Türkçü Turancı Otağ

GENEL KONULAR OTAĞI => GÜNCEL => Konuyu başlatan: Kanpusat - 11 Mart 2013

Başlık: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Kanpusat - 11 Mart 2013
Şüphesiz ki Atsız da Atatürk gibi hakkında en çok şehir efsanesi dolaşan insanlardan biridir. Çünkü O'nun ve yüce ideolojisinin üstünlüğü karşısında ezilenlerin, O'nun kişiliğini ve düşüncelerini saptırmaktan başka bir şansları yoktur. Bu da, sapık ideoloji ve aşağı ırk mensuplarının Türkçülükten ne denli korktuklarını göstermektedir.

Bu korkakların en kötüleri de Atsız'ın yolunda gittiklerini iddia edenlerdir. Onlar da "Gerçek Atsız"dan korkarlar. Çünkü "Gerçek Atsız", onların kutsal saydıkları her şeyi ayaklar altına almıştır. Atsız'ın din karşıtı olduğu gün gibi ortadayken, O'nun aziz hatırasına saygısızlık ederek "Atsız Müslümandı" derler. Çünkü Atsız'ı kendilerinden ayrı tuttuklarında, sentezci sapık fikirlerinin her açıdan daha da sığlaşacağını bilirler.

Sözde Türkçü, özde ise çapulcu ülkücü olan müptezellere "Gerçek Atsız"ı kendi kaleminden tanıtmaya başlayalım:
Tanrı insan idraki dışındadır. Kur'an, Muhammed'in talimatıdır. Bunun birçok delilleri vardır. Bir tanesi birçok yerinde aya, güneşe, fecre, atların köpüren ağızlarına yemin ve and verilmesidir. Yemini kim eder? İnsan eder ve kendisinden daha üstün bir varlığın adına eder, Tanrı yemin eder mi? Tanrı'dan daha üstün bir varlık olmadığına göre kendi yarattığı aya, güneşe neden yemin etsin? Görülüyor ki bu yeminler Muhammed'in gönlünden ve beyninden doğmadır ve hatta Araplar arasında İslamiyetten önceki zamanların usul ve adabınca edilmektedir. (Yobazlık Bir Fikir Müstehasesidir - ÖTÜKEN, 1970, Sayı: 11 )
.
Kur'an "âlemlerin sahibi olan Tanrı'ya hamdederim" diye başlamaktadır. Belli ki bu söz de Muhammed'indir. Çünkü Tanrı, kendi kendisine hamdetmez. Müfessirler her ne kadar Tanrı "böyle diyin" demek istemiştir yolunda tevillere geçmişlerse de Kur'anın sonundaki küçük sürelerde olduğu gibi, sürenin başına bir "söyle, de ki" hitabını eklemeyi Tanrı düşünmez miydi? (A.g.m)
.
Fakat ey Türk Gençliği, sana soruyorum: Sen Arap Muhammedin mezarını artık bıraktıktan sonra senin Kâbe’n Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar değil midir? (Çanakkale Savaşı - ATSIZ MECMUA, 1932, Sayı: 17) .
.
Din Arab’ın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. (Davetiye - 1940)
.
Kumar, içki ve her türlü fuhşiyatla yozlaşmış, karılarını değiştiren ve kız çocuklarını gömecek kadar vahşet gösteren bir toplumda Muhammed'in başka türlü davranmasına imkân yoktu. Onlara korkunç cehennem azapları gösterecek ve dünyada doğrulukla yaşayanlara da öte âlemde köşkler, Kevserler yiyecekler, güzel huri kızları vaad edecekti. (Yobazlık Bir Fikir Müstehasesidir - ÖTÜKEN, 1970, Sayı: 11 )
.
(Yobazlar) Soy soy insanların bir tek Âdem’le Havva dan türediklerine, Âdem’in 1050 yıl yaşadığına, Havva'nın her yıl biri erkek biri kız olmak üzere ikiz evlat doğurduğuna ve bu kardeşleri birbiriyle evlendirdiklerine inanırlar. Bir Sümer masalından çıkan tufan ve Nuh'un gemisi onlarca tarihi bir hakikattir. Hangi Teknik Üniversitesinden mezun olduğu belli olmayan Nuh'un yaptığı o pazarcı kayığına her cins hayvandan birer çiftin girip sığması ve 40 tufan gününde birbirine yemeden uslu uslu oturması da gerçektir vesaire... Şimdi bu kafadaki adamla bir fikir tartışması yapmaktaki trajediyi düşünün. (A.g.m)
.
İslamiyet ırk ve renk tanımazmış. Komünizm de tanımıyor. Amerikan anayasası da tanımıyor ama gerçekte bu fark daima vardır. İslamiyet’in ırk ve renk tanımadığı çağlar bir daha dönmemek üzere geride kalmıştır. Birinci Cihan Savaşında, İslam kardeşlerimiz Araplar'ın İngiliz'lerle birleşerek Türk ordularını nasıl arkadan vurduklarını unutmadık. Bu Arap ihanetinin başında Peygamber soyundan gelen şerifler bulunuyordu ki bunlardan birinin hatıraları Hayat Tarih Mecmuasında tefrika edilmektedir. (A.g.m) .
.
İslamiyet Türkler sayesinde yaşadı ve yükseldi. İslamiyet Türkleri değil, Türkler İslamiyeti yüceltti. Biz İslam olmadan önce de büyüktük. Keramet İslamiyet’te olsaydı her Müslüman millet yükselirdi. Hele tarafımızdan birkaç kere tekrarlandığı gibi İslamiyetten önce büyük devlet olan İran İslam olduktan sonra bugünkü durumuna düşmezdi. (A.g.m)
.
Bilimdeki türlü ilerlemeler geliştikçe kâinatın din kitaplarında yazıldığı gibi altı günde yaratılmadığı, bu oluşumun milyarlarca yüzyılda meydana geldiği, hele insanların 6000 yıl önce yaratılan muhayyel bir Âdem’le hayali bir Havva'dan türemedikleri ispat olunmakta ve ilim artık, kısa ömürlü de olsa canlı hücre yaratacak seviyeye ulaşmış bulunmaktadır.(A.g.m) .
.
İslam düşüncesinde sömürgecilik vardır. Ülkeler fethetmek, bu ülkeyi haraca bağlamak sömürmekten başka bir şey olmadığı gibi bütün beşeriyet de tek ümmet değildir.(A.g.m)
.
Tanrı, ne din kitaplarının anlattığı gibi insan şeklinde, ne de göklerin bir yerindeki tahtının üzerindedir. Onun nasıl olduğunu, ne olduğunu bilmeye imkân yoktur. Olsaydı din bilginleri asırlar boyunca birbirine girmezdi.(A.g.m)
.
Peygamberin, çevresindeki ahlak bozukluğunu görerek çareler aradığını, tedbir düşünmek için dağlara çekilip insanlardan uzakta yaşadığını ve ta eski Mısır'dan gelerek Yahudiler'e geçen "tek Tanrı" fikrini akıl ve duygusuyla kabul ederek Arap putçuluğuna karşı çıktığını görüp anlamak için yobaz olmaya, bir takım masallara inanmaya, eski Sümer'den ve Mısır'dan gelip Yahudiler aracılığı ile öteki milletlere geçen inançları ilahi hakikat diye kabul etmeye lüzum yoktur. (A.g.m)
.
Yahudi krallarını peygamber diye Türk milletine telkin ederek milli mefahiri unutturmak suretiyle İsrailiyyatı hayat ve ahlak sistemi diye öne sürmek milli bir cinayettir.(A.g.m)
.
Muhammed'in de peygamber olmadan önce Kureyş putlarına kurban kestiği ve Halife Ömer'in amcazadesi Zeyd'in kendisini bundan menettiği hakkında İbni- İshak'ın siyer parçalarında bir kayıt bulunduğu gibi (bak: İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, cilt I. s. 126) Peygamber olduktan sonraki "Garanik" meselesi de bütün İslam âleminde meşhurdur ve tevil olarak "Şeytan, peygamberin içine girerek onun adına öyle konuştu" demek gibi çocukça bir tevile başvurulmuştur. Peki, şeytan bu karganmışlığı yaparken "âlim" (= her şeyi bilen), basir (= her şeyi gören) ve habir (= her şeyden haberi olan) Tanrı ne yapıyordu? Görülüyor ki saçma sapan tevillerle beşeri zaafları örtbas etmeye imkân yoktur.(A.g.m)
.
Yedinci yüzyılda ortaya çıkan Müslümanlık, sosyoloji bakımından Araplar'ın millet haline geçme savaşıdır.(İslam Birliği Kuruntusu Ötüken, 17 Nisan 1964, Sayı: 4)
.
İslam Birliği ve kardeşliği kuruntudur. Dinin baş unsur, olduğu çağlarda bile gerçekleşmemişti. Bundan sonra, araya bu kadar ihanet ve düşmanlık girdikten sonra asla gerçekleşmeyecektir. Gerçekleşecek olan birlik İslam birliği değil, Adalar Denizinden Altayların ötesine kadar Türk birliği olacaktır. (A.g.m)
.
İçki fena ise üzümü neden yarattın? Üzümden içki yapılacağını neden Levh-i Mahfuza yazdın? Son peygamberin arkadaşları namaz kılarken âyetleri yanlış okumasaydı içki yasaklanacak mıydı? Çöldeki Bedevi ile bir kurmay subayın içmesi aynı mıdır? Biri sarhoş olunca her türlü herzeyi söyleyebilir. Öteki sarhoşluğun son merhalesinde bile temkinli ve iradelidir. Küçük bir kızı sevmek günahsa, son peygamber, Ayşe'yi neden sevdi de aldı? (Atsız'ın kendini betimlediği Selim Pusat karakteri, mahkemede peygamber tanıklardan Muhammed ile dalga geçer ve küçük çocukla (Aişe) evlendiği imasında bulunur - Ruh Adam).
.
Ben, yabancı kaynaklı hiçbir fikri benimsemeye tenezzül etmeyecek kadar millî şuur ve gurura malik bir Türküm. Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür. (En Sinsi Tehlike)
.
Şimdi soralım: Atatürk Türkiye'si, Atatürk milliyetçiliği diye her gün leylek gibi laklak eden çeneler jübilesini yapmak için koskoca Türk tarihinde bula bula sapık düşünceli, hasta ruhlu Yunus Emre’yi mi buldular? (Milletleri Ruhlandırmak - ÖTÜKEN, 1971, Sayı: 10)
.
Mesela Cenabı Mevlana'nın, Şemsi Tebrizi ile şu bir türlü izah olunmayan halvet âlemlerinin ilmi ve tasavvufi manasını, bununla beşeriyetin nasıl irşad olunduğunu, Şemsi Tebrizi Hazretlerinin nasıl ve neden kaybolduğunu, şimdi göğün kaçıncı katında ikamet buyurduğunu anlatıp bizi aydınlatsalar meslek-i kavim-i tasavvufa çok büyük bir hizmette bulunmuş olurlar. Bundan başka Cenabı Mevlana'nın Şemsi Tebrizi Hazretlerine, tıpkı sevilen bir kadına hitap eder tarzda şiirler yazmasının hikmetini ve küçük oğlanı mezesiyle birlikte çağırmanın ne demek olduğunu anlatsalar... (Dindar ve Mutaassıp Hacı Bayanın Türklüğe Hakaretleri - ÖTÜKEN, 1969, Sayı: 64)
.
İslam beynelmilelciliği davası güdenler de hep milliyetçi olduklarını söylerler. Türkçülük bu türlü eksik ve yanlış milliyetçiliklerin hepsini reddeder. (Türkçülük ve Siyaset - Ötüken, 26 Temmuz 1972)
Bunlar da yetmediyse, Atsız'ın dinler hakkındaki görüşünü, oğlu Yağmur Atsız'dan dinleyelim:
"Atsız Müslüman olarak tanımlanamazdı. Onun bu mevzûdaki konumunu bence en iyi ‘lá-dînî’ olarak tavsîf etmek yerinde olur. Evet, ‘Semávî Dinler’le pek başı hoş değildi ama ‘tanrıtanımaz/ateist’ de değildi. Káinátı yaratan bir güce inansa da bu gücün káinátı yaratdıkdan sonra ‘olaylar’a müdáhale etdiğine inanmazdı." (Yağmur Atsız - Atsız'a Dair)
.
Atsız'ın hayatının sonuna doğru, herhalde “hidâyete ererek” Müslümanlığa dönüşü palavradır. Bir kere bu, Atsız'ın karakterine aykırıdır. Onu zerre kadar tanıyanlar bilir ki farz-ı muhâl aklından geçmiş bulunsaydı bile sırf “yaklaşan ölümü hissetti de korkup döneklik etti” dedirtmemek için böyle birşey yapmazdı. Bu lakırdıyı tedâvüle sokanlar muhtemelen “Atsız” adını siyâseten sermâye edinmek isteyenlerdir. (Aksiyon - Mart 2008)
.
"Dindar bir insan olan ve ara sıra namaz da kılan, fakat bazen Zekeriyâ Sofrası (dileği kabul olan kadının 40 çeşit yemek yaparak onu kadınlarla paylaşması) düzenlediği için Atsız tarafından “örtülü putperestlikle” (!) suçlanan Annem Bedriye Hanım ise zevcinin günaha girdiği tezini savunurdu. Bir yaz günü öğle üzeri sofraya koca bir tabak dolusu iri türbe eriği gelince Atsız bu eriklerden esinlenerek “Erik Yanaklı Allah” sözleriyle Anneme takıldı. Annem telaşla “Nihal, çarpılacaksın!” deyince şu unutamadığım karşılığı verdi: “Allâh"ın hiç işi gücü yok da bir hiç mesâbesinde olan benimle uğraşacak öyle mi? Bana bu kadar değer verecekse ne mutlu bana! O vakit razıyım, varsın çarpsın!” (Aksiyon - Mart 2008)
Atsız istismarcısı sentezci müptezeller, tüm bunlara karşılık olarak, yine cehalet abidesi olmaktan ödün vermeyeceklerdir. Bunu yaparken de, düşünceleri apaçık ortada olan Atsız'ın sözlerini kanıt olarak sunma gafletine düşeceklerdir. Kendilerine kanıt yaptıkları sözlerin hepsinin de çok erken tarihlerde söylenmiş olması da ayrı bir gülünçlük, onlar içinse utanç sebebidir. Çünkü önemli olan, insanın son düşünceleridir. Bu İslam'da da böyledir; yaşamı boyunca dine aykırı işler yapmış birisi, can verirken şehadet getirirse, o artık Müslüman'dır. Peki Atsız'ın din hakkındaki son görüşleri ne yöndedir?

Cevabı yukarıda... Tabii okuma konusunda çektiği sıkıntıyla meşhur olan Ülkücüler bunları okur mu, okusalar da anlarlar mı, orasını herhalde Allah(!) bilir.
..
Bunun yanı sıra, gerçeklik değeri olmayan, zamanın şartlarına göre politika icabı sarfedilen sözlerin olması da çok doğaldır. Atsız, bugün Türkçü olduğunu iddia edip, buz gibi Arapçılık yapan sahte Türkçülerin kendisi hakkındaki gülünç iddialarını ta o zamanlardan sezmiş olsa gerek ki, Müslüman olmadığı halde, bazı dönemlerde din hakkında olumlu şeyler yazmasının sebebini yine kendisi açıklamış:
"Komünizme karşı ya milliyetçilikle, yahut dinle durulabilirdi. Bunların ikisini birden kullanmak şüphesiz daha akıllıca olurdu." (Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferi ve Çektiklerimiz)
Ey Atsız'a Müslüman iftirası atarak O'nun kemiklerini sızlatan sentezciler! Yıllardır Türk çocuklarının milli duygularını istismar ederek, kürt teröründen rant sağlayarak varlığınızı devam ettirdiniz. Sizin yüzünüzden tertemiz Türk çocukları milliyetçiliğe düşman oldu. Şimdi de bir kısmınız bizden öğrendikleriyle "Türkçülüğe" merak saldı ve öğrendiklerini de eline yüzüne bulaştırarak Türkçülerin de imajını bozmaya soyundu. Madem öyle, biz de gerçek Türkçüler olarak, gerçek Türkçülüğü ve Türk ulularının fikirlerini çarpıtılmamış halleriyle Türk çocuklarına öğretmeye ve sahtekarlığınızı, istismarcılığınızı ortaya çıkarmaya son hız devam edeceğiz.

Yaşasın "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür" diyebilen gerçek Türkçüler!
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Çağrıbey - 12 Mart 2013
Yolbaşçımız Ulu Bilge Atsız Bey'in; içinde geçtiği makalelerin bütününde daha başka anlamlar ifade eden ancak o bütünlüğün içerisinden alınarak tek bir cümle halinde okunduğunda daha başka anlamlara gelebilecek ve yorumlanabilecek yazılarını adeta cımbızla ayıklayarak Yolbaşçımız Ulu Bilge Atsız Bey'i ve dolayısıyla da O'nun takipçileri olan Türkçüleri İslam düşmanı gibi göstermenin, en azından tabiatında anırmak var olan eşeğe karpuz kabuğu göstererek anırmasını depreştirmenin ne gereği vardı Sayın Kanpusat?

Eklediğin bu yazı daha önceden de kime ait olduğu ve ne amaçla sanal sayfalara asıldığı belli olmayan bir çok yerde yayımlandı. Bunları yayımlamanın bize ne faydası olacak, söyler misin? Şayet bir faydasının olacağına ve Türk Milletinin bunları duyup öğrenince Türkçülüğe ve dolayısıyla da özüne yöneleceğine dair bir inancım olsun gecemi-gündüzümü bu işe veririm. Lakin durum hiç de öyle değil ve kimse başını kuma gömmesin? Hepimiz Türk toplumunun içinde yaşıyoruz ve bu otağ dışındaki dünya bu otağdan bambaşka.
Türk Milleti dinci ve yobazları sevmediği gibi din karşıtlarını da sevmez. Zaten yobazlık sadece insanlara zorla dini dayatmak değildir. İnsanları zorla bir dine ve o dinin gereklerini yapmaya zorlamak ne kadar yobazlıksa; insanlarıın inançlarına hakaret etmek, içtenlikle yerine getirdiği dini görevlerinden alıkoymak ve dindar olduğu için kınamak ve horlamak da en az o kadar yobazlıktır.
 
Türkçülerin, geçmişe dönük olarak, birilerince özellikle kirletilmek istenmiş, iğrençleştirilmeye ve tiksinç gösterilmeye çalışılan imajını Türkçülüğü iğrenç ve tiksinç göstermeye çalışanların amaçlarına hizmet eder gibi yansıtmaya katkı yapmak; art niyetten değilse bile metotsuzluktan, bir davanın Türk Milletine nasıl kabul ettirilip, sahiplendirileceğine dair yeterli bilgi, birikim ve stratejilerden habersiz olmanın göstergesidir.
Bir fikir ne denli kuvvetli olursa olsun o fikri uygulayanlar hitap ettikleri toplulukların gerçeklerini görmez, metotlarını yerli yerince belirleyemezlerse o fikir ya kaybolur gider, ya da marjinal olarak kalır.
Türkçülüğün Türk Milleti tarafından gereğince neden benimsenmediğine bir de bu cihetten bakmak, dava adamlığı içtenliğinin gereğidir.
Suç neden hep ev sahibine yüklenir ki?
Ulu Türk Bilgesi Nasrettin Hoca'nın dediği gibi "bu hırsızın hiç mi suçu yok?"

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...
Saygılarımla.
Çağrıbey
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Kanpusat - 12 Mart 2013

Eklediğin bu yazı daha önceden de kime ait olduğu ve ne amaçla sanal sayfalara asıldığı belli olmayan bir çok yerde yayımlandı.

Sayın Çağrıbey, bu yazının siz kime ait olduğunu bilmiyor olabilirsiniz ama ben kime ait olduğunu biliyorum.

Bu yazı yıllar önce ''Atsızcılar'' otağında ki yönetici bir kandaşımızın paylaştığı bir derlemedir.

Bazılarının gücüne gidecek, bazıları bizi ''din düşmanı'' ilan edecek diye Atsız Ata'nın yazılarını saklayacak değiliz.
Bizim fikirlerimiz alenidir. Hakkımızda ne düşünürlerse düşünsünler biz bildiğimiz yolda devam edeceğiz!

Kaldı ki yobazların nazarında ''ırkçı'' olduğumuz için zaten din düşmanı sayılıyoruz. En azından bu tür yazılar ile yobazlık batağına saplanmış Türk gençlerinin gözündeki perdeyi indirebiliriz.

Bu güne kadar Türk milletini din iman diye diye soyup soğana çevirdiler, insanları dini duygularını sömürdüler.

Buna bir son vermek lazım!!
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Yüzbaşı Sançar - 12 Mart 2013

Bu yazı yıllar önce ''Atsızcılar'' otağında ki yönetici bir kandaşımızın paylaştığı bir derlemedir.

Bu bahsettikleriniz kızdıkları, kafalarına uymayan ya da kendilerine göre tarif ettikleri Türkçülüğü benimsemeyen kişilere "senin ananı seccadenin üstünde kıbleye doğru secde ederken domaltıp, bilmem neyimin suyunu, başörtüsüne fışkırtıyım" diye yazanlar mıydı?
Biz o satırlardan o gün de çok utanıyorduk, bu gün de utanmaktayız.
Eğer bu bahsettiklerin o kişilerse aman kalsın, lazım değil.
Kim neye inanır bilmem ama bize yaşadığı toplumun değerlerine hakaret etmeyen ve ağzı bozuk olmayan, ahlaklı kişiler lazım.
Kirli ağızdan temiz söz çıkmaz.
Ben ne Gök Bilge Atsız'dan, ne Yüce Atatürk'den, ne Ziya Gökalp Beyden ve ne de diğer Türkçü önder ve bilgelerin hiç birisinden toplumun ahlakına aykırı ve millete hakaret eden tek bir söz duymadım.
Yıllardır Huntürk otağında okuyucu ve yazıcı olarak bulunmaktayım ve burada yolbaşçılarımızın yaşayış, düşünüş ve ifade ediş biçimlerindeki seviyeye aykırı hiç bir şeye tanık olmadım. Zaten yıllardır benim ve daha bir çok kişinin burada oluşunun nedeni de budur.

Tanrı Türkü ve Türk yurtlarını korusun.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Kanpusat - 12 Mart 2013

Bu bahsettikleriniz kızdıkları, kafalarına uymayan ya da kendilerine göre tarif ettikleri Türkçülüğü benimsemeyen kişilere "senin ananı seccadenin üstünde kıbleye doğru secde ederken domaltıp, bilmem neyimin suyunu, başörtüsüne fışkırtıyım" diye yazanlar mıydı?
Biz o satırlardan o günde çok utanıyorduk, bu gün de utanmaktayız.
Eğer bu bahsettiklerin o kişilerse aman kalsın, lazım değil.
Kim neye inanır bilmem ama bize yaşadığı toplumun değerlerine hakaret etmeyen ve ağzı bozuk olmayan, ahlaklı kişiler lazım.
Kirli ağızdan temiz söz çıkmaz.
Ben ne Gök Bilge Atsız'dan, ne Yüce Atatürk'den, ne Ziya Gökalp Beyden ve ne de diğer Türkçü önder ve bilgelerin hiç birisinden toplumun ahlakına aykırı ve millete hakaret eden tek bir söz duymadım.
Yıllardır Huntürk otağında okuyucu ve yazıcı olarak bulunmaktayım ve burada yolbaşçılarımızın yaşayış, düşünüş ve ifade ediş biçimlerindeki seviyeye aykırı hiç bir şeye tanık olmadım. Zaten yıllardır benim ve daha bir çok kişinin burada oluşunun nedeni de budur.

Tanrı Türkü ve Türk yurtlarını korusun.



Sançar kandaşım, bir zamanlar Atsızcılar olarak tabir edilen ve bu isim adı altında internet yayını yapan grubun marjinal bir tarzı olduğu doğrudur. Ama her şeye rağmen hataları ve eksikleri ile Türkçülük adına mücadele etmiş ve bir çok Türkçü yetiştirmiş bir oluşumdur. Toplum değerlerine hakaret etmek elbette Türkçü bir kişiye yakışmaz. Fakat toplumun gözündeki ''ümmetçilik'' perdesini indirmek ve hayatın ''din''den ibaret olmadığını göstermeye çalışmak bile sizi ister istemez marjinal kategorisine sokuyor.

Dini meselelerin tartışılması bize yarardan çok zarar vereceği aşikardır. Malum dini duyguları hassas bir toplumda yaşıyoruz.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Kanpusat - 12 Mart 2013

Ben sadece Türk ırkının üstünlüğüne inanan, Türk ırkının çıkarlarını her şeyin üstünde tutan ve Türk ırkı uğruna her türlü fedakarlığa razı olan Türkçü bir neferim. Benim için as olan kişioğlunun soyudur, dini ve mezhebi değil. İnsanların dinleri ve mezhepleri beni zerre kadar ilgilendirmez. Bir Türk'ün müslüman, hristiyan, şamanist ya da dinsiz-ateist olması benim için bir anlam ifade etmez, Türk kökenli olması benim için en büyük kıstastır ve yeterli bir kıstastır.

Din konusu hassas bir konudur ve aynı zamanda hizipleşmeye sebep olacak bir husustur.
Din bir kişisel bir sorundur bu yüzden beni bağlamaz.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Antepli Bozkurt - 12 Mart 2013

Eklediğin bu yazı daha önceden de kime ait olduğu ve ne amaçla sanal sayfalara asıldığı belli olmayan bir çok yerde yayımlandı.

Sayın Çağrıbey, bu yazının siz kime ait olduğunu bilmiyor olabilirsiniz ama ben kime ait olduğunu biliyorum.

Bu yazı yıllar önce ''Atsızcılar'' otağında ki yönetici bir kandaşımızın paylaştığı bir derlemedir.

Bazılarının gücüne gidecek, bazıları bizi ''din düşmanı'' ilan edecek diye Atsız Ata'nın yazılarını saklayacak değiliz.
Bizim fikirlerimiz alenidir. Hakkımızda ne düşünürlerse düşünsünler biz bildiğimiz yolda devam edeceğiz!

Kaldı ki yobazların nazarında ''ırkçı'' olduğumuz için zaten din düşmanı sayılıyoruz. En azından bu tür yazılar ile yobazlık batağına saplanmış Türk gençlerinin gözündeki perdeyi indirebiliriz.

Bu güne kadar Türk milletini din iman diye diye soyup soğana çevirdiler, insanları dini duygularını sömürdüler.

Buna bir son vermek lazım!!


Sayın Kanpusat: Sayın Çağrıbeyin yukarda yazdığı düşünlerini ya iyi okumadınız yada anlamak istemediniz, biz marjinal bir avuç Türkcü olmaya niyetli değiliz, böyle kalmakda bir işe yaramaz, ancak kendimiz çalıp kendimiz söyleriz, bizim amacımız Bütün Türkkanlı insanlara ulaşmak, nasıl ulaşılır bu insanlara? fikrimizi nasıl kabul ettirir empoze ederiz? bu bağlamda Milletimizin hassasiyetlerini göz önünde bulundurmak zorundayız Türkiyedeki Türkkanlı insanların büyük çoğunlugunun inancı  hem İslam olacak hemde kalkıp burdan islama hakaret  edilecek? olmaz öyle, bune nane bune turşu? Bumudur akılcı olmak ileri görüşlü olmak? şimdi ben empati yaparak normal bir Türkkanlı kişi olarak otağa girip Türkcülük nedir neymiş diye girip, yukarda yazılanları görsem ardımı dönmeden giderim, uzun yazmaya gerek yok Türkcülük adına  alenen dinsizliği aşılamaya çalışan kişiler iyice düşünmelidir İnsanların inancına hakaret -küfür ederek nereye varılabilir. kendi içinde istediği fikre-inanca sahip olabilir fakat bunu Millete dayatmaya Hakkı yoktur kimsenin.

Burası kişinin kendi iç dünyasının komplekslerini, şartlanmışlıklarını Millete Dayatma yeri değildir. Bizim ölçümüz Türkkanlı kişileri, Hangi inanca sahip olursa olsun (inançlara saygılı olmak şartıyla) kucaklamak istiyoruz. buda Özellikle insanlarımızın maneviyatına saldırarak hakaret ederek asla olmaz.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: türkkaan - 12 Mart 2013

Ben sadece Türk ırkının üstünlüğüne inanan, Türk ırkının çıkarlarını her şeyin üstünde tutan ve Türk ırkı uğruna her türlü fedakarlığa razı olan Türkçü bir neferim. Benim için as olan kişioğlunun soyudur, dini ve mezhebi değil. İnsanların dinleri ve mezhepleri beni zerre kadar ilgilendirmez. Bir Türk'ün müslüman, hristiyan, şamanist ya da dinsiz-ateist olması benim için bir anlam ifade etmez, Türk kökenli olması benim için en büyük kıstastır ve yeterli bir kıstastır.

Din konusu hassas bir konudur ve aynı zamanda hizipleşmeye sebep olacak bir husustur.
Din bir kişisel bir sorundur bu yüzden beni bağlamaz.


Aynen katılıyorum.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Kanpusat - 12 Mart 2013

Sayın Kanpusat: Sayın Çağrıbeyin yukarda yazdığı düşünlerini ya iyi okumadınız yada anlamak istemediniz, biz marjinal bir avuç Türkcü olmaya niyetli değiliz, böyle kalmakda bir işe yaramaz, ancak kendimiz çalıp kendimiz söyleriz, bizim amacımız Bütün Türkkanlı insanlara ulaşmak, nasıl ulaşılır bu insanlara? fikrimizi nasıl kabul ettirir empoze ederiz? bu bağlamda Milletimizin hassasiyetlerini göz önünde bulundurmak zorundayız Türkiyedeki Türkkanlı insanların büyük çoğunlugunun inancı  hem İslam olacak hemde kalkıp burdan islama hakaret  edilecek? olmaz öyle, bune nane bune turşu? Bumudur akılcı olmak ileri görüşlü olmak? şimdi ben empati yaparak normal bir Türkkanlı kişi olarak otağa girip Türkcülük nedir neymiş diye girip, yukarda yazılanları görsem ardımı dönmeden giderim, uzun yazmaya gerek yok Türkcülük adına  alenen dinsizliği aşılamaya çalışan kişiler iyice düşünmelidir İnsanların inancına hakaret -küfür ederek nereye varılabilir. kendi içinde istediği fikre-inanca sahip olabilir fakat bunu Millete dayatmaya Hakkı yoktur kimsenin.

Burası kişinin kendi iç dünyasının komplekslerini, şartlanmışlıklarını Millete Dayatma yeri değildir. Bizim ölçümüz Türkkanlı kişileri, Hangi inanca sahip olursa olsun (inançlara saygılı olmak şartıyla) kucaklamak istiyoruz. buda Özellikle insanlarımızın maneviyatına saldırarak hakaret ederek asla olmaz.

Sayın Antepli, fikirlerinizin tamamına katılmasam bile Türkçülüğün kitlesel bir karakter kazanabilmesi için din polemiklerinden uzak kalınması gerektiği hususunda sizinle hemfikirim. Toplumun değer yargılarını konusunda ahkam kesmek uğraş alanımız değildir. Dini duyguları hassas olan toplumumuzda, müslüman mahallesinde salyangoz satıcısı yaftası yememek için bundan sonra din konusunda pozitif ya da negatif herhangi bir paylaşımda bulunmama kararı aldım.


Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Kanpusat - 12 Mart 2013
Din, Tanrı ile kul arasında yaşandığı sürece güzeldir. Bir insan istediği zaman istediği dine geçebilir ama soyunu değiştirmesi mümkün değildir, yani kişioğlunun aslî kimliği soydur, milliyettir. Dolayısıyla, bir Türkçü müslüman da olabilir, başka bir dine de inanabilir, hatta hiçbir dine de inanmayabilir; buna karışmak kimsenin haddine düşmez. Önemli olan Türk kanı ve Türklük şuuruna sahip olmasıdır, manevi inancı yalnızca kendisini ilgilendirir. Fakat müslüman olmayan bir Türkçü, kendi soydaşlarından büyük bir kısmının inandığı İslâm dinine asla saldırmaz. Sadece irticaî faaliyetlere, gerici yobazlığa, siyasal İslâmcılığa tepki verir; kendi hâlindeki samimi bir müslümanın diniyle uğraşmayı aklının ucundan bile geçirmez

Bizden rahatsız olan kesimler, bu tavrımızı "İslâm düşmanlığı" olarak lanse etmeye çalışsa da, çağdaş fikirlere sahip olan her insan bizim ne olduğumuzu gayet iyi biliyor ve duruşumuzu takdir ediyor. Bize düşen görev, milletimizi dinî bir karmaşayla karşı karşı getirerek iç çatışmaya sürüklemeyi hedefleyen İslâmcılara karşı uyanık olmaktır. Bunun yanında laikliği dinsizlik olarak algılayanlara karşı da, laikliğin dinsizlik değil, bilakis vatandaşlarımızın din ve vicdan hürriyetini sağlayan bir araç olduğunu anlatmaktır...

Biz İslâm düşmanı değil, laik görüşlü kişileriz. Fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu günden beri laiklik kavramı yobazlar tarafından "din düşmanlığı, İslâm düşmanlığı" olarak algılanmıştır.

İnsanların inanç özgürlüğünün en önemli teminatı laiklik ilkesidir. Bunun yanında dinî hak ve özgürlüklerin sınırı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda çizilmiştir. Kanunları suistimal etmediği müddetçe vatandaşlar dinî ibadetlerini diledikleri gibi yerine getirebilirler. Laiklik, bir ülkede yaşayan insanların inanç ve ibadet hürriyetlerinin teminat altına alınmasıdır. Laiklik demek dinsizlik, din düşmanlığı demek değildir. Müslüman bir kişi de pekala laik görüşlü olabilir.




İçinde bulunduğumuz coğrafi ve stratejik konum nedeniyle sürekli iç ve dış tehditlere maruz bir ülkeyiz. Dışarıdan tehditlere karşı mücadele etmek kolaydır. Fakat içeride çıkan bir takım kaoslarla, buhranlarla ve tehdit unsurlarıyla mücadele etmek ise çok zordur. Bunun nedeni ise, masum olanla olmayanı birbirinden ayırmaktaki güçlüktür. Dış mihrakların da teşvik ve yardımlarıyla Laik Cumhuriyet'imizi yıkıp yerine şeriat hükümlerine dayalı bir devlet düzeni kurmak isteyenlere karşı mücadele etmek her Türk evladının başlıca vazifesidir. Bu noktada rehberimiz ATATÜRK İLKE ve İNKILÂPLARI olmalıdır.

İslâmcılık, "Devletin siyasî, hukukî ve ekonomik temel yapısını şeriat kurallarına dayandırma" anlamını içerir. Fakat İslâm; siyasî, hukukî ve ekonomik bir düzen değil, manevî bir inanç sistemidir. Din siyasallaştırıldığı taktirde ideolojik malzeme haline gelecektir ve diğer dünyevi ideolojilerle rekabete girmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda en büyük zararı din görecektir.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 12 Mart 2013

Dini duyguları hassas olan toplumumuzda, müslüman mahallesinde salyangoz satıcısı yaftası yememek için bundan sonra din konusunda pozitif ya da negatif herhangi bir paylaşımda bulunmama kararı aldım.


Bu başlık altında yazılanları okudum. Hatta bazı kandaşlarımızın ifadeleri ve eklediği alıntılar beni rahatsız da etti. Neyse ki aklın yolu birdir denir ya işte kullandığımız aklımız bizi de ortak doğruda buluşturmuş ve can sıkıcı bir sonuca varmaktan kurtarmıştır.
Bizler Tanrı kısmet etti Türkçülüğü, bir kaç özverili Türk evladıyla bir araya gelerek kurduğumuz, Gökbörü Türkçüler Derneği sayesinde sırf sanal bir hareket olmaktan, bir nebzecik de olsa, kurtardık.
Bu sözlerimizi nefsimize pay çıkarmak ve benlik yapmak için yazmıyorum. Ki zaten bizi tanıyanlar böyle bir şey yapmayacağımızı da bilirler.
Bir millet için devletsizlik ne ise; belirsizlik, geçmişteki kırk küsur yıllık başsızlık yani örgütsüzlük ve kurumsal bir kimlikten yoksun olmak da Türkçülük için o demektir.
Gökbörü Türkçüler Derneği Türkçülüğün bu pür melal haline ve perişanlığına bir nebzecik de olsa ilaç olmuş bir yapılanmadır. Bu yapılanma bize; geçmişte sanal olarak var olan ve kalemiyle bir günde üç Kür Şad isyanı yapıp bir kez de Turan'ı kuran nice kişilerin gerçek hayatta birer hiç olduklarını ve hatta iş gerçeğe dökülünce bunların ortalıkta bile görülmedikleri gerçeğini göstermiştir. Ve işin daha da acısı mı diyelim gülüncü mü diyelim sanalda sırf birisi, Türkçülüğün adap ve erkânını bilmemekten dolayı, arapça selam verdi diye o kişiyi yerden yere vuran kişilerin gündelik yaşamlarında arapça selam vermeyi ve almayı bilinçaltı alışkanlık dediğimiz alışkanlık yapıp akıcı olarak kullandığını ve hatta sanalda sergilediği dine mesafeli duruşunun tam aksine dine ait sözler ve davranışlarında her haliyle yansıdığına bile tanık olduk. Aynı şekilde milleti dövüşe, kavgaya ve sokaklara davet eden zevatın yüzde doksandokuzunu ortalıkta hiç görmediğimiz gibi gördüğümüz yüzde birlik kesiminde tavşan yürekli birer ödlekler olduklarını yani bir kelebeği bile yakalamaktan aciz zavallılar olduklarını hayretler içinde gözlemledik.
Bunları niye yazdım? Elbette ki Türkçüleri karalamak, küçük düşürmek kastında değilim. Demem odur ki sanal ile gerçek dünya; yerle-gök, siyahla-beyaz, varla-yok kadar birbirinden farklı ve kendi gerçekleriyle asla diğeriyle uyum sağlaması olanaksız dünyalardır.
Sanaldan milletin dinine imanına atıp tutan birisi gerçek hayatta sanalda söylediklerinin onda birisini uluorta sarf etsin bu milletin zilzurna sarhoşundan bile bir kamyon dayak yer.
Biz bunu sanaldan gerçek yapılanmaya geçiş sürecinde az çok yaşadık.
O nedenle sırf kişisel egoları tatmin etmek için milletin dinine imanına sövüp sayarak Türk Milliyetçiliğini milletin nezdinde öcü gibi göstermenin ve milletin Türkçülerden nefret etmesine sebebiyet vermenin gereği yoktur. Şu an millete karşı en çok zorlandığımız ve anlatmakta ve kabul ettirmekte güçlük çektiğimiz konu da Türkçülerin dine bakışıdır.
Millet geçmişte neidiğü belli olmayan kişilerin dine imana karşı sövüp sayarak yerleştirdiği olumsuz intibalardan ötürü bizim her şeyimizi olumlasa bile iş inanca gelince birden bire aramızda soğuk rüzgârlar esmeye başlıyor.
Bu gerçekler ışığında bizler Türk çocuklarının Türkçü kuruluşlara önyargısızca gelebilmesi için geçmişe dönük olumsuzlukları temizlemek, gerçek laikliği içtenlikle yaşayarak Türk çocuklarının ümmetçi, sentezci ve hatta cemaatçilerin ellerine düşmelerinin önünü almak istiyoruz.
Bu davranış biçimi Türkçü mücadelenin özü ve gerçeği olurken aynı zamanda da psikososyal bir metot ve stratejidir.
Yani aklın yolu bunu emretmektedir.
Yazımızın başında aklın yolu birdir demiştik.
Rasyonel bir hareket olan Türkçülüğün aklı devre dışı bırakması söz konusu olamaz.

TTK.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: daglargibi - 09 Nisan 2013
Atsiz Ata Islam'a degil, Islam adina Türklüge yapilan saldirlara karsi idi. Islam adina Kürt Said'in pesinden gidilmesine Islam adina Türklügün silinmesine karsi idi. O dönem Islam adina Türklüge saldiran Necip Fazil'larin Kürt Said'lerin torunlari bugün iktidardalar ve hedeflerine adim adim ilerliyorlar. Yobazlarin iddia ettikleri gibi Atsiz Islam düsmani olsaydi bu Siir'i yazmazdi:

Genç Fatih'in ordusu yine tekbir alınca
Söndürürüz kafirin Meryem Ana mumunu.
Haritadan sileriz Tuna'ya at salınca
Ulah'ını, Sırb'ını, Bulgar'ını, Rum'unu.

Atsiz Ata'nin Islam'i yasayip yasamadigi kendisi ile yaradani baglar, fakat Atsiz Islam'i Türk'e faydasi oldugu müdetce savunmus Türklügün önüne gecen Islam'i ise elinin tersi ile itip Türklük yolunda yürümüstür, Mhp olayinda da bu böyledir. Mhp'deki sentezciler 1969 Adana kongresi ile partiye girmediler daha önce de partidelerdi fakat 1969'da MHP'de Toplumcu Türkcü düsüncenin yerini sentezci düsünce alinca Atsiz Ata isyan bayragini kaldirmistir. Atsiz Ata'nin Islam'in Türk'ün dini olarak kalmasinda bir itirazi olmadigi gibi Türklüge saldiran bir Islam'i da asla kabullenmemistir, bir Türkcünün de yapmasi gereken budur.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Delikurt38 - 05 Haziran 2013
Atsiz Ata Islam'a degil, Islam adina Türklüge yapilan saldirlara karsi idi. Islam adina Kürt Said'in pesinden gidilmesine Islam adina Türklügün silinmesine karsi idi. O dönem Islam adina Türklüge saldiran Necip Fazil'larin Kürt Said'lerin torunlari bugün iktidardalar ve hedeflerine adim adim ilerliyorlar. Yobazlarin iddia ettikleri gibi Atsiz Islam düsmani olsaydi bu Siir'i yazmazdi:

Genç Fatih'in ordusu yine tekbir alınca
Söndürürüz kafirin Meryem Ana mumunu.
Haritadan sileriz Tuna'ya at salınca
Ulah'ını, Sırb'ını, Bulgar'ını, Rum'unu.

Atsiz Ata'nin Islam'i yasayip yasamadigi kendisi ile yaradani baglar, fakat Atsiz Islam'i Türk'e faydasi oldugu müdetce savunmus Türklügün önüne gecen Islam'i ise elinin tersi ile itip Türklük yolunda yürümüstür, Mhp olayinda da bu böyledir. Mhp'deki sentezciler 1969 Adana kongresi ile partiye girmediler daha önce de partidelerdi fakat 1969'da MHP'de Toplumcu Türkcü düsüncenin yerini sentezci düsünce alinca Atsiz Ata isyan bayragini kaldirmistir. Atsiz Ata'nin Islam'in Türk'ün dini olarak kalmasinda bir itirazi olmadigi gibi Türklüge saldiran bir Islam'i da asla kabullenmemistir, bir Türkcünün de yapmasi gereken budur.
Aynen katiliyorum. Dini Inanclari yargilamamaliyiz Dinin suistimal edilerek Türkcülügmüze saldirilmasini yargilamaliyiz. Nitekim Atatürkte dini inanclari degil din suistimalcisi Ümmetcileri yargilamis onlarla mücadele etmistir.Din Insanlarin Tanri ile arasinda manevi vicdani bir bag olarak algilanmali ve kalmali.diye düsünüyorum.Son Basbug Atatürk Laikligi niye getirmistir Herkez dini inanclarini özgürce yasabilsin diye buna karsi Din Tücarri Ümmetcilerle mücadele etmistir Türklügmüzeyaptiklari saldirilardan dolayi Atsiz Ataminda ayni sekilde makalelerinde Ümmetcileri elestirdigi kanisindayim.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Aksungur - 26 Haziran 2013
İnsanların düşünceleri, inançlarını sorgulamak bizler gibi yüce bir soyun emanetçilerine yakışmaz. İslam'a, Hristiyanlığa inanan insanları sorgulamak bize düşmez. Atsız Ata'da düşüncelerini bu yolla belirtmiş ancak bu demek değil ki, inanan insanlara istediğimiz hakareti etme lüksüne sahibiz. Neyse soydaşlarım, dikkat edelim, bu tarz düşünen insanların ağzına sakız olabilecek nitelikte söylemlerden uzak duralım.

Tanrı Türk'ü korusun ve Yüceltsin.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: giray-han - 26 Haziran 2013

Bu bahsettikleriniz kızdıkları, kafalarına uymayan ya da kendilerine göre tarif ettikleri Türkçülüğü benimsemeyen kişilere "senin ananı seccadenin üstünde kıbleye doğru secde ederken domaltıp, bilmem neyimin suyunu, başörtüsüne fışkırtıyım" diye yazanlar mıydı?
Biz o satırlardan o günde çok utanıyorduk, bu gün de utanmaktayız.
Eğer bu bahsettiklerin o kişilerse aman kalsın, lazım değil.
Kim neye inanır bilmem ama bize yaşadığı toplumun değerlerine hakaret etmeyen ve ağzı bozuk olmayan, ahlaklı kişiler lazım.
Kirli ağızdan temiz söz çıkmaz.
Ben ne Gök Bilge Atsız'dan, ne Yüce Atatürk'den, ne Ziya Gökalp Beyden ve ne de diğer Türkçü önder ve bilgelerin hiç birisinden toplumun ahlakına aykırı ve millete hakaret eden tek bir söz duymadım.
Yıllardır Huntürk otağında okuyucu ve yazıcı olarak bulunmaktayım ve burada yolbaşçılarımızın yaşayış, düşünüş ve ifade ediş biçimlerindeki seviyeye aykırı hiç bir şeye tanık olmadım. Zaten yıllardır benim ve daha bir çok kişinin burada oluşunun nedeni de budur.

Tanrı Türkü ve Türk yurtlarını korusun.



Sançar kandaşım, bir zamanlar Atsızcılar olarak tabir edilen ve bu isim adı altında internet yayını yapan grubun marjinal bir tarzı olduğu doğrudur. Ama her şeye rağmen hataları ve eksikleri ile Türkçülük adına mücadele etmiş ve bir çok Türkçü yetiştirmiş bir oluşumdur. Toplum değerlerine hakaret etmek elbette Türkçü bir kişiye yakışmaz. Fakat toplumun gözündeki ''ümmetçilik'' perdesini indirmek ve hayatın ''din''den ibaret olmadığını göstermeye çalışmak bile sizi ister istemez marjinal kategorisine sokuyor.

Dini meselelerin tartışılması bize yarardan çok zarar vereceği aşikardır. Malum dini duyguları hassas bir toplumda yaşıyoruz.



Pekala, Atsız Atamızı, dine ve özellikle İslam dinine özel bir husumet beslemediği halde öyleymiş gibi göstermek niye? Ben Atsız Ata'nın dine bakış açısını düşünürken her daim yüce Çingiz Han'ı düşünürüm. Çünkü görüşleri birebir aynıdır. Çingiz Han da vaktinde Moğolistan'da faaliyet gösteren bir sürü dini incelemiş, ve o dinleri yayan kimselerden aldığı bilgilerle şu sonuca ulaşmıştır ki, tüm dinler insana en temel ahlak kurallarını emreder. Kendisi o yüzden ne belli bir dini yaymaya çalışmış, ne de belli bir dini bitirmekle uğraşmıştır.
Atsız Ata da öyledir. Atsız'ı toplum gözünde küçük düşürmek için uğraşan bir takım kendini bilmez cahil takımı, onun makalelerinden cımbızla laf alıp, aynı şekilde Kuran'dan cımbızla laf çekerek İslam'ı alçaltmaya çalışanlar gibi olduğunun farkında değildir. H. Nihal Atsız, kendisi İslam'a inansın ya da inanmasın, İslam'ın Türk toplumunda bulduğu yeri çok iyi bilmekteydi, ve vaktinin bazı "çağdaş" uygulamaları olan ve İnönü devrinin Halk partisince gerçekleştirilen din düşmanı politikalara karşı çıktı. Eğer ki Atsız dediğiniz gibi İslam düşmanı olsaydı, elbette ki bu politikaları övücü nitelikte yazılar yazardı. Atsız ne dine, ne İslam'a karşıydı. Atsız salt ve salt dini bağnazlığa, dini topluma, bireye, ve ülke yönetimine zorla empoze etmeye karşı, cehaleti sevmeyen, ırkı dinden önce gören biriydi.
Amma velakin ben bir müslüman olarak Atsız'ın yazılarını okurken incinmedim, gücenmedim, ve Atsız'ın biz müslüman Türk halkına düşman olduğunu sezmedim. Atsız bazıları gibi "azınlıklara oynayan" biri değil, salt çoğunluk olan Türk toplumunu toptan gözeten bir fikriyata sahipti. Biz ise bir avuç Türkçü olarak, sizin mantığınızla "İslam zaten Türk dini değil, o yüzden İslam'dan nefret edelim, İslam'ı yaşayan, ya da İslam'a bağlılık duyanları da arapçı olmakla suçlayalım" deseydik, Halk partisi gibi kendimiz çalıp kendimiz oynar, Türkçülüğü zaten topluma yaymakla uğraşmazdık. Nitekim Halk partililer öyle yapıyor. Kendileri çalıp kendileri oynuyor, solcu fikriyattan aldıkları din düşmanlığını çağdaşlık diye önümüze sunuyorlar.

Biz de nereden alındığı bilinmeyen bu mantığı Türkçülüğün içinde istemiyoruz. İnsanlar istediği dine inanmakta özgürdür. Gökbilge bundan bir sürü makalesinde üstüne basa basa bahsetmiştir. Acaba biz mi yanlış okuyup yanlış anladık? Atsız'ı bilmeden nice Türkçülük yapan insanlar var ki, bunlar yeri geldiğinde Atsız'ın görüşlerine ters bir şekilde, Osmanlı'ya karşı aşırı bir nefret besliyor, Padişahlarına küfür ediyor, ve Türk tarihinden sildikleri o 600 seneyi, bize kötü gösteriyorlar, aynı sözde milliyetçi, özde kızıl İnönücüler gibi.
Bizi bunlarla karıştırıyorsanız, hele hele Atsız'ı bu insanlarla karıştırıyorsanız, bizi yanlış tanımışsınız.

Türkçülük seküler bir ideolojidir.İçinde dini anlamda bir maneviyat barındırmaz. Ama Türkçülüğü bu tür tartışmaların içine çeken, ve buna Gökbilge Atsız'ı da dahil eden insanlar çok yanlış yapıyorlar.

Alıntı
İçinde bulunduğumuz coğrafi ve stratejik konum nedeniyle sürekli iç ve dış tehditlere maruz bir ülkeyiz. Dışarıdan tehditlere karşı mücadele etmek kolaydır. Fakat içeride çıkan bir takım kaoslarla, buhranlarla ve tehdit unsurlarıyla mücadele etmek ise çok zordur. Bunun nedeni ise, masum olanla olmayanı birbirinden ayırmaktaki güçlüktür. Dış mihrakların da teşvik ve yardımlarıyla Laik Cumhuriyet'imizi yıkıp yerine şeriat hükümlerine dayalı bir devlet düzeni kurmak isteyenlere karşı mücadele etmek her Türk evladının başlıca vazifesidir. Bu noktada rehberimiz ATATÜRK İLKE ve İNKILÂPLARI olmalıdır.
Bu söylediklerinizden iç ve dış tehditler olayına katılıyorum. Amma velakin ondan sonrasına katılmıyorum. Atsız Ata'nın bu konuda makaleleri vardır. Biri de şu makaledir:
http://www.nihal-atsiz.com/yazi/irtica-artik-bir-kuvvet-degildir-h-nihal-atsiz.html

Bu makaleyi okursak işimiz gücümüzün irtica denilen, ve Halk partisi tarafından bazı milli değer ve şuurdan yoksun, kozmopolitan yaşam stilinin esiri olmuş bir takım orta sınıfın önüne sırf oy alma kaygısı ile konmuş olan hayali bir tehditle savaşmak olmadığını anlayacaksınız.
Laiklik anayasada olduğu ve değişmez bir madde olduğu için bunun kaldırılması ancak ve ancak İran'daki gibi bir ihtilal ile olabilir. Ve ben öyle bir ihtilalin gerçekleşeceğinden şüpheliyim. Toplumun en büyük katmanlarını yarın ne yeyip ne içeceğini düşünen fakir insanlarla, yarın paydos saatine kadar nasıl vakit harcayacağını düşünen orta sınıf oluşturdukça, şeriatı getirmek artık ülke yobazları için bir hayalden ibarettir. Nasıl bu ülkeye komünizm gelemezse, şeriat da gelemez.
Ülkenin kuruluş felsefesi Türkçülük olduğundan dolayı, bu ülkede başa gelebilecek tek sağlam ideoloji, ve gelmesi gereken ideoloji, Türkçülüktür. O yüzden şeriat olayına bu kadar kafayı takmanın, orada burada irtica var diye dolanmanın biz Türkçülerin bir kere zekasına yakışmayan bir hareket olduğunu düşünüyorum.
Türkçülük, her daim olduğu gibi, dinsel bir hareket değildir. İnsanlara ne belli bir dini empoze eder, ne de belli bir dine karşı fiştekler. Şimdi bu konunun başında bulunan yazı Atsız'ı İslam ya da din konseptine düşman gibi göstermektedir. Ama ben de size 10 dakikada tam tersini gösteren bir yazı hazırlarım. Yine makalelerin içinden cımbızla sözcükler seçer, önünüze koyarım, Atsız bu sefer de dinci dersiniz. Ama Atsız, Türkçülüğün fikrinin vücut bulmuş hali olarak, Türkçülük gibi dine nötr bakabilen bir insandır. Lütfen onu özünden başka bir şekilde lanse etmeyelim.

Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: Budunçar - 05 Eylül 2015
Atsız'ın din hakkındaki fikirlerini daha önce okumuştum, Reha Oğuz Türkkan da katıldığı bir televizyon programında Atsız'ın herhangi bir dine inanmadığını, Müslüman da olmadığını ancak ateist-tanrıtanımaz olarak da adlandırılamayacağını söylemişti. Din konusunda, Müslüman bir ailede yetişen ve Tanrı inancı olan bir birey olarak ben de Atsız'la aynı fikirleri paylaşıyorum. Mantığıma oturtup 6. yüzyılın bedevi toplumu için kuralları bir Türk olarak kabullenemiyorum ancak bazen görüyorum ki iş hakaret noktasına kadar varıyor. Kişiler Müslümanlığa veya başka dinlere de inanmayabilir. Bu kişinin kendi özgürlüğüdür ancak bir Türk birliği kurulacaksa Türkler'in arasında dini kutuplaşma olmamalı, isteyen istediğine inanma ve inanmama hakkına sahip olmakla birlikte karşı tarafın inancına saygısızlık etmemeli, yorum yaparken de haddini bilmelidir. Geçmişte çok farklı dinlere mensup Türkleri tek bir çatı altında tutan devlet anlayışına sahip yüce insanların torunları olarak bize yakışmaz hoşgörüsüzlük ve inançlara saygısızlık.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: alkanaga - 16 Eylül 2015
Din,  dinlediğinde ileri gelir. Türkler göç ettikleri yörelerdeki insanlarla iletişim kurmuş kültür, töre ve inançlarına saygılı davranmış ve DİNlemiştir. Türkün yüksek hoşgörüsü, tevazusu ile bu durum mümkün olmuştur. Biz hiç bir zaman araplar gibi put peşinde koşmadık, karşımızdaki insanları ikinci sınıf görmedik. Arap milliyetçiliği ve kültürünü bize enjekte eden zihniyet ümmetçilik adı altında öbür tarafta cennetler vaat edilerek saf insanımıza sunulmuştur. Bizim en büyük ibadetimiz insanlığa hizmettir. Acunda var olan tüm tinlere saygı vardır, doğaya saygı, ataya, kadına, çovcuğa saygı vardır Türk ün inancında. Var olan her zerre kutsaldır ve bunu var eden tengri tektir, eşi ve benzeri yoktur. Yaratıcıdır; bilinen ve bilinmeyen her şeyi O yaratmıştır. Canlılara yaşam verir. Ölüm onun iradesine bağlıdır. Varlıklara yaşam verdiği gibi, dilediğinde de onu geri alır.
Başlık: Ynt: Nihâl Atsız'ın İslam hakkındaki düşünceleri
Gönderen: [Hun Türk] - 16 Eylül 2015
Bu tür konuları aşalı yıllar oldu. Isıtmanın anlamı yok. Sonra gerginlesiyoruz !!