Gönderen Konu: Kürşad'dan Gelen Şuur  (Okunma sayısı 4808 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı M. Alperen ALPARSLAN

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2
Kürşad'dan Gelen Şuur
« : 08 Temmuz 2014 »
Siganfu Sarayı’ndan Vey ırmağına kadar korku sarmıştı geceyi
Tarihin nabzına kırk düğüm attık kim çözer bu bilmeceyi…!
Kutlu bir gece, kutlu bir tarih ve her zamanki gibi yine bir Türk kahramanlığının, Türk milletinin var olma çabasının hikâyesi. Bu var olma savaşlarını tarihin her devrinde vermiş olan Türk milleti için Kürşad’ın kahramanlığı tıpkı Çanakkale gibi, tıpkı Sakarya gibi kutlu bir anlam taşır. Bu anlam Türk’ün zincirler altında asla yaşayamayacağının, hür yaşama şuurun, bağımsız olma şuurunun tarihin tozlu sayfalarında şanla şerefle duran bir göstergesidir. Her defasında bunu kanıtlamış olan Türk milleti artık bitti denildiği yerden tekrar can bularak dirilmiştir. Belki yüzlerce kez yaşanan bu durumları Türk milleti içinden bir bozkurt çıkararak, her son yeni bir başlangıçtır düşüncesiyle hareket etmiş ve bağımsız yaşama şuurunu asla kaybetmemiştir.
Bu gece bozkurt Kürşad Ata idi. Kürşad Ata köpek Çin’in boyunduruğu altında duramazdı. İster ölüm olsun sonunda ister ayrılık. O bunları çoktan göze almıştı. Çünkü sahip olduğu milli şuuru bunu gerektirmekteydi. İşte bu şuur, Kürşad şuuru, bağımsızlık şuuru, Göktürklerden bütün Türklere uzanan bu kutlu ruh; bu günde hiç bitmeyen, eskimeyen bir başkaldırı ruhunu doğurdu. Belki Kürşad o gece can verdi, belki başarısız oldu ama pes etmedi ve asla korkmadı. Aslına bakarsak o gece ölümlü bir komutan olan Kürşad Ata gösterdiği kahramanlık sonucu ölümsüz oldu. Bunun en büyük kanıtı hâlâ Kürşad ruhlu çerilerin Çine karşı başkaldırmasıdır. Binlerce yıldır sadece Kürşad ve kırk çerisine değil onlardan gelen asil bir soya ilham veren bağımsızlık ruhu Çin’in en büyük belasıdır. Altaylarda yükselen bu çığlık şuan Doğu Türkistan’da yankılanmakta. Kürşad’dan gelen, Osman Batur’dan kalan davayı onlar sürdürmekte; aynı zamanda büyük zulümler görmekte ve acınacak bir halde şehit olmaktalar.
Yılmak, sinmek bilmeyen şanlı Doğu Türkistan, bizim için tarihi bir öç davası oldu. Doğu Türkistan sadece bir yer adı, her hangi bir bölge ismi değildir. Doğu Türkistan bizim için bir namus davası halini aldı. İçinde ar, namus kalmamış bazı insanlarca bir şey ifade etmeyen bu ad; Türk Kağanlığı’nın asil evlatlarının yüreğini dağlayan, canından can koparan bir davayı özetler. O bölgenin tarihini, kutsaliyetini bilenler için koca bir var olabilme savaşını özetler. Şarkılarımıza, şiirlerimize, yazılarımıza sığmayan Doğu Türkistan’ın akıttığı oluk oluk kanları, verdiği şehitleri anlatmakla bitiremeyiz. Gök bayrağı göndere çekmek için canlarını feda edenler elbet bizden bir gün hesap soracaktır.
Orhun Kitabeleri’nde belirttiği gibi Çin’in yumuşak ipeğine kanan kansızlar yüzünden binlerce insanımız can vermektedir. Hunlara, Göktürklere kadar varan bu sorun birçok Türk’ün kutlu kanının akmasına sebep olmuştur. Çinli katuna kananlar Çin’in yumuşak ipeğine aldananlar yüzünden senelerdir Doğu Türkistan’da acı ve gözyaşı dinmemektedir.
Yüzlerce yıldır silsile halinde yaşanan acılar onları asla pes ettirmemiştir. Elli yılda iki yüz elli ihtilal yapan ruh hâlâ etkisini hissettirmekte, Türk Kağanlığı’nın önemli parçası olan Doğu Türkistan’ın bağımsız olacağına dair inancı doruklara çıkmaktadır. İşimiz zorlaştıkça şevkimiz, bağımsızlık aşkımız artmaktadır. Kızıl elmamız olan bağımsız Doğu Türkistan ülküsü her gün gittikçe düzeleşip, cazibesi artmaktadır. Bunun sayesinde hâlâ bu kadar güçlü, dirayetli ve inançlıyız. Yılacağımızı zannedenler ya Türk’ü tanımayanlar ya da aptallardır. Unutulmamalıdır ki hepimiz Kürşad ve kırk yiğidin yoldaşıyız.
Yaşamayı hak edenler ölümü göze alanlardır diyor Gök Bilge ATSIZ Beğ. Ne kadar da haklıdır. Korkanlar, kaçanlar yok olmaya, ölmeye mahkûmdur. Oysa yaşamak için ölümü öldürmek gerek. Tıpkı Altay dağlarını Çinliye dar eden Osman Batur gibi. Gök bayrağın yaşamayı hak etmesi için Allah’ın her günü Sovyet’e, Çin’e karşı Altaylarda çarpışan Batur yaşamayı sonuna kadar hak etmiş ve uçmağa varmasına karşın Batur ruhu hâlâ kalbimiz de hak ettiği gibi yaşamaktadır. Batur ruhlu yiğitlere selam olsun.
Bir gün yine basacağız Siganfu Sarayı’nı, yine korku saracak Vey ırmağını. Bu kez Vey ırmağının serin suları Kürşad atanın izinden gidenleri yutamayacak. Zalimin zulmü kırılacak. Doğu Türkistan’da bağımsızlık ateşi yanacak, yine cenk edeceğiz Çin’le. Kımız yudumlayacağız Altay dağlarında, dokuz başlı tuğlar aparacağız Çinlinin başına. Kut alacağız Uluğ Türklerin huzurunda. Başta Ödin Kağan geride çelik yürek ve çelikten bilekli biz çeriler. İtleriş Kağan’ın ruhunu dirilteceğiz. Gök bayrağı çekeceğiz göndere…!


ATSIZ ATA bunun haberini çok önceden vermiştir
Bak uzaktan çalınıyor bir zafer marşı
Yürüyelim şu doğmakta olan yarına
………..
Haydi, sarsın yeri göğü cenk Türküleri
Kanımızla burada yarın güller açacak
Hedef bağımsız Türkistan, hedef Türk Kağanlığı. Bu yolda ölmek var dönmek yok. Ne geri zekalı mankurtlar ne de Moskof’un uşakları bizi yıldırabilir. Dün kırk kişiydik bugün Kürşad ruhlu milyonlarca çeri var. Elden ne geliyorsa yapılacak ve bağımsız Doğu Türkistan kurulacak. Gerekirse döneriz yıllarca önceye, oluruz arkadaş kırk yiğit kişiye…!


Muhittin Alperen ALPARSLAN
  (Alperen KUNT)