Türkçü Turancı Otağ

TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI => TÜRK KÜLTÜR ve MEDENİYETİ => Konuyu başlatan: o.öcal - 25 Şubat 2012

Başlık: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 25 Şubat 2012
Vasiyet-I (GÜLCE-ÖZGE)

Sözümü vasiyet say özümü kutlu miras,
Aydınlığın sultanı karanlığa doğan tan.
Benliğin altın eyle değerin olsun elmas;
Nice krallar var ki varıp toprakta yatan,
Girmedi mi mezara hamutla deve yutan.
Ayağın Meriç olsun bağrından aksın Aras,
Dara düştüğü zaman öksüz kalmasın vatan;
En kutsal varlığın bil emanet koyan atan;
Kılavuzun Gökbörü kılıcın olsun Baybars;
Oğul, dünya döner de gündür ufuktan batan.

Osman Öcal

Vasiyet-II (GÜLCE-ÖZGE)

Yanlış nesne koymadık gözesinin başına,
Ne akarsa kurnadan o dökülsün oluktan.
Ey benim nazlı kızım geldin olgun yaşına,
Şeytanın tahtı büyür akıldaki yokluktan;
En özgün vasiyetim ayrılma doğruluktan.
Yetkisiz el vurulmaz hayatın akışına,
Beden içinde canız oluşmuş bir soluktan.
Vatan acze düşerse güdülen korkuluktan,
Senden gelen her neslin kalsın özü Aşina;
Özgürlük tutsak kalır ecnebiye kulluktan.

Osman Öcal


Ölen Şehit Kalan Gazi (GÜLCE-YİĞİTÇE)

Ölen Şehit kalan Gazi,
Yer Tanrı’dan gök Tanrı’dan.
Ana baba bala eşi,
Der Tanrı’dan bir Tanrı’dan.

Yaprak yeşil dal kırmızı,
Bayrak bayrak ay yıldızı;
Toprak tutup er beliyor,
Her tarafta bir Tanrı’dan.

Yazık olsun ölmez töre,
Kazık çatal girmez yere;
Bozuk ayna bozar yüzü,
Ar verile bir Tanrı’dan.

Hurda sağan kör nazarlık,
Barda doğan bir pazarlık;
Kârda onlar zararda kim,
Mir gerekir bir Tanrı’dan.

Deven yatsın atın bin der,
Seven yürek sesin gönder;
Güven sensin umut sizden,
Ser düşerse bir Tanrı’dan.

Hay Vuslatî yaz Yiğitçe,
Say sevdamız Gülce Gülce;
Ay büyüsün ulusun kurt,
Sır Tanrı’dan bir Tanrı’dan,

Osman Öcal

Nazlı Bir Elik

Alıp ak gerdana başım yaslasa,
Düşü bile beni benden geçirir.
Kavurup döşünde terde ıslasa,
Yaşı bile beni benden geçirir.

Marifet sultanı dudakta balı,
Dolamış beline kırmızı şalı,
Oyalı yaşmağı söyletir lalı,
Kaşı bile beni benden geçirir.

Sandım ki elleri boyalı ahar,
İşlediği tülde yaşıyor bahar,
Kirkit tutan elde daha neler var,
İşi bile beni benden geçirir.

Mazisinde gizem alaturkanın,
Gül ile bezenmiş yeşil hırkanın,
Kınalı parmakta kaşlı halkanın,
Taşı bile beni benden geçirir.

Gözleri bademdir nazlı bir elik,
Düşürmüş beline sallanır belik,
Almış avucuna kaderi melik,
Aşı bile beni benden geçirir.

Vuruldu Vuslatî kaşı kemana,
Uymuyor sevdası yeni zamana,
Ala dağda düştü beyaz dumana,
Kışı bile beni benden geçirir

Osman Öcal

Bir Manda (GÜLCE-ÜÇGEN)

Bir
Zaman
Bir manda
Yığar göle
Yoğun kıvamda
Has damızlık çalar
Boz bulanık dumanda

Dur
Der şer
Kör şişer
Yoktur destur
Her dirhem fostur
Tam tutarken maya
Kalkar birden duldaya

Ben
Derken
Ve birden
Nodulu yer
Görevimdir der
Gem verip ağzına
Çökerler boğazına

Her
Müşir
Konuşur
Aynı dilden
Savılır gölden
Küpelenir kulak
Doğurmadan bir malak

Osman Öcal

Tuğra-VII (GÜLCE-TUĞRA)

Sen anamsın han beratlım sen kızansın sen kızım,
Sen yiğitsin Tanrı kutlum, varlığım sen can sızım.
Rehberim, ses bayrağımsın sonsuza dek dalgalan
Türkü börklüm ağca atlım başbuğumsun uldızım;
Durma şaşkın kırk kanatlım yoksa doğmaz yıldızım.

Osman Öcal

Vatanım

Eyyy! Şehitler diyarı,
Gönlüme ferman, bilge Türk’ün ülkesi,
Varlığımın sebebi, ülkümün son kalesi;
Ata yurdum, geçmişim, geleceğim,
Ey cennet vatanım, ey hayat suyum,
Dirliğim, birliğim, yücelerden yüce sevdam;
Ey destanların içinde Anadolu isimli
En büyük destan!

Çanakkale’de doğdun Sakarya'da büyüdün,
Kanıyla, kemiğiyle yoğruldun nice şanlı yiğidin.
Atasının emriyle kükreyince aslanlar;
Kocatepe’de dirildin,
Yürüdün yedi düvele karşı Dumlupınar’da insan insan
Türkü Türkü ağıtsın sen,
Destan destan kahraman…

Tadım sensin, tuzum sensin,
Sensin dilim…
Nakış nakış halısın, desen desen kilim…
Çileyle, sabırla yoğuran sensin ağıdımızı
Gurbet mektubusun, hasret çiçeğisin
Yayla çeşmelerinden seslenirsin şarkımızı
Her zerrende sevdamızın izi var;
Aşkım sensin, sen gözümsün, elim sen;
Kuvvetsin bileğimde,
Dizlerimde derman…

Bozkırında çoban olup, kavalımı ağlattım;
Cirit tuttum, yayla yayla kır atla…
Yâr dedim, bacı dedim, gardaş, ata, baba dedim
Ve ana dedim kucağında sallandım;
Toprağından beslenip,
Bostanından çiçek çiçek dallandım;
Doldurdum ambarları
Harman harman…

Olamam ben sensiz, asla olamam!
Evim, barkım, bucağım,
Oğulum, kızım, gelinim,
Öksüzüm, dulum, yetimim sensin.
Sen başımdaki tacımsın;
Derdimin tek dermanı, can veren ilacımsın…
Bu can tende oldukça;
Var olacaksın, yâr olacaksın…
Ayaz çökse de, kümelense de karabulutlar;
Ant olsun varlığıma, ant olsun ülküme;
Kılavuz yol gösterince,
Ne sis kalır ne duman.

Osman Öcal


Borcum Olsun(GÜLCE- TOKMAK)

Çomağı tutan celep zamansa haydut,
Devrilen gönderlerim kırılan değer.
Bilirim akla ziyan son nefes, umut,
Düşüyor uçurumdan hep birer birer.
*Bileylenen kör kılıç omzumu döver,
*Kök dibinden kesilir dal başın eğer,
*Günü batıma çeker vampir bir seher.

Kan üstüne basıp dans eden çakal,
Koçsuz koyunlardan kurar yozunu.
Paslanmış yüreği mest eden çakal,
Karanlık dehlizde yalar tuzunu.
*Yiyip yiyip kangurunun muzunu,
*Yükselen kartalın çırpar tozunu,
*Boyu zürafadan uzunmuş meğer.

Bir can verirsem bin dirilirim,
Sitemim olmaz havlu tutana.
Tasma takmayı ben de bilirim,
Kuyruk sallayıp uzun yatana.
*Ortam toz duman katan katana,
*Son borcum olsun kaşın çatana,
*Attığım taşlar yağlıysa gever.

Vuslatî der dik olsun başın,
Cahilce okul kurana bakın.
Sahi nedir bitmez telaşın,
Neysiz davul vurana bakın.
*Gocunursan yarana bakın,
*Yersiz kalem kırana bakın,
*Yal yediği kabına siyer.

Osman Öcal


Günler Ninniye Dursun (GÜLCE-SONE’M)

Aşkı derbeder eden zülfü kızıl güzel yâr,
Göz uykuya uymuyor gittiğin günden beri.
Düşler ömür vurgunu dilim olmuş gelberi,
Sevdanın som tahtında kim oturur bahtiyar.

Sularken gözyaşımı nemlensin gül budağı,
Bir bahar mevsiminde bürünsün goncalara.
Derdimiz damsız duman yön verip bacalara,
Boğmasın son hazanda gönül denen bu dağı.

Yıldızları sağarsak ay kopar günahından;
Gelmezmiş bedestene bir mutluluk serisi,
Son mehtaplı gecenin biz kalalım vârisi.

Döle yatsın yarınlar beslensin gül şahından;
Günler ninniye dursun boyalı beşiklerde,
Baht doyuran acılar sürünsün eşiklerde.

Osman Öcal

Mühür (GÜLCE-Gülce)

Nefesti reyhan
Şaha kalktı küheylan
Yurdum bülbülü
Dalından düşen gülü
Açıp gönlünü
Kalemine kondurdu
Zamanı kurdu
Yeni akım mührünü
Gülce’yle vurdu
Manzum’u ırgaladı
Serbestle, aruz
Heceyi vurguladı
Yunusça, Sone’m
Çaprazlama ayrı dem
Üçgül ve Gülce
Demir Tokmak, Yiğitçe
Özge, Üçleme
Her biri canlı hece
Üçtuğ, Gülistan
Türkçe aruz Özgecan
Andırıp dünü
Tuğra vurur mührünü
Akrostik, Üçgen
Tekil, Zincir yasemen
Cinaslı hece
Yediveren, Dönence
Vuslata koşma
Serbest, hece Buluşma
Bahçe doluşma
Karışımdan oluşma
Eli oklular
Koç olacak toklular
Hepsi bu kadar
Gezinin radar radar

Osman Öcal


N’olur (GÜLCE-GÜLİSTAN)

Kumru düşüm benli karam ay simalım nazlı sunam,
Toplayarak gonca sürüm, zülfüne gül taksa n’olur.

Gönlü susuz aşkı çilem gün batımım puslu dağım,
Duldalanıp harbi vuran, hatmi gülüm koksa n’olur.

Her varılan cılga hüzün darp ederek saldırıyor,
Handikabın kalbi delik, gözyaşımız aksa n’olur.

Astım dertlerimi mavi duvara,
Kimi aynam oldu kimisi resmim.
Yolculuk başlarken ebedi hana,
Garipler safına yazılsın ismim.

Yâr dediğim mihribanım saklı kanat sevda kuşum,
Bak ki felek sencileyin, günahımız çoksa n’olur.

Var ise kusurum paklanıp gitsin,
Teneşir üstünde yıkansın sevdam.
Gönül kafesinde saklanıp gitsin,
Uzasın mahşere bitmeyen davam.

Karlı kışım sarp yokuşum leyla olup leyla gelip,
Kabrime bir can dökerek, ağlayarak baksa n’olur.

Can meleğim cengi hasım kendi yasım iltimasım,
Vuslatî’nin bağrı yanık, bir de ölüm yaksa n’olur.

Osman Öcal

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 25 Şubat 2012
Genç Türkler Birliği (GÜLCE- SERBEST ZİNCİR)

Tek/bir
Bir takım ruhu düşüm,
Düşler ülkesinde, umudu yeşil.
Yeşil ırgalandıkça gül tüter kırmızı beyaz,
Beyaz kanatlı, al taçlı, melekçe masum.
Masum ve özgür.
Özgürce dalgalanır, kimdendir buyruk,
Buyruk mu vardır yoksa yüzyıllar ötesinden;
Öteden beri, Tanrı’nın Kılıcı’ndan kalan.
Kalmaz dense de vardır ufukta açan,
Açar yüzyıllardır yıldız yıldız.
Yıldız böceği gibi ışık saçan bir hilal;
Bir hilal ki, uğruna ne güneşler batmıştı;
Bir ilktir, tek/bir.

Bir takım, bir takım düşün ki dile destan,
Destan destan yürüsün Avrupa’dan.
Avrupa’nın göbeğinde, arması benden,
Beni anlatır bana, değilse de Türk.
Türklük sevdası, ruhu benimle, dünyada tek;
Tek/bir.

Bir takım ki, asra yaklaşmış yaşı;
Yaşasın ebediyete kadar, yaşasın Turkania!
Turkania/ Genç Türkler Birliği;
Birliğime, Türklüğüme kast edenlere inat,
İnadına, Türk’e sevdaları büyüsün,
Büyüyüp yücelsin Belçika sahalarında;
Sahalar boyun eğsin, bayrağımın altında.

Osman Öcal


Sen Çok Yasa Atatürk

Türk’ün kader gününde çizdigi hakli yolu,
Kutsal bildi bu millet haykirdi Anadolu.
Bedeldir tüm cihana O ulu Türk’ün oglu,
Ünü arsa tasiyor geçti basa ATATÜRK.

Özgürlesmis fikirler karanliga gem vurdu,
Yayildi isik olup aydinlatti tüm yurdu,
Öksüz kalmis toprakta yeniden vatan kurdu,
Ufuk tanla isiyor dalmaz düse ATATÜRK.

Hürriyeti soluduk her eserin yaninda,
Beslendi egemenlik Türk’ün asil kaninda,
Meyve verdi fidanlar en ciliz zamaninda,
Fikirleri yasiyor dönmez tasa ATATÜRK.

En büyük eseridir cumhuriyet canimiz,
Ugrulara hos mekân olsa dört bir yanimiz,
Bir hilalin ugruna akar cümle kanimiz,
Nice canlar düsüyor sen çok yasa ATATÜRK.

Türk’ün yüce basbugu hem cesur hem yamandir,
Damga vurdu tarihe yenilmez kahramandir,
Vuslatî'nin özlemi gözlerinde dumandir,
Deli yürek üsüyor atmaz bosa ATATÜRK.



Yürek Uru İçe Kanar(Gülce-Ziyadeli Yunusca)

Eskimiş yaşıma günler eklerken,
Yürek uru içe kanar;
…………………..Delmedin oğul,
Gözlerim kapıda seni beklerken,
Sekiz yılım seni anar;
……………………Gelmedin oğul.

Ne bal ister gönül ne sütten kaymak,
Döküldü dişlerim kan kusar damak,
Gönlümüz ummanca gözlerim ırmak,
Her gözesi deli pınar;
……………..………Silmedin oğul.

Kışımız boz duman yazımız ayaz,
Taç vurdum başıma örtüsü beyaz,
Tanrı hakkı için yapsam da niyaz,
Anılarda kalan çınar;
……………………Ölmedin oğul.

Vuslatî’ye kırgın dargındır sefa,
Yetsin bu ayrılık yetsin bu cefa,
Karşıma geçip de gülsen bir defa,
Gün bitimli nefes donar;
……………………..Gülmedin oğul.

Osman Öcal

Çile Banıp Döner Semah(YİĞİTCE)

Bendin yıkıp çağlayarak,
Sele dönüp iner semah.
Varlığımız çağlar üstü,
Hile akmaz pınar semah.

Ter ateşler hak yolumuz,
Pir aşkına her dolumuz,
Bir uhdedir gönlümüzde;
Dile gelip kanar semah.

Kavis çizmez omuzda baş,
Yunus Emre Hacı Bektaş,
Halis yaşar benliğimiz;
Ele, bele fener semah.

Yağı kesik kandil söner,
Ağı versen yine döner,
Doğu, batı Anadolu;
Güle sevgi sunar semah.

Kurgan bilmez al kanımız,
Kurban olsun her can'ımız,
Harman harman yığıla et;
Tele düşüp yanar semah.

Yörük, Avşar hepsi Türkmen,
Türük dersen öz Türk’üm ben.
Buruk koyma Vuslatî’yi;
Çile banıp, döner semah.

Osman Öcal

Vatan İçin Baş Verilir(VARSAĞI)

Uyan bre Türk’ün oğlu
Damarına vuruş olur
Kan kokuyor Anadolu
Çapulcudan dalaş olur

Emperyal güç davul döver
Nerde yosma onu sever
Kim hainse tutar yaver
Onursuz bir savaş olur

Söker iman ilahını
Ters giydirir külahını
Elden verir silahını
Alçakça bir duruş olur

Bağımsızlık tacı takar
Türlü yoldan yurda sokar
Temizlense yine kokar
Kiri karış karış olur

Köle tutup omuz okşar
Kullanınca hemen boşar
Simsar olan böyle yaşar
Nerde böyle barış olur

İşte oyun işte meydan
Korkak olan eder seyran
Bre dağlar dönsün devran
Vereceğim bir baş olur

Vuslatî der Mersin, Kozan
Birliğimi kelb’dir bozan
Tarihinde destan yazan
Her yören bir Maraş olur

Osman Öcal

Sandık Güzeli

Meydanlar avaz avaz otobüsler bezeli,
Mikrofonu elinde başlar sandık güzeli.

Esselamü aleyküm kadim şehrin insanı,
Mart’a mühür vuranın şen olacak nisanı.

Bir çekirge misali kentten kente zıpladık,
Yağmur, kara bakmadan garibanı topladık.

Esik dolu yollardan bu meydana yürüdük,
Arkamızdan milleti boşuna mı sürüdük.

İyi dinle ey halkım! Oyunuza talibiz,
Sayenizde he billâh yutarsanız galibiz.

Usanmadan bıkmadan hizmeti ettik rücu,
Çantamızda neler var aha sonsuz ipucu.

Ummanları göl edip vereceğiz payını,
Olur ya gücenmeyin yavan yersen tayını.

Adalet kölesiyiz hukukun hizmetçisi,
Sizler rahat uyuyun bizler miri bekçisi.

Kartalların gözünü tuttukça oyacağız,
Kaçırırsak bütünü bir çeyrek koyacağız.

Aha açtım defteri işsizler işlenecek,
Siz sallayın bayrağı elimiz güçlenecek.

Her gelen bir şey söyler aldırmayın hitaba,
Biz hesap bilenleriz uyarız her kitaba.

Yakışıklı adayla çıktık bak karşınıza,
Belleriz esnafları uğrayıp çarşınıza.

Köylü neymiş; efendi. Anladı herkes bunu,
Nadas yatsın tarlalar rençberlik ayrı konu.

Bu bir yerel seçimdir eski bordür kalkmalı,
Yeni taşlar döşeriz çünkü bunlar halk malı.

Daha varsa derdiniz tapanlayıp gideriz,
Tam tamına beş yıllık çok teşekkür ederiz.

Tufanca kopan alkış yeri göğü inletti,
Nefsi kokmuş âdemi doya doya dinletti.

Unutuyordum sahi Vuslatî’ye bakmayın,
Bu dünya geçimlidir kafanıza takmayın.

Osman Öcal

Türkçe

Aslına yabancı yavan bir yobaz,
Söyler ki dillerden geridir Türkçe.
Tarihten bi haber olan hokkabaz,
En köklü dillerden biridir Türkçe.

Horlama boşuna bilirim dünü,
Vatandan yad ele gördü sürgünü,
Yaşayacak elbet dilim hür günü,
Ayakta kalmamın feridir Türkçe.

Türk var olduğunda dili var oldu,
Teliyle inleyen kopuz tar oldu,
Yayıma okuma sargın yar oldu,
Türklüğün kılıcı eridir Türkçe.

Gözyaşımın nuru askımın hissi,
Acımın coşkumun ozanın sesi,
Kamların duası pirin nefesi,
Sevenin gönlünde diridir Türkçe.

Sesimin bayrağı gülbankın gülü,
Özgürlük sancağı yuğumun dili,
Turnanın avazı gülün bülbülü,
Yabanın dilinden beridir Türkçe.

İstemem Arapça farsça istemem,
İngiliz tavrıyla dalım kes demem,
Alman’ın diline asla pes demem,
Bütün lisanların piridir Türkçe.

Oğuz Ata, Boğaç Han, Dede Korkut,
Karacaoğlan’la Kaşgarlı Mahmut,
Yunus’ça Veysel’ce konuşsun tüm yurt,
Türklük gövdesinin seridir Türkçe.

Bir Karamanoğlu Mehmet beg, selim,
Kosova’dan Çin’e yol sürmüş bilim,
Mustafa Kemal’de sevdadır dilim,
Vuslatî övse de yeridir Türkçe.

Osman Öcal


Sen Olma Gardaşım

Canına gül olup, canana diken,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!
Zalime yalvarıp, her dem diz çöken,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

Yağmuru horlayıp, koşan doluya,
Her haltı eyleyip, kızan uluya,
Düşmanı yağdıran Anadolu’ya,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

ABD’ye gidip, boynunu büken,
Gâvura kul olup, bilmeyen köken,
Yitirip benliği, aslından ürken,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

Bulutlu gecede yıldız parlatan,
‘Çok ermeni kestik’, diyen şarlatan,
Kurdu boğdurmaya iti hırlatan,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

Milleti inletip, ocak söndüren,
Vatanımı parsel parsel böldüren,
Karşımda yunanı pis pis güldüren,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

Döşeği bırakıp, inlerde yatan,
Askeri vurana, alkışlar tutan,
Ata toprağını düşmana satan,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

Esnafı, köylüyü kotayla ezen,
Devletin, milletin malından bezen,
Sarı yıldız için, devleti çözen,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

Kimi Leninciydi, kimisi Çinci,
Kim liberal oldu, kimi Darvinci,
Sakın ha ikinci cumhuriyetçi,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

Vuslatî der postal yalayan sazan,
Aş yediği kaba, pisleyen bazan,
Unutup bozkırı, töreyi bozan,
Sen olma gardaşım, sakın ha olma!

Osman Öcal

Geldi Nevruz Bayramı

Navrız, Nauruz, Bozkurt, Ergenekon da denir,
Kazak Kırgız yurdunda Nooruz Köcö yenir.
Osmanlıda gelenek Nevruziye macunu,
Kaptırmayız kimseye yeni yılın tacını.

Geldi Nevruz bayramı kanda şenlik görülsün,
Alınsın bayramlıklar hediyeler verilsin.
Temizlensin dip bucak yataklar havalansın,
Bakılsın fidanlara bağ bahçe tavalansın.

Haberciden il ahire yapılsın hazırlıklar,
Ahır Çarşamba günü gezilsin mezarlıklar.
Ölülerin hayrına helvalar hazır olsun,
Dağıtılsın fakire geçmişler huzur bulsun.

Nevruz Türk’ün bayramı uyuyanlar uyansın,
Soğan kabuklarıyla yumurtalar boyansın.
Tokuşsun birbiriyle kırılanlar soyulsun,
Afiyetle yiyelim oyun ile doyulsun.

Sevinecek çocuklar kapı kapı çalınsın,
Uzatılan şal ile bayram payı alınsın.
Dinleyen var kapıdan pencereler tıkansın
Bu gece dilek tutan soğuk suyla yıkansın

Bütün Türk illerinde kutlansın kardeş kardeş,
Alav alav gecesi yakılsın tongal ateş.
Dilekleri tutalım aşalım alazları,
Yeni yıla sağlıkla yakalım marazları.

Dinlensin aksakallı küskün olan barışsın,
Kurulsun milli sofra pilav yarma yarışsın.
Damakta tat bırakır yemeklerin etlisi,
Üzerine yenilsin semeninin tatlısı.

Gençlere örnek olmuş gençliğinde nineler,
Evlilik yolu açık birleşirse iğneler.
Nevruzda inanış çok unutma Türk töreni,
Atamızdan yadigâr godu godu töreni.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: TARDU KAĞAN - 25 Şubat 2012
Yüreğinize sağlık sayın öcal...Altaylardan kopup gelmiş dizeleriniz için binlerce teşşekür.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: Çağrıbey - 25 Şubat 2012
Osman Öcal Hocamız yine, Gülce tadında, bir destan ziyafeti sunmuş, sağolsun.
Yüreğine sağlık hocam.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: Fatih - 25 Şubat 2012
o.öcal hocamızı başka sanal ağlardan da beğeniyle izliyorum.
Eserlerini Otağımızda paylaşmasından da mutluluk duydum.
Başlattıkları GÜLCE Edebiyat Akımı çok özgün. Her bir satırlarında milliyetçilikleri ruhlarına sinmiş olarak yansıyor.
Alkışlıyorum!!
    Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 28 Şubat 2012
Uyan bre Türk'ün oğlu
Damarına vuruş olur
Kan kokuyor Anadolu
Çapulcudan dalaş olur


Osman Hocamızın; dilinin sadeliğini, Türkçeyi kullanma becerisini ve eserlerinde Türk Milli değerlerini işleme ustalığını hep alkışladım ve bir kez daha alkışlıyorum.
Türklük dolu yüreği varolsun!
Kök Tenğri, kem gözlerden, saklasın!
TTK.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 29 Şubat 2012
Her soydaşıma ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.


Ermeniye Sesleniş

Dünya seyirciydi, Rus senden yana;
Kesmek istediniz Türkün soyunu.
Hocalı boyandı al kızıl kana,
Unutma ermeni unutma bunu!

Bin dokuz yüz doksan iki yılının,
Yirmi altısında şubat ayının,
Yazdınız fermanı can Hocalı’nın.
Unutma ermeni unutma bunu!

Altı yüz on üç can; şehit yörede.
Hunharca katletmek sizin törede.
Bin iki yüz yetmiş kayıp nerede?
Unutma ermeni unutma bunu!

Gebe olanların karnın yırtmağa,
Utanmadın bir de vardın yakmağa.
Bir çok canı diri gömdün toprağa,
Unutma ermeni unutma bunu!

Kafatası yüzüp yerde koydunuz,
Kimisinde bakar gözü oydunuz.
Bu bir soykırımdır soysuz doğdunuz,
Unutma ermeni unutma bunu!

Özal Şiidir diye yardım yapmadı,
Sülo Rus'dan korktu adım atmadı.
Türkler bu hesabı vallah yutmadı,
Unutma ermeni unutma bunu!

Genç ihtiyar kadın kızan demeden,
Öldüm vazgeçmedim amma töreden.
Kork ermeni kaçkın yanık sineden,
Unutma ermeni unutma bunu!

Yüz binler kaçkındır yüz binler sürgün,
Suçu Türk olmaktı sadece Türk’ün.
Yaşayan yurduna dönecek bir gün,
Unutma ermeni unutma bunu!

Karabağ vatandır yad eller gurbet,
Gurbette yananlar sılaya hasret.
Vuslatî hesabı soracak elbet,
Unutma ermeni unutma bunu!



Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Mart 2012
Dil Sesimin Bayrağı ((Gülce-Çerçeve Cinas (Yediveren))

Aksın berrak su gibi çağdan çağa bir içim,   
Aksın derim renk atar kan kırmızı bak içim.

Ya nar gibi kavurur ya densiz düşer dolu,
Yanar bağrında ateş kahrolur Anadolu.

Yazar kalem dil söyler kalmasın gözü yaşlı,
Yazar esnaf modacı oğul kızan genç yaşlı.

Ayağa kalk dik yürü uyan gafletten uyan,
Ayağa kul, baş olmaz yatıp şeytana uyan.

Çare siz değilseniz dil üşür vicdan sızlar,
Çaresiz koymaz Tanrı kalbi kör vicdansızlar.

Türkü Türkü yükselsin aydınlık veren o nur,
Türk’ü temsil eden o hem şereftir hem onur.

Devir en sapkın devir Vuslatî gül sürünsün,
Deviren gönderimi sürüm sürüm sürünsün.

Dil kıymeti bilinse dilim dilim dilinmez,
Dil sesimin bayrağı bayraktarım dil inmez.

Osman Öcal

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Mart 2012
    Bayrağıma Saygıyla (GÜLCE-Bahçe)

Boz aygırın üstünde tarihi çekip geldim,     
Altaylardan Tuna’ya bakın asil Türküm ben.
Geçtiğim her kalenin burcuna dikip geldim,
İncitene sözüm var bakın nasıl Türküm ben.

Saka’da Alp Er Tunga Hun tahtında Teoman,
Avrupa’da Attila Çin kalbinde Kür’şad’ım;
Malazgirt’te Alparslan bozkırlarda Cengiz Han,
Adıma Türk diyorlar Gökbörü’ dür soyadım.

Bayburt’ta Dede Korkut,
Sivas’taki Pir Sultan…
Nevşehir’de Hacı Bektaş,
İstanbul’da, Fatih Sultan Mehmet Han;
Benim ben! Biliyor bütün cihan.

Eskişehir’de Karaman’da Yunusum,
Edirne’de Aliço Kırkpınar’da pehlivan;
Antep’te Şahin Beyim İzmir’de Hasan Tahsin,
Maraş’ta Sütçü İmam…
Tanır beni her kalleş,
Mutafa Kemalim ben Samsun’dan doğan güneş.

Düğünde halay başı yaylada karacık çoban,
Elazığ’ın Gakgoşu asrın bağrından kopan;
Erzurum’un dadaşı, her yöreden Atsızım.

Benim ben!
Zeybeğin sesi,
Yedi dağın efesi.
Diyarbakır’da Ziya Gökalp,
Toroslarda Tahtacıyım, soğulmaz derya;
Ben Fıratım Fırat benim, benim kanlı Sakarya.

Ey güneşim yıldızım yıldıza yoldaş ayım, 
Oğul sensin kızım sen sensin kardeşim bacım;
Sendendir özgürlüğüm sadakta ok kırçıl tayım,
Anam sensin atam sen sensin benim baş tacım.

Çanakkale’de açan benim nazlı çiçeğim,
Damar damar kanımsın varlığımın nefesi;
Söz kestim Azrail’le dibinde öleceğim,
Eksilmesin üstümden kanadının gölgesi.

Gönlümüzün tek aşkı sensiz olmaz bu vatan,
Mavi göğü yırtarak geceme doğan tansın,
Vuslatî’nin özünden düşmüş böyle bir destan,
Dalgalan şafaklarda kıymet bilmez utansın.   

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Mart 2012
Siyah Şemsiyeli Buse (GÜLCE-TEKİL)

Bağrımıza basa basa neler götürdü neler
Bedelli hayat;
Gönül gönül serenat.
Yaramız kozasından yoksun,
Yüce dağ başında kar elif elif;
Şakaklar üstüne düşen gölgeler mahzun.
Aynalarda değişim, küs kaldı arzum sıra.
Ne sultanlık dedik ne yüz verdik mısıra;
Yaz bahar ayında dermedik gonca,
Yanık sevdanın ardı sıra
Sürüklendik yeke yek,
Dalgalı yürek…

Tutsak kaldı enginlerde, yunus oldu, çaresiz
Dörtledi,
Geçti kırlangıç mevsimi, son hamleye çare siz.

Günlerse fani,
Kalmadı gama mani;
Savrulduk derin sonsuzluğa,
Hazan girdabında yaprak misali;
Tutunacak dal mı kaldı poyraza karşı.
Sonbahar yağmurlarının ben olaydım sebebi,
Katardım birbirlerine yer ile arşı.
Sarararak düşen mavi damlalar
Siyah şemsiyeli bir buse
Kondurmaz mıydı güle.
Heyhat, dalgalar…
Ufalandık vuruldukça, sen kalbini sürgüle.

Osman Öcal

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Mart 2012
İsterim(BİLADİYE)

Serhat boylarından bir güzel şehir,
Türküne bir Türkü katmak isterim.
Vatanın boynunda gerçek cevahir,
Yazmayan kalemi yontmak isterim.

Âşıklar beldesi şehit diyarı,
Başında dumanı göğsünde harı,
Direnir mevsime bol yağar karı,
Lekensiz yürüyüp batmak isterim.

Canlanır gözümde kahraman halin,
Düşman karşısında haklı celalin,
Kalenin burcunda nazlı hilalin,
Altında tüfeğim çatmak isterim.

Âşığın elinde divandır sazın,
Meleşir kuzular yaylada yazın,
Buzda lezzetine varılır kazın,
Ben de çoban olup gütmek isterim.

Koyun kermesini meşe dalını,
Kızakla gezerek görsem halını,
Dünyaca ünlenmiş çiçek balını,
Varıp da yerinde tatmak isterim.

Biryanı meşhurdur her memleketin,
Kaymağı bol olur yağlıdır sütün,
Dağılır tüm yurda kaşarın etin,
Bozbaşı tatmaya gitmek isterim.

Vuslatî der, bitmez Ermeni hırsı,
Bu kadar sanmayın can özüm Kars’ı,
Hediye etseler Venüs’ü Mars’ı,
Allahuekber’de yatmak isterim.

Bozbaş: Yöresel olarak piti de denilen koyun eti, nohut ve safran dan yapılan bir Kars yemeği.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 12 Mart 2012
Bir süre önce, ''Gökbörüler Atışıyor'' başlığında kısa bir açıklama ve örnekler vererek bir dörtlük (şiirin ilk dörtlüğü) yazıp atışma ayağı vermiştim. Sayın TARDU KAĞAN şöyle bir yanıt yazmıştı:

Ben bilmem atışma ,beyit,dize,
Gökbörüyüz,er kişi lazım bize,
Meydan bu kendine güvenene,
Halep orda burda arşın,gel berye beriye.

Ben de atışma geleneği kuralı dışına çıkıp yanıt veremedim. Kusura bakmasın. Ama oradan hareketle bu şiiri yazdım.

         Çağrı

Dinleyin gardaşlar dinleyin hele,
Vatana sevdamız naz olmamalı.
Haykırın bu aşkı getirin dile,
Kurdun kılavuzu kaz olmamalı.

Ölümcül urum var seğirir gözüm,
Otçul obur amma kemirir özüm,
Dimyat’a pirince gidene sözüm,
Baş ayağa düşen buz olmamalı.

Kimin kılıcısın kime merakın,
Sırı bozulmamış aynaya bakın,
Kendi benliğine yaptığın akın,
Simsarın elinde koz olmamalı.

Gözüm kiriş idi ellerim topuz,
Bir devir Hun idim bir devir Oğuz,
Şimdi uzaklardan buyruk okuruz,
Dinlediğin ninni, caz olmamalı.

Yağının inine inmiş kemendim,
Kurultayda diri şölende şendim,
Altın otağ benim ak otağ bendim,
Kopuzum barlarda saz olmamalı,

Diz yıksın divanda şunun ikisi,
Çakal sürüsüyle kümes tilkisi,
Çığrılsın dillerde Türklük ülküsü,
Daha bundan gayri söz olmamalı.

Vuslatî’nin gönlü oy boğum boğum,
Şah damarın olsun ulu Başbuğum,
Gökbörü izinde yürüsün tuğum,
Sadağında yükün tuz olmamalı.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 13 Mart 2012
Şah damarın olsun ulu Başbuğum,
Gökbörü izinde yürüsün tuğum,


Haydi bakalım Tardu Kardeşim sıra sende.
Öyle bir kıta yazıp ondan sonra çekip gitmek yok. Şimdi söz sırası.
Yalnız kiminle atışmaya tutuştuğunu bilmende fayda var.
Ufaktan hatırlatayım dedim :-)
TTK.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 14 Mart 2012
Şah damarın olsun ulu Başbuğum,
Gökbörü izinde yürüsün tuğum,


Haydi bakalım Tardu Kardeşim sıra sende.
Öyle bir kıta yazıp ondan sonra çekip gitmek yok. Şimdi söz sırası.
Yalnız kiminle atışmaya tutuştuğunu bilmende fayda var.
Ufaktan hatırlatayım dedim :-)
TTK.


Gelir gelir. Biraz ilham dolsun kaçırmaz.


Başbuğum (GÜLCE-AKROSTİK)

Milleti millet yapan özgürlük meşalesi,
TUtup kendini yakan benliği deli volkan.     
O, iStikbal yolunun yıkılmaz bir kalesi,
YurT sevgisi direnci yağı önünde kalkan.
ToprAk kızıl ağlarken asla eğilmez başı,
Usuna Fatih olur Türk düşünün yoldaşı;     
 Duruşu Aslancadır top gibi gürlek sesi.

Bir bayraK misali en ön safta tuttuğum,
DevrimlerE yön veren ilkeleri baş tacı.
Yetim iken Memleket önü geçilmez tuğum,
Her hizmeti vAtana sağ kalmanın ilacı,
Katar olduk yoLuna çatlar iken kabuğum.

Tutuşsa da savaşA yeni moda çakallar,
Kızıla döner FıraT eğilmez köklü dallar.
Vatan kutsal bir anA kutsalım cumhuriyet,
Varlığım kurşun ola Türküm ne mutlu bana;
Her tende can pervane Ülkümüz giymiş allar,
Her bayram kutlu bize eR gönlüne buyruğum,
Soylu kurtlar arkandan aKar varır Başbuğum.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 15 Kasım 2012
İşte Ülküm (Gülce-Tuğra)

Güçlü başbuğ milli kuvvet bayrağım telsiz duvak,
Börklü bozkurt soylu millet, milli birlik son şafak; 
Türk’ü titret sakla Tanrım: Yer ve gökler çatlasın;
Sen büyüksün gayri emret, kan sızım dinsin bırak;
İşte ülküm: Milli devlet, milli kültür Türkçe hak.

Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün  Fâ’ilâtün Fâ’ilün

Osman Öcal






Gök Mavi Sevda

Gönül secde kılıp ahu zar etmez,
Bülbül nikâhından kıyayım desen.
Yılkı atı gibi kement kar etmez,
Derbent kalasına koyayım desen.

Kendine hakandır kendine köle,
Ağrıtmaz düşünü kısrakta yele,
Dağlayıp odunda döndürür küle,
Şal üstünde sarı oyayım desen.

Yanıp kavrulurken aşk ataşında,
Bir güzel eylemez çeşme başında,
Dünya tokmak olsa sofu taşında,
Ezdirmez başını soyayım desen.

Zifir karanlıkta kovalar tanı,
Dolansa ardında asrın sultanı,
Duruşu Beyrek’tir çiçeği Banı,
Boz aygır kesilir yayayım desen.

Ilgın gölgesinde sinek bunarken,
Bir yan alazlanır bir yan donarken,
Bahtı Volga gibi kızıl kanarken,
Bir Tuna kesilir yuyayım desen.

O gönül ki kundağından kapanı,
Söküp atar koyağında kurt kanı,
Dağlardan dağlara börklü civanı,   
Sürükler peşinden uyayım desen.

Gazi gönül ne ham ne de yorulur,
Kara kalkar altın otağ kurulur,
Bulandıkça Sakarya’da durulur,
Orhun’dan Arda’ya sayayım desen.

Hapsetse Vuslatî aslan burcuna,
Bağdaş kurup kalmaz mızrak ucuna,
Al küheylan kanat vurur acuna,
Sevdayı gök mavi boyayım desen.

Osman Öcal



Ecek Acak

Yalancı pehlivan arlanmaz tuştan,
Kurt ulusa künde –ecek –acak’lar.
El sakızı çiğner, çiğnetir baştan,
Dili burna yetirmeyen cakcaklar.

Dağlı düze inmiş kaynar derinden,
Piçler vekil öper mahrem yerinden,
Başkent pay alırken balyoz erinden,
Baldır çaprazlıyor kıllı bacaklar.

Türk desem değildir değil uyruğu,
Şifa(!) kimden belli belli buyruğu,
Tutanın elinde ‘‘Oslo’’ kuyruğu,
Kavrulur külünde sönen ocaklar.

Etkin erkin sözü sanmayın ayet,
Nerde milli meclis nerde dirayet,
Milletin yumruğu inmezse şayet,
Vuslatî daha çok tabut kucaklar.

Osman Öcal


Bir Yanım 2

Bir yanımda mavi gözlü bin bir kurt,
Bir yanımda koyun benim yoz benim.
Bir yanımda kan kaybeden Anayurt,
Bir yanımda nasırlaşmış caz benim.

Bir yanımda kısırlaşmış bir ilim,
Bir yanımda tutulmuş aklıselim,
Bir yanımda vuruluyor öz dilim,
Bir yanımda şahlara denk poz benim.

Bir yanımda dalga menzili döver,
Bir yanımda parsellenmiş akciğer,
Bir yanımda hazan oturmuş meğer
Bir yanımda ayrık benim saz benim.

Bir yanımda altın dönüşmüş pula,
Bir yanımda secde durulmuş kula,
Bir yanımda villa katılmış mala,
Bir yanımda kara papaz koz benim.
 
Bir yanımda can Tanrı’ya emanet,
Bir yanımda kopar her gün kıyamet,
Bir yanımda bayrak bilmez nedamet,
Bir yanımda nice kaypak yüz benim,

Bir yanımda merhemleyen çıbanı,
Bir yanımda taşa alkış tufanı.
Bir yanımda seven Edirne Van’ı,
Bir yanımda lokma lokma muz benim.

Bir yanımda bozup duran ahengi,
Bir yanımda ahbap kılan Frengi,
Bir yanımda yapar Vuslatî cengi,
Bir yanımda kışa dönmüş güz benim.

Osman Öcal   


Bir Yanım 3

Bir yanımda asalaklar yol aldı,
Bir yanımda kovan da yok atan da.
Bir yanımda millet uykuya daldı,
Bir yanımda ikaz da yok çatan da.

Bir yanımda çatal uçlu ne kazık,
Bir yanımda millet malı her azık,
Bir yanımda yol bozuk menzil bozuk,
Bir yanımda imdat da yok yeten de.

Bir yanımda bağa tilki dadandı,
Bir yanımda ne adaklar adandı,
Bir yanımda ocak söndü can yandı,
Bir yanımda ekmek de yok keten de.

Bir yanımda dalgakıran çil horoz,
Bir yanımda arşa çıktı aforoz,
Bir yanımda kanser bir yanda siroz,
Bir yanımda hesap da yok katan da.

Bir yanımda Vuslatî’den dem alan,
Bir yanımda düzen bozan heyelan,
Bir yanımda yüzsüzleşti her yalan,
Bir yanımda kanan da yok yutan da.

Osman Öcal

Mor Güle Ağıttır Bülbülün Sesi

Gam sağıp buluttan verir hissemi,
Karaca sevdanın izanı sarhoş.
Sancımız ummanda dümensiz gemi,
Anladım dünyanın mizanı sarhoş.

Aralanmış yollar kavşağı ırak,
İster gel istersen mahşere bırak,
Dertlerim ustadır dermanı çırak,
Karalı defterin yazanı sarhoş.

Yanar için için gönül sarayım,
İster nazarım ol istersen ayım,
Azrail hışmına koşan adayım,
Şimdi mevsimlerin hazanı sarhoş.

Deme ki aşkıma deryada damla,
Yırtılmış yüreğim ıslanır gamla,
Söz aleve teslim yanar ilhamla,
Kabuksuz yaranın sızanı sarhoş.

Nedir acep siyah zülfün töresi,
Mor güle ağıttır bülbülün sesi,
Candır Vuslatî’ye ölüm busesi,
Kırılmış sazımın ozanı sarhoş.

                         Osman ÖCAL


Haydi Gönül Haydi (Gülce- Akrostik)

Haydi gönül haydi aranma boşa,
sArp dağlar marala dar mı sanırsın.
yaZgımız kardelen gücenme hani,
yakArken söneni nar mı sanırsın.
can siNede mahpus yaş kemalinde,
zamanA kıymayı kâr mı sanırsın.

Eylül gelin oldu göçer turnalar,
aRınır sırından küser aynalar;
erDemli sayılan her telim senden,
yenİ yeni tozan kar mı sanırsın.

Yaz bahar ayımız topladı hüzün,
kAra bulut gibi kaynasın gözün.
maZlumdur Vuslatî biline böyle,
aşkIn pahası ne haydi sen söyle;
her eMzik vereni yâr mi sanırsın.

Osman Öcal


Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013
Gelecekte Turan Var Gülce Üçgül

İlim sensin özüm sen, sızım sensin Türk yurdu;
İnancım sen sözüm sen, sen aşkı ender ordu;
Ayna sensin gözüm sen, açık başlı yaran var.

Kimliğime bir darbe, batıya kalkan gemi;
Hazırım büyük harbe, Avrupa cehennemi!
Son türbe Amerika kaç kuruşluk daran var.

Beslenir aynı kökten, sarmış bütün acunu;
İnanmış ta yürekten, yıkar bin bir burcunu:
Yiğit korkmaz ürkekten, nice deli boran var.

Bak tarihim dopdolu, Ayzıt’tan Dolunay’a;
Türkistan Anadolu, Bulungir’den Tuna’ya:
Dövdüğü kam davulu, en ön safta duran var.

Gökbörü’nün izinde, hepsi Türkçü Turancı;
Farklı lehçe tek bir dil, sorun olmaz inancı:
Kiminde kutsal İncil, kimi elde Kur’an var.

Golan haram mı Türk’e, Uluşuyor bozkurtlar;
Sahra’dan tut Kerkük’e bizimdir esir yurtlar;
İnandık Atatürk’e, yurdu bir kurtaran var.

Ant içti ırkım inan, Çin’i Rus’u vız gelir;
Bulgar Makedon Yunan Peştun Tacik az gelir;
Moldov Ermeni Rumen, önümde ilk İran var.

Filiz filiz budağım, şaha kalkar al taylar;
Vuslatî, ulu dağım göz bebeğim Altaylar;
Tanrı dağı otağım, gelecekte Turan var.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013
Az Kaldı

Merdinen de bre balam merdinen,
Uyuz tayı satmamıza az kaldı.
Ülkü ölmez ısmarlama derdinen,
Toz dumana katmamıza az kaldı.

Çıkmış kılıç girmez artık kınına,
Yiğit olan ödün vermez canına,
Yiğitlik yaraşır Türk’ün şanına,
Kaypaklara çatmamıza az kaldı.

Her hece gebedir bir gündüzüne,
Özünü kaybeden döner özüne,
Doğudan batıya yağı gözüne,
Mızrak gibi batmamıza az kaldı.

Er olanlar meydanlara doluşur,
Dirilmiş bozkurtlar yine uluşur,
Türk budunu aynı safta buluşur,
Taşa yumruk atmamıza az kaldı.

Yeniden doğuşun yıldönümünde,
Bir bahar mevsimi zafer gününde,
Dağlar eğilecek Türk’ün önünde,
Hun kımızı tatmamıza az kaldı.

Turan’ın vizesi gönül cebinde,
Şafak söktüğünde bir iki binde,
Vuslatî der Tanrı dağı dibinde,
Otağ kurup yatmamıza az kaldı.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013

Bir Diriliş Bir Umut

Davacıyım bir ömür, bu hakikat ne acı;
Elinde sultan mührü, o da benden davacı.

Meramı Türkçeye vur, gönlüm nahoş bal haram;
Bin bir yürek çilekeş, çözülmeyen bir meram.

Mesele baştan kokmuş, altı yırtık kösele;
Yerde sürür ayağı, dörtnal koşar mesele.

Sisteme köle yaşam, ne yüklersen istem-e;
Direnmeden ram olur, çarkı kırık sisteme.

Memleket koçsuz koyun, giyinir cepsiz ceket;
Uyu uyu yat uyu, oh ne rahat memleket(!)

Hayır kurumu gibi, dopinglenmiş her çayır;
Miri malından beleş, dağılır fitre hayır.

Zincirdeki halkalar, çekirdeği incirin;
Süsünde altın kakma, tasmadaki zincirin.

Umut dağı kar tuttu, ne deve var ne hamut;
Vuslatî’nin sevdası, bir diriliş bir umut.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013
Bir Yürek Bir Bayrak Bir Vatan(VİATOR-KANADA)

Tek yürek bir bayrak bütün bir vatan,
Hem al hem kırmızı anlamdaşım ben.
Bir hilal bir yıldız sinemde yanan,
Bir zeybek bir efe bir dadaşım ben.

Beklerim her sabah bir seher yeli,
Tek yürek bir bayrak bütün bir vatan.
Yağarım sevdayla vay deli deli,
Bir Maraş bir Antep Çanakkale’yim.

Mavi gökyüzünde ömrüme gıda,
Aşk-ı muhabbette yükselen seda;
Tek yürek bir bayrak bütün bir vatan,
Birliğim dirliğim kale’mdir kale’m.

Doğacak üstüme her güne güneş,
Tarihin nezdinde bellidir yerim.
Göbekten bağlıyız damardan kardeş,
Tek yürek bir bayrak bütün bir vatan.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013
Her Yürekte Bir Vatan

Kar beyaz gecelere cemre düşer sırayla,
Yeniden doğar güneş, dirilir ölü yatan.
Özgürlüğe kavuşan yıldız neyler borayla,
Bulutlar başka kaynar umut olmaz aldatan.
Bayramlık giyer doğa şarkı söyler her dilsiz,
Bünye sırlara meftun, çiçek açmaz şekilsiz.
Ruhları okşar çiğdem, mum yakınca fitilsiz;
Alevinde yıkanan her yürek sever vatan.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013
Sulakyurt’a Biladiye

Biraz anlatayım vardır bilmeyen,
Bilene ayandır dünün Sulakyurt.
Ne bilsin halini gidip gelmeyen,
İlgilenmek ister günün Sulakyurt.

Çek yazmasın devlet ana bahtına,
Gönlümüz al bayrak elimiz kına,
Oturturuz seni sultan tahtına,
Duyulsun âleme ünün Sulakyurt.

Bozkır ortasında şirinsin şirin,
Sevenin gözünde başkadır yerin,
Küçük Şeyh Şami’yle birdir kaderin,
Şeyh Hamza Şami’den kanın Sulakyurt.

Yirmi sekiz pare köyün var senin,
Pınar pınar soğuk suyun var senin,
Oğuz Türklerinden soyun var senin,
Bilmeyen kalmasın şanın Sulakyurt.

Olmadın zalime olmadın uşak,
Sarılsın köküne gelecek kuşak,
En büyük gelirin kırmızı başak,
Yorulur taşırken manın Sulakyurt.

Çiçek çiçek derlenirken balınız,
Tatlı meyve tutar bağda dalınız,
Ormana dönüşmüş eski çalınız,
Karagüney dağı yanın Sulakyurt.

Toy düğünün bekârların darısı,
Tarlada kavunun çiğdem sarısı,
Nasip alsa göçten halkın yarısı,
Özderesi yazın canın Sulakyurt.

Meleşir kuzular biçilmez paha,
Eş değer güzelin her Aynımah’a
İlimde ha gayret gayret az daha,
Aydınlığa doğru sonun Sulakyurt.

Üzümün suyunun sirkeden farkı,
Keremin çeşmede bir yudum rakı.
Sen dertli Türküsün sen güzel şarkı,
Savar yıldızları tanın Sulakyurt.

Seçim zamanında bölünen pasta,
Sevinçte birliksin birliksin yasta,
Çok ozana bedel bir Duran Usta,
Vuslatî şahidi bunun Sulakyurt

Osman Öcal
 
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013
Aşk Boncuğum Benli Karam(PELTEKNÂME)

De de değme ta ta tabip sı sı sızlar yaram
He he her me me merhemle sa sa sarılmıyor
A a aşk bo bo boncuğum be be benli karam
Ma ma mavi gö gö gözler so so sorulmuyor

Se se sevdam yü yü yüce da da dağlar gibi
So so soldum vi vi viran ba ba bağlar gibi
Gö gö göz pı pı pınarım ça ça çağlar gibi
A a akıp a a akıp du du durulmuyor

Fe fe felek vu vu vurmuş de de derbederim
Ne ne nefsim i i ile ha ha harp ederim
İ i ince ka ka kargın yo yo yol giderim
Me me menzil u u uzak va va varılmıyor

Ye ye yel sa sa savurur u u uçar turab
A a ağu yu yu yutan gö gö gönül harab
Sa sa sabır e e eyle ca ca cana Ya Rab
Ka ka kader se se seyrim kı kı kırılmıyor

Şe şe şeyda bü bü bülbül de de dertli öter
Vu Vu Vuslatî de de der ö ö ömür biter
Di di dil ke ke kememe a a artık yeter
A a anlat a a anlat yo yo yorulmuyor

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013


Kar Gülü

Goncadan açılmış taze bir çiçek,
Alınca kokunu gördüm kar gülü.
Hayalle yaşardım sen ise gerçek,
Varlığını hayra yordum kar gülü.

Güneş ufuk diye iner gözüne,
Gece dolunayı çöker yüzüne,
Bir gölge misali düştüm izine,
Bıkmadan izini sürdüm kar gülü.

Yüklendi sevdayı üşüyor genim,
Gezdirdin dağ bayır karardı tenim,
Çıkışsız sokaklar benimdir benim,
Yaramı umutla sardım kar gülü.

Tutulmuş dilleri ah be lâl derdim,
Omzuma başını yasla kal derdim,
Bağban olup nice nice gül derdim,
Yıllarca yoluna serdim kar gülü.

Gözyaşımız oldu Fırat ve Tuna,
İsterdim sevdayı iç kana kana,
Vurunca avcısı yaşar mı suna,
Çaresiz dertlere erdim kar gülü.

Hayatın borcunu Vuslatî öder,
Zaman tünelinde olurken heder,
Tükendi umudu gülmedi kader,
İsmini kitaba verdim kar gülü.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Ocak 2013
Almıla’ya Götür Beni

Gecelere doğan ayım,
Eyerinde gümüş yayım,
Boz yeleli kırçıl tayım,
Almıla’ya götür beni.

Gemi alıp kalkan şaha,
Karışmış adın semaha,
Ersin karanlık sabaha,
Almıla’ya götür beni.

Börü olsun kılavuzun,
Kesilsin feri nursuzun,
Açtığında ilk nevruzun,
Almıla’ya götür beni.

Abıkanlık var geninde,
Dağlar eğilsin önünde,
Uldız’ın şölen gününde,
Almıla’ya götür beni.

Vuslatî ferman der hana,
Kılıçlar girmeden kına,
Varsın ünümüz acuna,
Almıla’ya götür beni.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: TARDU KAĞAN - 10 Ocak 2013
Bir süre önce, ''Gökbörüler Atışıyor'' başlığında kısa bir açıklama ve örnekler vererek bir dörtlük (şiirin ilk dörtlüğü) yazıp atışma ayağı vermiştim. Sayın TARDU KAĞAN şöyle bir yanıt yazmıştı:

Ben bilmem atışma ,beyit,dize,
Gökbörüyüz,er kişi lazım bize,
Meydan bu kendine güvenene,
Halep orda burda arşın,gel berye beriye.

Ben de atışma geleneği kuralı dışına çıkıp yanıt veremedim. Kusura bakmasın. Ama oradan hareketle bu şiiri yazdım.

         Çağrı

Dinleyin gardaşlar dinleyin hele,
Vatana sevdamız naz olmamalı.
Haykırın bu aşkı getirin dile,
Kurdun kılavuzu kaz olmamalı.

Ölümcül urum var seğirir gözüm,
Otçul obur amma kemirir özüm,
Dimyat’a pirince gidene sözüm,
Baş ayağa düşen buz olmamalı.

Kimin kılıcısın kime merakın,
Sırı bozulmamış aynaya bakın,
Kendi benliğine yaptığın akın,
Simsarın elinde koz olmamalı.

Gözüm kiriş idi ellerim topuz,
Bir devir Hun idim bir devir Oğuz,
Şimdi uzaklardan buyruk okuruz,
Dinlediğin ninni, caz olmamalı.

Yağının inine inmiş kemendim,
Kurultayda diri şölende şendim,
Altın otağ benim ak otağ bendim,
Kopuzum barlarda saz olmamalı,

Diz yıksın divanda şunun ikisi,
Çakal sürüsüyle kümes tilkisi,
Çığrılsın dillerde Türklük ülküsü,
Daha bundan gayri söz olmamalı.

Vuslatî’nin gönlü oy boğum boğum,
Şah damarın olsun ulu Başbuğum,
Gökbörü izinde yürüsün tuğum,
Sadağında yükün tuz olmamalı.

Osman Öcal


Çok değerli büyüğüm,Sizin dilinizden dökülen güzel ve özlü sözlere galip gelmem iki cihanda da mümkün olmasada,sizi biraz daha hiddetlendirip,güzel dizeleriniziz devamını okumak,ders almak için yaptığım çıkışın,tatlı geri dönüşü için teşekkür ve şükranlarımı sunarım.Dilim döndüğü,sözüm yettiği kadar mücadele etmekten gurur ve onur duyarım.Varolunuz.Madem halep orda arşın bura dedik,haydi bakalım:

Tardu derki;vuslati,Sana ne söz edeyim,
Derdim büyük,kime ne söyleyeyim.
Bir atımlık sözüm vardı onu esirgemedim,
İşte meydan dedin,sözü kuşandım geldim.

Sözüm tektir,atışma bilmem,
Bilmesemde,aciz lafım esirgemem,
Sen büyüksün,niye kızdın hayrola?
Töre bilmediysek,senden yana affola.

Kopup geldik ataların bağından,
Kandık içtik ötükenin çayından,
Kandamlayan gök kılıcın ucundan,
Tökezleyen toynaklara aşkola.

Türkün kılıcıyım,kınına gök sokmadım,
Tanrı şahit,kötü yola sapmadım,
Bir söz verdim bu uğurda muradım,
Ömür yetmez diz vurmazsam affola.

Sana tesir etmez belki bu sözüm,
Bilesinki,senden bir sırdır özüm.
Hep yersende,baş önde diktir göğsüm,
Kalp titreten hoşsözlerin varola.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 15 Ocak 2013
Bir süre önce, ''Gökbörüler Atışıyor'' başlığında kısa bir açıklama ve örnekler vererek bir dörtlük (şiirin ilk dörtlüğü) yazıp atışma ayağı vermiştim. Sayın TARDU KAĞAN şöyle bir yanıt yazmıştı:

Ben bilmem atışma ,beyit,dize,
Gökbörüyüz,er kişi lazım bize,
Meydan bu kendine güvenene,
Halep orda burda arşın,gel berye beriye.

Ben de atışma geleneği kuralı dışına çıkıp yanıt veremedim. Kusura bakmasın. Ama oradan hareketle bu şiiri yazdım.

         Çağrı

Dinleyin gardaşlar dinleyin hele,
Vatana sevdamız naz olmamalı.
Haykırın bu aşkı getirin dile,
Kurdun kılavuzu kaz olmamalı.

Ölümcül urum var seğirir gözüm,
Otçul obur amma kemirir özüm,
Dimyat’a pirince gidene sözüm,
Baş ayağa düşen buz olmamalı.

Kimin kılıcısın kime merakın,
Sırı bozulmamış aynaya bakın,
Kendi benliğine yaptığın akın,
Simsarın elinde koz olmamalı.

Gözüm kiriş idi ellerim topuz,
Bir devir Hun idim bir devir Oğuz,
Şimdi uzaklardan buyruk okuruz,
Dinlediğin ninni, caz olmamalı.

Yağının inine inmiş kemendim,
Kurultayda diri şölende şendim,
Altın otağ benim ak otağ bendim,
Kopuzum barlarda saz olmamalı,

Diz yıksın divanda şunun ikisi,
Çakal sürüsüyle kümes tilkisi,
Çığrılsın dillerde Türklük ülküsü,
Daha bundan gayri söz olmamalı.

Vuslatî’nin gönlü oy boğum boğum,
Şah damarın olsun ulu Başbuğum,
Gökbörü izinde yürüsün tuğum,
Sadağında yükün tuz olmamalı.

Osman Öcal


Çok değerli büyüğüm,Sizin dilinizden dökülen güzel ve özlü sözlere galip gelmem iki cihanda da mümkün olmasada,sizi biraz daha hiddetlendirip,güzel dizeleriniziz devamını okumak,ders almak için yaptığım çıkışın,tatlı geri dönüşü için teşekkür ve şükranlarımı sunarım.Dilim döndüğü,sözüm yettiği kadar mücadele etmekten gurur ve onur duyarım.Varolunuz.Madem halep orda arşın bura dedik,haydi bakalım:

Tardu derki;vuslati,Sana ne söz edeyim,
Derdim büyük,kime ne söyleyeyim.
Bir atımlık sözüm vardı onu esirgemedim,
İşte meydan dedin,sözü kuşandım geldim.

Sözüm tektir,atışma bilmem,
Bilmesemde,aciz lafım esirgemem,
Sen büyüksün,niye kızdın hayrola?
Töre bilmediysek,senden yana affola.

Kopup geldik ataların bağından,
Kandık içtik ötükenin çayından,
Kandamlayan gök kılıcın ucundan,
Tökezleyen toynaklara aşkola.

Türkün kılıcıyım,kınına gök sokmadım,
Tanrı şahit,kötü yola sapmadım,
Bir söz verdim bu uğurda muradım,
Ömür yetmez diz vurmazsam affola.

Sana tesir etmez belki bu sözüm,
Bilesinki,senden bir sırdır özüm.
Hep yersende,baş önde diktir göğsüm,
Kalp titreten hoşsözlerin varola.


Sana kızmam asla Tardu kandaşım
Zamane gençliği Kağan’ı görsün
Mermidir özüme her sulu sepken
Yağmur mu dolu mu yağanı görsün

Sözüm Türk gencine genele yani
Nerede başbuğlar kim buna mani
Tanrı’nın Kırbacı Attila hani
Serçeyi baykuşu doğanı görsün

Ülkenin çatısı yıldız hamamı
Dokunur mideme çerinin hamı
Tak dedi canıma asrın yamyamı
İt olup bozkurtu boğanı görsün

Bilsin Ötüken’i Tuna neresi
Mahkum mu ölüme Türk’ün töresi
Başımıza bela lağım faresi
Şalgamı biberi soğanı görsün

Kimin boynu kalın göbekten şişman
Kim kimin güveni kim neye düşman
Geçirip zamanı olmadan pişman
Milleti sözüyle sağanı görsün

Derdim artar eşelense derine
Vuslatî der bu davanın erine
Demokrasi deyip kral yerine
Al tayın üstünde kağanı görsün
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 15 Ocak 2013
Görelim (Gülce- Yunusca)

Emzirirken sıpayı son şişenin son cini,
El birliği sakisi masaya koydu ini.
Aynı köyün bekçisi öne çıkardı dini;
Gelişmenin serisinde görelim…

Tek toynaklı danadan tamamlayıp kareyi,
Alnı yeri öpenden saydılar kefereyi.
Aslan yaptılar aslan delikteki fareyi;
Biraz daha gerisinde görelim…

Kime kısmet olur ki böyle pazarlık payı,
Dört duvar içi değil sanki cennet sarayı.
Galibin de galibi denksiz beslenen ayı;
Aşçı başı kirisin de görelim…

Göbekten vatansızı baş eğdirip fendine,
Taş doldurdu ananın gözyaşının bendine.
Ne boynuzlu engerek pay çıkardı kendine;
Bu sürünün çerisinde görelim…

Kim neye düşman bakın kim kimin dostu,
Dökerek yedikleri ne tere yağ ne sostu.
Kıyamet koparacak hazırlanır şah postu;
Usa vurup berisinde görelim…

Kral tahta yaslanıp güvenceyi bindirdi,
Gözümün göz bebeği namlusunu indirdi.
Alışan koçsuz koyun geviş alıp sindirdi;
Hele karlar erisin de görelim…

Vuslatî sözün söyler: Dalkılıç deli yürek,
Yağız yerin sahibi göğün altına direk;
Yüğrük atı tırsmayan Atsız’a atlı gerek;
Demire su yürüsün de görelim…

Osman Öcal
 
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 21 Ocak 2013


Tutulan Balık(Gülce-Gülce)

Tutulan balık,
Aynasız bir analık,
Başımıza baş,
Un tutmuyor gagalık.

Ortada pişen,
Kindir oduna düşen.
Bülbülü garip,
Bağban uyur gülü şen.

Yularlı dana,
Nefes katar dumana.
Aklamaz kiri,
Ne sabun ne badana.

Önünde kaka,
Ruhsatı eski marka.
Bölüş bölüş ye,
Yağlayıcı yalaka.

Dağın ayısı
Eşi dostu dayısı;
Birdir bininiz,
Çıkar inmez sayısı.

Şunun şurası,
İki parmak arası.
Yarasın size,
Alınmıştır kirası.

Saymadım çile,
Bağım kutsal aşk ile.
Sahip çıkar mert,
Ele bele ve dile.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 21 Ocak 2013
(http://e1301.hizliresim.com/15/k/j0wtf.jpg) (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL2JpdC5seS9jMjVNQ3g=)


Sen de mi Elsin

Engine de telli turnam engine,
Katarını yüklü bulut sarmasın.
Beni tutuşturan gönül cengine,
Belediğim umudumu kırmasın.

Ağu kâsesinde demlenir yazım,
Sarı telde sancılanır avazım,   
Sanadır amanım sana niyazım,
Deli rüzgâr kanadını yarmasın.

Eğnindeki ağ teleğin üstüne,
Söyle hele nazlı yârin kastı ne,
Var mıdır oturan gönül destine,
Emaneti yüreğimi burmasın.

Süzül turnam süzül sen de mi elsin,
Hazana yürüyen yazımı bilsin,
Yeter mi selamı kendisi gelsin,
Zamanı ebedî güne kurmasın.

Bu ayda olmazsa gelecek ayda,
İster bir bayramda ister bir toyda,
Vuslatî der yoksa cana ne fayda,
Gazeli savuran yeli yormasın.

Osman Öcal   

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 30 Ocak 2013
(http://g1301.hizliresim.com/15/y/jjrns.jpg) (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL2JpdC5seS9jMjVNQ3g=)

          Kurdu Ulusun Türk’ün

Kökleri derinlerden çıkıp gelen milletin,
Dar günün eşiğinde düşmüş nice kalası;
Yıldırımlar misali akıp gelen milletin,
Asırlara hükmeden tutsak kalmış balası.

Dizginlenmiş apansız bozkırların atlısı,
Tökezleyen atının gem vurulmuş başına;
Benliği parçalanmış acı dolmuş tatlısı,
Tutuşmuştur yeniden özgürlük savaşına.

Dirliğin özü birlik her ilden her obadan,
Közüyle kavrulacak utku için can gerek;
Aslı nesli bilinen Türk ana Türk babadan,
Dokuz tuğun aşkına başa bir kağan gerek.

Bulutların ardında gün uykuya dalmadan,
Kuşanıp deri kemer takılsın tüylü börkler;
Yıldızlar gölgelenip karanlığa kalmadan,
Ayrık otundan kalan kesilsin bütün kökler.

Ok uyansın sadakta kılıç çıksın kınından,
Kızıl tayın arından kaypaklar girsin yere;
Yer yarılsın gök insin nal sesinin tınından,
Başka var mı acunda namustan büyük töre.

Adalet kamçısından diz çöksün ulu dağlar, 
Yeni destanlar doğsun Türkü olsun dillerde;
Can bağışlar Vuslatî bu ülkü bizi bağlar,
Kurdu ulusun Türk’ün bütün esir illerde.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 09 Şubat 2013
(http://a1302.hizliresim.com/16/9/jxuz8.jpg) (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL2JpdC5seS9jMjVNQ3g=)

Güneş Tutalım

Ben Beyrek olayım sen Banı Çiçek,
Destanlar yaratan bir eş tutalım.
Nikâhımız olsun gök mavi sevda,
Tanrı’nın aşkıyla özdeş tutalım.

Kudrettir aşıran nice balkanı,
Götürür menzile erken kalkanı,
Uykusundan uyandırıp volkanı,
Yanık gönlümüzde ateş tutalım.

Önümüze düşen gelinen çağda,
İster bir ovada ister bir dağda,
Dokuz tuğ altında altın otağda,
Meydan dileyerek güreş tutalım.

Ay’ın ışığında boğulsun Albız,
Vekilimiz kalsın Gün ile Yıldız,
Dağ’ın huzurunda dirilsin Oğuz,
Gök ile Deniz’i kardeş tutalım.

Gölgede bırakıp Kervankıran’ı,
Vuslatî der doğsun gecenin tanı,
Titretsin acunu hanların hanı,
Bozkırın üstüne güneş tutalım.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: YALNIZKURTKARAGÜLLE - 09 Şubat 2013
Değerli ağabeyim tek kelime ile harika. Benim resim ve el becerilerim iyi, bu yönüm ise sadece yağdı yağmur, çaktı şimşek'te kalıyor.  ^-^

Esenlikle.


TTK.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 09 Şubat 2013
El ile becermek, dil ile becermek, gönül ile becermek vs her biri birbirinden üstün yeteneklerdir. Ne mutlu size ki el beceriniz var Ayhan bey. Esenlikler.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 23 Şubat 2013
Kokuşmuş Siyaset (Gülce- Özge)

Zamanın yüzkarası şu kokuşmuş siyaset,
Semerin kaşı kırık dikiş tutmaz palanda.
Teminatsız teminat alkışlanan necaset,
Boğazlamış namusu sınırı yok yalanda.
Pohpohçuluk başa taç el davulu çalanda,
Cünüp olan yalaka basın salda bir ceset;
Ne şeref var ne şuur omuzlayıp alanda;
Dil buruna erişmez yıkılmayıp kalanda.
Ezber bozduran kapı veletlere veraset,
Millet malı arpalık emsali yok talanda.
 
Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 23 Şubat 2013
Şaşı Ne Bilsin

Sevda nedir hangi ana doğurmuş,
Hamurunu nerde nasıl yoğurmuş;
Gönül hanesinden yanmış kınası,
Mor kelebek yaz gülüne uğurmuş.

Kitabı ne nedir bunun manası,
Göz nağmesi alev alev cana su;
Yel estikçe zülüflerde okunur,
Sırrı leyla mecnun olan aynası.

Gümüş halhal, ince bele takınır,
Neşet yüzlü esen yelden sakınır;
Som tahtında yalnız kaldığı zaman,
Ölmez amma sürünmekten yakınır.

Mey şişesi olup ağlayan keman,
Ulu dağ başını döndüren duman;
Görmeyen ne bilsin şaşı ne bilsin,
Kimine ağıdır kimine derman.

Hazanı bilmeyen kışı ne bilsin,
Kirpiği bilmeyen kaşı ne bilsin;
Vuslatî’nin yönü ummana doğru,
Sevdayı bilmeyen yaşı ne bilsin.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 23 Şubat 2013

Sevda (Gülce- Yunusça)

Hakikate canan düşlere canan,
Vurgun sayılmaz mı alına konan.
İstemez özgürlük yanıp yakınan,
Azat et, baş boyun eğer
……………..………Baş boyun eğer.

Ben mi müptelayım o mu müptela,
Bazen bir cemredir bazen ukalâ.
Peşinde koşturan başımda bela,
Yürek köz, kan ağlar ciğer
……………………....Kan ağlar ciğer.

Dil ile derilen son güzel gibi,
Hazan bahçesinde bir gazel gibi,
Savurup gitmedim müptezel gibi,
Uğruna, ölmeyi değer
………………………...Ölmeyi değer.

Eşiksiz kapısız bacasız kule,
Kara gözlerinden öptüren çile.
Vuslatî diyor ki her nefes ile,
Çekilen ah imiş meğer
………………………..Ah imiş meğer.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 23 Şubat 2013
Aşk Boncuğum Benli Karam(PELTEKNÂME)

De de değme ta ta tabip sı sı sızlar yaram
He he her me me merhemle sa sa sarılmıyor
A a aşk bo bo boncuğum be be benli karam
Ma ma mavi gö gö gözler so so sorulmuyor

Se se sevdam yü yü yüce da da dağlar gibi
So so soldum vi vi viran ba ba bağlar gibi
Gö gö göz pı pı pınarım ça ça çağlar gibi
A a akıp a a akıp du du durulmuyor

Fe fe felek vu vu vurmuş de de derbederim
Ne ne nefsim i i ile ha ha harp ederim
İ i ince ka ka kargın yo yo yol giderim
Me me menzil u u uzak va va varılmıyor

Ye ye yel sa sa savurur u u uçar turab
A a ağu yu yu yutan gö gö gönül harab
Sa sa sabır e e eyle ca ca cana Ya Rab
Ka ka kader se se seyrim kı kı kırılmıyor

Şe şe şeyda bü bü bülbül de de dertli öter
Vu Vu Vuslatî de de der ö ö ömür biter
Di di dil ke ke kememe a a artık yeter
A a anlat a a anlat yo yo yorulmuyor

Osman Öcal
 
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 23 Şubat 2013
Söz Sanatlarına Birkaç Örnek Daha

KİNAYE

Yüce dağın başında eksik olmaz dumanı;
Uyan Türkiye’m uyan yine birlik zamanı.

TEVRİYE (AMACI GİZLEME)

Ne istersin be adam, benim gibi uşaktan?
Anlamadım bir türlü, amca mısın dayı mı?

TELMİH (HATIRLATMA)

Ey tüyü bitmedik yetim hakkına yüklenen ömür;
Ne kadar adalet taşır bedava dağılan kömür?

TEKRİR

Gül bahçede kırmızı gül solmasın,
Bir gül derip koklamadım gül gibi,
İster bilsin ister ise bilmesin,
Sevdamızı saklamadım gül gibi.

TENASÜP (UYGUNLUK)

Bülbül yandı, diken yandı, gül oynadı çağrımıza,
Vurdu felek, döndü kader, ecel bastı bağrımıza.

NİDA (SESLENME)

Ey huzmeleri sonsuz, öfkesi kızgın güneş!
Sinemi açıp varsam, yakar mısın gül kadar? !

Osman Öcal
 
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 30 Mart 2013
(http://d1303.hizliresim.com/17/y/llhyk.jpg)

İnancımız Öz Tanrım

İnancımız öz Tanrım,
Çevirmedik yüz Tanrım.
Kimler kaypak bilirsin,
Başımız dik söz Tanrım.

Güzel tanrım hoş Tanrım,
Biz ne desek boş Tanrım.
Bulamasın vatansız,
Yavan ekmek aş Tanrım.

Özge Tanrım has Tanrım,
Verip ite pas Tanrım,
Yüce Türk milletine,
Tutturma sen yas Tanrım.

İşleri hep sat Tanrım,
Bunlar ayrık ot Tanrım.
Türk’ü koru şerrinden,
Senden olsun kut Tanrım.

Dilim özgün bal Tanrım,
Yakarışta hâl Tanrım.
Eyle yandaş basını,
Ölüme dek lâl Tanrım.

Yücesin sen ak Tanrım,
Şu olana bak Tanrım.
Soyuna düşman Türk’ü,
Koy tamuya yak Tanrım.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 28 Nisan 2013
Benlik İle Dava Güden

Benlik ile dava güden,
Şetminin zengini olur.
Küfürle gelişen beden,
Boş şişenin cini olur.

Atar tıpayı şişeden,
Atlanıp çıkar meşeden.
Üfürür kuytu köşeden,
Tek slogan dini olur.

O slogan yumar gözü,
Öğütür var olan özü.
Alır geceye gündüzü,
Tek varlığı kini olur.

Şuur varsa okşar ruhu,
Adam eder nice puhu.
Sür tamuya gitsin şuhu,
Onun aşkı mini olur.

Aşkınla çatlasın düzen,
Akıllanır dudak büzen.
Yad ile yabanda gezen,
Ülküsünün hini olur.

Ülkü erdemli bir varış,
İrfan yolundaki yarış.
Kanla damardaki barış,
Vuslatî’nin tini olur.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 28 Nisan 2013
Çarkı Kırılır Düzenin

Güneş kayıp gecen zifir tan ağlar,
Ne gayri Türk yanar ne sultan ağlar.

Be hey vatan dağın taşın lâl olmuş,
Pusat kınında pas küheylan ağlar.

Kanun delik süren savaş hukuksuz,
Zaman katil zehirlenen zan ağlar.

Züğürt çıkın siyah taşın kirinden,
Haram keyif çatar ki kurban ağlar.
 
Alan razı veren razı,
Perdesiz çalarlar sazı.
Şirret içinde yüzenin,
Kesilir bir gün avazı.

Çatal kazık baş eğmenin ruhundan,
Namert güler şehit kınar can ağlar.

Yaran kızıl diken batar derinden,
Narin yürek lirik beden kan ağlar.

Ne hoşgörü ne kara yas,
Sen anasın kutlu miras.
Eli koynunda gezenin,
Aşkı ülküsüz ihtiras.

Vuslatî candır davana,
Eşlik eder tuğ divana.
Çarkı kırılır düzenin,
Dünya kaldı mı İvan’a.

Mefâ’ilün Mefâ’ilün fe’ûlün

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 28 Nisan 2013
Sanem Diyarında Açılmış Gonca

Sanem diyarında açılmış gonca,
Dikene merhaba güle merhaba.
Erguvan dudaklı gözleri nağme,
Mızraba merhaba tele merhaba.

Gelincik yanaklı kokusu amber,
Arzu’ya düş ola divane Kamber;
Eylülün tütsüsü candan muteber,
Havaya merhaba yele merhaba.

Dirilen gamzeler simanın süsü,
Zülüfteki her tel aşkın öncüsü;
Od uykuya dalar kalksın örtüsü,
Közüne merhaba küle merhaba.

Sevgiyi arayan bulurmuş pirde,
Bal eder ağuyu onulmaz derde;
Saçları omuzdan dökülen perde,
Gerdana merhaba tüle merhaba.

Bülbül bulağında ey börklü çimen,
Gönül ne gam ister ne aşkına men;
Vuslatî hazanda bozulmuş dümen,
Borana merhaba sele merhaba.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 28 Nisan 2013
Sakisiz Yürekler Bar mı sayılır

Sürgüsü uyuyan gönül eşiği,
Hazin öykülere ar mı sayılır.
Belenip kaldığın umut beşiği,
Berduş gecelere kâr mı sayılır.
   
Eylül yazı etmez iken iade,
Takılır gümrüğe bir aşkı zade,
Muhannet elinden içirmez bade,
Sakisiz yürekler bar mı sayılır.

Eş olsa turnaya bozkırın toyu,
Çeker kucağına temelsiz kuyu;
Ateşi gözünde kaynatır suyu,
Kendini yakmayan nar mı sayılır.

Dalıp mabedine kıble yönünde,
Divanı bilmeyen sevda önünde;
Ömür girdabının hazan gününde,
Düşeşi bulmayan zar mı sayılır.

Canı can evimde teni yasaklım,
Sürünür düşlerim zayidir aklım,
Döküldü aşikâr kalmadı saklım,
Vuslatî ölünce yâr mı sayılır.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 28 Nisan 2013
Bilen Bilir Evi Barkı Bucağı

Bilen bilir evi barkı bucağı,
Anayurt kokulu baba ocağı,
Bağrına beleyen ana kucağı;
***Abdalınam Koru yürüsün namın,
***Şen olsun ocağın tütsün dumanın.

Ceylanlar çeşmesi aslan yatağı,
Hasret mektubudur altın otağı,
Bir irem bahçesi bir gönül dağı;
***Abdalınam Koru yürüsün namın,
***Şen olsun ocağın tütsün dumanın.

Kızılırmak koyağına yaslanmış,
Ne sevgisi ne sevdası uslanmış,
Kirpikleri name name ıslanmış;
***Abdalınam Koru yürüsün namın,
***Şen olsun ocağın tütsün dumanın.

Türkmen diyarının deli kıratı,
Bozkır ortasında geçmiş sıratı,
Turna kanadında gelmiş beratı;
***Abdalınam Koru yürüsün namın,
***Şen olsun ocağın tütsün dumanın.

İlim hamalıdır bilim baş eğsin,
Ne kader kırılsın ne nazar değsin,
Köylerin içinde bir güzel köysün;
***Abdalınam Koru yürüsün namın,
***Şen olsun ocağın tütsün dumanın.

Osman Öcal

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 28 Nisan 2013
Hoş Kırıkkalem

Can bedende beden bende yaşarken,
Sevgimiz baş verir baş Kırıkkalem.
Kızılırmak kıvrımını boşarken,
İncinir dökülen yaş Kırıkkalem.

Türkmen diyarısın ozan elisin,
Bozlak havasında sazın telisin;
Aşkıma su veren seher yelisin,
Aşılmaz belleri aş Kırıkkkalem.

Dağların kurdusun köyün efesi,
Halayda padişah zurnanın sesi;
Haydarı Sultan’a uzanmış Yesi,
Avşar’ı Yörük’ü hoş Kırıkkalem.

Nice güzelliğin güzeller hası,
Sulakyurt ovası Azgın yaylası;
Sevdamız ya dolu ya ayran tası,
Delice misali taş Kırıkkalem.

Vatan kokar toprağımız taşımız,
Omzuna yaslanıp kalır başımız;
Kazanında kaynar gönül aşımız,
Gerisi boş sevgi boş Kırıkkalem.

Cumhuriyet ile mührünü vuran,
Sana senden gelir yaranı saran,
Ya bir Vuslatî ol ya deli boran,
Daha ileriye koş Kırıkkalem.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 28 Nisan 2013
Başkaldırış

Böyle kader mi olur
Yıllardır omuzlarım
Memleket hamalıyım
İncindi omuzlarım

Davul zurna alkışla
Eri olduk yenginin
Mallarını koruduk
Vekillerin zenginin

Ya onların çocuğu
Karavana yemedi
Ben dağları elerken
Potin bile giymedi

Oysa neyim var idi
Canımdan arta kalan
Nesi kaldı namusun
Ederken onlar talan

Yavuklumu el aldı
Evlat yetim tahtında
Ne çileler var imiş
Şu fakirin bahtında

Vatan kime sağ olsun
Yağı gülüp oynarken
Gözü yaşlı anamın
Aşı zehir kaynarken

Manevi duygularım
Sömürüldü habire
Şehitler ölmez diye
İndirdiler kabire

Şerefimi sattınız
Saçarak sümük salya
Alın hayrını görün
Sizin olsun madalya

Devletin düştü kepi
Yılan başın eğmedi
Öptüm kara toprağı
Öptüğüme değmedi

Başkaldırdım asiyim
Öldürün bir kez daha
İster bir kurşun sıkın
İster gerin çarmıha

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 30 Eylül 2013
Gök Bayrağa

İstikbale kut
Erliğimin ülküsü,
Mutlanacaksın
Mavi göğün gök süsü.

Varlık sebebim
Sen yetimsen ben yetim,
Uğruna helal
Kanım kemiğim etim.

Bir kökten sürgün
Ayrılmaz Uygur Oğuz.
Yol gösteriyor
Gök yeleli kılavuz.

Pusat dibinde
Büyüdükçe büyüyen,
Nal çatlatıyor
Dokuz tuğ bin bir tümen.

Tulpar kanından
Mızrak gözlü al tayla,
Akın var akın
Gümüş ok altın yayla.

Kudret Tanrı’dan
Kanat vurup acuna,
Çekileceksin
Çin Seddi’nin burcuna.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 06 Ekim 2013
Meşin Koltuk

Ne ayağın ayak ne başın tekin,
Bilirdik ki namus sende
**************Şeref ar sende.
Yükün yük amma değişmiş lakin,
Dümen sende oyun sende
**************Haram kâr sende.

Nice ocak sönmüş nice ev yasta,
Zemheri buzusun yağısın dosta,
Çürümüş bedenin benliğin hasta,
Verem sende kanser sende
**************Yaban ur sende.

Kokarcanın kokusunu sürünen,
Bukalemun kimyasına bürünen,
Sürü koyun ile üç beş erinen,
Denek sende dönek sende
**************Sazan tor sende.

Bezirgân ruhuyla hımbıl uyutan,
Uykuya varanın nabzını tutan,
Umurunda değil yıkılsın vatan,
Sağır sende dilsiz sende
**************Bakar kör sende.

Çevresi harami yoldaşı sapık,
Tanrı’yla aldatan uçkuru kopuk,
Membası patlamış sinekli topuk,
Akrep sende çıyan sende
**************Çifte mar sende.

Kırmızı üstüne yeşil ve sarı,
İngiliz külünde patlayan darı,
Peteğe dadanmış yağmacı arı,
Hain sende namert sende
**************Hepsi var sende.

Yazmazdı Vuslatî yazmazdı ama,
Asalet üstüne vurulmuş yama,
Sömürür ruhunu aldığın kuma,     
Durul sen de diril sen de
**************Anla gör sen de.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 06 Aralık 2013
İhtilâl İstiyorum

Ey, kut yolunda adsız asil soylu bahadır! 
Yurtluya yurt yapılmaz altın otağ ak çadır.

Türk vatanı demeden kapan kapana payı,
Sürü tutan çakallar genişletir halkayı.
Duyduğun hışırtıya su sesine kulak ver, 
Utku gaflette değil hainler olmuş maşa;
Zerre zerre ezilip delinmeden kara yer,
Dalgalandır sancağı kubbe inmeden başa;
Akıncıda bir yaşam Börü Budun töresi,
Yem olmadan haine Türk’ün kutlu ülkesi.
 
İhtilal istiyorum tarih tekrar yazıla,
Özgür bir budun için vey boyansın kızıla.

Ulu Türk gençliğine seni çıkardım ulak,
Eğlemesin başında arı su köhne bulak.
Kanat vurup kartalca ökseli bel aşarak,
Mahmuzla al tayını yakına gelsin ırak.
İdil gibi kaynayıp Tuna gibi coşarak,
Tanla uyansın gece son otağı son durak.
Kurt kanı taşıyanın başına gelsin usu,
Hazır olsun sefere başbuğların ordusu.

Vatan acze düşünce sürülür mü keyfiyet,
Bir istiklâl uğruna ödenmiş bin bir diyet.

Son mekân Tanrı dağı kuşanılsın pusatlar,
Diz vurup toy yiğitler kişnesin yılkı atlar.
Delişmenler ülküsü ve Kür Şad’ın ruhuyla,
Altın yay yülekli ok kara zırhı delişim;
Kağanların emrinde tiginler ordusuyla,
Unutulmuş olamaz tarihe yön verişim.
Gökbörü’nün izinde patlasın şah damarım,
Büyük turan yurdunu çevirsin ruh duvarım.

Kararmadan mavi gök sağılmadan yıldızlar,
Hain emellerine kavuşmadan kansızlar,
İhtilâl istiyorum kan tutmayan ihtilâl,
Güneşimiz batmadan yere düşmeden hilâl.
Öyle bir ihtilâl ki tutsun bütün acunu,
Donatsın bayrak bayrak kalelerin burcunu.
Boyun eğmek mi asla kırılmalı zincirler,
Dirilmeli yeniden gökçe kız börklü pirler.
Özge Tanrım öz Tanrım ululardan ulusun,
Türk’ü titret yeniden dağdan dağa ulusun.
Sıralanıp dokuz tuğ yürüsün tümen tümen,
Uğultuyla uyanıp kucak açsın Ötüken.
İhtilâl istiyorum damarımda ihtilâl,
Kavgalıyım kendimle başıma vurdu celâl.

Öyle bir ihtilâl ki beni bana döndürsün,
Türk’e kefen biçenin ocağını söndürsün.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: 4_hilal - 06 Aralık 2013
Turan Yelleri

Hepsini okudum, sabahı ettim, bilinsin
Türklük öyle yüce ki, mümkünü yok silinsin
Dünya pay edilse, Türk'e büyükçe dilinsin

Ilgıt ılgıt estirip Türkçe kokan yelleri
Köroğlu gibi mesken tut Çamlıbelleri

Var mı ki başkaca, böylesi şair Turan'dır
Dillerde algış, 'Kökbörü bolsıngıl uran'dır
Yağıya ve çaşıta Türkçe yumruk vurandır

Osman ağa kale tut sende Çamlıbelleri
Bitmiyor yurdumuzda hain Bolu Beyleri

Savaş kılıçla olur, bir de yanında kalkan
Slav'lara sorulmalı hangi dildedir Balkan
Akıtmadı mı Kuman'lar oluk oluk al kan

Köroğlu yetiş gayri, aş gel Çamlıbelleri
Alalım Türkçe ad verilen "Balkan Elleri"

Karadeniz'i dört yandan, sil baştan saralım
Kırım Türkün gülüdür, Kafkasya'da maralım
Hazar sanki coşuyor, haydi çabuk varalım

Köroğlu kıratla aşıyor, "Kafkas Elleri"
Bak Volga'da kükredi, akıtıyor selleri

Uçuşanlar da nedir, sarınmış ak kürklere
Eksik yok hepsi de bürünmüş al börklere
Pek özel bir armağandır Tanrıdan Türklere

Köroğlu seyrederken, uçuşan şehitleri
Unuttu mu ki acep, yoksa Çamlıbelleri

Kurultay kararıdır, kulak kabartmalıdır
Kim yardım edecekse önce ayartmalıdır
Fars üstüne, yeni bir ordu çıkartmalıdır

Ondört Fars'ı devirdi Köroğlu'nun elleri,
Türkçe esecek artık Kirman'ın da yelleri

Kandahar'dan Celalabat'a değin uzanıp
Alemgirşah'ı Evrengzib'in yurduna varıp
Hepsinde de Türklerimin yarasını sarıp

Köroğlu yollar uzun, gör tüm Turan Elleri,
Hepsi de teker teker Türk'ün Çamlıbelleri

Çin Seddine varamam ki ben, nutkum tutulur
Neyi hazmedeyim ben, bilmem nasıl yutulur
Çin adın duymayayım, kinime kin katılır

Köroğlu'm farzet ki hepsi de Bolu Beyleri
Vur gebersin, acıma, yok et tüm Çinlileri

Osman Öcal şairdir, pek mahir bir ozandır,
Okudum deyişlerde, Türk derdini sezendir,
Onla atışmak dileyen, mutlak bir sazandır,

Osman ağamda var bir, koç Köroğlu yüreği,
Sen vur, mezar kazayım, alıp kazma küreği,

Dileğimiz budur ki, Turan tekrar kurulsun,
Fars'ı Rus'u, Çin'lisi, teker teker  sürülsün,
Şehitler rahat etsin, Türk Ruhları durulsun,

Haydin koç yiğitler, birleştirip Türk elleri,
Görsün dünya, nasıl esermiş Turan yelleri...

 
6 Aralık 2013
Alp,
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 07 Aralık 2013
Değerli zamanınızı ayırıp böyle bir şiirle yorum bırakmanız beni mutlandırdı. Teşekkürler Alp kandaşım keşke şair olabilseydik. Esenlikle.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 10 Aralık 2013
Uyan Milletim (GÜLCE-ÜÇGEN)

Sen
Yetim
Ben yetim
Mayası kan
Damarıma can
Sen, ey güzel vatan
Gözümün gözbebeği
Sen, çileli memleketim
Toprağın ruhum aşın aşım
Susuza bulak gurbette yaşım
Ata yurdum kanım kemiğim etim.

Kan
Tutar
Kuytular
Dar sokaklar
Caddeler kalleş
Uşaklar yağmacı
Yığın olmuş sürüler
Bir yan alev bir yan ateş
Ceylan derisinde her günah
Bop çalar tvist oynar padişah
Ayın gölgesinde uyurken güneş.

Ve
Derin
Uykudan
Uyan artık
Uyan milletim!
Şu öksüz Türklüğüm
Boynumda çifte düğüm
Çözülmeli bin bir yerden
Sarfınazar etmek son kopuş
Damarlarındaki tek cevherden.
Kalk! Kurtul sana biçilen değerden.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 11 Aralık 2013
Atsız ATA'nın

Dumanlı gözlerim bir hayâl arar,
Tan vakti ufukta güneş yanmadan.
Her güzel dakikam geçer çabucak,
Tadını içip de gönül kanmadan.

Dörtlüğü ile başlayan KOŞMASINA NAZİREDİR

Hayali derindir puslu gözlerin,
Erer mi kemale gönül yanmadan.
Dört mevsim içinde ay üçer üçer,
Uçar mı kelebek kış uyanmadan.

Yaşamın anlamı değil nafile,
Kimine dert olur kimine köle.
Bir anlık mutluluk ömürlük çile,
Alınmaz ki tadı içip kanmadan.

Maziyi unutup desek ki yalan,
Tükenmez hazine geride kalan,
Kullandıkça erimeden çoğalan,
Gelir peşimizden ve usanmadan.

Yiğidi gam yıkar nemse duvarı,
Taştan taşa vurur yürek umarı.
Her sevdanın vardır ah ile zarı,
Törelenmiş kızıl güle konmadan.

Bir seferlik boşa aldım eyvah-ı,
Düşününce şöyle bin padişahı.
Zaman cilvekârdır giyer günahı,   
Ulu dağ başları beyazlanmadan.

Beden fani amma düşün kalıcı,
Adın kutlu yolun sonsuz ilacı.
Unutmayan unutandan davacı,
Vuslatî yaşar mı seni anmadan.

Osman Öcal

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: 4_hilal - 11 Aralık 2013
Osman ağabey kabul buyurursan, benden de birkaç dörtlük.
Atsız'ın ruhu şad olsun.


Türkçüler gözlüyor hep ufukları
Ecel gelip Türk bedeni solmadan
Bozkurtlar arıyor o şafakları
Turanı kurmalı sabah olmadan

Geceler gün bize Bozkurtluktandır
Tadalım gecenin vakti dolmadan
Zaferin engeli mankurtluktandır
Turanı kurmalı sabah olmadan

Türkleri tek çatıda toplamalı
Yara onmaz türlü otu yolmadan
Türklerin yürekleri hoplamalı
Turanı kurmalı sabah olmadan

Düşman doğudur ve hem de batıdır,
Bize em bulunmaz ordu olmadan,
Türklerin yüreği pek bir katıdır
Atsız olmalıyız, sabah olmadan

Onbir Aralıktır, Atsızlık günü
Ağlayalım yürekleri delmeden
Yarına koşarken hatırla dünü
Bir Atsız olmalı sabah olmadan

Atsız'ın acısı acep diner mi!
Turan olacak yolu biz bulmadan
Atsız hiç Uçmağ'dan yere iner mi!
Turanı kurmalı sabah olmadan...



Alp,
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 02 Ocak 2014
Osman ağabey kabul buyurursan, benden de birkaç dörtlük.
Atsız'ın ruhu şad olsun.


Türkçüler gözlüyor hep ufukları
Ecel gelip Türk bedeni solmadan
Bozkurtlar arıyor o şafakları
Turanı kurmalı sabah olmadan

Geceler gün bize Bozkurtluktandır
Tadalım gecenin vakti dolmadan
Zaferin engeli mankurtluktandır
Turanı kurmalı sabah olmadan

Türkleri tek çatıda toplamalı
Yara onmaz türlü otu yolmadan
Türklerin yürekleri hoplamalı
Turanı kurmalı sabah olmadan

Düşman doğudur ve hem de batıdır,
Bize em bulunmaz ordu olmadan,
Türklerin yüreği pek bir katıdır
Atsız olmalıyız, sabah olmadan

Onbir Aralıktır, Atsızlık günü
Ağlayalım yürekleri delmeden
Yarına koşarken hatırla dünü
Bir Atsız olmalı sabah olmadan

Atsız'ın acısı acep diner mi!
Turan olacak yolu biz bulmadan
Atsız hiç Uçmağ'dan yere iner mi!
Turanı kurmalı sabah olmadan...



Alp,

Teşekkürler ALP Kandaşım.
.................

SÜRÜYE BİR ÇOBAN ÇOBANA KATIR
HIRSIZINA CELLAT CELLADA SATIR
SEÇMENE ŞIRINGA TUĞRULA YATIR
YASALAR KENDİNE NE GÜZEL UYMUŞ(!)
...............

Şair

Sözü özün aynası dili millet diliyse,
Ya haykırmalı şair ya kalemi kırmalı.
Benliğiyle barışık hele gönlü deliyse,
Ya haykırmalı şair ya kalemi kırmalı.

Gri suyun dalgası ve perdesiz bir keman,
Ummanı emen bulut düzeni örten duman,
Tana muhtaç aralık belli ağır bir roman,
Ya haykırmalı şair ya kalemi kırmalı.

Dümen kıran siyaset kalbime inen sancı,
Yolcusu bin bezirgân derin uykuda hancı,
Sürülürken tezgâha inanmışın inancı,
Ya haykırmalı şair ya kalemi kırmalı,

Hukuk bütünlemede yasamada dalalet,
Boynu altında kaldı emeklerken adalet,
Ezber bozan oyunda şaha olmadan alet,
Ya haykırmalı şair ya kalemi kırmalı.

Sırtını dönüp suya teyemmümle gusleden,
Her günahın ortağı vurduğunu kaybeden,   
Hücreler ağır hasta ur gömlekli bu beden,
Ya haykırmalı şair ya kalemi kırmalı.

Bindiğimiz trene som çelikten ray için,
Vuslatî der al üstü beyaz giymiş ay için,
Mavi göğün altında gelecekte pay için,
Ya haykırmalı şair ya kalemi kırmalı.

Osman Öcal


Ey Güzel Kadın

Şamdana benzeyen ey güzel kadın,
Göğsünün üstünde yanan nar mıdır?
Cemalin ay mıdır gözlerin yıldız,
Kızarmış zülüfler kehribar mıdır?

Saçların omzunda gezinen yumak,
Nefesin gül suyu kolların hamak,
Yanağın gelincik gerdanın kaymak,
Dişler inci dudakların bar mıdır?

Göz uyansa açılır mı gamzeler,
Ok mudur kirpiğin sinemi deler,
Söyle hele gönlün kimi söbeler,
Dil sözün ustası cana yâr mıdır?

Nameye pul mudur yay mıdır kaşın,       
Dermansız zehir mi bal mıdır aşın,         
Sevda gözesinden kaynayan yaşın,
O da benim gibi cefakâr mıdır?

Hayalini Türkü Türkü dem eder,
Vuslatî bin vasfı bir de cem eder,
Bir hoş sözü yarasına em eder,
Ya benim sevdiğim vefakâr mıdır?

                        Osman ÖCAL

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: 4_hilal - 03 Ocak 2014
Yüreğine sağlık, tam bir Türk(ü) kıvamında olmuş Osman ağabey.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 13 Şubat 2014
Yüreğine sağlık, tam bir Türk(ü) kıvamında olmuş Osman ağabey.
Teşekkürler kandaşım.


Yengesiz TUĞRA

Bir vardı bir de yoktu firen yaptı dengesiz,
Çiğnem dilinde koktu bakın köhne renge siz;
Toprak şeref bilir de o karnında patlıcan;
Al bayrağım buruktu, düğün kurdu yengesiz.

Osman Öcal

Kendine Gel ÖZGE

Ulu Tanrı katında kutsananın aslı Türk;
Kutlu soyun katunu ne kağanlar doğurdu;
Atilla ve Cengiz Han birbirinden hırslı Türk,
Yeri göğü titreten törelenmiş bir ordu.
Yıldırımlar yaratan bozkırın atlı kurdu,
Oğuz Han’dan türeyip gelişimiz nesli Türk.   
Kırk çeriyle bir Kür Şad koskoca Çin’i yordu,
Başbuğumuz Atatürk yeni bir vatan kurdu.
Damarında asil kan öz yurdunda yaslı Türk,
Titre! Ve kendine gel! Yağılar sardı yurdu.

                                        Osman Öcal

Yaz Kenara YİĞİTÇE

Be hey gafil bu ne haldir,
Göz kestirir alan eldir,
Boynunda ip altına at;
Yaz kenara tebligattır.

Yenen nane iz bırakır,
Sönen balon gaz bırakır,
Yanan bakır nursuz ışık;
Baz koynunda zor hayattır.

Başı kimdir sor devrene,
Şaşı gördü bak çevrene,
Kaşı çatık şişkin göbek;
Haz duyduğu serenattır.

Bele bağlı her aletin,
Dile düşmüş adaletin,
Kale olsa cebrî yasa;
Muz döşeli teminattır.

Gak karganın guk klibi,
Hak elendi kalbur dibi,
Tek kişilik bir tiyatro;
Kaz göğsünde tahiyyattır.

Deri kırkmaz soylu kasap,
Geri döner yanlış hesap,
Gri dalga mor aralık;
Caz dinleten safahattır.

Garp uyandı ıssız döşek,
Harp meydanı deli fişek,
Sarp kayada tutmaz ayak;
Naz kâr değil boş inattır.

Osman Öcal

Türkiye’nin Kızlarına Küfreden Züppe’ye

Bir yanımda şaklaban bir yanımda hödüğü,
Hödük kemçirir durur tüm milletin kızına.
Aklı kendinden evvel Türkçü sanmış güdüğü,
Güdükte bir havlama tazı yetmez hızına.

Bizler birer ferdiyiz namusu var milletin,
Ana belli soy belli yiğidi var kurdu var.
Her birisi bir Kür Şad hakkını verir itin;
Yıkılmaz şanlı ülkü arkasında ordu var.

Güya Turancı imiş hedef bulur okuna,
Beni bana anlatır boynunda taşma ile.
İşimiz olmaz bizim Tanrım şahittir buna,
Dibinde sarı tilki üzümsüz asma ile.

Nüfustaki kütüğü arındırmaz çakalı,
Damardaki kan olur bir kimliğin onayı.
Bilsem ki işe yarar bırakırdım sakalı,
Azat edin kapıdan nesep bilmez danayı.

Töresi belli Türk’ün katuna saygı gerek,
Eğer bacın yok ise ana da bir katundur.
Babasını bilmeyen müşir olmuş engerek,
Engereği bilmeyen odun oğlu odundur.

Vuslatî’yim yetmez mi çok yıkama çuvalı,
Ya bu yırtık genişler ya tokacı kırarsın.
Anlayan anlar seni koyun dinler kavalı;
Türkiye’ye küfreden mutlak sen züppekarsın.

Osman Öcal

             Bir Gece Masalı

Bir gece masalında mazimizi anarken,
Durulmayan her damla eşlik eder tasama.
İçer miydim mezesiz fitil olup yanarken,
Ah o kara gözlerin düşmeseydi masama.

Yıldızlarda kasavet ay kanıyor nedense,
Bağrımdaki kirpikler mor kadehin çerezi;
Kapatmıyor gözümü kuş tüyüne belense,
Dilindeki bergüzar dudaklarda taş izi.

Yelelenmiş saçların dönülmeyen seferde,
Göz erimi boş deniz yoksa gam mı bahane;
Dört duvara çekilen kan pıhtısı bir perde,
Zaman fecir koynunda başım ağır pervane.

Uyanır seher yeli nefes nefes gül üfler,
Hayallerim sağanak kokusunda bir füsun;
Kaf dağının burcunda başak uçlu zülüfler,
Kalbimdeki mezarın taşında biten yosun.

Ya mihmandar olsaydık ya turnada bir telek,
Başka biterdi masal başka doğardı güneş;
Can verirdi bahara bin bir renkli kelebek,
Gönlümde yuva kurmuş güle dönerdi ateş.
                   
                                        Osman Öcal




Zamane Hamam GÜLCE

Çakmak kavunda,
Bin asrı yutan süre.
Tanrı avında,
Yeşile kandı töre.
Tandır tavında,
Verilen büyük fire.

Arıtmaz yunak,
Su süpürse yer yağız.
Balçıktan çanak,
Kendi şaşar kılavuz.
Harbi fırıldak,
Dili döndüren ağız.

Kupayla sinek,
Karo yanında maça.
Kötekli tünek,
Ütüsü bozuk faça.
Öküzle inek,
Sırıtan kelle paça.

Sokaklar roman,
Göz bulanık yüz kirli.
Kurt sisi duman,
Edep kayıp söz kirli.
Zamane hamam,
Urba kirli bez kirli.

Osman ÖCAL

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 20 Şubat 2014
Uyan Bre Türkoğlu

Tanrı ile sır vardı âlem vardı sen vardın,
Gün yüzüne adını Türk olarak çıkardın.

Mahşerin atlıları göklerde uçar iken,
Kucağına kurtları sarıyordu Ötüken.
Aslında yozlaşmamış töresi kutlu idin,
Başbuğlar ülkesinde özgür ve mutlu idin.
Kısrak sesi nal sesi kılıç sesi ok sesi,
Karanlığı boğandı yağız yerin türesi.
Obalarda karakış kayına düşen püsen,
Ağır taşa oyulan kilime düşen desen;
Yeşil donlu yaylalar bulak başında kızlar,
Tanrı’ya giden adak şölenlerde kımızlar;
Altın otağ ak çadır bozkırın dili idi,
Güneş batmayan yurtlar bir kağan ili idi.
Mazimiz tanık buna ordular bozan Türksün,
Sen, çağlara yön veren tarihler yazan Türksün.

Bırakılmaz ülküyken ulu soyun mirası,
Birer kutlu ülkeydi Hazar Maçin arası.
Arşa dayanır olsa yağıların korkusu,
Kökünü kazımaya kursa kalleşçe pusu;
Ölümü korkutarak dirilir yeni baştan,
İlhan gibi çıkardın girdiğin her savaştan.
Delerdi gök kubbeyi bozkurt başlı tuğların,
Kara yerin üstünü kaplardı otağların.
Toplanırdı beylerin şenlenirdi kut toyu,
Tekrar hayat bulurdu bitti denen kurt soyu.
Bozkırda yankılanıp tüterek nefes nefes,
Ulaşırdı her boya Korkut’ça yükselen ses.
Kara günde savaşçı ak günde ozan Türksün,
Sen, çağlara yön veren tarihler yazan Türksün.

Tarihin süzgecinden kayar iken asırlar,
Nice göç yollarına kapı açtı bozkırlar.   
Aşkın yurtlar edinip yeni ocaklar yaktın,
Ne töresiz yaşadın ne kavgayı bıraktın.
Ne zaman ki miskinlik kağanlığın tahtına,
Çöreklenir zül çıkar milletinin bahtına.
Anadolu çok tattı kaybetmeyi kazancı, 
Son başbuğun ruhuyla tazelendi inancı.
Yeni baştan kurulan bu güzide vatanın,
Dokunurlar şanına can vererek yatanın.
Sana ait ne varsa kalbinden oklanırken,
Mankurtların izinde nabzınız yoklanırken;
Çıkılmış bir seferde umulmaz ahvaldesin, 
Aynı desen aynı renk bedenine gölgesin.
Sarmalanmış bedenin ahtapotun kolunda,
Sanma ki gider böyle bütün işler yolunda.
Şu benlik rüyasından uyan artık Türkoğlu,
Var birlik kapısına dayan artık Türkoğlu,
Dört iklim üç kıtada yel gibi tozan Türksün,
Sen, çağlara yön veren tarihler yazan Türksün.

Sırtındaki kamburun namert tahtında uğur,
Zaman şerre alâmet kendine gelsin şuur.
Kutlu Turan davası yürümez gaflet ile
Noktayı koymak nere takılmışken virgüle.
Ucu kopuk sevdalar burçta açılan gedik,
Anlayan alır payı Türk’e Türkçe söyledik.
Sen ne bahisten çıkan ne kazı kazan Türksün,
Ne sürü tutan koyun ne kumda sazan Türksün;
Uyan bre Türkoğlu düşmanın ürksün senden,
Sen, çağlara yön veren tarihler yazan Türksün.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: azakoğlu - 01 Mart 2014
Şiirlerinizi burada gördüğüme çok sevindim.Şahsen tanışmadık ama şiirilerinizi ilk kez takriben birbuçuk iki yıl kadar önce edebiyatsitesi.com adresinde okumuştum.O zamanlar ben de üye idim.Çok sık paylaşımda bulunmadığınız için daha sonra gülce edebiyat sayfanızı da takip etmeye başlamıştım.Çok güzel yazılarınız da vardı.Burada buluşmuş olmaktan dolayı mutluyum.Selamlarımla esenlikler dilerim.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 01 Mart 2014
Şiirlerinizi burada gördüğüme çok sevindim.Şahsen tanışmadık ama şiirilerinizi ilk kez takriben birbuçuk iki yıl kadar önce edebiyatsitesi.com adresinde okumuştum.O zamanlar ben de üye idim.Çok sık paylaşımda bulunmadığınız için daha sonra gülce edebiyat sayfanızı da takip etmeye başlamıştım.Çok güzel yazılarınız da vardı.Burada buluşmuş olmaktan dolayı mutluyum.Selamlarımla esenlikler dilerim.

Otağımıza hoş geldiniz Sayın azakoğlu. Takip edildiğini bilmek güzel bir duygu. Değişik sitelerde paylaşım yaptığım için her siteye sık uğramak zaman açısından kolay olmuyor benim için. Fakat kendi sitelerimize sık uğruyoruz. Gülce edebiyat da bunlardan birisi. Kısmet belki bir vesile ile karşılaşıp tanışma şansımız olur. Esenlikler.


Dul Kaldı

Ödüle boğulup mutlu gününde,
Bizim köyün adaleti dul kaldı.
Bir seher vaktiydi eşik önünde,
Bizim köyün adaleti dul kaldı.

Köyde birinciydi kirpiği kaşı,
Türem ile boydaş bir idi yaşı,
Kayıp da ayağı vurunca başı,
Bizim köyün adaleti dul kaldı.

Dudu dilli mimikleri naz idi,
Çalan cümbüş salındığı saz idi,
Ela gözlü el değmemiş kız idi,
Bizim köyün adaleti dul kaldı.

Tuzağına yakalandı soysuzun,
Cilveleşti kucağında kunduzun,
Ele güne karşı yatıp upuzun,
Bizim köyün adaleti dul kaldı.

Vuslatî’yi dinle gardaşım bacım,
Ismarladı Köroğlu’na al baç’ım,
Daha bundan sonra değil ilacım,
Bizim köyün adaleti dul kaldı.

 Osman Öcal



Gün Işığı Bir Sevda

Gün ışığı bir sevda gönlümde gül kızılı,
Eğilmiş başağından dermeye niyet ister.
Her danenin içinde pembe düşler yazılı,
El vurup okumaya kuşkusuz diyet ister.

Zar ile uslanan gam ah ile demlenen dert,
Yudum yudum çile baharı bekleyen kış.
Bak anlayabilirsen sevgimiz daha cömert,
Su yürüyen damlalar gökkuşağına bağış.

Bendini aşan sızım gözün kaşın dudağın,
Gül kokulu nefesin nefesime ağyar mı?
Başı ağrıya benzer dumanı yoğun dağın,
Erimeden bulutlar kalbine gün doğar mı?

Tomurcuğu ayılmaz günü birlik efkârın,
Sürgün yer gecelerde kira verir semaya.
Sıcağında demlensen gözümdeki buharın,
Kulağında hoş seda gamzeler düşer aya.

Onca yılın düğümü boşalırken deryaya,
İçimdeki viran yer ummanlardan ılıman.
Soğumuş umutlarla yanaştığın her koya,
Aralanan yüreğim son seçenek son liman.

Koynunda bülbül teri bir sıcacık tebessüm,
Yıkılsın bütün surlar aşktır kalbin mahremi.
Çalkalanan denizde dalgadan duru sesim, 
Ya karaya vuracak ya batacak o gemi.

Osman Öcal

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: 4_hilal - 02 Mart 2014
Osman ağabey senin şiirlerin bir başka oluyor. Edebiyatta varolan her stilde yazabiliyorsun.
Uyaklar, kafiyeler, heceler, koşmalar, vezinler.....sende yok yok.

Yüreğine sağlık.

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: azakoğlu - 03 Mart 2014
Cevabınız için teşekkürler sayın Öcal.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 21 Mart 2014
Helal Nedir Haram Nedir

Helal nedir haram nedir:
Deri koltuk çıplak sedir.
Kul hakkını sorma bana,
Yense yine doğar bedir.

Büyükayı yıldız kümem,
Üç öğünden birin yemem,
Davul zurna soymayınca,
Ben hırsıza hırsız demem.

Dönem dönem kutu kutu,
Kamyon uçak tren botu,
Götürenler ağam paşam,
Noktalayıp verdim notu.

Rezaletin diz boyuyla,
Son yüzyılın loyloyuyla,
İçip içip sarhoş’moldum,
Bir duble ayran suyuyla.

Her bütünü bine dilin,
Kayıtta ne varsa silin,
Tanrı sever mi yalanı,
Lal olsun Vuslatî dilin.

Osman Öcal


Keleş Oğlum

Oku kendin âlim et,
Kullanana bir nimet;
Şu siyasal İslam’ın,
Arkasında ganimet.

Hilesiz olmaz oyun,
Beni andırsın boyun;
Böyle yürür bu işler,
Meleşir koçsuz koyun.

Parayı sev pulu sev,
Riyayı gev sözü gev;
Ört açığı yalanla,
Uyanmasın koca dev.

Sıkı eyle dilini,
Şimşir başın telini;
Dikkatli ol incitme,
Karıncanın belini.

Ayran iner gözümden,
Al öğüdü özümden;
Böyle olur has evlat,
Şaşma sakın sözümden.

Kel oğlum keleş oğlum,
Memleket beleş oğlum;
Kim tutar seni artık,
Yürü be biloş oğlum.

Osman Öcal


Kirpiğin Kaşına Ne Güzel Uymuş

Güzellik Tanrı’dan verilmez öşür,
Kirpiğin kaşına ne güzel uymuş.
Ağız dem kadehi dudaklar müşir,
İnciler dişine ne güzel uymuş.

Zülüfler kızıl kor gözlerin ayna,
Çektiğin sürmeler uyar ceylana,
Boy çardak gülüne koku reyhana,
Goncalar döşüne ne güzel uymuş.

Özenmiş yaradan albeni fizik,
Yanağa gelincik kola bilezik,
Kulağına küpe parmağa yüzük,
Maviler taşına ne güzel uymuş.

Besteler dinlenir saçın telinde,
Kum nakışlı kemer oynar belinde,
Her mevsim açılan hazan gülünde,
Gamzeler eşine ne güzel uymuş.

İstersen Vuslatî olsun vekilim,
Kırarsam kalemi durur mu dilim,
Seven sevdiğine der ya sevgilim,
Adının başına ne güzel uymuş.

Osman Öcal



Usta: Bu Hususta

Mayaya öz gerek insana maya,
Kıvırmak gödene uyar mı uyar.
Mısır kırmasını dökerek suya,
Yer isen midene uyar mı uyar.

Yemliğin önüne yolunmuş şişek,
Sıpanın peşinden anırır eşek;
Devenin yanına cıngıllı köşek,
Büyüyüp gidene uyar mı uyar.

Cebine imame âleme katır,
Kabul etmeyene bileyli satır;
Kanında çimene cilveli natır,
Pıhtıdan didene uyar mı uyar.

Davlumbaza usta ustaya talan,
Talanına yandaş yandaşa yalan;
Uyuz ata yular tayına palan,
Ayarsız güdene uyar mı uyar.

Sürüye bir çoban çobana azık,
Vuslati diyor ki salana yazık;
Minare boyunda çengelli kazık,
Yiyip şükredene uyar mı uyar.

                 Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 21 Mart 2014
Görünen Kıyamet Gelen Zelzele

Eminem der beni dinle kizirim,
Arzum ile her yoluna nezirim, 
Darağcını sürenoğlu kurdurur;
Ak gömleği giyer iken vezirim.

Altın tabaklarda haram lokmayı,
Arı nerden gördü çiçek sokmayı,
Yalağında ayran özene dursun;
Unutmuş pınarlar duru akmayı.

Ne eş kaldı ne dost akraba hısım,
Yiye yiye şişti maloğlu kasım,
Üç beş kasideci dışında kalan;
Âleme düşmanız âleme hasım.

İmralı bakışlar vurguncu gözler,
Aldığın beddua çevrilen yüzler,
Servetin nefretin kinindir dinin;
Canı cehenneme götürüp sözler.

Yusuf mu bıraktı bu mülkü hanı,
Uyuttum zannetme koca cihanı,
Kurbanlık koç diye sürdün alnına;
Puslu sokaklarda dökülen kanı.

Vuslatî ses verir sanma velvele,
Kimlerle kattıysan mayayı göle,
Bir cennet ayarla bu leyli cana;
Görünen kıyamet gelen zelzele.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 12 Temmuz 2014
Ne oldu Sana

Bir zaman ne idin ne oldu sana,
Kovanda kışlayan bala dönmüşsün.
Açmadan koklanan goncaydın ama
Meyvesi derilmiş dala dönmüşsün.

Nerde kaldı keklik gibi sekişin,
Çekilmiş memeler dökülmüş dişin,
Ne alaz var ne köz sönmüş ateşin,
Sarısı oynamış fola dönmüşsün.

Yokuşu görünce inliyor dizin,
Kestane kahvesi küçülmüş gözün,
Yanakların solmuş kırışmış yüzün,
Yaması dökülen çula dönmüşsün.

Hayat acımaz bakmıyor soya,
Ağarmış saçları örter mi boya,
Gerdanın benziyor kırılmış faya,
Çivisi oynayan nala dönmüşsün.

Tozmuyor zülüfler bükülmüş belin,
Ötmüyor zilleri titriyor elin,
Ah çekmekten başka söylemez dilin,
Konuşmaktan aciz lala dönmüşsün.

Vuslatî’nin senden var mıdır farkı,
İçimi titreten hep aynı şarkı,
Kırılsın dünyanın kırılsın çarkı,
Azrail bekleyen kula dönmüşsün.



Leşi Kokmalı

Kanı renksiz aklı kayıp zevatın,
Boynuna zincirli tasma takmalı.
Namusunu pazar eden gavatın,
Aslı nedir kimliğine bakmalı.

İngiliz önünden artan mezenin,
Müslüman’ım deyip yalan dizenin,
Türk’ün töresine dudak büzenin,
Varsa yurdu yuvasını yıkmalı.

 Tanrı huzurunda bir meydan açın,
Seyircisi kendi olsun bu maçın,
Atası belirsiz piçoğlu piçin,
Şorlatılan kanı yere akmalı.

Hükmü olmaz közü yoksa alazın,
Arap artığından beslenen kazın,
Türkçülere mason diyen yobazın,
Töremesin ciğerini yakmalı.

Her tosunu buyur eden düvenin,
Türküm deyip Türkü yiyen güvenin,
Başbuğ Atatürk’e ‘‘kamal’’ diyenin,
Alınıp kellesi leşi kokmalı.

Ecnebinin dölü namert densizin,
Asil kandan ürken kırma gensizin,
Ananızı tanır Vuslatî sizin,
Eteği kirlenmiş ortalık malı.

Yine Sensiz Akşamdayım

Baharı bekleyen güzün,
Dili lal olur gündüzün,
Yine sensiz akşamdayım,
Efkâr basar çöker hüzün.

Güneşi savar doruklar,
Dertli ötüşür guguklar,
Yüreğimde aşkın közü,
Kızıla dönen ufuklar.

Boynunu büker laleler,
Girip gönlümü pareler,
İnce ince yol çiziyor,
İs bırakan tayyareler.

Ay doğarken telaşede,
Şavkı söner menekşede,
Dalıp içinde yüzerken,
Gözlerim donar şişede.

Umutlar döner günceden,
Bir yıldız kayar inceden,
Kadehimde bir sitem var,
Akşamı duman geceden.



Yıkılmaz Kalesi Mertoğlu Mertin

Ata yurdum Türkiye’min elinden,
Bire bin alacak gayreti vardır,
Namert olur inen namert belinden,
Mankurtlar içinde kıymeti vardır.

Geçince eline hüküm sırası,
Nişan ile gelen düğün arası,
Kanla edinilen bütün mirası,
Yıkıp yok etmeye niyeti vardır.

Alıp gıdasını anzer balından,
Maraba emzirir yetim malından,
Tutmak için aktoprağın salından,
Emrullah suresi ayeti vardır.

Sarayda beslenir yılanın başı,
Hazineden gider her öğün aşı,
Altına post serer hain gardaşı,
Cehenneme gitse diyeti vardır.

Namusum şerefim kemiğim etim,
Kışlanın önünde gönderim yetim,
Ne hallere düştün ey memleketim,
Bayrak indirtmeye cüreti vardır.

Vuslatî der vatanına cömerdin,
Yıkılmaz kalesi mertoğlu mertin,
Haraminin çanakçının namerdin,
Bir asılı bir de sureti vardır.




Yârim Dönmedi

Vatan borcu diye saldım askere,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Çıkar gelir alsa idi teskere,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Akranı içinde deli yürekti,
Babadan öksüzdü anadan tekti,
Ya hedefte kaldı ya mermi sekti,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Kartal gibi yükseklerden süzüldü,
Vurulunca tertip yanıp üzüldü,
Ya kayadan düştü ya ten yüzüldü,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Görev bilip dağdan dağı eledi,
Ya bastı mayına ya roket yedi,
Bir can borcu vardı onu ödedi,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Ululanır memleketin haini,
Nafakamdan gider günlük tayını,
Yoldaşlarla düzenlenir ayini,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Yitirdi aklını anayla bacı,
Can verenler öz yurdunda kiracı,
Vuslatî’de benim gibi davacı,
Giden döndü benim yârim dönmedi.


Kınalı Kuzu YİĞİTÇE

Dinle beni bre kâfir
Zor durulup zora batan
Eli kınalı kuzuyum
Mor dağlarda nöbet tutan

Sancak altında beğlenen
Ancak ölümle eğlenen
Koçak olur herbirimiz
Ser verip serhattı tutan

Kem gözlere er meydanı
Yem olanın aksın kanı
Hem candır hem ikigözüm
Her noktası kutsal vatan

Yaprak düşse dal gıcırdar
Bayrak düşse sal gıcırdar
Toprak ananın bağrında
Bir şehittir varıp yatan

Küle dönüşmez közümüz
Yele verilmez sözümüz
Hele Vuslatî ne diyor
Kör olmalı bana çatan


Yeniden Ergenekon

Bilge idim cesarettim töre idim şuurdum,
Türk denilen adımı tüm cihana duyurdum.

Tanrı birdir ülkü bir bin parçayı bir eder, 
Yeniden Ergenekon bir kılavuz bir lider.
Yenigün sıcağında pas sıyırsın pusatlar,
Nal çatlatıp toz kussun kişnesin yılkı atlar.

Alpağan yüreğiyle tuğ kaldıran erkişi,
Kızılelma tadında kanat çırpar erimin;
Korku salsın düşmana üç mayıs dirilişi,
Kutlu olsun şimdiden ululansın devrimin.
Ne yarınlar çaresiz ne doğacak gün ırak,
Kızıl kanlar içinde bir ölüp bin doğarak;
Çiğneyip dalgaları yol alacak bu gemi,
Yıkıp namert tahtını yakarak cehennemi.

Başbuğun huzurunda diz vuran yoldaşların,
İnancı ülkülenmiş bozkurt ruhlu bir kuvvet;
Kırkı kırka katlayan devleşmiş soydaşların,
Mızrak gözlü bir ordu her tayfası bir levent.
Yaşam en doğal hakkı davası börklü sevda,
Mevzubahis vatansa canı özünden feda.
Törelenmiş kut için kalkmış ölüm dansına,
Bağış olmuş varlığı atalar mirasına.   

Alaz alaz kızıl kor volkan gibi uyanış,
Türk dünyasını saran şu gençlik hareketi.
Baykal’dan ta Tuna’ya Volga ile yıkanış,
Türkçülük ülküsüyle Turan denen öğreti.
Şimdi birlik zamanı geçmiş yaşattı bunu,
Yazdı altın harflerle devlerin ordusunu.
Tanrı dağında ışık binlerce Sakaryasın,
Dik tuğunu kâfirin sinesinde oynasın.

Arsız çakala benzer koy sürünsün davasız,
Ulumadan bozkurtlar toy bilir mi Ötüken.
Düzenin dişlileri dünden daha pervasız,
Çilelidir albayrak mavi bayrak yetimken.
Zirvesine kar düşse bel vermez ulu dağın,
Başını kırpan olsa filiz vermiş budağın;
Elinde eğri kılınç yatağın ala çaprak,
Kap sancağı elinden kana belensin toprak.

Yaşadığım sezdiğim şu an için gördüğüm,
Omuzlarda ağır yük taş atarken baş başa;
Yok cevapsız bilmece tez çözüle bu düğüm,
Bin başa bir baş için tutuşmuşken savaşa.
Us ile durulanmış yeni baştan kan gerek,
Ordumuzun başına Cengizce kağan gerek.
Sen Tanrı’nın kılıcı sen yabgular neslisin,
Nazlı gelin misali bir ülküye yaslısın.
Durma haydi dizgin al başını eğsin yağı,
Vey taşarsa yeniden kucaklar Tanrı dağı.

Osman Öcal




Vatan Çaresiz

Özümüzde aleviyle közlenen,
Bir düşünün esasıdır özlenen.
Birlik kapısına vurulan kilit
Yıllar yılı yaşanılan, izlenen.

Bir bedene tâbi ey yiğit kişi,
Dava ne siyaset ne de din işi.
Gök kubbe misali bir çatı gerek,
Her ince ipliğin tutmaz dikişi.

Gaye bir ödev bir çeri kırk pare,
Kut yolunda kurdu koyar avare.
Öksüz Türklüğümün muradı için,
Belli ki Kürşad’ın ruhu tek çare.

Al taydan inerek binilen buğur,
Davayı sistemle yoğuran şuur,
Ülküyü gölgede emziren kanış, 
Dosta kan kusturur, yağıya uğur.

Ey kartal pençeli ey sungur doğan,
Ey kargı bileklim ey yeni çağan;
Önce er olmalı Turan yolunda,
Sonra ya Atilla ya Cengiz Kağan.

Vuslatî diyor ki törelen kurdum,
Dirilsin ocağım dirilsin yurdum.
Ayrılık bir tuzak, vatan çaresiz,
İrkil sancağınla ey güzel ordum.

Osman Öcal



Darbe

Mağduru oynayıp yapılan darbe,
İnancına kılıf yüz olur sanma.
Götürür zalimi divanı harbe,
Oyunda iki taş cüz olur sanma.

Türesiz adımda kin işi vardır,
Sıfır sermayeyle din işi vardır,
Her ulu doruğun inişi vardır,
Pusarık misali düz olur sanma.

Özele adalet genele kırım,
Kırılınca kasnak ayrılır sırım,
Örtsün dersen açığımı fırfırım,
Şebekte utanır yüz olur sanma.

Nice kırallarda tacıyla tahtı,
Devirmiş mazlumun zar ile ahtı,
Bir gece değişir milletin bahtı,
Âmâ yılanlarda göz olur sanma.

Vuslatî bilmez mi tarağın bezin,
Uymuyor Türküye aldığın vezin,
Cemaline ayna Türk’e garezin,
Daha bundan doğru söz olur sanma.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: Fatih - 19 Temmuz 2014
Kalemine ve yüreğine sağlık hocam. Duygularımızı dilmaç olmuşsun. Tanrı yokluğunuzu göstermesin.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 15 Ağustos 2014
Kalemine ve yüreğine sağlık hocam. Duygularımızı dilmaç olmuşsun. Tanrı yokluğunuzu göstermesin.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.
Teşekkürler Fatih Kandaşım.

Var mı

Onaylı düşmanlık asırlık miras,
Anguttan hatırlı kazınız var mı?
Nedir bu kindarlık ne bu ihtiras,
Daha bundan gayri cazınız var mı?

Üstü ayran altı şarap masalar,
Kutulara hısım iken kasalar,
Firavundan gebe kaldı yasalar,
Nur topuna benzer kızınız var mı?

Koyunu uyutup götüren malı,
Kral olsa dahi düşürür nalı;
Biat kültürünün sağırı lalı,
Kabuk maya tutmaz özünüz var mı?

Yamulmuş direği bel verir hezan,
Dil taşa dolanır bozulur mizan;
Her yanın çevrili kaynayan kazan,
Pusuyu delecek gözünüz var mı?

Saman altı su yürüten şeytanın,
Aynası IŞİD’dir içtiği kanın;
Meydan arşınlayan arap sultanın,
Elini öperken nazınız var mı?

Vuslatî der benliğine küfürle,
Yalana vurguna binbir şükürle,
Günahbaşı vurduğunuz mühürle,
Tanrı’ya varacak yüzünüz var mı?

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: Egenin Efesi - 17 Ağustos 2014
Vuslatî der benliğine küfürle,
Yalana vurguna binbir şükürle,
Günahbaşı vurduğunuz mühürle,
Tanrı’ya varacak yüzünüz var mı?
AKP'lilere kapak olan bu satırlar aynı zamanda artık iyiden iyiye yerleşen ve kabul görür hale gelen zihniyetin de tarifi olmuş.
Yüreğine sağlık Sayın Osman Hocam.
Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü Korusun!
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 09 Ekim 2014
Teşekkürler Egenin Efesi kandaşım.
******************
Hadi Davran Yiğidim

Sağduyu vebasından sokaklar alev alev,
Ne korku ne keder ne de bir telaş gerek.
Ruhunun ölüşüyle uyur iken koca dev,
Donanımlı bir örgüt ve örgüte baş gerek.

Bayrak yere düşerken başımda çarık izi;
Köşk-ü seyir hin işi devlet malı hurdahaş.
Başbuğların başbuğu arıyorum Cengiz’i,
Bataktan çıkmak için şart olursa bir savaş. 

Yediden yetmişine vatansever tüm fırka,
Olmaz ise tek yumruk ganimet toplar veled.
‘Bin yaşasın’ masalı yakışmaz asil ırka,
Mankurtlaşan beyinler esirdir ilelebet.

Hadi davran yiğidim gün bu gündür diyerek;
Başka bir Türkiye yok ve gidecek yerin de.
Misak-i Milli kalmaz meşke boyun eğerek,
Yıllardır aldığın ur yaşın kadar derinde.

O uru yakmak için yanmalısın vecd ile
Bir ölüp bin dirilip vatana kalkan gibi,
Yazılmalı adımız Zagroslardan Kandil’e;
Hazır ol patlamaya deli bir volkan gibi.


Haydi Dağlara

Vatan parsellenip kavgam pişerken,
Seraskerlik güden ben’ler nic’oldu?

Yiğit kalkan olup kurşun savarken,
Kerimlik taslayan cinler nic’oldu?

Gün zalime bir dayanak,
Geceye pes vakt-i şafak,
Yaşamak için ölüm hak;
Haydi, dağlara dağlara!

Bilenmiş aksakal kurt soylu toylar,
Orhun’dan beslenen tinler nic’oldu?

Bağımsızlık için kırk mert çeriyle,
Saraylar bastığın günler nic’oldu?

Dile rüşvet heyyamola,
Satar savar delik pula,
Ele düşmeden son kala,
Haydi, dağlara dağlara!

Asil soydan gelen sonsuz miraslar,
Kılıçtan dönmeyen genler nic’oldu?

Ya bir şimşek ya bir kartal ya tuğrul,
Borandan yılmayan binler nic’oldu?

Alca kanın dökülmeden,
Can sineden çekilmeden,
Mezar taşın dikilmeden,
Haydi, dağlara dağlara!


Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 28 Kasım 2014

Yeniden Dirilirken

Ufukta batan güneş ağır ağır doğarken,
Tarih yazarım tekrar göğü yere sağarken.   

Ne yılanlar doğurdu içimdeki sürüngen:
Palan asıp omzuna at koşturan eyersiz,
Korku gözünde ışık cesareti değersiz;
Derviş pazarı kurup alkışları mehdiye,
Ayakları çukurda hamle yapar deh diye.
Kiler kapısı kırıp sevişirken yamyamla,
Öz kanında boğulur yanarken intikamla.

Ufukta batan güneş ağır ağır doğarken;
Ne Yusuf’un zindanı ne Züleyha cinneti,
Üstü kalsın istemem vadettiğin cenneti.
Eğlemez gönlümüzü altın süslü saraylar,
Ne koçaklar büyüttü yıllara varan aylar;
Ne nuru sönmüş ateş ne gündüze bir ayız,
Kasırgalar doğuran dinmeyen fırtınayız.
Kendini yakıp söner yağı tükenen kandil,
Vuruldukça çoğaldım görüyorsun ey gafil!

Tarih yazarım tekrar göğü yere sağarken;   
Ruhumda çıkmazım yok ağıt değildi yasım,
Siz öldü zannederken dirilirdim her kasım.
Aynı kök aynı gövde tüm dalları birleyen,
Yeniden ordulandım doru taylar erleyen;
Bir eli tuğ tutarken diğerinde pusatı,
Kılıç kılınan Türk’ün Tanrı’dandır ruhsatı.

Sen kazan kaldırırken ayılan şah damarım,
Asil kanın sahibi Türklüğümdür umarım.

Sanma ki bengi kalır her düşünce her fikir;
Kimi meydan arşınlar han tahtına kurulur,
Kimi koltuk altından ya alnından vurulur.
Geri girmez sadağa yayından fırlayan ok,
Anlayacak mankurtlar her cürüme sevap yok;
El üstünde tutarken meşru olmayan gücü,
Kim der mahşere varır Türk’ün hainde öcü.

Sen kazan kaldırırken ayılan şah damarım,
Yelkenleri açarken bir eser yok korkudan,
Nal çatlatan al taylar ateş yağdırır sudan.
Ben ülkümün peşinde sen nefsine kölesin,
Kucak açmış Tanrı dağ seferim var bilesin.
Kana doyan bozkırlar baş eğecek ansızın,
Görülecek hesabı dört bucakta kansızın.
Asil kanın sahibi Türklüğümdür umarım;
Şu yaralı sokaklar kut verecek seherde.
Kürşad marşı yeniden çalınacak her yerde.

                                            Osman Öcal


Gelen Giden Eşinir

Bu küllükte gelen giden eşinir,
Biri var ki tırnağını doldurur.
Tozkoparan tosun gibi şişinir,
Buharı burnunda soluyup durur.

Doyuma sarılır şekerde balda,
Edebi erkânı koyverip yolda;
Ağıyla yıkayıp çiçeği dalda,
Meşrebinin köşesinde oturur.

Açar yüreğini mestane diye,
Salar selamını dostane diye;
Acı palamudu kestane diye,
Küllenen közüne atar kavurur.

Fakirin halini ederken beyan,
Sergiler hüneri âleme âyan;
Bozuk düzenini armoni sayan,
Acemi uşakla harman savurur.

İndirmiş meydana aldığı kupa(!)
Dilinde demi yok ağzında tıpa;
Ayağı tekmede elinde sopa,
Ustası çırağa vurur ha vurur.

Zalimin yarası bir başka kanar,
Kırar bir kalemi şiirler bunar;
Şerbet tadı verse yaptığı pınar,
Soğulur gözesi ayağı kurur.

Ya gönül usanır ya aşk incinir,
Damarın tahtına çıkarsa sinir;
Vuslatî diyor ki belki silkinir,
Ölmeden ölüme götürür gurur.

Osman Öcal



Ala Göz Kara Beni

Ala göz kara beni
Düşürür kora beni
Dile gelse günahım
Götürür dara beni

Yanakları gül işi
Narı yakar gülüşü
İçmeden sarhoş eder
Düşlerime gelişi

Gamze alır telaşı
Kirpiğe değer kaşı
Saçı halaya dursa
Zülüfler çeker başı

Mor dağların maralı
Perçem omza taralı
Dudağı saklı konak
Köhne yollar karalı

Gerdanı süt kuzusu
Dinmez gönül sızısı
Yüreğim aşka esir
Belki alın yazısı





Edep Fakir Ar Dızlak-ÖZGE
                         I
Mor ışıklı âlemde mum olup da gören var,
Kavm-i âdem içinde edep fakir ar dızlak.   
Kapı kapı dolaşıp nabza şerbet veren var,
İpek libas giyinmiş mir donunda er dızlak;
Üçmaymunu oynayan özü posa pir dızlak.
Şah damarı perdesiz ne mekânsız tören var, 
Leb ucuyla mühürlü diplomada kir dızlak;   
Gölge aslın omzunda ve âlem-i şer dızlak.
Ödünç soluk şişiren arkadaş var yaren var,
Ün meydansız bir varış afiş beleş kâr dızlak.

                           II
Ve zaman acımasız gelir geçer bir kasım,
Ne eğriler doğurur yağmurla şişen gönye.
Saklamaya değer mi koklanır mı bu resim;
Bin yaşa misalinden kaldırır kimi bünye,
İz düşürmez kâğıda gizlerken künye künye;
Edepten nasiplenen, sayar doğruya hasım.   
Ey kırmızı kravat ey nakışlı mor penye!
İster ayları devir ister yıllardan gün ye;
Her kalemin ucunda damlayken isim isim,
Yeniden yuva yapar körde büyüyen tenya.

                           III
Koca âlem içinde göze batan bu âlem,
Posta posta rızalar onursuz bir talanı. 
Ülküyü varlığından geri tutan bu âlem,
Sokmaya hazır olan andırarak yılanı,
Ham sevgiyle büyüler dili çatal olanı.
Geçe üç sabah beşte ölü yatan bu âlem,
Elifce uçmak için kardan tozak çalanı, 
Üç kuruşluk nam ile kuşandırıp palanı;
Kargayı bülbül diye şaha satar bu âlem,
Bin bir düzme gülüşle onaylayıp yalanı.

 Osman Öcal 

     
Bir Senin İçin

Dağlar yeşil fistan giydiği zaman,
Sevdiği sarılıp yatmaz mı sandın.
 ‘Kirpiğin kaşına değdiği zaman’,
Doğrulup sineye batmaz mı sandın.

Bir güzelin sevdasına düşenin,
Yıllar yılı aşk odunda pişenin,
Hüzün şarkısıyla yürek deşenin,
Dili lal eli gül tutmaz mı sandın.

Gönül tutuşursa tüter dumanı,
Dert dolanın dertli sürer romanı,
Hazan mevsiminde eylül zamanı,
Sevenler ölümü tatmaz mı sandın.

Dikenin sancısı güldeki ibret,
Sıla da zehirdir zehirdir gurbet,
Dem diye elinle verdiğin şerbet,
Acısına acı katmaz mı sandın.

Hasrete kırılıp üzenin için,
Yüreğin nemini süzenin için,
Bir avuç mutluluk bir senin için,
Vuslatî dünyayı satmaz mı sandın.

Osman Öcal



KÖR ŞEYTANIN OMZUNDA TANRI İLE ALDATIP
MEŞRULAŞAN HIRSIZIN AĞCA GÜNÜ KÖR GELE
RÜŞVET DÜZENBAZIYLA AYNI ÇAMURA BATIP
PAKLANDIRAN ARSIZIN SOY ADIDIR HERGELE
   


Sorma Bana- Yiğitçe

Sorma bre! Sorma bana,
Durulmadan caz meydanı.
Deyiş deyiş kolca kopuz,
Kurulmadan saz meydanı.

Paşa gönlü çatık kaşa,
Başa yosma eğri maşa;
Taşa desem kırar fayı,
Yorulmadan süz meydanı.

Zanlı pusu telsiz duvak,
Canlı ölüm bin bir ayak;
Kanlı ağıt yorgun cefa,
Burulmadan çöz meydanı.

Bade aşkı çalan rebap,
Sade keşkül ciğer kebap;
Zadeoğlu doğurur bak,
Kırılmadan yoz meydanı.

Dara çeker tavlı tazı,
Mora döner lal kırmızı;
Kara yerde pıhtı mısın?
Vurulmadan boz meydanı.

Osman Öcal



Garip Geldi Garip Göçtü

Ağır ağır göynüyerek uğrundan
Bozlak ustasının ezgin çığrından
Bozkır diyarının yanık bağrından
Garip geldi garip göçtü bu handan

NAKARAT

O bir Neşet o bir Abdal
O bir Türkmen o âli ozan
O bozkırın tezenesi
O bir okul o ulu ozan

Oyma sazı kucağına belerken
Kendi ekolüyle çalıp söylerken
Sürgün veren nice dalda çilerken
Garip geldi garip göçtü bu handan


Çile banıp elden ele gezerken
Acı gurbet lokmasından bezerken
Gönlü sevda ummanında yüzerken
Garip geldi garip göçtü bu handan

Osman Öcal



Kendini Şair Sanma- ÖZGE

Şahin kanadı kırıp uçmak istenir amma,
Edepten yükselen ses arş-ı âlâya gider.
Ne kültüre meyil var ne varından utanma:
Davul sesini duyan herkes halaya gider;
Kimi gönül emzirir kimi cilâya gider.
Aşkı rafine edip başkadır içip kanma;
Altını beğenmeyen bakır kalaya gider,
Ödünç alkışı gören imam selâya gider.
Yazdıklarını nazım kendini şair sanma,
Bedenin boşladığı mutlak helâya gider.

Açık Mektup-YUNUSCA

Gönül saki meyil kırgın piyale,
Bu bir ahval hamiline havale.
Açık mektup söz erbaba ihale;
Gül üstünde sayrı diken
……………………….sayan gecede.

Aşkın eskimeyen bir adı vardı,
Ne yuvasız bir kuş ne intizardı.
Ruhumu kasavet rüzgârı sardı,
Gözümü berduş yollarda
…………………………koyan gecede.

Ey benim sevdiğim dilleri dudu,
Üşütür bir cürüm yanan umudu.
Neva makamında iman uyudu, 
Hüzün damlaları gibi
………………………buyan gecede.

Bedenden usanan candan usanır,
Ehlolan seveni başından tanır.
Ay yönünü döner yıldız utanır,
Soyunan bin bir günahı
……………………..yuyan gecede.

Ben avcı değilim sen de bir hüma,
Kirpiğin sinemden beslenen kama.
Zülfüne gelincik takardım amma
Teline el izi düşmüş
……………………..ziyan gecede.

Osman Öcal


SOMA ÖLÜM KURSU ERMENEK ACI ROMAN
HEYHAT DENİZE DÜŞEN SARILIYOR YILANA
DİYARBAKIR YARASA HABUR DELİNMİŞ TUMAN
ALIŞACAK KOYUNLAR BUNDAN SONRA PALANA

Töresiz - TUĞRA

Her köşeden saldırır; örtü bizim pire siz,
Şeytanı şer güldürür, gark olunuz yere siz.
Benliğe dûçar mısın, bir Deli Karçar mısın?
Gök ulusum bildirir: Kurt ulumaz töresiz.

Müfteilün / fâ'ilün / müfteilün / fâ'ilün


Kar mı Yağmış Zülüflerin Teline

Kar mı yağmış zülüflerin teline,
Dürülmemiş papatyaya benziyor.
Yol vermiş simanız hazan yeline,
On dördüne giren aya benziyor.

Ağrımamış ağrımasın başınız,
Yılları seyrine saymış yaşınız,
Kalem ile perdah tutan kaşınız,
Kirişi altından yaya benziyor.

Birbirine yaren olmuş düşlerin,
Feleğin elinden kaymış işlerin,
Bozmamış zinciri ergen dişlerin,
Katarı inciden raya benziyor.

Avlusunda dolanırken konağın,
Gül destine revan olmuş yanağın,
Mahyalanan sultan mührü dudağın,
Nar deminde tüten çaya benziyor.

Kara gözler yıldız gibi gölgesiz,
Ak gerdana nur oturmuş belgesiz,
Güzelliğin toplamından elde siz,
Vuslatî’ye düşen paya benziyor.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: 4_hilal - 29 Kasım 2014

Bir eli tuğ tutarken diğerinde pusatı,
Kılıç kılınan Türk’ün Tanrı’dandır ruhsatı.

Sen kazan kaldırırken ayılan şah damarım,
Asil kanın sahibi Türklüğümdür umarım.

El üstünde tutarken meşru olmayan gücü,
Kim der mahşere varır Türk’ün hainde öcü.

Şu yaralı sokaklar kut verecek seherde.
Kürşad marşı yeniden çalınacak her yerde.

                                            Osman Öcal


Osman ağabey muhteşem yazmışsın yine şiirleri, yüreğine sağlık.
Bu seçtiğim mısralar Türk Milliyetçileri tarafından ezberlenip dillerde dolaşmazsa,
saza da yazık, söze de yazık, bileğe ve yüreğe de yazık olur.
Destansı bir güzellikte gerçekten.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 06 Kasım 2015

Bir eli tuğ tutarken diğerinde pusatı,
Kılıç kılınan Türk’ün Tanrı’dandır ruhsatı.

Sen kazan kaldırırken ayılan şah damarım,
Asil kanın sahibi Türklüğümdür umarım.

El üstünde tutarken meşru olmayan gücü,
Kim der mahşere varır Türk’ün hainde öcü.

Şu yaralı sokaklar kut verecek seherde.
Kürşad marşı yeniden çalınacak her yerde.

                                            Osman Öcal


Osman ağabey muhteşem yazmışsın yine şiirleri, yüreğine sağlık.
Bu seçtiğim mısralar Türk Milliyetçileri tarafından ezberlenip dillerde dolaşmazsa,
saza da yazık, söze de yazık, bileğe ve yüreğe de yazık olur.
Destansı bir güzellikte gerçekten.
Teşekkürler Alp kandaş. Bizim sözlerin saza denk gelmesi gibi bir şansı yok maalesef. Bir yıl olmuş şiir eklememişim, hele bir kaç şiir ekleyeyim.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 06 Kasım 2015

Çanağında Türk’ün Aşı

Çanağında Türk’ün aşı
Bozuluyorsun irecep
Nerene vurdular taşı
Sızılıyorsun irecep

Hamamdaki bit misali
Rüzgardaki çit misali
Kurdu gören it misali
Büzülüyorsun irecep

Teke görmüş keçi gibi
Ağzın maymun kıçı gibi
Kandil dağı piçi gibi
Çözülüyorsun irecep

Ne kafiye ne uyaksın
Eski kağnıya dayaksın
Neredensin ne ayaksın
Seziliyorsun irecep

Girmişsin iblis donuna
Gelirken yolun sonuna
Ruhunla hain fonuna
Yazılıyorsun irecep

Zinciri koparıp dağdan
Bağcı mı atılır bağdan
Üzerindeki yapağdan
Eziliyorsun irecep

Kişi yaratır izzeti
Sakarya’nın uyuz iti
Ne yaptı sana Vuslatî
Kuzuluyorsun irecep

Osman Öcal


Katır Destanı

Şu vatanın bağrında günlük hain ürerken
Dolma kafalı biri destan istemiş benden
Kırmadık hatırını ilk bölümde pay verdik
Binlerce yıl kat edip başlayarak Âdem’den

İsteğine bakarak canlandırdık resmini   
Yazarken derunundan düşüverdik ismini
Gram gram tartarak milim milim ölçerek
Bin bir nakış, taş oya tarif ettik cismini

Tanımamız sanaldan gelmemişiz yüz yüze
Aynı yerden başladım ilkten başlamış söze
Allah ile aldatma düşmüyor hiç modadan
Sakisinden belli ki inancı yapmış meze

Hazırsanız buyurun şahsa özgü ve gerek
Yazar mıyım boşuna hak etmese engerek
Diz üstüne gerek yok arkamıza yaslanıp
Okuyalım beraber bir besmele çekerek

Âdem’i de bilirim Havva kimden ve nasıl
Yerin göğün sırrını öğrende gel sen asıl
İnandığın peygamber dememiş mi be ahmak
Kişi kavmin sevmekle suçlanamaz velhasıl

Hani nerde hoşgörü bilelim ki dindarsın
Türkiye’de Türklüğe neden böyle kindarsın
Gusül aldır ruhuna temizlensin pislikten
Tanrı yaratmış amma domuz gibi mundarsın

Bir Arap’a âşıksın Arap basıp boşarken
Kör mü gözün görmezsin âlem buna şaşarken
Meleşiyor kuzular sütlü koyun peşinde
Avucunda tuz ile sen hıyara koşarken

Şeytanca düşü olur şeytan ile yatanın
Faturası kaç metre nedir sana batanın
İhanet çemberinde sığınmacı bir hayat
Nerden bilsin vatansız kıymetini vatanın

Saksağan beyni ile durmuş akıl satarsın
Kaç kuruşluk daran var kasırgaya çatarsın
Hoş söz senin neyine yama tutmaz yırtığın
Delinmiş tekne gibi su aldıkça batarsın

Bilinir ki her soyun namerdi var merdi var
Bu ülkede hainin sanki kimlik derdi var
Sevmeyene cehennem sevene cennet gibi
Sevmiyorsan defol git kafdağının ardı var

Hele nerden öğrendin milliyeti kasmanı
Kim geçirdi boynuna zincirini tasmanı
Geçmişin mi özürlü gen mi emir eyledi
Türk kimliği üstüne terör zehri kusmanı

Şair bildik yazarken gözetmedik farkını
Etnik misin Türk müsün aramadık ırkını
Nokta koyduk virgüle at hırsızı hergele
Ya adam ol ya adam çoktan geçtin kırkını

Sabır dedik bir zaman güzellik hatırına
Önce yüküne baktık sonra da kuturuna
Tanrının bir hikmeti şansına gülmüş ola
Nesebini benzettik tahtacı katırına

Nerde gördün be soysuz pak nevsimin kirini
Namusuna bekçi tut korkuyorsan birini
Dünya sana dar gelir bunu böyle bilesin
Yutacaksın mutlaka boşalttığın irini

Kullan kullan bitmiyor İslam’ın hazinesi
Zaman zaman yükselir gaipten yezit sesi
Ruhundaki nankörlük muska olmuş boynuna
‘Gün olur asra bedel’ kesilir puşt nefesi

Sen kaldırdın sen indir kalemimin ucunu
Bana kesmeye kalkma derin kuyruk acını
Benim yurdumda benden daha özgür yaşarsın
Gün olur indirirler başındaki tacını

Kurgusu senden geldi bende biter bu oyun
Kurda kurban verilir sürüyü güden koyun
Köpüğüne sahip ol bulaşmasın çevreme
Salında gel göreyim kaç hörgüçlü şu boyun

Bir taş atıp kayboldun karanlıkta dengesiz
Nerdeyseniz buyurun ölümüne cenge siz
Aş yediği çanağa pisleyen hain için
Yırtık kispet çıkmışsın ayran içip ringe siz

İnsan olmaz insanın edebini zorlayan
Kurdu gördüğü yerde geri dönüp parlayan
Demokrasi adına destek verir teröre
Bekçi olmaz kapıya sahibine hırlayan

Doymayasın tadına diline b.k sürdükçe
Bu destan devam eder kusmuğunu gördükçe
Severiz boncuk gibi hoş bularak zağarı
Bizde ite hoşt derler salya saçıp ürdükçe
         
         Osman Öcal



Börklü Melek

Şaşmadı kavlimiz şaşmadı daha,
Ömür kündesinde şaştığın kadar.
Sevda alazında aşkın közünde,
Pişmedin töreyle piştiğin kadar.

Sanmaki sadece kemikle etsin;
İçimde büyüyen soylu bir dertsin.
Bazen düş kırığı bazen suretsin,
Hayal perdesine düştüğün kadar.

Derinden derine kanar art arda,
Yırtılan yüreğim kalırken darda.
Gözlerim uzağı süzüp arar da,
Girmedin ufkuma taştığın kadar.

Gurbetten sılaya tuttuğum dilek,
Kalbimin sancısı gönlüme şelek.
Sadağı ok dolu börklü bir melek,
Deşmedi yaramı deştiğin kadar.

Yüklense Vuslatî varsa vebali,
Haykırsa ismini gökçen misali;
Koşar mı yüreğin nic’olur hali,   
Ceylan otağına koştuğun kadar.

Osman Öcal




Şerefsizler Mangası

Bir kasıma sarkarken haziranın yedisi
Kimi kandile vurgun kimi saray savaşı
Kimi pavyon faresi kimi medya kedisi
Kimi sazda cümbüşte kimi halayın başı

Gece çalan ufuklar gün doğurdu türesiz
Sokaklarda semirtti dağdan alıp domuzu
Palanlayıp sırtında raks ederken töresiz
Yer yatağı neslinin uyanmadı ruhsuzu

Aynı resim aynı poz aynı tezgâh aynı koz
Yalan besler yalanı tuzu kokutur zaman
Kanser sarmış bedeni kesik ilaç yeni doz
Dağlar duman açarken pusulanır kahraman

Kof kütüğe tutunup çürük dalın yongası
Gardaş olmuşlardı ya meydanlarda yalaşıp
Damda sakız geviyor şerefsizler mangası
Omuzlanan yiğitler yürürken bayraklaşıp

Vuslatî der kendin kes kendi göbek bağını
Toprak, vatan kalmaya oluk oluk kan ister
Hançer vurmaya kalkar künyesizler yığını   
Vatan marşı çalmaya asil soylu han ister



Ölüm Kurşun Ucunda

Kaşıdıkça kanayan oynadığım siğili
İster miş’li zaman say ister isen di’li
Belki gelecek zaman sonu zorlu bir tünel 
Her taşı yontulanmış yanağında şarapnel
Soyunmuş sözcüklerle koyduğumuz son tanı
Mutlak çöker her çatı bel verirken hezanı

Mısralar arasında yol alırken geçmişe
Yuva yaptı dilime dağlar kızı kevaşe
İhanetin çocuğu basamaksız merdiven
Boğularak dibinden kesilecek kangren
Ve ayrılık Türküsü bir gevşeme mirası
Beslenirken canımdan bitmiyor ihtirası

Derinlere dayanıp mayalanan yapılar
Taze virüs doğurdu aralanan kapılar
Ray döşedi yoluna inişi kargın kıldı
Emzirilen pireyi ruhuna sargın kıldı
Güvenceli bir vagon koyuverdi sefere
Çekme sisin altında bayrak açtı kefere
Kamış suyu içerek ferahlarken marazî
Utanç duydu tartmaktan adaletsiz terazi
Yeniden dizilirken yıkılmış olan dalya
Güvercin kanadında sıralandı madalya
El vuranın ellisi çadır kurup balkona
Ağyara sevdalanıp katar olan vagona
Hücrelerse hümanist ninnisi kanlı keleş
Ölüm kurşun ucunda kıyasıya bir güreş

Çöreklenip sırtıma yuva yaptı keneler
Bir sultanlık keyfine akar iken seneler
Tura fistan giyindi ustasının yamağı
Diline dokunandan tat bulurken damağı
Zılgıtlara nem oldu dertlerinden davacı
Yavrulara yem buldu ibibiğin anacı

Birbirini çiğnerken nal kıran deli taylar
Pay almaya kemikten dolup taştı saraylar
Birer birer söküldü ciğerimden dikişler
Günlük cümbüşe daldı ökse kuran rüküşler
Şerefsizin şerefi ve ayyaş meyhaneler
Sokaklarda üs kurdu ruhsatsız kerhaneler

Kuyruğunu kaldırıp indirmeyen kefilsiz
Gölgeme ayak attı nesli hansız nesilsiz
Belenmekten usandım eğrisi doğrusuyla
Geçmişimi sırladı bir kahpe kurusuyla

Çıkılan ezik yolun durakalıp hanında
Nice beden büyüttü bir bedenin canında
Her birine ruh verip meydanlarda üfledi
Bindirip uyuz ata kaz dağına dehledi
Bir ibadet sayarak nedenini niçini
İkiyüzlü esterler dışa vurdu içini
Haysiyetim şerefim varlığımın manası
Sen gökteysen var olur anaların anası
Kullanılan bez gibi çöpe düştü namusum
Kaldırmıyor bu kini ne yüreğim ne usum

İçerim kazan gibi çarkı dönen bir savaş
Görmüyorsan gör artık uyan bre arkadaş
Devleştikçe devleşir derunumda fırtına
Pusatlanıp oturmuş ala kısrak sırtına
Ongunu deli yürek davası özgün dava
Ne yılgınlık gösterir ne ölünür bedava
Düşlerim kızıl nehir her yer kemikten kule
Kurt pususu kırılıp gider iken meçhule
Tan söküyor yeniden arzularken güneşi
Bir kıvılcım bekliyor ihtilâlin ateşi



Kalk Ayağa Ey Vatan

Âleme nizam için titretirken cihanı
Elinde kalan maşa Türk’ün son imtihanı

Yüz yılları deviren vazgeçilmez bir bela
Doksan dokuz hainin yüzü buna müptela

Çöreklenip omuza hem sömürür hem vurur
‘Ekmek elden su gölden’ kudurdukça kudurur
Sürüklenir peşinden bozuk kanın ürünü
Kanıtlamak isterken nesebini türünü
Dansöz gibi kıvırır her dümensiz şarlatan
Nemalanır topyekûn cilalayıp parlatan
Beslerken imralıyı başını sokup kuma
Kayıtsız fitil olur yaptıkları lokuma

Yine kanla uyuyor kanla uyanan seher
Sanki hançer vurulmuş Anadolu bağrına
Pusulanan pusuya düşerken birer birer
Ne ocaklar sönüyor bir saltanat uğruna

Parçalanan uzuvlar toprak olur taş olur
Ruhu döner semaya gencecik bedenlerin
Kurt doğuran ananın gözündeki yaş olur
Nöbeti erer sona ardından gidenlerin

Dağlıcada dağlandı memleketin yüreği
Iğdır köz köz olmazdı yapılsaydı gereği

Al bayraklı tabutu uğurlarken yüz binler
Gizli plan yekvücut şeytana tapar hinler 

Çözüm değil çözülme inilen dipsiz kuyu
Korunmadı mehmedim ‘İmralı iti’ kadar
Mermi sürülüp topa verilseydi can suyu
Olurdu her soysuza inler mezar dağlar dar

Sözde barış adına vampir diş törpülerken
Derin uyku boş rüya kuzgun başa dönerken
Eyvah vuruldum diye yas tutmak neyin nesi
Övünüp sevinmesin artık lağım faresi

Kalk ayağa ey vatan kalk ayağa er kişi
Terör denen kahpenin kırılsın azı dişi

Kula kul yılana baş Kandil bir kan düğümü
Ruhumda süren savaş emzirir kimliğimi

Yeter artık yeter be uyuyan dev uyansın
Ya kırılsın kılıcı ya Kandil’e dayansın

Osman Öcal



Mankurtlara

Aslımızdan gocunanlar
Gocunmanız vız geliyor
Meraya salınan paytak
Ördek gidip kaz geliyor

Ekşayranın tortusundan
Nesepsizler ordusundan
Palanından pırtısından
Eşindikçe toz geliyor

Damarımda Türklük kanı
Atam bildim Oğuz Han’ı
Başbuğumu iyi tanı
Taşlamanız koz geliyor

Tuğu diktim ham yurtlara
Sözüm açık mankurtlara
Diş geçer mi bozkurtlara
Endamınız az geliyor

Yere geçmez çatal kazık
Kanım değil kafam bozuk
Çatma bana sana yazık
Kolca kopuz saz geliyor

Masallar işlemez bana
Adımı yazdım cihana
Vuslatî kurban Turana
Bahar ardı yaz geliyor
   
Osman Öcal



Gülce’den Tokmak

Kırk bin bahar kırk bin yaz
Kırk bin Türkü kırk bin saz
Kırk bin köyde toy kursa
Kırk bin kere kırk bin az

Elli bin söz elli bin hat
Elli bin el elli bin kat
Elli bin istek tek niyet 
Elli bin zevk elli bin tat

Altmış bin mısra altmış bin sır
Altmış bin çiçek altmış bin kır
Altmış bin destandan yük alır
Altmış bin katar altmış bin tır

Yetmiş bin gönül yetmiş bin ilim
Yetmiş bin çeri yetmiş bin dilim
Yetmiş bin çile düğüm ve kirkit   
Yetmiş bin nakış yetmiş bin kilim

Seksen bin hayale seksen bin düşe
Seksen bin sineye seksen bin döşe
Seksen bin notayla nişan düşürmüş   
Seksen bin Kafdağı seksen bin kuşa   

Doksan bin beyazında doksan bin alında bir
Doksan bin avazında doksan bin dilinde bir       
Doksan bin altın otağ bir sevdadır hür vatan
Doksan bin alazında doksan bin gülünde bir

Osman Öcal



 Ak Sütünü Emdiğim

Kartal gibi dönerek bağrına belendiğim,
Anamdan emer gibi ak sütünü emdiğim.

Vızıldayan ok gibi altın kirişli yayla,   
Altay’dan kopan çığım ak köpüklü al tayla.
Bozkırları eleyip yurt çırağı yakarak,   
Son kez çaldım kapını günbatımı akarak.

Kızıl kana bulayıp yüz sürerek yüzüne,
Oğul olmuştum sana baş koyarak dizine.
Kimi zaman bir çoban yaylaları şenledim,
Kimi zaman akıncı serhatlarda ünledim.
Bazen kırptım saz ile gönderilen fermanı,   
Bazen bir ırgat olup başakladım harmanı. 
Mızrak kalkan nal sesi bir halkanın içinde,     
Emekledim bir zaman kılıç canın içinde.
Ve saf olup baş ile perdah tutup çağrına,
Nice yiğit düşürdüm yaralanmış bağrına.   
Diriledim yeniden meydan meydan güreşi,   
Sonra göğe kaldırdım ufuklardan güneşi.

Yeni baştan yaratıp kimliğime ar bildim,
Kutsal bir sevda ile ölümüne yâr bildim.
Nimetiyle doyarak pınarından kandığım,
Ateşiyle tutuşup köz köz olup yandığım;
Atamızdan emanet şah damarımda atan,
Ey güzeller güzeli varlığıma renk katan.   
Sakarya duruldu da durulmadı bulanan,
İngiliz uyluğunda onma görüp yalanan. 
Kargışla nal dökerken kalbinin attığı yer,
Kaz kaynatır ocakta Kandil’i besleyen şer.
Parsellenmiş gibisin öksüzlüğün bir yana,
Kesilen damarların kan pompalar yılana.   
Hukuk ile adalet demokrasi dar beşik,   
Özgürlüğün hurdahaş kapılar delik deşik.
Her tarafta kargaşa niyeti bozuk amel,
Ciğerinde kırk pençe pençe başı kırk temel.

Kıymetini bilmiyor vatansızlar kansızlar,
Yüreğimiz üşürken alev alan kan sızlar.
Nefesin boğulurken sabır eğilmez taşa,   
Ya bu düzen yıkılır ya devlet çöker başa.

Dizelere kondurdum gönlümdeki mülkümü,
Bir seni sevdim kârsız bir de şanlı ülkümü.

 Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: Kurtkaya - 06 Kasım 2015
Otağın bir yanında Vuslatice, öbür yanında Selçuk Atalar Aşkına. Berekete bakın!
Türk şiirinin en coşkun eserleri Gökbörülerin Otağında, Huntürk'de, yayımlanıyor.
Ne mutlu bize ki kalemlerini Türklüğün hizmetine verip, varlıklarını Türkçülük davasına adamış iki değerli şairimiz var. Yaşasınlar...
İyi ki varsınız Osman Bey!
İyi ki varsınız Alp Bey!
Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun!
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: 4_hilal - 06 Kasım 2015
Osman ağabey'in yaninda ben sairim demeyi, kendime ar ederim.
Osman ağabey'in Türkçe'ye ettigi hizmet yillari benim ömrümden fazla.
Onun rahle'i tedrisinden geçmek nasip olsun ben gibi nice gençlere.
Osman ağabey benim hocam olur, bana öğreten olur, ben de anca ona çırak olurum. Ellerinden öperim.

Güzel sözlerine tesekkür ederim Kurtkaya kandaşım.
Türkçüler de kim, kaç kisisiniz ki siz diyenlerin çok oldugu bir dönemde, Türkçülerin bir ferdi olmayi bir nebze basarabiliyorsam ne mutlu bana.

TTK,
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 07 Kasım 2015
Otağın 'En son cevaplanmış konu başlıkları' bölümünü sık sık işgal etmemek adına şiirlerimi bile toplu paylaşıyorum. Ama son iki yorumu yanıtlamaz isem kandaşlarımı önemsememiş gibi bir duruma düşerim ki bu benim kişilik yapıma uygun değil. Hem Kurtkaya hem Alp kandaşıma hoş düşüncelerinden dolayı ayrı ayrı teşekkürler.
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 29 Aralık 2015
Ezdiğin topraklarda kan çiçeği açmadan
Dola kaldın içime beleş vatan yok öyle
Son vatan Anadolu elimizden uçmadan
Ey kağanlar kağanı kal ayağa sen söyle



Ülkü Törelenmez Çürük Çiğitle

Ülkü törelenmez çürük çiğitle,   
Duruşu Türk olan öz gerek bize.
Kara yer üstünde yağız yiğitle,
Yoruşu Türk olan kız gerek bize.

Obada oymakta budunda ilde,
Modada şekilde ünde değil de;
İlimde teknikte sanatta dilde,
YarışıTürk olan söz gerek bize.

Ders almayan aksakallı kocadan,
Han tutulsa tuğu düşer bacadan.
İrfan yuvasında kutlu hocadan,
Görüşü Türk olan tez gerek bize.

Ufuklarda kara bulut katarken,
Eşkıyalar pusu kurup yatarken,
Yiğitleri derbendinde yutarken, 
Sarışı Türk olan köz gerek bize.

Kağanların ruhlarını dinleyen,
Kırk çeriyi bir solukta binleyen,
Uzun kollu kopuz gibi inleyen,
Vuruşu Türk olan saz gerek bize.

Maziden atiye köprüler kurup,
Turan aşkı ile yanıp kavrulup,
Yağı bildiğinin kalbine vurup,
Serişi Türk olan göz gerek bize.

Vuslatî der kişneterek kıratı,
Giyinip kuşanıp kanlı pusatı,
Orhun ile sözlemeye Fırat’ı,
Uruşu Türk olan hız gerek bize.

                     Osman ÖCAL

İzindeyiz Atamın -ZEMAHŞER

Acunda şanı kalan Geldi tarih boyunca
Kılıç girerken kına Gitti düşmanı boğdu
Halkını ulus kılan Geldi zulmü duyunca
Yol gösteren ırkına Gitti yeniden doğdu

Selanik’in güneşi Geldi yordu dumanı   
Yükseldi ışık ışık Gitti yayıldı yurda
Dedi hanların eşi Geldi birlik zamanı
Anadolu karışık Gitti yol sordu kurda

Altaylardan Tuna’ya Geldi bir bilirkişi
Türkeli uyanırken Gitti pay verdi umut 
Alaylar girdi toya Geldi sardı geçmişi
Dünya onu tanırken Gitti çizildi hudut

Sakarya kan içerken Geldi kurtuluş anı   
Titredi Türk’ün kanı Gitti şu hasta adam
Can teninden geçerken Geldi zafer nişanı
Telaş sardı susanı Gitti kahroldu evham

Yeniden ülke kurdu Geldi gelişme çağı
Türk denilen ulusa Gitti bak neler oldu
Yağı tekrar kudurdu Geldi kırdı budağı
Kurşun sıktı her usa Gitti taş meler oldu

Sonsuza dek sürecek Geldi böldü sanmayın
Şu kale şu el erki Gitti yan çırağına
İl düşüren görecek Geldi öldü sanmayın
İzindedir yol erki Gitti Tanrı dağına

Osman Öcal

Şiirin Özelliği: İlk yedi hece yukarıdan aşağı dudakdeğmez bir şiir. Yukarıdan aşağı ikinci yedi hece Zemahşer ‘Geldi Gitti’ nazım türü bir şiir. Soldan sağa on dört hece ayrı bir Zemahşer şiiri.



Bir Gökçenin Uğruna

Vuslat kapısını ayrık görünce,
Turnalar selamsız indi diyorlar.
Mühürlü nameyi yanık verince,
Bülbülün payını yendi diyorlar.

Sazlı gölde düşlediğin yaşamla,
Duygular içlenip kanarsa gamla,
Çığ gibi koparak düşerse damla,
Kirpikler gözlerin bendi diyorlar.

Hazan bağlarına inerken duman,
Ne telli saz çare ne yaylı keman,
Tezgâhta görünen şu eski roman,
Ne zaman kıymete bindi diyorlar.

Sevdasını yorgan yapıp yarına,
Demlenmiş acıyı basıp bağrına,
Yıldıza eş bir gökçenin uğruna,
Deli kurda kıyan kendi diyorlar.

Ey Vuslatî yine beni sen anla,
Kar yaramı belediğin yaranla,   
Boran olup yüreğime vuranla,
Seher yeli niye dindi diyorlar.


Börklü Melek

Şaşmadı kavlimiz şaşmadı daha,
Ömür kündesinde şaştığın kadar.
Sevda alazında aşkın közünde,
Pişmedin töreyle piştiğin kadar.

Sanmaki sadece kemikle etsin;
İçimde büyüyen soylu bir dertsin.
Bazen düş kırığı bazen suretsin,
Hayal perdesine düştüğün kadar.

Derinden derine kanar art arda,
Yırtılan yüreğim kalırken darda.
Gözlerim uzağı süzüp arar da,
Girmedin ufkuma taştığın kadar.

Gurbetten sılaya tuttuğum dilek,
Kalbimin sancısı gönlüme şelek.
Sadağı ok dolu börklü bir melek,
Deşmedi yaramı deştiğin kadar.

Yüklense Vuslatî varsa vebali,
Haykırsa ismini gökçen misali;
Koşar mı yüreğin nic’olur hali,   
Ceylan otağına koştuğun kadar.

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 01 Şubat 2016

Sesleniş

Ruhumdaki son düğüm tenime deli fişek
Valığımın toplamı menzile konmuş hedef
Yüzsüz kılıf içinde çengiye yorgan döşek
Boğazıma yağlı ip yaylı tambur zilli def

Törelensin yeniden mızrabımız telimiz
Bir tutam özgürlüğe andımızı bıraksın
Türkülere sevdalı yürek tutsun elimiz
Gözesi kurutulan pınarlar bizden aksın

Ak otağın önünde yeni toylar kurulsun
Aksakallı kocayı Boğaç hanlar dinlesin
Yıldızların altında gün geceden sorulsun
Bir zulme direnişi Koç Köroğlu ünlesin

Dağlar dağa dayansın bir alaca şafakta
Gökçadırın altında ocaklansın her yuva 
Açan kan çiçekleri nakış olsun duvakta 
Ses versin Dadaloğlu uyansın Çukurova

Nefesinde boğulsun emzirilen yığmalar
Yeniden ferman çıksın neşter inen dilime
Düşürmeden tetiği şahmerandan doğmalar 
Her dönemeç bağlansın çağlar üstü bilime

Virgülünden noktaya bağlantılı ülkede
Veyselce haykıranlar çığırsın Türküsünü
Şaha kalksın eğitim devrimlerde ilkede
İlimde ve teknikte duyulsun Türk’ün ünü

                         Osman Öcal





Karkın Koru Arası

Zaman zaman geçerken Anadolu şarkını
Malazgirt zaferiyle tarihlerden taşmışım
Horasan toprakları salmış Dede Karkını
Peşinden gelenlerle tekrar eşik aşmışım

Yaşadığım yurtlarda boy birliğim dağılmış
Dağıstan Türkmenistan ta Cüzcan’da ezelce
Konargöçer bir yaşam gözelerim soğulmuş
İki koldan girerken savrulmuşum gazelce 

Diyarbekir’den Kars’a Erzurum’dan Mardin’e
Behremaz, Gavurdağ’da otağımı kurmuşum
Urfa Konya Kengiri düşüp yurtluk derdine
Ya Rakka’ya sürülmüş ya Sivas’ta durmuşum

Bir parçam Bayat’tayken diğerim Boz Ulus’ta
Başsız kalan kurt gibi bir parçam da Dokuz’ da
Saraylarda yok sefam göz kırpmadım cülusta   
Ben Türkümü söyledim uzun kollu kopuzda

Boz yeleli kıratı sürmüşüm yayla yayla
Halep’ten tut Maraş’a dolanmışım sürüyle
Yıldızlarla oynarken sohbet kurmuşum ayla
Susayınca çöllerde kanmışım kültürüyle

İç-İl Bursa Akhisar Gümülcine İpsala   
Yenice ve Çatalca aşrı yurtlar tutmuşum
Koru Pazarı Söğüt Çorum’dan tut Rum-kala   
Kaş’ta çam gölgesinde balamı uyutmuşum.

Yüzyılların yüküyle Haremeyn’den koparak
Yeni İl diyarını tam bağrından delmişim
Çankırı sancağında göğü çadır yaparak
Kalacık hey Kalacık son kez sana gelmişim

Geleceğim yol sürmüş Karkın Koru arası
Boz bulanık akarken durulmuşum yeniden
Dar gelmiş Elmapınar sonra Bucak ovası
Kara tepe bağrına kurulmuşum yeniden

Vuslatî der yirmi dört bir Oğuz’a bağlı boy       
Bir yanım Kayı derken bir yanım Karkın diyor
Avşar Büğdüz Çavundur İğdir Eymür aynı soy
Ne mutlu Türk doğmuşum ne mutlu ırkın diyor

Osman Öcal
Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: o.öcal - 08 Mayıs 2016
Vatan Beni Kucaklar

Ben vatanı vatan beni kucaklar,
Uzanıp koynunda kalasım geldi.
Şen kalsın obamız tütsün ocaklar,
Uğruna gönüllü solasım geldi.

Bir güzel muştuya sardım selamı,
Emanet eyledim gözü alamı,
İncinmeyin incitmeyin balamı,
Körpe yüreğine dalasım geldi.

Türkün lokmasını bölüp yiyenler,
Her gün cami duvarına siğenler,
Fistan giyip dünya benim diyenler,
Sorgusuz tamuya salasım geldi.

Kutsalım anadır namusum canım,
Kirlenmiş toprağı temizler kanım.
Düşerken tertibim sızlar her yanım,
Yılanın başına dalasım geldi.

Pazarlıktan pay alıp da sevinen,
Gemisine koy bulup da övünen,
Aşık atar olmuş nice devinen,
Ocağına kibrit çalasım geldi.

Hak yolunda doğru tartar terazi,
Ölürsem şehidim kalırsam gazi,
Sanmayın Vuslatî söyler farazi,
Yeniden Tanrıkut olasım geldi.

Osman Öcal


Ey benim Babam

Kanımın sahibi ey benim babam,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.
Var olmasın bir oyuncak arabam,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Bayramlarda eğilse de başımız,
Yaban elde kaynamasın aşımız,
Ak mermerde donacaksa yaşımız,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Derme çatma ama sıcak yuvamız,
Vatan olsun bayrak olsun davamız,
Biz bizeyiz kurt uludur ovamız,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Gülmezse gülmesin sokaklar bana,
Giydir sözü baş yastıkta yatana.
Dualar yollarım hergün kıtana,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Sen insansın yiğit olur er kişi,
Çürük süğüm hainliğin dikişi,
Tanrı bilir namus borcu Türk işi,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Bedellolan sırtımızın kamburu,
Kaytan kırıp çalar iken tamburu,
Bir bedenden atmak için her uru,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Evvel buradaydık ahir burada,
Vuslatî der Türklük ersin murada.
Nereye çıkarsa çıksın kurada,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Osman Öcal

Yavrusunu Yitiren

Kuzgun vurup yavrusunu yitiren
Döner döner kuzusuna meleşir
Dört mevsimi bir araya getiren
Döner döner kuzusuna meleşir

Öz canını inzivada ezenler
Hasretini kirpiğinden süzenler
Diyar diyar divanece gezenler
Döner döner kuzusuna meleşir

Yaşamak esaret ölüm hür ise
Ah çekerek peşisıra yürüse
Son nefesi dizlerine fer ise
Döner döner kuzusuna meleşir

Yüreğinde kırk kandili yakarken
Kaderin karnını yarıp bakarken
Anıları burcu burcu kokarken
Döner döner kuzusuna meleşir

Dağ dumansız olmaz yayla pürensiz
Harebe bulunmaz kalbi örensiz
Vuslatî de bir can derdi frensiz
Döner döner kuzusuna meleşir

Osman Öcal



Yiğidim

Od düşerken derme çatma evlere
Bazen hasret bazen keder yiğidim
Lanet olsun yamyamlara devlere
Helallik verir mi ne der yiğidim

Ne sirklerde ne aynada kaş alır
Kara gözler karardıkça baş alır
İstemeyen yerden her gün taş alır
Koyunu kurt ile güder yiğidim

Korkağa kaçkına hırsıza inat
Milli parazite nursuza inat
Türküm diyemeyen arsıza inat
Liderler içinde lider yiğidim

Otağı bellidir atası belli
Ne bedelli bilir ne de bedeli
Ya aşkı delidir ya gönlü deli
Ölüme gülerek gider yiğidim

Vuslatî; değmesin yatanı için
İndirmez perdeyi utanı için
Bir can borcu vardır vatanı için
Kalleş pusularda öder yiğidim

Osman Öcal

El Açtım Birce Tanrım-ÇAPRAZLAMA

Kan üfürür fırtına dağlar yanar fay çöker
Aklı sarhoş çobanın geviş çalar buğuru
Söz kesimi gereği başıma döner cihan
Nuru söner yıldızın gün kararır ay çöker

Uyuz tayın üstünde harap kaleler aşan
Koklaşıp her zibilde yer açarken sultaya
Kızıllaşan ak toprak üçer beşer gül verir
Ana olur can olur yeniden bayraklaşıp

Kışlara düşer cemre al zemine beyazım
Bulutlaşır kirpikte yiğitler saf tutarken
Bir avuntu yüklenir hüzünlü bakışlara
Batarken gözlerime uyku tutmaz avazım

Sefasını sürerken vatansızlar vatanın
Sevene gam sağdırır taşı yoğurur öfke
Hatanın hükmü sürer töre kalır yetimce
Silkelenmiş adalet hukuk ağlar güvene 

Ciğerim pare pare yüreğim erce Tanrım
Sür topunu soysuzun açılsın Türk’ün yolu
Bir tek sana inandım sana boyun eğerim
Anadolu şenlensin el açtım birce Tanrım




Varsağı

Bre dinleyin beylerim
Ergenler erip otursun
İki susar bir söylerim
Yayını gerip otursun

Kartala kanat süreni
Kurt bakışlı alpereni
Ataya kıymet vereni
Görenler derip otursun

Kör kılıca yeni masat
Eğri dile çelik pusat
Tepegöz’e yiğit Basat
Hakkını verip otursun

Er düşür ki il bahtına
Türk elinin paytahtına
Ankara’da han tahtına
Postunu serip otursun

Vuslatî sözünün şahı
Hazzetmeyiz padişahı
Kalmasın milletin ahı
İsterse yerip otursun

Osman Öcal


Gönül Güle Hasret Ayak Meşine

Mor dağların eteğine kurduğun,
Obanızdan geçtiğimi gördün mü?
Kar suyuyla saçlarını yıkarken,
Aynı sudan içtiğimi gördün mü?

Yaslandıkça karlı dağın döşüne,
Gönül güle hasret ayak meşine.
Düştüm acıların düştüm peşine,
Kanlı çığır açtığımı gördün mü?

Özümden sızanı boranla karıp,
Yıldızları birer birer koparıp,
Her birine bir güzellik aktarıp,
Teni tenden seçtiğimi gördün mü?

Benim güvendiğim sonsuz ilahîn,
Çözemez sırrımı çözemez kâhin.
Sen keklik misali ben de bir şahin,
Enginlerde uçtuğumu gördün mü?

İçimiz kavrulup yanmış delice,   
Bitmiyor sabahı bekleyen gece,
Baharı arz eden turnadan önce,
Elden ele göçtüğümü gördün mü?

Vuslatî zararı düşer kârından,
Ak perçemli yaylaların arından,
Say ki verem olmuş ahu zarından,
Ömre kefen biçtiğimi gördün mü?






 Can Oğul

Kanımızdan beslenen ipsiz dümen dönerken
Kaçıncı kez doğuşun kaç kez öldün oy oğul
Kalktı altın kadehler onca ocak sönerken
Yaktığımız meşale donup kaldı toy oğul

Güneşin yorgunluğu karanlığa yağarken
Durdu ölümsüz zaman beliren süsen düştü 
Pusulasız sokaklar namluları sağarken
Gül açtık yeni baştan dağlara püsen düştü

Yorganımız kar iken suya girmeden cemre
Bir kaprisin uğruna çözülürken doğrulduk
Ne sürgünler sığdırdık gencecik biten ömre
Yangınlara kül için bir kez daha vurulduk

Öyle bir kader çektik turasız bir seçimden
Sevdamız utku ister ahtımız bir can oğul 
Mısralar katar tutmuş geçiyorken içimden
Uyku girmiyor göze girmiyor be han oğul

Ne seyirlik bir suret ne sövede kâğıtsın
Anıları yüklenmiş yüreğim hamal gibi
Gelmedi bir başbuğu her belayı dağıtsın
Türk soyunun önderi Mustafa Kemal gibi

Emanettir Tanrı’dan bir tutamlık kemik et
Vuslatî’de bir nefes varlığımız mülkümüz
Yok bedava bir yaşam değil bize keyfiyet
Mavi gökte al bayrak devredilmez ülkümüz

                                       Osman Öcal


Üryan Geldim Üryan Giderim

Kimin devresisin kimin tertibi,
İlim el vermiyor yaşına senin.
İnsan öğütürsün değirmen gibi,
Kimler av olmadı taşına senin.

Kimine bey dersin kimine paşam,
Eldesiz toplamdan doğar ihtişam,
Zehrolur kimine üç günlük yaşam,
Neden kâr yağmıyor başına senin.

Ne şahlar sakladın ne sultanını,
Sevdiğine ödünç verdin şanını,
Yudum yudum içtin kızıl kanını,
Kim vurgun gözüne kaşına senin.

Konaklara çöreklenir yarenler,
Huzur alıp mutluluğa erenler,
Emziğinden sefasını sürenler,
Kapında köledir boşuna senin.

Kurban kılar iken cananı hırsa,
Üğünür bohçadan muradı varsa,
Bir ömre verdiğin bir metre arsa,
Şaşarım körüne şaşına senin.

Durdum divanına kavga ederim,
Verdiğin nimete bedel öderim,
Üryan geldim aha üryan giderim,
Vuslatî muhtaç mı aşına senin.

Osman Öcal

Başlık: Ynt: Vuslatice
Gönderen: [Hun Türk] - 09 Mayıs 2016
Eyvallah Ağabeğ eline sağlık...