsatı çok iyi değerlendirmek mecburiyetindeyiz.

Ortaya çıkan yeni şartlar, âdeta Dünya Türklüğünü “dilde, fikirde, işte” birlik olmaya zorlamaktadır. Bu birliğin temel şartı ise, birbirimizi her yönüyle anlayabilmektir. O sebeple bütün Türklerin aynı dille anlaşabilmeleri (elbetteki Türkçeyle) şarttır. Bu düşünceden hareketle “Ortak Türkçe” bir zaruret olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı kökten doğan Türk lehçeleri, yapay olarak birbirinden uzaklaştırılmıştır. Tarihî, coğrafî ve siyasî sebeplerle bu kolların her birine “dil” adı verilmiş ve mümkün olduğunca ayrı alfabelerde yazdırılmaya çalışmıştır.

Ortak Türkçenin zarurî ve acil  bir ihtiyaç  olduğu gerçektir. Dil ve yazının her türlü ilişkinin, işbirliğinin anahtarı olması hasebiyle, bu konunun önemi, başta Türk kamu oyu olmak üzere bütün Türk dünyasına anlatılmalıdır. Her şeyden önce yazıda birliği  sağlanmanın yolları bulunmalıdır.

Küreselleştirilen dünyada Türkçenin ve Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi için ortak bir Türkçeye ve ortak bilince acilen ihtiyaç vardır. Öte yandan Türklük bilimi alanındaki monografik çalışmaların bir bütünlük taşıması ve amaca hizmet etmesi bakımından da ortak Türkçe en önemli ihtiyaçtır.

Aynı kökten doğan Türkçenin kolları ya yeniden birleşip tekrar gücünü kazanacak ya da tek tek küresel diller karşısında yok olacaktır.

2. Ortak Türkçe yaşayan Türk lehçelerinin doğal seyrini bozmamalıdır.

Açıklığa kavuşturulması gereken hususların başında da “Ortak Türkçe” terimi gelmektedir. Bu terimden neyi anlamak gerekir?  Ortak bir anlaşma aracını ifade etmek üzere, bilim adamlarınca “ortak Türkçe, ortak dil, ortak alfabe, ortak yazı, alfabe birliği, dil birliği, yazı dili, edebî dil, konuşma dili, iş dili, iletişim dili”  gibi çok sayıda farklı terim kullanılmaktadır. Bizce, düşünülen ve arzu edilen ortak anlaşma dili için en uygun terim iletişim dili terimidir. Bu terim dar ve geniş anlamlarıyla iki ayrı düşünceyi ifade etmektedir. Dar anlamıyla belirli şartlar dairesinde, özel çalışmalar sonucunda oluşabilecek ortak iletişim dili; geniş anlamıyla ise, Türk lehçelerinin zaman içinde tamamen kendi doğal gelişimi sonucunda tek bir şekle dönüşmesidir.

Ortak iletişim dili nasıl oluşturulacaktır? Bina kurar gibi malzemeyi ele alıp yeni bir dil elbette oluşturulamaz. Çünkü, böyle bir çalışma ancak yeni bir “esperanto” olabilir. Doğal olarak bu çalışmaların temelinde öncelikli bir şekilde bilimsel araştırmalar yer alacaktır. Lehçeler arasında yapılacak karşılaştırmalı sözlük, gramer ve benzeri çalışmalar “Ortak iletişim dili” için zemin olmalıdır. Hiçbir lehçenin doğal gelişimine de müdahale edilmeyecektir. Her Türk boyunun  edebî eserleri karşılıklı olarak genel okuyucu kitlesine kazandırılmalıdır.

3. Ortak Türkçe yapay bir dil olmamalıdır.

Ortak dil (Ortak Türkçe), elbette ki Esperanto gibi yapma bir dil olmayacaktır. Bütün Türkler, bir yandan kendi lehçelerini kullanmaya devam ederken öte yandan her alandaki ilişki ve işbirliğinin artması sonucu, kendiliğinden bir ortak dil oluşacaktır. Ortak hayat, ortak dili doğuracaktır. Bu bağlamda Türk dünyasında karşılıklı evliliklerin artırılması suretiyle akrabalık ilişkileri güçlendirilerek bu amaca hizmet edilebilir. Bütün bunlar  için uzun zamana ihtiyaç vardır.

Ortak iletişim dili için belirli kalıplardan kaçınmak gerekir. Böyle bir ortaklığın şöyle veya böyle oluşacağını söylemek kehanet olmasa gerek. Ne var ki bunun “nerede, ne zaman ve nasıl” gerçekleşeceğini bildirmek ve ya bu konuda kendimizi şartlandırmak doğru değildir.

Ortak iletişim dilinin oluşturulabilmesi için lehçe fanatikliğine de düşmemek gerekir. Bütün lehçelerin aynı kökten çıktığı gerçeğinden hareketle tekrar birliğe gitme yönünde gayret gösterilmelidir. Lehçeler arasındaki yersiz tartışmalara meydan verilmemelidir. Türk lehçeleri Türk yurtlarında özellikle öğretilmelidir.

4. Ortak Türkçe için özel gayretler gerekir.

Dil ve yazı her türlü ilişkinin, işbirliğinin anahtarı olduğu için, bu konunun önemi başta Türk kamu oyu olmak üzere bütün Türk dünyasına anlatılmalıdır.

Halka yönelik faaliyetler yanında, özellikle eski Sovyetlerden ayrılmış olan Türk devlet ve toplulukları dikkate alınarak devlet adamları arasında daha sıkı ve sıcak ilişkiler kurulmasının yolları aranmalıdır. Söz konusu sistemlerde devlet başkanları, kamu oyu üzerinde son derece etkilidir. Dil ve yazı birliği için bu hususun dikkate alınması şarttır. Türk dünyasıyla ilgili olarak alınan kararların devlet adamlarınca, tıpkı Atatürk döneminde olduğu gibi, bir millî mesele olarak ele alınması zarureti vardır.

Son yıllarda ise “Ortak Türkçe, Ortak dil” meselesi daha çok konuşulmayı başlanmıştır. Azerbaycan’da bu yönde çalışalar hızlanmıştır. Özellikle Agamusa Ahundov ve Nizamî Hudiyev’in bilimsel çalışmaları dikkate değerdir. Bu yöndeki çalışmaların belki de en önemlisi Özbekistan’da yapılmıştır. Öte yandan ortak bir iletişim dili olarak Türkçenin kullanılması yönünde Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan vb. ülkelerde çalışmalar da sürdürülmektedir.

Bu konuda Özbekistan’da “Orta Türk Tilini Yaratış Muammaları” (Ortak Türkçeyi Oluşturma Meseleleri) adlı bir sempozyum düzenlenmiştir. 23-25 Haziran 1993 tarihleri arasında Taşkent’teki Özbekistan Medeniyet Camgarması (Özbekistan Kültür Vakfı) tarafından gerçekleştirilen sempozyumu Doç.Dr. Bahtiyar Kerimov, Memedali Mahmudov (Evril Turan) ile Türk Medeniyet Merkezi’nin başkanı Ömer Salman desteklemişlerdir.

Ortak Türkçe için özel gayretler sarfetmek gerekir. Bunun ilk adımı, edebî eserlerin karşılıklı olarak kendi Türkçelerine aktarılması olmalıdır. Ayrıca TV aracılığıyla lehçelerde yayınlar yapılabilir. Yurt dışına yayın yapan TRT kanallarında haftada birkaç gün yarımşar saatlik Türkiye Türkçesi öğreten bir program yayınlanabilir.

5. Ortak Türkçe için en uygun yol sanat,  spor ve kültürel faaliyetlerdir.

Öncelikle Türk dünyası kamu oyunu bilinçlendirmeye paralel olarak Türk dünyasında sanat ilişkilerinin mutlaka güçlendirilmesi  gerekir. Sinema, tiyatro, edebiyat, halk oyunları, sergiler vb. sanat faaliyetleri kitlelerin kaynaşması ve ortak dilin oluşturulması için gerekli zemini hazırlayacaktır. Biz, özellikle bu maddeye işlerlik kazandırılmasını zarurî görmekteyiz.

Ortak Türkçenin uzun vadede doğal seyrinde gerçekleşebilmesi için, en uygun yol sanat, spor, turizm, öğrenci değişimi ve kültürel faaliyetlere ağırlık ve özel bir önem verilmesi gerekir. Bu tür etkinlikler rahatlıkla milyonlarca insanı bir araya getirip kaynaştırabilir.

6. Ortak Türkçe başlangıçta aydınlara yönelik olmak üzere planlanmalıdır.

Ortak Türkçe başlangıçta aydınlara yönelik olmak üzere bir iletişim dili şeklinde  planlanmalıdır. Daha kısa vadeli ve yalnızca aydın tabaya yönelik olmak üzere çok işlenmiş olan Türkiye Türkçesi temelinde üst bir anlaşma dili de komisyon marifetiyle hayata geçirilebilir. Bu üst dil,  geçici olacaktır ve asla yapma unsurlara dayanmayacaktır. Yalnızca mevcutların birleştirilmesinden ibaret olacaktır.

Her şeyden önce bütün Dünya Türklüğü birbirini rahatlıkla anlayabilecektir. Bu ise, her yönüyle birleşmenin kestirme yoludur. Bu Ortak Türkçeyle müşterek radyo, televizyon yayınları ve her türlü kitap, gazete, dergi yayımı rahatlıkla gerçekleştirilecektir.

7. Türk  dünyasında alfabe birliği sağlanmalıdır.

Türk dünyasında dil birliğinin sağlanmasında, kanaatimizce en büyük engel farklı alfabelerdir. Bu bakımdan alfabe ile ilgili çalışmaların tekrar gözden geçirilmesinde yarar vardır.

Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra yazı ve dil birliği konusunda atılmış en somut adım, kanaatimizce, 1992 yılında İstanbul’da Marmara Üniversitesince düzenlenen “Alfabe Sempozyumu’dur.  Burada kabul edilen 35 harfli ortak alfabe artık pek çok Türk devlet ve topluluğunda uygulamaya konmuştur. Bu 35 harfli çerçeve alfabeyi, değişik topluluklar kendi lehçelerini özelliklerine göre düzenlemişlerdir. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yanında Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Türk devletleri ile Gagavuzlar, Kırım Tatarları gibi Türk toplulukları Lâtin alfabesine belli oranlarda geçmişlerdir. Hatta bazılarında hem okullarda öğretilmekte hem de basın yayında kullanılmaktadır. Henüz Lâtin alfabesine geçmemiş olan Türk devlet ve topluluklarında ise bu yönde gayretler sürmektedir.

8.Ortak Türkçe için geçmişteki tecrübelere ve dışarıdaki uygulamalara bakılmalıdır.

Türkçenin tarihî dönemlerindeki karşılıklı edebî ilişkiler ve Kaşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevayî, Aşık Paşa vb. yaklaşımları dikkatle incelenmelidir. Sovyet sisteminin baskıları yüzünden dil ve yazı birliği meselesi, uzun yıllar gündeme gelememiştir. Ancak, 1980’li yıllarda ana dili meselesi tekrar Türk dünyasında ele alınmaya başlanmıştır. Ana dili edebiyata daha fazla konu olmuş ve bu konuda tartışmalar yapılmıştır. Özellikle, Özbekistanlı, Kazakistanlı ve Kırgız aydınlar arasında bu konu ciddî anlamda tartışmaya açılmıştır.

Bu konuda Dünya’daki diğer ortak dillerle ilgili uygulamalar yol gösterici olabilir. Slav dilleri, Arapça gibi dillerde bu sorunun nasıl çözüldüğü araştırılmalıdır.

9. Ortak Türkçe sağlam bir zemine oturtmak için daimî bir komisyon oluşturulmalıdır.

Ortak dilin oluşması ya da oluşturulması için Türkiye’de mutlaka özel bir komisyona ihtiyaç vardır. Türk dünyasıyla ilgili bilim adamlarından teşekkül edecek bu komisyonun mevcut çalışmaları dikkate alıp yeni projeler üretmesi istenmelidir.

Ortak Türkçe sağlam bir zemine oturtmak için, TİKA bünyesinde daimi bir komisyon oluşturulmalıdır. Ortak Türkçe Türk dili için birleştirici bir rol üstlenmelidir. Bu bağlamda Türk dilinin kolları arasında karşılaştırmalar (dil ve edebiyat alanlarında) yapılmalı; AKM, TDK, TİKA ve TÜRKSOY vb. kurumların projeleri bu anlamda son derece önemlidir.

10. Ortak Türkçenin amacı Türkçeyi dünya dili yapmak olmalıdır.

Türkçe Birleşmiş Milletler Teşkilatı, AGİK gibi milletler arası teşkilatlarda konuşma dili olarak kabul edilecektir. Türkçe hâlen Avrasya coğrafyasında konuşulmakta ve yaygın olarak da öğretilmektedir. Özellikle AB içinde Türkçe, yakın gelecekte zorunlu dillerden birisi olabilir. Bu bağlamda Türkçenin bilgisayar diline uyarlanması konusu üzerinde özellikle durulmalı; bu alandaki çalışmalar desteklenmelidir.

11. Ortak Türkçe yaşayan Türk lehçeleri içinde her bakımdan en gelişmişi olan Türkiye Türkçesi temelinde şekillendirilebilir.

Ortak Türkçe, elbette  bugünkü Türk yazı dillerinden yalnızca herhangi birisi olamaz. Dolayısıyla birtakım ortaklıkları yakalayabilmek için biraz daha eski dönemlere gidilebilir. Mevcut lehçelerdeki ortaklıklar, gün ışığına çıkarılmalı,  farklılıklar ise düzene sokulmalıdır. Türkiye Türkçesi temelinde yeni bir üst iletişim dili oluşturulabilir.     

Ortak Türkçe yaşayan Türk lehçeleri içinde her bakımdan en gelişmişi olan Türkiye Türkçesi temelinde şekillendirilebilir. Bu temel üzerine Türk dilinin diğer kollarından kelime ve kalıplar alınmalı; fonetik ve morfolojik kanunlar yerine söz dizimi esas alınmalıdır.

12. Ortak Türkçe, Türk dili için birleştirici bir rol üstlenmelidir.

Ortak Tükçenin önemli bir faydası da Ortak Türkçe yoluyla Türk Birliği kültürel planda daha kısa sürede  sağlamak olacaktır.

Küresel güçler karşısındaki en önemli savunma ve hatta karşı atak kalemiz Türkçedir. Türkçe, Türk milletinin varlık-yokluk meselesidir. Sonuç olarak diyorum ki Türkçenin kolları ya yeniden birleşip gerçek gücüne kavuşacak ya da küresel diller karşısında tek tek yok olacaktır.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bu araştırma; Doç. Dr. Ertuğrul YAMAN'a  ait olup, araştırmanın yer aldığı ( http://w3.gazi.edu.tr/web/eyaman/  ) köprüsünde, BU SİTEDEKİ YAZILARIN TÜM HAKLARI YÜCE TÜRK MİLLETİNE AİTTİR ifadesine istinaden, Otağımıza da ekleyerek; Otağımızdaki Türkçülerin, ziyaretçi olarak Otağımızı izleyenlerin ve Büyük Türk Milletinin istifadesine sundum.

TTK

Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2182
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
 Türk Dünyasında oluşturulacak olan Alfabe ve Ortak Dilin önünde pek çok engeller vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

 Öncelikle bölgeye kültürel açıdan hakim olan Rusya'nın ağırlığının bir an önce azaltılması elzemdir. Bugün bağımsız Türk Cumhuriyetleri ile ortak alfabeye ve dile kavuşsak dahi Rusya Federasyonu sınırları içerisinde kalan Milyonlarca Türk, bundan nasıl yararlanacaklar. Putin'in yönettiği Rusya, Bu Türklerin ortak alfabe ve dil kullanmasına bütün gücüyle mani olacaktır.

 Doğu Türkistan'ımızı işgale den Kızıl Çin, Doğu Türkistanlı Türkleri, Türk Dünyasından koparmak için Latin Alfabesini, Arap Alfabesiyle değiştirmiştir. Soydaşlarımızın çektiği zulümler ve kendileirne yapılan baskılar bütün dünyanın malumudur.

 Amerika'da kendi kültürünü ve dilini yaymak için Türkiye çıkışlı çeşitli dini cemaatler, tarikatlar aracılığıyla Türk Cumhuriyetlerinde İngilizce eğitim veren okullar açmaktadır. Ayrıca buralarda beyin yıkma a yoluyla pek çok soydaşımız Türkiye'ye, Türkiye Cumhuriyetine ve Başbuğ Atatürk'e düşman edilmektedir. Bu okullar hem Amerikan emperyalizmini yayarken bir yandan da CIa için ajan havuzu niteliğini taşımaktadırlar.

 Maalesef Türkiye'deki iktidarlar, siyasi partiler ya da diğer kurumlardan hiçbiri, bırakın ortak dil ve alfabeyi, en basitinden karşılıklı ilişkileri sağlam tutmaktan dahi acizdir. Sadece hamaset yapılmakta, kesin bir icraat ortaya konmamaktadır. Kimsenin de bu konuya el atmak gibi bir düşüncesi yoktur. Ancak Türkiye'yi yönetenler hangi ideolojiden olurlarsa oslunlar Türk Dünyasının varlığını, sahip olduğu kaynakları ve cevherleri göz ardı etmek lüksüne sahip değildirler. Doğa boşluk kabul etmez. Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Tüm Türk toplumları için, nasıl  ve neye mal olursa olsun Dil-Alfabe Birliği için çalışmaları başlatmak zorundayız. Bu YÜCE BAŞBUĞ ATATÜRK'ün bizlere vasiyetidir ve bunu yerine getirmek biz Türkçülerin boyun borcudur.

TTK
 
23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı gurturk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 330
TÜRK- KAN andama katılmamak elde değil ,TÜRK cumhuriyetlerinden gelen bireylerle on aylık bir kursta beraber oldum.Amaç onlara  Türkçeyi gramer olarakta,şive olarakta düzgün konuşmayı öğretmek idi.On ayın sonunda onlar hala kendi aralarında rusça konuşuyorlardı.Ortak dil oluşturmak elbette önemli ,keşke bir an önce bu hedefe varılabilinse ama son zamanlarda izlenen siyasi politikalar TÜRKcumhuriyetlerinin yavaş yavaş uzaklaştığını gösteriyor.Zaman o kadar hızlı ki bir an önce hızlı haraket etmek kazım.

Çevrimdışı TiginNoyan

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 549
  • Inançu Apa Yargan Tarkan Köl Tigin
    • Steppe History Forum
1925 Taşkent Kongresi'nden önce Türk topluluklarının birbirine benzeyen yalnızca iki ortak yazı dili/lehçesi vardı: Osmanlıca ve Çağatayca. Hazar Denizi'nin batısında yaşayan Türk toplulukları (Anadolu, Rumeli, Âzerî, Kıbrıs, Irak, Îran, vd, hatta Kafkasya'dakiler) Osmanlıca'yı, Hazar Denizi'nin doğusundaki ve kuzeyindeki Türk toplulukları ise Çağatayca'yı kullanıyorlardı. Eğer 1925 Taşkent Kongresi olmasaydı ve bu iki yazı dilinin yalınlaştırılıp daha da benzeştirilip öylece Latin yazısına geçişi sağlansaydı bugün tüm Türkler'in (ya da hemen hemen çoğunun) anlayacağı ortak bir yazı dili olmuş olacaktı. Ancak 1925 Taşkent Kongresi bunu alaşağı etti, 1948'de Kızıl Çin'in Doğu Türkistan'ı işgāli de bunun üzerine tuz-biber oldu.

Kongrede alınan kararlara göre önce Türkistan adı yapay "Orta Asya" terimi ile değiştirildi, ardından farklı Türk boy ve kavimlerinin ayrı milletler olduğu vurgulandı, sonra da Sovyet (Kızıl Moskof) egemenliğine girmiş olan Türk kavimlerinin hepsine farklı Kiril abeceleri (alfabeleri) dayattırıldı. 1948'den sonra da Kızıl Çin, Kızıl Moskof ile anlaşarak o sırada Latin yazısı kullanmakta olan Doğu Türkistanlılar'ın yazısını Arap yazısına çevirdi. Böylece Türk Dünyâsı'nda üç farklı ana alfabe ve bunların farklı biçimleri ortaya çıktı: Latin, Arap ve Kiril. Özellikle Kızıl Moskof diktatörlüğü altında ezilen Türkler'in yeni Kiril yazılarında yerli farklılıkların açığa çıkartılmasına izin verildi, böylece ortaklıkların azaltılmasına çalışıldı. Nitekim bunda başarılı olundu da. Kızıl Moskof diktatörlüğünün yıkıldığı 8 Aralık 1991'den sonra bile bugün hâlâ farklı Türk cumhuriyet, özerk cumhuriyet ve topluluklarından gelenler kendi aralarında Rusça ya da İngilizce konuşmaktadırlar.

Bu gidişâta karşı ilk adım aslında Azerbaycan, sonra da Türkmenistan ve Özbekistan tarafından atılmıştır. Şimdilerde de Kazakistan, Latin abecesine geçmeye çalışmaktadır (Rusya Federasyonu adındaki Neo-Faşist Rus Çarlığı'ndaki özerk Türk devletleri birkaç yıl önce Latin yazısına geçmeye çalışmışlar ancak Putin tarafından engellenmişlerdir). Ancak bunlarda bile farklılıklar vardır ve aynı harfler bulunmamakta, olsa bile farklı okunabilmektedir. Keşke TDK 1990'lardan önce oturup adam gibi bir Türk Ortak Abecesi hazırlasa idi de 1991'de bağımsızlıklarını kazanan Türk cumhûriyetleri kendi kafalarına göre değişik değişik Latin yazıları geliştirmeselerdi (bugün kuralları bilmeyen Türkiye Türkleri, Âzerî Türkçesi'ni bile okuyamamaktadırlar).


Türük Oguz begleri bodun eşid: üze teŋri basmasar asra yir telinmeser Türük Bodun iliŋin törügün kim artatı utaçı erti? Türük Bodun ertin, ökün!

Çevrimdışı kutlu alp

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 14
  • Tanrıdağlarında! Uçmağa Vardı! Ruhu Şad Olsun!
bir gün bütün TÜRKLER aynı dili konuşup,aynı toprakları paylaşıp,tek bayrak altında toplanacaktır.
Bunu ancak biz başarabiliriz.

EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE GEL.
BUDUN SENDEN HİZMET BEKLER.
ATAN GÖKTE ŞEHİT GÖZLER.

   
UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı ERGENEKON TORUNU

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 52
kutlu alp e katılyorum ve daha fazlasını istiyorum.
1- ermenistan haritadan silinmeli.
2- Kerkük, israil dahil sınırlar genişletilmeli.
3- Gerekirse yunanistan Türkiye tarafından idare edilmeli.
4- abd, ab toplulukları çözülmeye mahkum edilmeli.
6- Geri kalan ülkeler Dosta Dost, düşmana düşman muamelesi görmeli.
BİLİYORUM TÜRK DEVLETLERİ İÇİNDE EN YAKIN ZAMANDA 7 DÜVELE MEYDAN OKUYACAK KADAR CESUR, YÜREĞİ BU DÜNYAYA SIĞMAYACAK KADAR BÜYÜK BİR BAŞBUĞ ÇIKACAK.
ULU TANRIM TÜRK DÜNYASINI KORUSUN BİZİ DAİM ÜSTÜN VE EBEDİ KILSIN.
TÜRKÜN SABRI BİTTİĞİ YERDE DAVASI BAŞLAR BUNDAN KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN. AN GELİRKİ BİR ANDA DÜŞMANINI ASİL KANINDA BOĞAN BİRER YİĞİTLER OLURUZ DİNLEMEYİZ KİMSEYİ

Çevrimdışı MERAL

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 7
Geçenlerde bir gazetede okumuştum. Dünyada en çok konuşulan  10 dilden biri TÜRKÇE imiş. Çok gururlandım.

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE.

Çevrimdışı ÇEPNİ_TÜRKÜ

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 153
Dilimize sahip çıkmazsak gelecekte 'bizim de bir dilimiz vardı bir zamanlar' diyecek duruma düşeriz ve gururlanacak bir şeyimiz kalmaz. Bugün Türkçe'nin düştüğü durum içler acısı kanımca. Bir çok değerimiz gibi Türkçe de bozulmaya doğru gidiyor. Doğru dürüst savunan ve sahip çıkan yok(bu durumun bilinçli olduğuna kuşkum da yok). Oysaki dil çok çok önemli bir unsurdur milletler için. Bu bilinçle hareket edip dilimize sahip çıkmalıyız.
'Biz doğrudan doğruya Milliyetperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz.'
'Hayattaki yegane üstünlüğüm, Türk doğmaktır!'

                                                                          ATATÜRK

Çevrimdışı ataman1

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 28
  • Nerde Bozkurt qoy bağırsın uranı Savaş sesi bürüs
benim düşünceme göre ortak Türk dili böyle olmalı.özül olarak Türkiye Türkçesi götürülmelidir  oradan yabancı sözler çıkarılmalıdır ve yerine başka Türk dillerinde oluşan sözler koyulmalıdır.Şunu ilk olarak televizionda yapmak ve dizilerde uyqulamaq gerekdir.sonradan tüm Türk topraqlarındakı okullarda öyretmek.ilkin olarak latin yazisi kullanmak sonradan yavaş-yavaş orkun yazısına keçmek.bunu bildirmek istiyorum ki Türk dizileri çok böyük iş yapıyorlar  sağ olsunlar.
Nerde Bozkurt qoy bağırsın uranı
Savaş sesi bürüsün EL-Turanı
Korkud Dedem seslendirsin qopuzu
Oyandırsın ölü yatan Oğuzu

Çevrimdışı Yabgu Tungahan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 33
         Aslında buna ortak dil sorunu dememek lazım .Dilimiz zaten ortak. Tek bir dil .Temel aynı,dil yapısı aynı .Farklılık dile giren yabancı kelimeler,yabancı sözcükler.
          Günümüzde Türkçe’yi yeryüzünde 250 milyon kişi konuşmaktadır.Türkçe dünyada 250 milyonluk yüce Türk milletinin ana dilidir.1917 yılındaki Bolşevik harekete kadar dünyada yaşayan bütün Türk toplulukları birbirlerini anlayabiliyorlardı.Konuşmaları arasındaki farklılık günümüzde Anadolu Türklerinin arasındaki ağız farklılığı gibiydi.
          Yazı dili ve konuşma dili birbirinden farklılık gösterir.Aslında günümüzde işin temeline yani konuşma diline baktığımız zaman 2-3 lehçe ve 2-3 şiveyle karşılaşırız.Türk dilinin lehçeleri Yakut Türkçe’si ve Çuvaş Türkçe’sidir.Bu iki Türk budunu ana Türk ekseriyetiyle çok önceden kopmuşlardı.Bu iki Türk budunu Göktürk birliğinin yönetiminde yer almamışlardı.Bu kopukluk Türkçe’nin iki lehçesini yani Çuvaş ve Yakut lehçesini doğurdu.
         Bugün yeryüzünde yaşayan diğer Türk toplulukları Türkçe’nin 3 şivesini konuşurlar.Göktürk hakanlığı döneminde Çuvaş’lar ve Yakutlar dışında yaşayan bütün Türk toplulukları tek bir çatı altında toplanmışlardı.Tek bir dil konuşuluyordu.Türkçe’nin yazı dili ve konuşma dili ortaktı.
         Göktürk hakanlığının yıkılmasından sonra Türkçe batı ve doğu Türkçe’si olarak ikiye ayrıldı Batı Türkçe’si Oğuz Türkçe’si adını aldı.Doğu Türkçe’si ise Hakaniye Türkçe’si adını aldı.Cengiz Hanın kurduğu büyük Moğol imparatorluğun Yıkılmasından sonra yeryüzünde Türkçe’nin 3 şivesi ortaya çıktı.bu şiveler 1-Altınorda -Kıpçak Türkçe’si,2-Oğuz-Türkmen Türkçe’si,3-Çağatay Türkçe’sidir.
          Türkçe’nin konuşma dili 1917 yılındaki Bolşevik devrimine kadar bu üç şive ekseriyetinde olmuştur.Bolşevik devriminden sonra Rus  ve kızıl Çin yönetimleri Türk topluluklarını   suni sınırlar ve milliyetler adı altında bölmüşlerdir.
        Günümüzde Kazak,Başkırt.Tatar.Kırgız,dediğimiz Türk topluluklarının konuşma dilleri Altınorda- Kıpçak şivesidir.Bu şivenin farklı ağızlarını konuşurlar.
        Özbeklerin ve Uygur Türklerinin konuşma dilleri birbirinden farklı değildir.Özbek ve Uygur Türklerinin konuştukları dil Çağatay Türkçe’sidir.Kök birdir.
        Türkiye ,Azerbaycan,İran , balkanlarda ve Türkmenistan’da  yaşayan Türklerin konuştuğu dil Oğuz Türkmen Türkçe’sidir.
        Türkçe’nin bu 3 şivesinin farklı ağızları bulunur .Ruslar ve yandaşları Türkçe’nin bu 3 şivesinin ağızlarını konuşan Türk  topluluklarını  milliyet derecesine getirmek istemişlerdir.
        Bunu yaparken yazı dili dediğimiz sistemi değiştirerek yapmışlardır.Türk şive ve ağızlarını tahrip etmişlerdir.
        Yapılması gereken çalışma  ortak bir alfabedir.Ortak alfabenin kabul edilmesiyle ve Türk dilinin şivelerine girmiş olan yabancı kelimelerin çıkarılmasıyla birlikte Türk dili sadeliğine kavuşacaktır.Farklılıklar ortadan kaldırılacaktır.Bir Anadolu Türküyle bir Kırgız Türkü aynı lisanı tekrar konuşacaktır.Adriyetik denizinden  Çin seddine tek bir dil konuşulacaktır.Şiveler olacaktır ,ağızlar olacaktır ama yazı dili tek olacaktır.
        1917 yılında Taşkent’te  Özbek Türklerinin güzel bir deyimi vardı .(İstanbul’nı körmegen acuna gelmegen diyemen) yani( İstanbul’u görmeyen dünyaya geldim diyemez)
   
Gökkurt tekrar dirilmedikçe
Tanrı dağlarında gezmedikçe
Kanlı İtil ırmağından su içmedikçe
Bozkurt Ulusuna tekrar yol göstermedikçe
Dokuz tuğ'lu Türk Başbuğ'u,Hakan'ı
Ötüken Ormanında tekrar oturmadıkça
Akdoğanların yurdu Köğmen dağları aşılmadıkça
Uluğ Altaylardaki Demir dağ delinmedikçe
Türk oğlu Türk kızı öleceksin
                                    Yabgu Tungahan