Gönderen Konu: Turan Hayali Kuran Türk Milletini Araplaştırmak  (Okunma sayısı 3451 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Adil ÖZTÜRK

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 83
TURAN HAYALİ KURAN TÜRK MİLLETİNİ ARAPLAŞTIRMAK

İslam Öncesi Türk Tarihini araştırmak, öğrenmek hakkı elimizden alınarak adeta yasaklanmıştır. İslam Öncesi Türk Tarihini araştırmaya kalktığında ya kafirlikle suçlanırsın ya da yeterli delil yok denerek işi sabote etmeye kalkarlar. Başka Milletlere mensup tarihçiler kasıtlı olarak İslam Öncesi Türk Tarihini yok göstermeye veya geçiştirmeye çalışıyor kendi milletlerine tarih yaratmak için de Türk kanı taşıyan Türk Milliyetçisiyim diyen Türk Tarihçileri de İslam Öncesi Türk Tarihini geçiştirmeye çalışıyor. Oysa İslam öncesi Türk Tarihi İnsanlık Medeniyetine binlerce yıl yön vermiş, insanlığın kaderini belirlemiş bir muhteşem tarihtir.
Zeki Velidi Togan, İbrahim Kafesoğlu, Bahaddin Öğel, Kazım Mirşan, Haluk Tarcan ve Ahmet Taşağıl gibi çok değerli Türk Tarih Bilginleri uzun yıllarını vererek yerinde incelemeler yapmak kaydıyla İslam öncesi eski Türk tarihi hakkında çok değerli tespitler yapmışlardır. J. De Guignes'in, N. Yakinef Biçurin, St. Julien, P. Pelliot, De Groot, O. Franke gibi bir çok Batılı Türk Tarihi araştırmacıları da Çin Kaynaklarını ve yazılı Eski Türk Taşlarını okuyarak İslam Öncesi Türk Tarihi hakkında çok sayıda kitap ve makale yazdı. Muazzez İlmiye Çığ hanımefendi ise unutturmaya çalışılan Türk kökenli Sümerler hakkında ömrünü vererek Sümer Medeniyetini ve elde edilen Sümer tabletlerini hassas bir bilim insanı titizliğinde okuyarak kitaplar, makaleler yazmıştır. Ne acıdır ki son (25) yıldır ülkemizde hemen hemen hiçbir üniversitede Sümer Dil ve Edebiyatı üzerine öğrenci kaydı yapılmamıştır. Oysa dil bile olmayan sadece yöresel ağız niteliğindeki çeşitli kültürlerden etkilenerek konuşulan Kürtçe adeta bir Millet dili şekline sokulmaya çalışılmakta, daha (3000) yıllık mazisi bulunan Arapça üzerine adeta tapma derecesinde Üniversitelerde kürsüler kurulmakta, lise ve dengi okullarda ise İmam hatip maskeli Arapça Kültür Emperyalizmi dayatılmaktadır.
Türklerin Anavatanı Orta Asya genelde bozkır iklimine sahip olduğu için ve bir çok Türk boyları göçebe yaşadığı için genel intiba Türklerin göçebe bir kavim olduğu yönündedir. Oysa Yerleşik hayata geçmiş Ziraat ile, Madencilik ile, Bilim ile uğraşan taşlara kalıcı eserler yazarak bu günlere ulaşmasını sağlayan Türk Toplulukları azımsanmayacak derecede fazla idi.
Bilhassa gelişen teknolojik imkanları ışığında yapılan titiz araştırmalarda Ön-Türk (Proto-Türk) diye adlandırılan 15.000 yıl öncesi Türk Topluluklarının İtalya’nın doğusuna kadar gittiği, İtalyanların dilindeki ‘’Turci’’ kelimesinin kökeninin Proto-Türklere dayandığı ve ünlü ‘’Romus ve Rumulus’’ Destanları ile Türk Destanı ‘’Bozkurt Destanı’nın bire bir benzelik tarihçileri uzun yıllar süren titiz incelere sevk etmiştir. Kimmerler adlı bir Türk kavimi, Karadeniz'in kuzeyinde yaşamış Ege kıyılarına kadar inip oradan Avrupa’ya geçmişlerdir. Ünlü Tarihci Gibbon Roma İmparatorluğu’yla ilgili dev eserinde; Türk’ anlamına gelen Latince ‘Turci’ ve İtalyanca ‘Turchi’ sözcüklerin Kimmerler ve Truvalılardan esinlenildiğini yazar. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un Fethinden birkaç yıl sonra Çanakkale’ye Troya’nın bulunduğu bölgeye gelerek o büyük savaşın kahramanlarına övgüler düzdüğü ve Yunanlılardan Hektor’un öcünü aldığını söylediği Tarihçi Kritopulos tarafından anlatılır. Sabahattin Eyüboğlu ‘’Mavi ve Kara’’ adlı Denemeler Kitabında Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yanındaki bir subaya ‘Dumlupınar’da Troyalıların öcünü aldık’ dediğini yazar. Prof. Dr. Oktay Belli ve Prof. Dr. Afif Erzen; Türklerin atalarının Anadolu'ya M.Ö. 15.000 yıllarında geldiklerini bilimsel olarak kanıtlayan deliller öne sürmektedirler. Oysa bizlere İslam öncesi Türk Tarihi Hunlar olarak, Göktürkler olarak, biraz da Cengiz Handan bahsedilerek geçiştirilmeye çalışılmaktadır.
Bu geçiştirilmelerin nedenleri Türk Tarihinin kayıp (70) yılında saklıdır aslında. (751) yılında Çinlilere karşı Müslüman Arap Ordusu İle ittifak yapan Türkler Talas Meydan Savaşında Çin Ordusunu yenilgiye uğratmışlardır. Zafer sonrası yenilen Çin Ülkesi işgal edilmesi gerekirken zaferi kutlayan Türk Askerleri, müttefikleri Müslüman Araplarca kalleşçe pusuya düşürülerek katledilmiş akabinde mağlup olan Çin Ülkesi değil Müttefikleri Türklerin Ülkesi (70) yılı bulan İstilaya uğramıştır.  Meşhur Arap tarihçi Taberi’nin bizzat olayları yerinde kaydederek aldığı notlarda ‘’Taberi Tarihi’’ adlı eserinde belirttiği üzere (450.000 ile 700.000 arasında) Türk’ün katledilerek bir o kadar Türk’ün de İslam Halifesine götürülmek üzere esir edilmesi ile biten (70) kayıp yıl içerisinde çok zengin ve çok gelişmiş olan Türk şehirleri ‘’Talkan, Culcan, Buhara, Semerkant’’ Müslüman Arap askerlerince talan edilmiştir. Gök Tanrı inancındaki Türkler zorla Müslüman edilmek istenmiş, Arapça konuşmaları için her Türk’ün evine bir Arap asker konuşlandırılmıştır. Müslüman olan Türkler vergilendirilmiş, Müslüman olmayan Türklerin genç olanları erkekleri köle, kadınları cariye olarak Halifeye götürülmek üzere köle edilmiş, yaşlı ve hasta olanlar caddelerde kazıklara oturtulmak suretiyle öldürülerek Türk Milletine gözdağı verilmeye çalışılmıştır. (Arap Tarihçi Taberi’nin 4 ciltlik ‘’Taberi Tarihi’’nde görmekteyiz. Birde, Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı’nın ‘’Türkler Nasıl Müslüman Oldu’’ isimli eserinde kısmen anlatılır.)
Bizlere kahramanlıkları övünülerek anlatılan Memluklular (Kölemenler) yani ‘’Köleler’’ ve ‘’Sultan Baybars’’ işte bu esir edilerek Halifeye getirilen Türklerdir. Hazar denizinin ötelerinden zorla alınıp getirilerek Mısırdaki İslam halifesine köle olarak sunulan Memluk Türkleri hakkında her nedense hiçbir Türk tarihçi değinmez, geçiştirir. Kendisini Türkçü olarak isimlendiren Tarihçilerimiz ve yazarlarımız dahi bu kayıp (70) yıl üzerinde durmazlar oysa Arapların kendi Tarihçilerinin kayıtlarında detaylıca bilgiler vardır o bilgileri Türkçeye çevirip anlatsalar yine yeter. Demek oluyor ki ‘’Türkçü’’ düşünce tarzı dahi hala tam olarak bağımsız kalıbına oturtulamamıştır.
Zorla Müslümanlaştırılan Türk topluluklarında artık yeni yeni kurulmaya başlayan Türk devletlerinin başında her ne kadar Türk asıllı Hakanlar, Sultanlar olsa da ikinci adamlar Halifeye bağlı Farisi veya Arap asıllı devşirmelerden oluşmakta idi. Türk Devletlerinin genel politikaları el altından İslam Halifesi tarafından belirlenmekte, savaşlarda ölen Türkler olmasına rağmen  Türk topraklarında önceleri Nizamiye Medreseleri sonrasında Enderun Saray Okulları sayesinde gayritürk unsurlar sıkı bir Arap Dil ve Edebiyatı, Fars Dil ve Edebiyatı, Latin Dili ve Edebiyatı alarak Türk Devletlerinin en üst düzeyinde yöneticilik yapmaktaydılar.  Selçuklu Devleti ile başlayıp Osmanlı Devleti ile zirveye ulaşan kurucu unsur Türk Milletini aşağılayarak asimile etme çabaları tüm sinsi ve acımasız uğraşılara rağmen Türk Milletinin yine kendi içerisinden çıkardığı Ozanları ile, Gönül İnsanları ile milli bir direnme refleksine dönüşmüş bu sinsi asimile çabaları  başarıya ulaşamamıştır. Asil Türk Milleti atası Türk olan Mustafa Kemal’e ‘’ATATÜRK’’ diyerek kendisine Başbuğ yapmış, Atat bilmiş, yeniden ayağa kalkmış, emperyalist işgale karşı direnerek işgalcileri içerdeki yerli hainlere rağmen kovalayarak; Dili Türk, Bayrağı Türk, Kimliği ile yeni bir ‘’Türk Devleti’’ kurmuş adına da ‘’TÜRKİYE CUMHURİYETİ’’ demiştir. Türk Milleti, ‘’Zümrüdü Anka’’ misali küllerinden yeniden dirilerek eski şerefli ruhuna kavuşmuştur. Fakat, içimizdeki devşirmeler yine boş durmamışlar yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için mason destekli, din maskeli asimile çabalarına kaldıkları yerden yeniden başlamışlardır. Türk Milletinin Milli refleksini kırabilmek için en sinsi metodu dini kullanmaktalar. İlk hamleleri, ‘’Matematik, edebiyat ve mantık ilmi gibi’’ Akli İlimlerin yerine, dini öğretme bahanesi ile Türkiye Cumhuriyetini adeta bir Arap devleti kimliğine sokacak olan ‘’İmam hatip Okulları’’ uygulaması ile; Berberi asıllı Fas, Tunus, Cezayir, Libya gibi Afrikalıları İslam Dinini yayıyoruz adı altında istila ederek Araplaştırdığı gibi, Kıpti kökenli Mısır ülkesini İslam adına istila ederek Araplaştırdığı gibi, Asurilerin çoğunluğunu oluşturduğu ve Yahudi, Süryani, Türkmen nüfusun iç içe yaşadığı Irak, Suriye, Lübnan diye bildiğimiz Mezopotamya coğrafyası da yine aynı akıbete uğrayarak İslamlaştırma maskesi adı altında Arap istilasına uğrayarak Araplaştırılmıştır. (571) yılında Mekke, Medine çevresini aşamayan Arap varlığı Din silahı ile Afrika başta olmak üzere hızla Araplaştırdıkları gibi son ve modern Türk Devleti olan ‘’Türkiye Cumhuriyetini’’ de Araplaştırmayı hedeflemektedirler. Anadolu diye tabir edilen coğrafyadaki Türkiye ve çevresindeki durum bu iken diğer Türk Yurtlarında durum farklı mı ?
El Kaide ve İşid olarak dünya kamuoyuna lanse edilmeye çalışılan Selefi Dinci Terör Örgütleri ile dikkatler kurnazca güya dini teröre çekilmekte iken işin aslı daha farklı. Afganistan dahil olmak üzere ve son olarak Türkiye Cumhuriyeti de hedef alınarak bölgedeki tüm gayriarap izler silinmekte. Gerek gayriarap etnik unsurlar gerekse gayriarap tarihi izler bir bir yok edilmekte Dünya ya medeniyetin öncüsü olmuş başta Sümer, Uygur Medeniyetleri olmak üzere tüm medeniyetlerin izleri yok edilmekte (1300) yıldır başaramadıkları Arap Emperyalizmini Küresel Emperyalistlerin yardımı ile uygulamaya çalışmaktadırlar. Bu arada özenle seçtikleri güya sığınmacı diye tabir edilen çapulcuları da ‘’Din Kardeşliği’’, ‘’Ensar-Muhacir’’ masalları ile Türkiye gibi ülkelere bela ederek hem iç barışı bozarak milli direnci kırmayı hem de hızlı bir Arap Nüfus artışı ile kurucu unsur Türk nüfusunu melezleştirmeyi hedeflemekteler.
Peki biz Türk Milleti ne yapmalıyız. Hani bir ‘’Turan İdealimiz’’ vardı ne oldu.
’Hıristiyan olan Gagavuz Türk’ü’’, ‘’Hıristiyan olan Yunanistan’a Mübadele kanunu ile gönderilen Karaman Türk’ü’’, ‘’Hıristiyan olan ve bizde Atilla’nın torunlarıyız diyen Hun asıllı Macar Türk’ü’, ’‘’Yahudi Dininin Karaim Mezhebinden Hazar Türk’ü’’, ‘’ Gök Tengri inancındaki Altaylardaki yaşayan Türk’ler’’, ‘’ Şaman inancındaki Yakut (Saha) Türkleri ‘’, ‘’ Bir kısmı Müslüman, bir kısmı Budist olan Uygur Türk’leri’’, ‘’ İslam’ın Şii Mezhebinden olan Azeri Türk’ü (Azerbaycan ve İran Azari Türkleri)’’, ‘’Asırlarca Türk Kültürünü canlı tutmaya çalışan Alevi İnancındaki Anadolu Türkmenleri’ ve dünyanın bir çok yerine dağılmış irili ufaklı Türk unsurlardan oluşan aynı asil Türk kanını taşıdığımız, aynı asil Türk Kültürünü yaşadığımız, ağızlar biraz farklılık gösterse de aynı asil Türkçe’yi konuştuğumuz ve aynı asil Türklük ruhuna sahip olduğumuz koskoca bir Türk Dünyası mevcut.
Hani ‘’Dilde, Fikirde, İşte Birlik’’ parolamız nerde. Neden bir kısmımız Ortadoğu batağına saplanma inadındayız, bir kısmımız küresel emperyalizmin etkisinde. Daha (3000) yılı geçmeyen tarihe sahip Araplar yayılmacı Emperyalist politikalar üretirken en az (15.000) yıllık millet olma, devlet kurma deneyimine sahip asil Türk Milleti neden ‘’Turan İdealini’’ slogandan öteye götürememekte, neden başka milletlerin kontrolünde. Bir an önce Türk Bilge Kağan’ın ikazına uyup kendi özümüze dönmeliyiz.
Asırlar ötesinden ne diyordu Türk Bilge Kağanı; Milletimi kalkındırayım, besleyeyim diye kuzeye, güneye ve doğuya on iki büyük sefer yaptım, savaştım. Ondan sonra Tanrı bağışlasın; talihim ve kısmetim var olduğu için Ötüken’i İl tuttum. Açları doyurdum, çıplakları giydirdim, yoksul milleti zengin kıldım. Artık kötülük yok ve Türk kağanı Mukaddes Ötüken Ormanında oturdukça ülkede sıkıntı olmayacak, Töre yaşayacak.
Üstte Gök Basmasa Altta Yer Delinmese Senin İlini ve Töreni Kim Bozabilir ?
Ey Türk Milleti Titre ve Kendine Dön!..’’
‘’NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!..’’

Adil ÖZTÜRK
Adil ÖZTÜRK