Gönderen Konu: Roman Denemesi  (Okunma sayısı 21816 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2148
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #20 : 06 Mayıs 2017 »
yaz aylarinda Türkiye'de oldugumda siz de müsait olursaniz, Gökbörü Dernegimizi ziyaret edecegim.

Saygilarimla,
Alp Aldatmaz,

Sayın Alp Bey;
Sizi Ankara'da konuk etmekten/ağırlamaktan onur ve mutluluk duyarız.
Yaz tatilinde Türkiye'ye geldiğinizde sizi mutlaka bekliyoruz.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey.

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #21 : 01 Haziran 2017 »
Onbaşı Günbudun (18)

Samanogullari Emir’i II.Nuh kurultay toplamisti. Baskent Semerkant ana baba günü gibiydi.
Büyük pazarlarin oldugu ve dolayisiyla birçok hanlara sahip olan Semerkant dolmus tasmisti.
Semerkant vaktiyle Abbasilerden alinmis ve Samanogullari’na baskent olmustu.
Denilebilirki ipekyolu’nun en önemli kenti bu dönemde Semerkant idi.
Kendisi de bir Türk Devleti olan Samanogullari Devleti, artik Karahanli’lara bagli degildi.
Cografi konumundan dolayi ve birçok baska açidan dolayi bu büyük bir Türk meselesi yaratan durum halinde belirmis, içinden çikilamaz bir hale gelmisti.
Esasen Karahanli Hakan’i, Ali Arslan Kara Tonga Han bu meseleyi çözmeye niyetli oldugunu gösteren birçok adimlar atiyordu.
Öyle degil miydi ki, Türkler daima en dogudaki baskente hakim olan Hakan’a baglilik gösterirlerdi.
Nitekim Samanogullari Emir’leri bu gelenegi bozmuslar ve özbaslarina bagimsizlik ilan etmislerdi.
Karahanlilar hem kadim Türk baskentlerine hakim iken, hem Abbasiler’i koruyup himaye ederken, Samanogullari yüzünden artik Karahanlilar’in Abbasiler ile hududu da kalmamisti.
Samanogullari bu sekilde devam ederse, büyük Türk topraklarinda çok kan akacagi muhakkak idi.
Karahanlilar’a baglilik göstermeyen bir hudut komsusu ve ayni zamanda Türk Eli olan bir komsusu varoldugu müddetçe, diger Türk Elleri de baskaldirabilirdi. Türkler asla bassiz kalmazdi, fakat çokbaslilikta Türklerin birligini tehdit eden ciddi bir durum olusturuyordu.

Karahanlilar kendi içlerinde yasanan isyanlardan midir yoksa baska sebeplerden midir bilinmez, nedense Samanogullari ile savasmaya kiyisamiyorlar gibiydiler.
Samanogullari Araplardan, Türklere, Bizanstan daha kuzey Avrupa’ya kadar heryer ile ticaret yapiyor, itibar kazaniyor ve zenginlestikçe zenginlesiyor, bu durum ise göze batiyordu.

Kagit üreten tek ülke Samanogullari Devletiydi. Semerkant zaten bu yüzden baskent yapilmisti.
Daha önce Buhara olan baskentin Semerkant’a tasinma sebebi, kagit üretimi yapilan yeri daha iyi korumak içindi.
Samanogullari bu üretilen kagitlari Avrupa illerine satmaya baslamisti.
Türkler arasindan hangi devlet kagit istese, mecburen Samanogullari’na gelmek zorunda oluyor, bu durum Karahanlilar’in önderligini iyiden iyiye zedeliyordu.

Kagitta ne idi birçok Türk ili bu yeni icadi benimsemekte zorlaniyor, pusat üreten Türk illeri, demiri dövüp her sekli verebilen Türkogullari, kagittan fazla haz etmiyorlardi.
Bizans ise Samanogullari ile karadan istedigi ticareti yapmakta zorlansa da, deniz yoluyla bunu rahatlikla basariyor, Türkler deniz yollarinda ne kadar zayif kaldiklarini bu dönemde gösteriyorlardi.
Karada yeryüzünü titreten Türkogullari, büyük sularda pek etkili degillerdi.

Samanogullari Araplar ve Avrupalilar sayesinde daha ne kadar zenginleseceklerdi.
Bu zenginlik kisiogullarini tembellestiriyordu biryandan da, Samanogullari ordusu zenginlestikçe zayifliyor gibiydi.
Türk illerinin hepsi demir dövüp pusat yapiyor, fakat pusatlari yabanci ellere satmiyorlardi.
Pusat satmak Türk belleklerine uyar bir nesne degildi.
Pusat kendi devletine ve ordusuna verilir, devlet ileri gelenleri de, pusat üretenlere karsiligini verirdi.

Selçuk beg ile görüsmüs olan Samanogullari Emir’i II. Nuh’un komutani söz almisti.
Selçuk beg’in düsüncelerini anlatiyor ve güzel söz ediyordu.
Samanogullari ordusu ne kadar kuvvetli olsa da, ne Karahanlilarla ne de Oguz Yabgulugu ile bas edebilecek kuvvette degillerdi.
Emir II.Nuh ve kurultayda yer alan herkes, söz eden komutani ilgiyle dinliyorlardi.
Kurultay çok çetin geçiyor, Türk ellerini derinden etkileyecek sonuçlara gebe görünüyordu.
Yinal Yabgu’dan çok Selçuk beg taniniyor, Korkut Ata ise her Türk Eli gibi Samanogullari içinde de herkes tarafindan seviliyor sayiliyordu.

Köktanri Türkleri her kisioglunun üstünde yaratmisti. Samanogullari Kurultayi da Türk türesince yürütülüyordu.

Yemekler yenilmis fakat kurultay daha bitmemisti. Bitesi de yoktu.
Begler birer birer söz aliyor, danisiyordu.


1 Haziran 2017
Alp Aldatmaz
TTK

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #22 : 02 Haziran 2017 »
Onbaşı Günbudun (19)

Samanogullari Emir’i II.Nuh’un topladigi kurultay olanca hiziyla devam ediyordu.
Simdi söz alan kisi esasen bir yabanci olan bu konuk nasil olurdu da kurultay’a katilabilirdi bilinmez.
Allah’in rahmeti selameti ve bereketi Türk-islam aleminin üzerine olsun, kurultay hayirlara vesile olsun, Muhammed Aleyhisselam’a ve tüm nebilerin ruhlarina salat ve selam olsun dedi.
Büyük dedem cennetmekan Ahmet dedi, evet anlasiliyordu ki, bu konusan kisi Tolunogullari Devleti kurucusu Ahmet bey’in torunlarindan birisiydi.
Hilal biyiklari, çatik kaslari ve uzun siyah saçlari at kuyrugu biçiminde olan bu güngörmüs Türk yigidin adi da Ahmet Tolun idi.
Arap topraklarindaki vaziyeti, Abbasiler’in durumunu en iyi bilen kisi olarak söz ediyordu. Böyle bir konuk egerki kurultayda bulunuyorsa, Emir II.Nuh ne kadar uslu bir kisi oldugunu ispatlamis oluyordu.
Emir II.Nuh kendi basarir mi bilinmez, fakat kendinden sonraki nesillerin bütün yurtlara topraklara hükmetmesi için, heryere çasitlarini sokuyor, bilgi aliyor ve elindeki zenginligin hakkini veriyordu.
Emir II.Nuh Abbasiler’in Karahanlilar’a ödedigi koruma ve kollama haracina göz dikmis olamazdi, asil sebep Samanogullarinin kuzeyinde ve dogusunda bulunan topraklarin hep Türk yurtlari olmasi ve bunlari idare altina olmanin kendisine muhtemel görünmemesinden dolayi, yayilma siyasetini Abbasiler yönünde çizmek istemesinden ileri geliyordu.
Emir II.Nuh Perslerin nesi var nesi yok ise medeniyete dair, zaten uslu bir siyaset ile bu mirasi sahiplenmis ve iste simdide gözünü Arap topraklarina dikmisti.
Türkler çok yaman kisiogullariydi, iste her Türk yurdu gibi Samanogullari’da büyümenin gereklerini birer birer düsünüyor ve ufkunu genis tutmasini biliyordu.
Köktanri kisiogullarini yaratmis, onlarin üstünde de Türkogullarini yaratmisti.

Karluklar, Yagma Boylari ve Çigiller hariç hemen her Türk Boyundan mensubu bulunan Samanogullari Devleti, yedi tümen kadarlik bir toplam ordu kuvvetine sahipti.
Yetmis bin kisilik ordunun alti tümeni Karahanlilar’dan gelecek olasi saldirilari önlemek için hudutlarda konuslanmisti.
Emir II.Nuh’un kendi ana tümen kuvveti ise baskenti koruyorlardi.
Pers devleti diye bir devletin varolmamasi ve bizans ile olan ticaretin aralarini hos tutuyor olmasindan dolayi, o yönlerden bir tehdit görünmüyordu Samanogullari için.

Karluk Türkleri Karahanlilarin ana gövdesini olusturan Türk Boyu oldugu için, Karluklar’in hudut tacizleri çok görülüyordu.
Oguz Yabgulugu ise Karahanlilar’a bagliligindan dolayi, herdaim bir tehdit unsuru sayiliyor fakat bugüne dek Samanogullari ile aralarinda bir savas cereyan etmemisti.
Alp Tigin’in Samanogullarindan kopmus olmasi bu dönemde Samanogullarini çok fazla etkilemiyordu.
Alp Tigin elindeki bir tümen asker ile heran Karahanlilara yem olacak veyahutta er geç Samanogullari’na tekrar dönüp baglanacak diye düsünülüyordu.

Kurultay yapilan oylama ile nihayet tamamlanacakti.
Tüm begler komutanlar çogunluk olarak Oguz Yabgulugu’na baris ve dostluk elçileri gönderme kararina vardilar.
Bu karara en çok sevinen ise Selçuk begle görüsmüs olan komutan idi.
Zaten kendisi de elçi heyetinin basinda olmasi için Emir II.Nuh tarafindan seçilmisti.
Kisa zamanda yola çikacak ve Oguz Yabgulugu’na varacaklardi.
Köktanri budundan hosnuttu.

2 Haziran 2017
Alp Aldatmaz
TTK

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2148
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #23 : 02 Haziran 2017 »
İki bölümü de bir solukta okudum.
Eline, yüreğine ve kalemine sağlık değerli Alp Beğ Kandaşım.
Sanırım klavyenizi ya da bilgisayarınızı değiştirmişsiniz.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey.

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #24 : 03 Haziran 2017 »
Çağrıbey kandaşım, haklısınız. Türkçe karakterleri yazabilmek için metni telefonumdan yazdım, daha önceleri de yaptığım gibi. Önceki iki bölümdeki Türkçe karakterleri yazamadığımdan dolayı Otağda bulunan herkesten ayrı ayrı özür dilerim.

Saygılarımla,


Onbaşı Günbudun (20)

989 Öküz Yılı, Oğlak Ay (ilkbahar) Başı

Yüzkırkbeş kişilik Samanoğlu elçi kafilesi Yengikent'e varmak üzereydi.
İlk önce Kınık Obası'na varan elçi kafilesi burada hoş karşılanmış ve Kınık Boyu'nun ileri gelenleri eşliğinde Yınal Yabgu'ya doğru ilerliyordu.
Elçi kafilesinde gençler, yaşlı güngörmüşler, kadınlar ve binek arabalarına yüklenmiş çuvallar, testiler, heybeler, sandıklar göze çarpıyordu.
Bu kadar zengin bir elçi kafilesi çok sık görülen birşey değildi.
Oğuz Yabguluğu bay günler yaşayacaktı böylesine bir kafileyi kabul ederek.
Kınık Obası'nın başı Dukak beğ, oğlu Selçuk beğ, Mikail Alp, Kül Erkin, birkaç binbaşı, birkaç yüzbaşı, Onbaşı Günbudun ve daha nice Kınık Obası yiğitleri de elçi kafilesine eşlik edenler arasındaydı.
Korkut Ata yanında genç bir derviş görünümlü elçi kafilesinin en farklı üyesi ile epeyce geriden ilerliyorlardı.
Korkut Ata'nın Hasan diye seslendiği bu genç derviş, Ebul Hasan Harakani idi.
Korkut Ata'ya selam getirdiğini söyleyince, selamı yollayan ile dün gece siz daha varmadan görüştüğünü söyleyince, genç Hasan şaşırmıştı.
"Yatsı namazından sonra bana uğradı", dedi Korkut Ata.
Genç Hasan ise şaşkın şaşkın bakıyordu.
Korkut Ata gülümseyerek; "her ay görüşürüz biz Beyazıd'la" dedi.
Korkut Ata'nın bahsettiği kişi Beyazıd'ı Bestami'den başkası değildi. Genç Hasan şaşkınlığını da saklamaya çalışarak; "o halde selamı ulaştırmakta geciktim ben" dedi.
Korkut Ata; "Aleyna Aleyküm selam" gönlümüz bedenimizden hızlıdır, nice menzile tez varır gelir, hiçbir selam yerde kalmaz" dedi.
Şimdi genç Hasan gülümsüyordu, içi rahatlamıştı. Korkut Ata'yı tanımıyordu esasen, manevi hocası Beyazıd bildirmişti kendisine bu elçi kafilesine katılacağını ve kendisini dostu Korkut Ata'nın karşılayacağını.
Hocası Beyazıd bunları genç Hasan'a rüyasında bildirmişti bildirmeye de, Korkut Ata'nın da bunca kutlu bir kişi olduğunu genç Hasan bilmiyordu. İşte bu durumla tez öğrenmiş oluyordu.

Yınal Yabgu yanında Katun Hanım ve Bögü Tigin başta olmak üzere gelen elçi kafilesini ve Kınık Obası üyelerini hoş karşıladı.
Başkent Yengikent oldukça kutlu bir güne evsahipliği yapıyordu.

Elçiler birer birer Yınal Yabgu'yu, Katun Hanım'ı saygıyla selamlıyor, Bögü Tigin'de konukları rütbelerine uygun şekilde yer gösterip yerleştiriyordu.
Yınal Yabgu'nun Kağan Otağı'nın önündeki büyük meydan iyice doluyordu.
Kazanlar kaynıyor, türlü ikramlar yapılıyor, konuklar yol yorgunluğunu atıyorlardı.
Akşama doğru konuklar için hazırlanan çadırlar tamamlanmıştı.
Konuklar kendilerine tahsis edilen çadırlara yerleşmiş, sonra birer ikişer büyük meydandaki ateşin etrafında toplanmaya başlamışlardı. Yengikent bu mevsimde geceleri serin oluyordu.
Yınal Yabgu elçileri ertesi gün kabul edecekti, öncelikle Dukak beğ, Selçuk beğ, Bögü Tigin ve Katun Hanım ile Otağında toplanıp danışıyordu. Hasta yatağında yatan Temir Yalığ bu toplantıya katılamamıştı.

Şimdi büyük meydanda çalgı sesleri başlamıştı. Bir ozan kopuzun tellerine vuruyor, Türk gönülleri hoş ediyordu. Ozanlık nice kutlu şeydir ki, koca bir Budun'u şenlendiriyor, gamlandırıyor halden hale koyabiliyordu.
Bir zaman geçmişti ki, işte Ozan şimdi deyişine başlamıştı. Bakalım neler diyordu.

Yengikent kut buldu aniden...
Elçiler geldi Samani'den...
Bütün Türk yurtları sarılsın...
Hayır yok yaddan yabaniden...

Eymür Yabgu, Dukak beğ Kınık...
Samani'den hep Oğuz konuk...
Yüzbin yeni otağ derilsin...
Köktanrı'dır herşeye tanık...

Gün gelir birleşir Oğuz'lar...
Türkçe danışır hep ağızlar...
Yağılar yerlere serilsin...
Var mı Türk'ten daha yağızlar!

Türk Tan-Hu'su gelirse eğer...
Kutlanır mavi gök, yeşil yer...
Atalar yeniden dirilsin...
Köktanrı Türk'ten bunu diler...

Herbir Oğuz kulak kabartıp Ozan'ı dinlerken kendinden geçiyordu.
Yabgu'da yanındakilerle Otağından çıkmış, işte şimdi onlarda Ozan'a kulak vermiş dinliyorlardı.

Bir başka Ozan almıştı şimdi sırayı, bir müddet tellere vurduktan sonra işte söylemeye başlamıştı.

Başımız dik Tien-Şan kadar...
Oğuz oğlu canını adar...
Herbir Oğuz kaç yüz Çin eder...
Köktanrı korur Türk Budun'u...

Acun varolduktan bu yana...
Türkler gittiler doğru yöne...
Oğuz'lar geçerler en öne...
Köktanrı koymuştur adını...

Ecel kuşu gelinceye dek...
Kutlu Birlik Oğuz'a erek...
Bize yeni bir Tan-Hu gerek...
Köktanrı verdirme ödünü...

Alp Er Tunga, Tomris Katun'u...
Diriltsen yeniden Motun'u...
Oğuz İl'lerinin bütünü...
Köktanrı gönder Kür Şad'ını...

Gecenin ilerleyen vaktinde bütün Türk yürekler coşmuş, hepsi aynı heyecan ile kendilerinden geçmiş dinliyorlardı.

Yengikent coşmuştu.
Köktanrı budundan hoşnuttu.

3 haziran 2017
Alp Aldatmaz

TTK

Çevrimdışı Kurtkaya

  • Otağ Sorumlusu
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 412
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #25 : 03 Haziran 2017 »
Değerli 4_hilal Kandaşım.
Onbaşı Günbudun adını verdiğiniz roman denemenizi beğenerek okuyorum. Bu işe roman denemesi değil de doğrudan doğruya roman demek daha doğru olur. Çünkü son zamanlarda piyasada internetten apardıkları alıntıları, kopyala-yapıştır yöntemiyle birleştirerek meydana getirilmiş bir sürü tarihi roman(!) var. Bu, sözüm ona, romanların neredeyse yüzde doksanında ne konu bütünlüğü, ne kronolojik düzen, ne coğrafi temel, ne de tarihi gerçeklik var. Elbete ki roman tarih kitabı demek değildir. Ancak romanda ele alınan veya kurgulanan konunun tarihi, coğrafi, kültürel ve sosyolojik gerçekleri bir bütün olarak bulundurulması zorunludur. Aynı şekilde yaratılan kahramanlar ve diğer figürler de bu bütünlüğün ahengine uygun olmalıdır.
Bilindik bir çok romanda olayın geçtiği tarihle anlatılan olaylar ve coğrafya uyuşmamakta. Söz gelimi miladi altı yüzlü, yedi yüzlü yılları anlatan bir roman bir de bakmışsınız beş, altı yüzyıl sonraki olayları içine katmakta. Aynı şekilde TV dizilerinde bunun gibi saçmalıklar bol bol gözlemleniyor. Daha Türklerin İslamiyeti yeni yeni kabullendiği zamanlarda tek dertleri yaylak, kışlak, yurtluk olan ve bunun için diğer Türk boy, aşiret ve oymaklarıyla bile kavga eden bir beyliğin yaptığı uğraşlar birde bakmışsınız İslamiyetin yayılması için yapılan mücadele gibi gösterilmektedir. Tabii bunların algı operasyonu cümlesinde yapıldığı bilinen bir durum.
Sözü uzattım kusura bakma değerli 4_hilal kandaşım.
Konusuyla, tarihiyle, olayları ve kahramanlarıyla insan zihninde bir dönemi bütün olarak yansıtan ve hayallerimizi o zaman ve mekana taşıyıp insanın kendisini olayların içinde ve bizzat kahramanların yanında bulduğu sağlam bir kurgusu olan bu güzel çalışmanızdan ötürü sizi kutluyor, başarılarınızın devamın diliyorum.
Elinize sağlık.
Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun!

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #26 : 04 Haziran 2017 »
Kurtkaya beğ kandaşım yazdıklarınıza katılıyor, aynı duyguları sizinle paylaşıyorum.
Tarihi romanların sayılarının son yıllarda artmış olmasına seviniyor fakat Türk Tarihi'ni ne denli çarpıttıklarını okudukça ve izledikçe de fazlasıyla hayıflanıyorum.
Niceliğe kavuştuk fakat niteliği bir hayli yitirdik milletçe, devletçe bu roman ve dizi filmler ile diye düşünüyorum.
Demek oluyor ki, Atsız Ata'nın Bozkurt'ların Ölümü'ne içerik olarak, nitelik olarak bir nebze dahi o şaheserle kıyışabilecek eseri yazacak babayiğit Türk yazarı daha Türk analar doğuramadı ve korkarım zor doğururlar demekten kendimi alamıyorum.
Ben yazar değilim, şair de değilim, fakat piyasada yazanlara bakınca bilsem 20 sene önce yazar olurdum, hem en azından nice tecrübem oluşurdu yıllar yılı diyesim  de geliyor.
8.Yüzyıl ile 11.Yüzyıl arasında kalan dönemi çok fazla muallakta bırakan bir tarih anlayışı var bizim akademisyen büyüklerimiz de bu konuyu yeterince aydınlatmıyor veya aydınlatamıyorlar diye düşünüyorum. Sözü uzattığım için bağışlayın siz de beni. Uzun yıllardır her ortamda herdaim yaptığınız gibi, alçakgönüllülük ile hiçbir Türk'ten esirgemediğiniz yapıcı katkı ve eleştirileriniz, iyi niyetiniz, bilge desteğiniz ve bu sağlam karakteriniz için sizi takdir ve tebrik ediyorum. Teşekkürler.

Saygılarımla,


Onbaşı Günbudun (21)

Yınal Yabgu elçilerle görüşmüş, getirilen armağanları kabul etmişti.
Yınal Yabgu uslu bir kişi idi. Herşeyi kararınca tartar, düşünür taşınır ve öylece karar alır, sonra uygulardı.
Yınal Yabgu kendisi uslu kişi olduğu kadar, bir o kadar da gücü Katun Hanım'dan alıyordu.
 Katun Hanım eşini doğru yönlendirmesini biliyor, herzaman bilgeliği ve güngörmüşlüğü ile Yabgu'nun gücüne güç katıyordu.
Bögü Tigin gibi genç, Temir Yalığ gibi aksakal başkumandanlara sahip olan Yabgu, büyük Türkeli'nin merkezi konumunda olan topraklarda kendisi gibi genç olan Oğuz Yabgu Devleti'ni başarı ile yönetiyordu.
Oğuz'lar Türk Budun içinde en talihsiz olan anakol idi.
Türk Budun'un kutlu Atalar ile dolu sonsuz tarihi boyunca, sayısız yağılarla uğraşmış olan Oğuz'lar, her ne zamanki kendi özbaşlarına yönetilmediklerinde, daima diğer yönetici olan bir diğer Türk Boyu tarafından da tehlike olarak görülmüşlerdi. Oğuz'lar Türk Budun, Türk Budun Oğuz demekti, fakat diğer Türk Boyları için daima tehlike olarak görülmek kolay başedilesi bir durum olmasa gerekti.
Oğuz'lar Köktanrı yarlıgasın hep iki seçenek arasında sıkışıyor, zaman içinde bu iki seçenekten doğru olanına yönelmek zorunda bırakılıyorlardı. Ya özbaşlarına Oğuz devleti kurmak yahutta daima daha kalabalık ve güçlü olsalar da Türk Budun'un iyiliği için kendilerini feda edip, diğer bir Türk Boyu'nun yönetimini kabul etmek.
Oğuz'lar Köktanrı ne dilerse onu yapar, Köktanrı'nın yazgısına katı katıya bağlılık gösteregelmişlerdir.
Yınal Yabgu esasen ilk önce kararsızdı. Karahanlı Hakan'ı Ali Arslan Kara Tonga Han'ın kışkırtmalarından fazlasıyla etkilenmiş, Hakan'a bağlılığından dolayı Selçuk Beğ'in kuvvetlerini Samanoğulları üzerine göndermeyi tasarlamıştı.
 Dört tümen kadar bir kuvvet çıkarabilecek olan Kınık Başbuğ'u Selçuk Beğ çok büyük orduları yenebilirdi.
 Ne yazıkki Samanoğulları'nı Selçuk beğ yense de yenilse de zararlı çıkan yine Yabgu olacaktı.
 Yense kuvvetine kuvvet katacak, yenilen Samanoğulları bünyesinden nice Türk Kınık Obası'na eklenecekti.
 Selçuk beğ yenilse, Oğuz Yabguluğu'nu olası bir dış taarruzda
Yabgu'nun kendi kuvvetleri savunmak durumunda kalacak ve etrafta Oğuz Yabguluğu'nun zayıfladığı anda boş durmayacak nice Türk Boyları fırsat kolluyor olabilirdi.
Yınal Yabgu bu konuyu Katun Hanım'la günlerce danışmıştı ve varılan sonuç şu olmuştu.
Samanoğulları'na akın yapılırsa hiç yoktan çok zengin olan bir komşu Türk Devleti ile yağı olunacak, bu akında Selçuk beğ gönderildiğinde dahi Yınal Yabgu kendi öz kuvvetlerinden Selçuk beğ'e takviye destek vermek zorunda olacaktı.
Yınal Yabgu işte bütün bu sebeplerden ötürü tüm kışkırtmalara rağmen, Ali Arslan Kara Tonga Han'ın arzusuna uyamayacaktı. Karahanlılar kendileri hem kuvvet yollamayıp hemde Oğuz Yabguluğu'nu gereksiz bir savaşa sürmemeliydi.
Yınal Yabgu'nun bu kararına Ali Arslan Kara Tonga Han içerleyecek olsa da, şuan Hakan'ın yapması gereken başkent Kaşgar haricinde birçok yerde günaşırı çıkmakta olan iç isyanları bastırmak, o zamana değin Samanoğulları konusunu kapatmak olacaktı.

Başta Selçuk beğ ve Oğuz'ların Baş Kam'ı Korkut Ata'nın katkılarıyla Türkoğulları büyük bir oyunu daha bozmuş oluyorlardı.
Yarın ne getirir bilinmez, fakat bugün için Türklerin birbiri arasında yapacağı bir savaşın daha önüne geçilmişti.
Samanoğulları bir büyük tehlikeden daha kurtulmuştu.
Karahanlılar ile başbaşa kalmış görünüyorlardı.

Elçi kafilesi içinden bazı kişiler Oğuz Yabguluğu'nu iyice tetkik etmeye koyulmuşlardı.
 Yengikent içinde pazarları geziyor, alış veriş edenlerle konuşuyor, öteye beriye seğirtiyorlardı.
Samanoğulları elçi kafilesinin kalabalık oluşunda bir sebep olduğu mutlaktı.
Görünen ve bilinen görevlerini tamamladıktan sonra Emir II.Nuh'un onlara verdiği gizli görevleri de yapacaklardı.
Emir II.Nuh bilgi topluyordu, bugün kopmayan savaş birgün kopacaktı, bunu biliyordu.


4 Haziran 2017
Alp Aldatmaz
TTK