Gönderen Konu: Alman Edebiyatında Attila Motifi  (Okunma sayısı 3538 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Borokhul Noyan

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 224
Alman Edebiyatında Attila Motifi
« : 22 Temmuz 2011 »
Alman Edebiyatında Attila Motifi



Attila’nın Kutsal Kılıcı

Türk kavramı batı edebiyatında sıkça işlenilmiş bir konudur. Bu kavramın sıkça işlenmesinin bir çok nedeni vardır. Batı edebiyatında bu kavram genel olarak olumsuz anlamda kullanılmıştır. Bugün Batı Edebiyatı’nı oluşturan birçok ünlü yazar Türkleri yeren ve çeşitli olumsuz ifadeler yükleyen bir çok eser yazmıştır. Alman edebiyatında ve Alman kültür hayatında çok önemli yere sahip olan Martin Luther’den Hegel’e kadar bir çok bilim adamınının bu konu çerçevesinde eserleri bulunmaktadır. Luther’in Türk düşmanlığını işleyen üç ciltlik eseri bulunmaktadır. Özellikle orta çağın bitip Yeni Çağ’ın başlaması ile birlikte Avrupa edebiyatının başlıca esin kaynağı Türklerdir. Çünkü Türklerin Avrupa içlerine doğru ilerlemesi o dönemin en güncel problemidir (Bkz. Kula 1992).

Batı Edebiyatı’nda Türklere ait olumsuz nitelemelerin ne zaman ve nasıl başladığı sorulduğunda, bunu direkt olarak Hun imparatoru Attila’ya bağlamak mümkündür. Ama Attila’nın ve Hunların dinsel kimlikleriyle ön plana çıkmamaları, örneğin Hristiyan-Müslüman karşıtlığı gibi, bu düşmanlık yeni çağ sonrası kadar katı değildir (Bkz. Brinkmann 1989:2).

Romalı tarihçi Priscus, Attila hakkında şunu yazar: “Bir adam yoktur ki, kavimleri sarsmasın, tüm dünya ondan ürkmesi için doğmuş ve herkesin onun hakkında duyacağı dehşet verici bir haberin kendisine ulaşacağı korkusuyla yaşamasın”. Yine aynı yazar onun hakkında şu bilgiyi vermektedir.: “Misafirleri altın ve gümüş kadehten içerken o ahşap bardaktan içmektedir” (Batıman 1945:3).

Aşağıdaki örnekleriyle sunacağımız eserlerden de anlaşılacağı üzere Attila, genelde Hun kavramı ile özdeş tutulur.Biz hun İmparatoru Attila’nın edebi eserlerde nasıl işlenildiğine bakmadan önce, Attila’nın biyografisine kısaca değinmek istiyoruz. Kalabalık Hun boyları, 359 yılında bugünkü İran topraklarını ele geçirdiler. Urfa’yı 363-373 yılları arasında işgal ettiler. Don ırmağını aşıp Got imparatorluğuna 375 yılında son verdiler. Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesine 378 yılında neden oldular. Roma’ya 389 yılında büyük akınlar düzenlediler. Bu dönem içinde Hun Boyları dört kardeş tarafından yönetilmiştir. Attila’nın babası Muncuk da bu dört kardeşten birisidir. Tüm bu olayların sonlarına doğru Attila 400 yılında dünyaya geldi.

Kardeşi Bleda ile birlikte Hun İmparatorluğunu 11 yıl yönetti. Daha sonra taht mücadelesi sonucunda Attila kardeşi Bleda’yı öldürdü. Attila önderliğindeki Hunlar o dönemde Ren Irmağı ve Kuzey Denizine kadar uzanıyordu. Savaş ganimetlerinin çok olmasından dolayı bazı Cermen boyları Attila’nın yönetimine katıldılar. Roma İmparatorluğudan kültürel anlamda etkilendikleri kısmen de olsa görülmeye başlandı.(Bkz. Batıman 1945:7-9). Balkanlara, Galya’ya ve Roma’ya 449 yılında seferler düzenledi. Roma’yı o dönemde kuşatmadı ancak 452 yılında tekrar saldırdı. Papa Leo ve iki konsül, huzuruna çıkarak Roma’yı işgal etmemesi için ricada bulundular. Neden Roma’ya girmediği ise hala tarihçiler tarafından açık ve net olarak açıklanamamıştır. Burgund boyu prensesiyle 453 yılında evlendiği günün gecesi öldü. Ölümü de Roma’ya girmemesi kadar geride soru işaretleri bırakmıştır (Bkz. Brinkmann 1989:2).

Attila, bugünkü İtalya kenti olan Revana’da Latince öğrenmiştir. Yanında bir de Latince yazan tarih yazarı bulundurmuştur. Dolayısıyla Attila’nın Batı Edebiyatında ilk olarak işlenişi Romalılar tarafından gerçekleştirilmiştir, tezi yanlış olmasa gerek.

Attila’nın kim olduğuna kısaca değindikten sonra Attila ismi Cermen boyları için neler ifade etmiştir konusu üzerinde durmak istiyoruz. Latin kültüründen yoğun şekilde etkilenen Cermen boyları genel olarak ona ” Tanrı’nın Tutsağı” demiştir ama Attila ile direkt etkileşim sürecine giren Cermen boylarında ismi ” Der Etzel” dir ve bu isim Orta Yüksek Almancadan türetilmiş bir kelime öbeğidir. Anlamı ise “babacıktır”tır. Orta Yüksek Almancada metinlerinde, Almanca  -el takısı, küçültme takısı olarak kullanılır. Örneğin kız-kızcağız, kedi-kedicik gibi. Attila Got dilinde “babacık, oğulcuk” olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuzeyde eski Fristya dilinde ise Atli veya Attala olarak kullanılar ve “küçük baba” anlamındadır. Kelimenin “korkunç” anlamını içeren anlamı da vardır.

Görüleceği üzere Attila’nın daha kuzeye çıkıldıkça, anlamı “oğul veya oğulcuktur”. attila anlamının değişik olmasının nedeni, Attila yönetimini kabul etmiş Cermen Boyları ile kabul etmemiş boylar arasındaki karşıtlıktır. Yönetimine girmemiş boylar onu korkunç, savaşçı ve zalim olarak tanımlamışlardır. “Baba” veya “babacık” ifadesi, Attila yönetimi altında savaşıp ganimet alan boylar arasında kullanılmıştır.

Latince ve Latin Kültürü 6. ve 7. yy.da Alman boylarını daha yoğun bir biçimde etkilemiştir. Germen boyları ile Romalılar, Avrupa coğrafyasında egemenik kurmak amacıyla savaşmışlar, zamanla bir çok açıdan iç içe girip kaynaşmışlardır. Alman İmparatorlar, Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu adına Roma’da taç giymişlerdir. Cermen boyları İrlandalı misyonerlerin çabaları sonucunda Hristiyanlaşma sürecine girmişlerdir. Bu dönemde Latin Kültürü’nün etkileri edebiyat hayatında görülmeye başlar. Örnekleri az da olsa, Latince’den Almanca’ya 7. ve 8. yy.larda çeviriler yapılmaya başlanmıştır. Wulfila’nın İncil’i Latince’den Gotik diline çevirmesi gibi. Hristiyanlık öncesi söylenceleri 1000 yıllarında din adamlarının çabalarıyla Hristiyanlık öğretileri katılarak tekrar yazılmıştır. Bu söylencelerin konuları ve kahramanları Hristiyanlaştırılarak edebiyat hayatında yer edinebilmiştir.

Waltharius Destanı’nda Attila Motifi

Almanya’da yazılan ilk destandır. Yazarı belli değildir. Çünkü Walther ve Hildegund Attila’ya esir düşer. Çeşitli dolaplar çevirerek saraydan kaçmaya çalışırlar. Bir yolunu bulup Attila’nın sarayından kaçarlar. Beraberlerinde de bir çok değerli eşyayı çalarlar. gunther ve Hagen bu çaldıkları eşyaları Walther’den çalmak isterler. Giriştikleri mücadelede Walther başarılı olur. Babasının ölümünden sonra ülkesinin kralı olur. Destan komedi unsurlarını da içinde barındırır. (Brinkmann 1989:7). Bu destanda, Attila olumsuz anlam yüklenerek karşımıza çıkmaktadır.

Hildebrant Destanı’nda (Dietrich von Bern) Attila Motifi

Hristiyanlık öncesi Eski Alman Edebiyatında rastlantı sonucu ele geçirilmiş bir eserdir. Bugünkü Almanya’nın Fulda kentinde 9.yyda iki keşiş tarafından orijinaline sadık kalınarak yazılmıştır. konusu kısaca şöyledir; Hidebrant, ülkesindeki düşmanlarının baskısından kaçarak Attila’ya sığınır. Attila onu misafiri olarak kabul eder. Tutsağı gibi davranmaz. Attila’nın ülke yönetimine ilişkin düşünce ve davranışları bu destanda yer alır. Vatan özlemi onu ülkesine çeker. Otuz yıl sonra ülkesine girme yasağı olmasına rağmen geri döner ve oğlu Hadubrand’la savaşmaya başlar. Oğlu babasını hilekar bir Hun sanmaktadır. Babası ise Hadubrand’ın oğlu olduğunu anlamıştır. Ama savaşın sonucu destanda yer almamıştır. Hildebrand’a göre Attila iyi bir stratejisttir. Hidebrant onun konukseverliğinden etkilenmiştir. Misafirlerine çok iyi davranmıştır. Çok güçlü bir kişilik olduğu hildebrant tarafından dile getiriler. Bunun karşılığında Hadubrand da Attila “Tanrı’nın Kılıcı” olarak ele alınır ve genelde olumsuz anlamlar yüklenir.

Kuzey Cermen Mitolojisinde Attila Motifi

13. veya 14. yy.da bulunduğu düşünülür. Kuzey cermenlerin efsanelerini ve mitolojisini kapsar. Eser otuz ayrı eserler kümesinden oluşmaktadır. Konular genel olarak kuzeyde yaşayan insanların konularıdır. Avrupa Kıtası’nın kuzeyinde yer alan adaları da kapsamaktadır. Ama bu mitolojik toplu eserlerin genel çerçevesini Kavimler Göçü belirler. Bu göçün kuzey halkları için neler ifade ettiği ve ne anlama geldiği çok net bir biçimde işlendiği söylenebilir. Kavimler göçünün ve Attila’nın kuzey ülkelerinde bu kadar etkin olmasının bir nedeni de Attila’yı kendi mitolojileri açısından ele almalarının payı büyüktür. Dolayısıyla söylence olarak dilden dile aktarılmış Kuzey Mitolojisi, Attila’yı kendi kahramanlarıyla özdeş tutmaktadır. Ancak Kuzey Cermenlerin Hristiyanlaşmasından sonra bu Kuzey Mitolojisinde bazı figürlerin yok olduğu iddia edilmektedir (Brinkmann 1989:8).

Ninelungen Destanı’nda Attila Motifi

13. yy.da yazıldığı sanılmaktadır. 2000 mısradan meydana gelir. Nibelungen Destanı Kavimler Göçü ve bu göçün etkisini anlatmaktadır. Destanda geçen olaylar ve kişilikler gerçeğe yakındır. Hunlar, Burgun Kralı Gundaher’i 436 yılında yenilgiye uğratır. Ama destanda geçen Krimild’in, 631 yılında ölen Merovinger prensesinin olma ihtimali çok yüksektir. Bu destanın çözümlemesinin temelinde yatan sorun şudur; destanda geçen kişilerle tarihsel olaylar arasında bağın ne şekilde kurulacağı açık ve net değidir. Attila’nın bu destanda dolaylı anlamları vardır. Krimhild’in çok sevdiği kocası öldürülür. Krimhild kocasını intikamını almak için güçlü Attila ile evlenir ve Attila’nın gücünü kullanarak kocasının katilini bulur ve öldürtür. Krimhild Figürü’nün Attila ile evlenmesi destanda pek istenmeyen bir olaydır. Zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Attila zorlayıcı olarak da anlamlaştırılır. Daha çok bir kral ve lider gibi özellikleriyle ele alınmıştır. Destandan çıkarttığımız bir olay da Attila’nın Krimhild’den bir oğlu olmasıdır.

Ortaçağın sonlarına doğru Attila veya Hun düşmanlığını,  yerini Arap düşmanlığına bırakmıştır. Bunun neden Hristiyan-Müslüman karşıtlığıdır.

Çok sonraları İtalya’da G.Verdi 1813-1901 “Der Geißel Gottes (Tanrı’nın Tutsağı)” Etzel (Attila) adlı operasını yazmış ve sahnelemiştir. Her yıl düzenli olarak Almanya’da bu opera sergilenmektedir. Günümüzde ise Attila motifi Alman edebiyatında bir çok eserde karşımıza çıkmaktadır.

Patrick Howarth’da Attila Motifi ( Attila, der Hunnenkönig)

P.Howarth, Mann und Mythos (Adam ve Mit) adlı eserinde Attila motifini ele almıştır. Attila eserde genel olarak mitolojik bir kahraman ve korku ögesi olarak işlenmiştir. Attila’nın biyografisine tamamen sadık kalınarak konu eserde işlenmiştir. Özellikle Kuzey Cermen mitolojisi bağlamında konu işlenmiştir. Bu mitolojideki kahramanlarla Attila benzerliği çok ayrıntılı biçimde eserde ele alınmıştır.

Lübe’de Attila Motifi

1999 yılında Lübe, Attila biyografisini Alman boyları çerçevesinde ele alıp bir tarihsel roman yazmıştır. Roman kahramanı Attila’dır. Attila’nın yaşadığı dönemde Cermenler için ne ifade ettiği objektif yaklaşım tarzıyla ele kaleme alınmıştır. Kurgusal ögeleri de romanda izlemek mümkündür. Ama bu kugusallık gerçeklerden kopuk değildir. Avrupa ve Cermen tarihi için Attila’nın tam olarak ne anlama geldiği işlenmiştir. Attila ile ilgili olumlu ve olumsuz ögeler bir aradadır. Yazar, tarafsız yaklaşımını eserin genelinde sürdürmektedir.

Heinrich Tischner’de Attila Motifi (2003)

H.Tischer, Tatar ve Hun Türklerini araştırma yazısı olarak ele almıştır. Bu araştırma yazısı otobiyografik özellikler taşıdığı gibi kurgusal ögeleri de içeriri.Attila’nın yaşam öyküsü ile Tatar Türklerinin yaşamlarını birlikte değerlendirmiş, kısmen de olsa objektif kriterlere ulaşmıştır.Genel olarak yazar Türk kavramının Attila ile birlikte ele aldığı ve Türk kavramının “korkunç” ve “baskıcı” anlamlar yüklenmesinin temelini O’nun meydana getirdiği eserinden yola çıkarak söyleyebiliriz.

Thomas R.P. Rielke’de Attila Motifi (2004)

Belki de Attila hakkında yazılmış en kapsamlı ve gerçekçi eserdir. Rielke’nin bu eseri tarihsel bir romandır. Tamamen belgesel niteliğindedir. Yazar Attila’yı hiç bir değerlendirmeye tabii tutmadan belgelerde nasıl geçiyorsa romanını öyle örmüştür. Rielke’nin tarih bilimiyle yakından uğraşmış olması, Attila’ya ilişkin yazdığı eserin değerini de artırmaktadır. Attila hakkındaki tarihi kaynakları ayrıntılı bir biçimde araştırmış ve romanını kronolojik bir sırayla örmüştür. Yazarın tarihi kişilikler hakkında, örneğin Karl Martell gibi, çok önemli eserleri bulunmaktadır. Dolayısıyla Avrupa kimliğini oluşturan ögeleri ve karşıt ögeleri, yazar , tarihi romanlarında çok iyi bir üslupla işlemektedir.

Görüldüğü gibi Batı Edebiyatı’nda Attila motifi defalarca işlenmiş ve yazılmaya devam edilecektir. Çünkü bugünün Avrupa’sının şekillenmesinin temelleri Kavimler Göçü ile başlamıştır. Attila bu nedenle Alman Edebiyatında hem korkulan hem de bir o kadar saygı duyulan bir kişiliktir. Bu bağlamda Attila’nın Alman edebiyatında edebi motif olarak kalmaya devam edeceğini söyleyebiliriz.

Dr. Sedat Şahin

Türk Kültürü Dergisi Sayı: 503-504

Kaynaklar

BATIMAN, Burhanettin, Alman Edebiyatı, Remzi kitabevi, 1945.

BRINKMANN, Karl, Ortaçağ alman Edebiyatı, Ege Üniversitesi Yayınları, 1989

BARTSCH, Karl , Das Nibelunden Lied, Brockhaus, 1972.

KULA, Onur Bilge, Alman Kültüründe Türk İmgesi, Ç.Ü. Eğitim Fak. Yayınları, 1992.