Türkçü Turancı Otağ

TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI => TÜRK - TURAN DÜNYASI => Konuyu başlatan: EFE - 24 Eylül 2006

Başlık: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: EFE - 24 Eylül 2006
Avşarlar (Afşarlar)

On birinci yüzyıldan itibaren, mühim roller oynamak suretiyle, adlarını zamanımıza kadar yaşatmış Oğuz boyu. Bozokların Yıldızhanoğulları kolundandırlar.
Büyük Selçuklu Devleti'nin kuruluşundan önce, diğer Oğuz boyları ile beraber, Kıpçak çölünde yaşarlardı. 1135-1136 yıllarında, reisleri Arslanoğlu Yakub Bey kumandasında gelerek Huzistan’a yerleştiler. Yakub’dan sonra Afşarların başına Aydoğdu bin Küşdoğan geçti. Şumla lakabıyla anılan bu bey, Büyük Selçuklu Devleti’nin zayıflamasından faydalanarak, Huzistan’da Selçuklu hakimiyetine son verdi ise de, 1159’da Irak Selçukluları sultanı Melikşah gelerek tekrar Huzistan’a hakim oldu. Bu devrede, Şumla da Melikşah’ın hizmetine girdi. 1194 yılında, Abbasî halifesi En-Nasır li-Dinillah, veziri İbn-ül-Kassab kumandasında Huzistan bölgesine bir ordu gönderdi. İbn-ül-Kassab, Huzistan’ın başşehri Tuster’i ve birçok kaleleri zaptettikten sonra, Şumla’nın ailesini ve çocuklarını toplayıp Bağdat’a götürdü. Böylece Huzistan’daki, Avşar Şumla ve oğullarının hakimiyeti sona erip, ülke, halifenin topraklarına katıldı.

Diğer taraftan Malazgirt Savaşı'ndan sonra, Anadolu’ya Türkmenlerle beraber göç eden Afşarlar, Selçuklu Devleti’nin uç bölgelerine yerleştirilmişlerdi.

Nitekim, Anadolu’da yerleşim yerleri arasında Avşar adı, Kayılardan sonra ikinci sırada gelmektedir. Bu yer adları, Avşarların, Türkiye’nin fetih ve iskanında Kayı ve Kınıklar gibi birinci derecede rol oynadıklarını göstermektedir. Yine kaynaklara göre, Karamanoğulları Beyliğini kuran ailenin, Avşar boyuna mensup olduğu belirtilmektedir. Osmanlı ve İran tarihinde önemli rol oynayan Avşarlar, Anadolu’ya on üçüncü yüzyılda göç edenlerdir. Bu ikinci göç hareketi sırasında Anadolu’ya gelen Avşarların bir bölümü, Akkoyunlular'ın İran’ı ele geçirmesi üzerine, Mansur Bey önderliğinde İran’a giderek Huzistan’a yerleşti. Anadolu’da kalanlar ise; daha çok Malatya ve Doğu Anadolu’da bulunuyorlardı. Bunlardan büyük bir bölümü, on altıncı yüzyıl başlarında İran’a göçerek Urmiye’den Herat’a kadar olan geniş bir bölgede yerleştiler ve Nadir Şah, 1736’da, bunlardan Afşarlar hanedanını kurdu.

İran Afşarları; Mansur Bey Afşarları, İmanlu Afşarları, Alplu Afşarları, Usalu Afşarları, Eberlu Afşarları olmak üzere, başlıca beş büyük oba idi.

Safevî hükümdarı Birinci Şah İsmail, Afşarları sınır koruyucusu olarak Horasan’a yerleştirdi. Safevîler'in zayıfladığı bir dönemde, Afşarların lideri Nadir Şah; Afşar, Celayir ve diğer Türkmenleri etrafında topladı ve İkinci Tahmasp’ın hizmetine girdi. İran topraklarından Afganları çıkarınca, nüfuzu arttı. Sonra İkinci Tahmasb’ı tahttan indirerek yerine Üçüncü Abbas’ı şah yaptı. Kendisini de saltanat vekilliğine getirdi. 1736’da da kendi şahlığını ilan etti. 1737’de Hindistan seferine çıkarak Delhi’ye kadar ilerledi. Bir suikasttan sonra, idareyi sertleştiren Nadir Şah, Afşar ve Kaçar Beyleri tarafından öldürüldü. Horasan’ı yöneten torunu Şahruh’un ölümünden sonra, İran Afşar yönetimi de sona erdi.

İran Afşarları, günümüzde, Urmiye gölünün kuzey batısında Hemedan, Kirmanşah, Nişabur, Kerman’ın güneyinde dağınık halde yaşamaktadırlar.


Afşarlar, güler yüzlü, iyimser, hayat dolu, sakin ve terbiyeli insanlardır. Kadınları çok çalışkandır. Ünlü Afşar kilimleri, bu çalışkan kadınların el emeğidir.

Günümüzde yerleşik olmalarına rağmen, bir kısmı, âdetlerini devam ettirmektedirler. Bugün Kayseri’nin Pınarbaşı kazasının merkez nahiyesine bağlı bir kısım köyler ile, aynı kazanın Pazarören nahiyesi köylerinden pek çoğu, Sarız kazası ve Tomarza’nın Toklar nahiyesi köylerinin yarısından fazlası, Avşarlara aittir. Ayrıca Adana’ya bağlı mağara kazası köylerinden Ayvad ve Ağdaş alanı köyleri de, Avşarlar tarafından iskân edildiği gibi, Çukurova’da mevcut bazı Avşar köylerinden başka Kastamonu, Bolu, Muğla, Isparta ve Antalya yörelerinde pek çok Avşar köy adına rastlanır.

*******
Bayat Boyu (Bayatlar)

Oğuz boylarından biri. Bozokların Gün-Hanoğulları koluna bağlıdır.
"Devleti ve nimeti bol, devlet ve nimet sahibi" manâsına gelen Bayat boyunun ongunu (sembolü), şahin; şölenlerdeki et payları, "sağkarı yağrın" (sağ kürek kemiği) kısmıdır. Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügati't-Türk'te Oğuz boylarının dokuzuncusu olarak, Bayat boyunu göstermiştir.

Oğuzların sağ kolunda bulunan Bayat boyu, ekseri Oğuz hanlarının çıktığı dört Bozok boyundan biridir. Diğer Oğuz boyları gibi Sirüderya (Seyhun) Nehri kıyılarında ve kuzeydeki bozkırlarda yaşayan Bayat boyu, İslamiyet'ten önceki tarihinde, Korkut Ata (Dede Korkut) ile temsil edilmiştir. Bayat boyundan Kara Hoca'nın oğlu Korkut Ata, akıllı, bilgili ve keramet sahibi bir insandı. "Ala atlı kiş tonlu" Kayı İnal Yavku ile ondan sonra gelen hükümdarlar devrinde çıkan birçok zor siyasî meseleler, Korkut Ata'nın dirayeti sayesinde halledilmiştir.

Diğer Oğuz boyları gibi, İslamiyet'i kabul eden Bayat boyunun bir kısmı, 11. yüzyılda Selçuklu hükümdarları idaresinde, Horasan ve İran üzerinden Anadolu ve Suriye'ye geldiler. Anadolu'ya gelenlerin bir kısmı, uçlara yerleştiler. Bir kısmı ise göçebeliği bırakarak, Batı ve Orta Anadolu'da köyler kurdular. Bu bölgelerde görülen ve bazısı günümüze kadar gelmiş olan yer adları, Bayat boyunun Anadolu'ya yerleştiği devirlere aittir.

Orta Asya'da kalan, Bayat boyuna mensup bir kısım oymaklar ise, 13. yüzyılda Moğol istilasından kaçarak, Doğu Anadolu, Suriye ve Irak'a geldiler. 14. yüzyılda Kuzey Suriye'de, Bozok kolunun Avşar ve Beydilli boylarıyla birlikte yaşadılar. Yaz aylarında, yaylak olarak, Anadolu içlerine göçtüler.

Kuzey Suriye'de bulunan, Avşar ve Beğdilli boylarıyla birlikte 40.000 çadırdan fazla olan Türkmenlerin Bozok kolunu meydana getiren Bayatlar, bazı siyasî hadiselere katıldılar. Büyük bir ihtimalle Dulkadiroğulları Beyliğini kurdular. Maraş ve Elbistan bölgesinin yeniden iskânına katıldılar. 15. yüzyılın başlarında, Kara Tatarlardan boşalan Yozgat ve komşu yörelerde, Bozok oymakları yurt tuttu. Bunlar arasında, kalabalık sayıda Bayatlar da vardı. Bu Bayatlar, kışın Kuzey Suriye'ye gittikleri için, Şam Bayatı adını aldılar. Şam Bayatı'nın, bir kısım Akçalu (Ağçolu) ve Akçakoyunlu (Ağçakoyunlu) boylarının kollarıyla birlikte, Kaçar boyunu teşkil ettiler. 15. yüzyılın sonlarına doğru Kuzey Azerbaycan'daki Gence yöresine giden Kaçarların bir kısmı, 17. yüzyılın başlarında İran'ın Esterabad yöresine göç ettirildi. 18. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak, 1925 senesine kadar İran'ı idare eden Kaçar Hanedanı, bu Kaçar koluna mensup olup Şam Bayatı'ndan çıkmış olması mümkündür.

Bozok'ta (Yozgat ve civarı) kalan Şam Bayatı kolu ise, çiftçilik yaptığı arazide köyler kurarak, tamamen yerleşik hayata geçtiler. Bayatların önemli bir kolu da, 15. yüzyılın sonunda Akkoyunlu fethi üzerine, İran'a göç etti. Bunların bir kısmı Azerbaycan'da, önemli bir kısmı da Hemedan'ın güneydoğusundaki Kezzaz ve Girihrud yöresinde yerleşti.

Akkoyunlu Devleti'nin yıkılmasından sonra İran'a hakim olan Safevîler'in hizmetinde, birçok Türkmen topluluğu gibi, önemli miktarda Bayat da vardı. Cins atlar yetiştiren ve 10.000 çadırdan ibaret olan bu Bayatların beyleri, Şah Abbas tarafından Azerbaycan'daki sancaklara tayin edildi. Böylece, bu yörede yaşayan Bayatlar dağıldı.

Aynı yüzyılda Horasan'da Nişabur bölgesinde de Bayatlar yaşıyordu. Ancak, bu Bayatların Türk olmayıp Moğol asıllı oldukları anlaşıldı. Onlara, Kara Bayat adı verildi. Asıl Bayatları bunlardan ayırt etmek için, Akbayat veya Özbayat denildi.

19. yüzyılın başlarında Akbayatların, Azerbaycan'da 5000 kişi, Tahran çevresinde 3000 kişi, Şiraz taraflarında 3000 kişi olmak üzere üç kol halinde yaşadıkları tespit edildi. Karabayatlar ise Nişabur dolaylarında oturuyorlardı.

Suriye ve Doğu Anadolu'nun Osmanlı Devleti topraklarına katılmasından sonra, bir kısım Bayatlar da diğer Türkmenler gibi geleneksel göçebe hayatlarını sürdürdüler. Yerleşik hayata geçenler de, köy hayatı içinde uzunca bir müddet yaylaya çıkma geleneğini bırakmadılar. Fakat, Osmanlı toplum yapısı içinde kaynaştılar. Boy adlarıyla anılmaz oldular.

Kanuni Sultan Süleyman Han devrinde, Kuzey Suriye'deki ana Bayat kolu, yirmi obadan meydana gelmişti. Fakat bu obaların nüfusları fazla değildi. 16. yüzyılın ikinci yarısında boyun başında bulunan Bozca adlı boy beyi ailesi, boy halkından birçok kimseyi de yanına alarak İran'a gitti. Bunlar, orada Bozcalı adıyla anıldılar ve varlıklarını geçen yüzyılın sonlarına kadar korudular.

Anadolu'da kalan Bayatlar, Pehlivanlı ve Reyhanlı gibi güçlü obalar olarak hayatlarını sürdürdüler. 17. yüzyılda Bayat obalarından çoğu Pehlivanlıların, geri kalanları da Reyhanlıların etrafında toplandılar. Böylece, 18. yüzyılda Pehlivanlılar, 15.000 çadıra sahip güçlü bir oymak halinde Bozok'ta oturdular. Reyhanlılar ise 3000 çadıra yükselerek, yaz mevsimini Sivas'ın güneyindeki Yeni İl'de, kışı da Amik Ovasında geçirdiler. 19. yüzyılda Pehlivanlıların çoğu, Yozgat-Ankara arasındaki yörede yerleştiler. Reyhanlılar ise 1865 senesinde Amik Ovasında yerleştirildiler. Böylece, Reyhanlı kasabası meydana geldi. Bayat boyunun Kuzu Güdenli oymağı, Kayseri'nin Bucakkışla yöresinde toprağa bağlandı.

Irak'ın Kerkük bölgesinde yerleşmiş olan Bayatların, geçen yüzyılın başlarında, 2000 çadır kadar olduğu tespit edildi. Bu bayatların, İran Bayatlarından olması muhtemeldir.

Anadolu'nun Türk yurdu haline getirilmesinde ve İslamiyet'in yayılmasında büyük hizmetleri olan Bayat boyundan, büyük şahsiyetler yetişti. Oğuz elinin büyük manevî şahsiyeti Dede Korkut (Korkut Ata), şair Fuzulî, Cem Sultan adına Osmanlı Hanedanının eski atalarına dair Câm-ı Cem-Âyin adlı eseri yazan Mahmud oğlu Hasan, Bayat boyundan yetişen ünlü şahsiyetlerdir.


*******

Çavuldur Boyu (Çavuldurlar)

Yirmi dört Oğuz boyundan biri.
Üçokların Gök Han Oğulları koluna bağlı olup, alâmet olarak sungur/akdoğan kuşunu kullanırlardı. “Nâmuslu ve ünü uzaklara yayılmış” manâsına gelen “Çavuldur” kelimesi bazı kaynaklarda “Çavundur” şeklinde geçer. Çavuldur boyu, 10. yüzyılda diğer Oğuz boylarıyla birlikte yurtlarından Mangışlak/Siyahkûh Yarımadasına göç etti. Bir kısım Çavuldur mensubu, Mangışlak’ta kalırken, bir kısmı Selçuklular'la birlikte Anadolu’ya geldi. Bunlardan Emir Çavuldur, Sultan Alparslan’ın; Çavuldur Caka da Danişmend Gâzi'nin Anadolu fetihlerine komutan olarak iştirak ettiler. Bu akınlarla gelen Çavuldurlardan Anadolu’ya gelip yerleşenler de oldu. Kurdukları köylere, boylarının adlarını verdiler. Bu isimle Anadolu’da, 16. yüzyılda on altı, 20. yüzyıl ortalarında on yedi köyün varlığı tespit edilmiştir.

Mangışlak Yarımadasında kalan Çavuldur boyu mensupları ise, 16. yüzyılda Kalmukların baskısıyla Kafkasya’nın kuzeyine göç ettiler


*******

Balkarlar


Kuzey Kafkasya'daki Kabartay-Balkar Özerk Cumhuriyetinde yaşayan Türk boyu. Taulular (Dağlılar) veya Malkarlar diye de tanınırlar.
Balkarların menşei hakkında, değişik görüşler vardır. Bazı araştırmacılar, Balkar adının Bulgar'dan kaynaklandığını ileri sürmektedirler. Ekseri araştırmacılara göre ise uzun müddet göçebe bir hayat süren ve Karaçaylılarla birlikte yaşayan Balkarlar, adlarının, Kırım'dan göç ettikleri sırada kendilerine önderlik eden "Malkar" adında bir beyden geldiğine inanırlar. Menşelerinin, Hazar Türkleri'ne dayandığını ileri sürenler de vardır. Bunlara göre Balkarlar, 10 ve 11. yüzyıllara kadar bağımsız yaşamış, daha sonra Ruslar veya Osetler tarafından Kafkasya'ya sürülmüşlerdir.

Balkarlar, Altınordu ve Kırım hanlıklarının hakimiyeti altında kaldıktan sonra, 15. yüzyıl sonlarında, Kırım Hanlığıyla birlikte Osmanlı Devleti'nin hakimiyetine girdiler. Balkarlar arasında, giderek İslamiyet yayıldı. Uzun müddet Osmanlı himayesinde huzur ve güven içinde yaşayan Balkarlar, 1827 senesinde Rus hakimiyetine girdiler.

1917 Ekim devriminden sonra, Karaçaylılarla birlikte Kuzey Kafkasya Bağımsız Cumhuriyeti içinde yer aldılar. Kızılordu, 1921'de bu devlete son verince Balkarlar, Kabartay Bölgesine, Karaçaylar ise Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesine yerleştirildiler. İkinci Dünya Savaşı sırasında Balkarlar ve Karaçaylılar birleşerek Sovyet hükümetine karşı çete savaşları başlattılar. Savaş sonrasında, Almanlarla işbirliği yaptıkları için, Orta Asya'ya ve Sibirya'ya sürüldüler. Yaşadıkları bölge olan Balkariye de, Gürcistan Sovyet Cumhuriyetine katıldı. 1957 senesinde çıkartılan bir kanunla, Balkarların büyük bir kısmı, Orta Asya'dan geri getirildiler. Kabartay Balkar Özerk Cumhuriyetine yerleştirildiler. Nüfusları 66.000 civarında olan Balkarlar, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin dağılışından beri, yeni sistem içinde hayatlarını sürdürmektedirler.

Balkarlar, Malkar til (Malkar dili) ve Tau til (Dağlı dili) olarak adlandırdıkları, Kıpçakça kökenli bir dil konuşurlar. Balkarca'nın, dilbilgisi bakımından Karaçayca ile ortak özellikleri vardır. 1926 senesine kadar İslam harflerini kullanan Balkarlar, daha sonra Latin alfabesini ve 1940'ta da Kiril alfabesini benimsediler. Gelişmiş bir yazılı edebiyatları olmamasına rağmen, zengin bir sözlü edebiyatları vardır.


*******

Kaçarlar


Türkistan, Âzerbaycan, İran ve Anadolu’da yaşayan Türkmen kabîlesi ve İran’da (1796-1925) tarihlerinde iktidar olmuş hanedan. Kaçar adı, Türkçe kaçmak kelimesinden türetilmiştir.
Moğollar (1206-1320) devrinden beri, Hazar Denizi kıyılarında otururlardı. İlhanlılardan Hülâgu Hanın (1256-1264), Alamut Batınîlerine ve Suriye’ye karşı giriştiği seferlere katılan Kaçarlar; Irak, Suriye ve Anadolu’ya kadar yayıldılar. İlhanlı Devleti yıkıldığı zaman, Suriye hududuna yerleştiler. Timur Han, Suriye’yi ele geçirince, onları esas vatanları olan Türkistan’a yolladı. On altıncı yüzyılın başında kurulan Safevî Devleti'nin (1502-1732) kurucusu Şah İsmail’i (1502-1524) destekleyen Kaçarlar; bu devirde vezirlik, başkumandanlık, beylerbeylik dahil, devlet kademelerinde vazife aldılar. Safevîlerin yıkılmasıyla, 18. yüzyılda, Afşarlar (1736-1749) ile mücadele ettiler. Afşarlı Nâdir Şah'a (1736-1747) düşmanca davranan Kaçarlar, Kuzey İran üzerinden Âzerbaycan’a yayıldılar. Kaçarlı Mehmed Ağanın Âzerbaycan valiliği sırasında, İran’daki hakimiyetleri kuvvetlendi. Zendlere (1749-1796) karşı 1779’da, Şiraz’da zafer kazanan Mehmed Ağa, İsfahan bölgesini alarak, şahlığını ilan etti. 1796’da Zendlerin hakimiyetine son veren Mehmed Ağa, İran’ı bütünüyle zaptetti.

Böylece, 1796’da kurulan Kaçar Devleti, Ruslarla mücadele edip, 19. yüzyılda Avrupa devletleriyle diplomatik münasebetler kurdu. Feth Ali Şah (1797-1834) devrinde, Fransa ve İngiltere’nin yanına çekilmek istenen İran’daki Kaçar Devleti, Çarlık Rusyası'nın Hint Okyanusuna inme politikasına karşı, ordusunu kuvvetlendirerek, Avrupa’dan teknik eleman, silâh ve malzeme getirtti. Feth Ali Şah, İran-Rus Harbi (1826-1828) sonunda imzalanan Türkmençay Antlaşması ile, İran ve Kafkaslar havalisindeki haklarını Rusya’ya vererek, Hazar Denizindeki Rus hakimiyetini kabul etti. Muhammed Şah (1834-1848) devrinde, Kuzey İran’da Acem asıllı Elbab Ali Muhammed’in talebesi İslâm düşmanı Bahâullah’ın kurduğu “Bahâîlik” ortaya çıktı. Bahâîler, Kaçarlı iktidarını tehdit edip, isyanlar çıkardı. Nâsireddin Şah (1848-1896), Bahaîleri kılıçtan geçirdi ise de, bir fedai tarafından öldürüldü. Doğu’nun fethedilmesi için Afganistan ve Herat’taki mücadeleler, Hindistan’daki Gürgâniyye (Babür) Devleti'nin (1526-1858) İngilizler tarafından yıkılmasına kadar devam etti.

Rusya, İngiltere ve Fransa’nın, İran bölgesindeki rekabeti, Kaçarlar Devleti üzerinde Avrupa devletlerinin iktisadî hakimiyetini arttırdı. Muzaffereddin Şah (1896-1907) devrinde, liberalizm ve meşrutiyet verilmesini isteyenlerin hareketleri karşısında, 1 Ocak 1907’de Meclis-i Şûrâ-yi Millî açıldı. Muzaffereddin Şah'tan sonra tahta geçen Muhammed Ali Şah (1907-1909), Meşrutiyet Anayasasını ilan etmesine rağmen, tatbik ettirmemesi üzerine, Âzerbaycan ve diğer eyaletlerde, Kaçarlı Hanedanına karşı, silâhlı mücadeleler ile isyanlar başladı. Muhammed Ali Şahın, Rus ve İngiliz kontrolündeki iktidarına ihtilalciler son verince, yerine oğlu Ahmed Şah (1909-1925) geçti. Birinci Dünya Harbinde tarafsız kalan Kaçarlar Hanedanının ülkesi, Ruslar ve İngilizler tarafından muharebe alanı olarak kullanılıp, buradan Osmanlı Devleti'ne saldırılar tertiplendi. Harp sonrasında, İran’da mahallî isyanlar ve ayrılma taraftarı hareketler gelişti. Bolşevik Rus orduları Kuzey İran’a girdi. İngilizler, Ahmed Şah'ı 1923’te Londra’ya götürünce, yerine, saltanat nâibi ve ordu başkumandanı Ali Rıza Han vekalet etti. 1924’te İran Millî Meclisini elde eden Ali Rıza Han, 1925’te kanlı bir darbe yaparak, Kaçarlar Hanedanına son verip, Pehlevî hükümetini (1925-1979) kurdu. Pehlevî hükümeti devrinde, Kaçarlar Hanedanından ve kabilesinden birçok devlet adamına vazife verildi.

Kaçarlar, bugün, Türkistan, Âzerbaycan ve kalabalık bir şekilde Esterâbat dahil İran’da yaşamaktadır

******

Kayı Boyu (Kayılar)

Oğuzların Bozok kolundan, Osmanlıların da mensup olduğu bir boy.
Kayı kelimesi; “muhkem, kuvvet ve kudret sahibi” demektir. Kayı boyunun damgası, iki ok ve bir yaydan ibaretti. Oğuz Han oğlu Gün Han oğlu Kayı’nın, bu boyun ceddi olduğu söylenir. Yirmi sene hükümdarlık yapan Kayı’nın nesli, uzun yıllar bu makamda kalmıştır. Bu sebeple Kayı boyu, Oğuz boyları arasında ilk sırada gösterilmektedir. Dede Korkut da eserinde, gelecekte hanlığın geri Kayı'ya döneceğini bildirerek, Osmanlılar'ı haber vermiştir.

Kayılar, Selçuklular'la birlikte, fetih esnasında ve daha sonraları Anadolu’ya gelip, değişik bölgelerde yerleştiler. Osmanlı Devletinin kuruluşunda, esas nüveyi teşkil ettiler. Osmanlılar zamanında, Rumeli’nin fetih ve iskânına katıldılar.

Sultan İkinci Murad, soyunun bu boya mensubiyetini göstermek için, sikkelerine, Kayı boyuna ait iki ok ve bir yaydan müteşekkil damgayı koydurmuştur. Sonraki padişahların bastırdıkları sikkelerde görülmeyen Kayı damgasının, Kanunî’ye kadar çeşitli eşya ve silâhlar üzerine konulmasına devam edilmiştir.

Kayı boyuna mensup Karakeçili göçebe oymağı, eski zamanlardan beri her yıl, Söğüt’teki Ertuğrul Gâzi Türbesini ziyaret etmekte ve bununla ilgili şenlikler yapmaktaydı. Sultan İkinci Abdülhamid Han, bu ziyaret ve şenliklere resmî bir hüviyet kazandırdı. Kendi oymağı saydığı Karakeçili gençlerinden, Ertuğrul Alayını teşkil ettirdi. Bu oymak mensuplarını, ziyarete gelen Alman imparatoruna, “akrabalarım” diyerek takdim etti.

“Ertuğrul’un ocağında uyandım,
Şehidlerin kanlarıyla boyandım.”

beytiyle başlayan bir marş bestelenip, yıllarca dillerde söylenip, gönüllerde yaşatıldı.

Bugün, Kayı boyu mensupları, genellikle; Eskişehir, Mihalıççık, Orhaneli, Isparta, Burdur, Fethiye, Muğla, Aydın ve Ödemiş civarındaki köylerde yerleşmişlerdir.


*******

Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: EFE - 24 Eylül 2006
Kınık Boyu (Kınıklar)

Selçuklu Hanedanının mensup olduğu Oğuz boyu. Yirmi dört Oğuz boyundan biridir. Üç-ok boylarındandır.
Kınıklar, Selçuklular'ın kuruluşunda ve Anadolu’nun fethinde büyük rol oynadılar. On üçüncü yüzyılda kalabalık bir kitle hâlinde Suriye’de bulunan Türkmen grubu arasında, Kınıklar da bulunuyordu. Diğer boylarla birlikte Kınıklar da, Memlûklar'ın yanında yer alarak Çukurova’nın fethine katıldılar. Çukurova’da, Ceyhan Irmağından Gâvur Dağına kadar uzanan bölgede ve bugünkü Osmaniye kazası ile Ceyhan kazasının bir kısım topraklarını içine alan bölgede yurt tuttular.

On dördüncü yüzyılın son yarısında, Memlûklarla araları açıldı. 1378’de üzerlerine gelen Memlûk ordusunu, diğer Üç-oklu Türkmenlerle beraber yendiler. Fakat Memlûklar, Üç-ok boyları arasına tefrika (bölünme) soktular. 1383’te Kınıklar, Yüreğirlere saldırdılar. Daha sonra, Kadı Burhâneddin’in ülkesinde kargaşalıklar çıkardılar. Bu hâdiselerden sonra, Kınıkların adı, siyasî sahnede gözükmez oldu.

Kınıklar, Osmanlı fethinin ilk yıllarında toprağa bağlandılar. On dokuzuncu yüzyıla kadar, Çukurova’da Kınık adını taşıyan bir kaza vardı. Muhtemelen, bugünkü Toprakkale, eski Kınık Kalesi olmalıdır. Kalenin kuzey doğusunda yer alan kasabada, 1522’de iki mahalle, 1547’de beş mahalle vardı. Ayrıca, kazaya yetmiş beş köy ve mezra bağlı idi. Kınık kasabası ve köyleri, 17. yüzyılda harap oldu. On altıncı yüzyılda Halep’te, Ankara’da ve Aydın’da Kınık boyuna mensup toplulukların yaşadığı bilinmektedir. On yedinci yüzyılda, Sivas’ta da bir Kınık cemaatinin mevcudiyeti görülmektedir. Bugün Anadolu’da, Kınık adını taşıyan pek çok köy ve İzmir’e bağlı Kınık kasabası vardır.


********

Kıpçaklar (Kumanlar)


Avrupalıların “Kuman” adını verdikleri kuzey Türkleri.
Kıpçakları, Bizanslılar “Kumanos”, Macarlar “Kun”, Ruslar “Polovets”, Almanlar “Falben” adıyla bilirler. İslamî kaynaklar ise “Kıpçak” (Kıfşak, Hıfşak) diye zikrederler. Genellikle, beyaz tenli, sarı saçlı ve mavi gözlüdürler. Batı Göktürkleri'nin bir kolu olduğu söylenen Kıpçakların, Kimek, Yimek, Kanglı ve Oğuz gibi Türk boyları ile irtibatları vardır.

Karahıtayların baskını ile, Güneybatı Sibirya’da İrtiş ve Ural nehirleri arasındaki yurtlarından, 11. yüzyılda çıkarıldılar. Volga üzerinden batıya göçtüler. Özi (Dinyeper) Nehrine kadar Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara hakim oldular. Buralar “Deşt-i Kıpçak” şeklinde kendi isimleriyle anıldı. Bölgede yaşayan Bulgar, Alan, Burtas, Ulah, Mordva ve Hazarlar'ı hakimiyetleri altına aldılar. Rus sınırında yerleşen Karakalpaklarla savaştılar. Ruslarla, uzun yıllar (1061-1220) süren savaşlar yaptılar. Esir aldıkları Rusları, Kırım’daki Bizanslı tacirler vasıtasıyla Akdeniz ülkelerine sattılar. Bilhassa Rus knezleri arasındaki mücadelelerde yardıma çağrılmaları sebebiyle, akınlarını büsbütün arttırdılar. On ikinci yüzyıl boyunca Ruslarla savaştılar. Rusların meşhur İgör Destanı, 1185’te Kıpçaklara karşı düzenledikleri, fakat yenildikleri seferi konu almaktadır. Beylikler hâlinde yaşayan Kıpçaklar, çevreyi bu şekilde kontrol altında tutmalarına rağmen, tam bir birlik sağlayamadılar.

1222 yılında Moğollar, Kafkasları Derbent geçidinden aşarak Kıpçaklar üzerine yürüdüler. Ancak Kıpçak Başbuğları, Rus knezleri ile işbirliği yapıp, Moğolları Kalka Nehrine kadar sürdü. 1223’te yapılan Kalka Meydan Muharebesinde ise Rus knezleri ve Kıpçaklar müthiş bir bozguna uğradılar. Birçok Rus köy ve şehri yakılıp yıkıldı. 1236’da Batu Han, batı seferine çıktı. Rusları yendikten sonra İdil ile Özi nehirleri arasındaki bozkırlarda yaşayan Kıpçakları dağıttı (1239). Kıpçaklardan bir kısmı, Özi’nin batısına gidip kitleler hâlinde Macaristan’a girdiler. Bir kısmı ise, Orda İdil (Volga) sahasına yani Bulgar Türklerinin yurduna ulaştılar. Bulgar Türkleri, Kıpçaklarla kaynaşıp Kazan Türklerini meydana getirdiler. Batu Han, Macaristan’ı da itaatine aldıktan sonra, ordularını İdil’e kadar çekti ve Aşağı İdil boyunda, Altınordu Devleti'nin temelini attı (1242).

Yerli Kıpçak Türkleri, işgalci Moğolları, kısa zamanda kültürlerinin etkisi altında erittiler. Devlet adeta bir Kıpçak devleti hâlini aldı. Moğolların sadece adı kaldı. Türkçe konuşup Türkçe yazmaya başladılar. Bilhassa Batu’nun oğlu Berke Hanın Müslüman olması, Moğollar arasında İslâmiyet'in hızla yayılmasına yol açtı. İslâmiyet, 922 yılında Bulgar Hanı Almas Hanın Müslüman olarak Abbasî halifelerine tâbi olmasından sonra, bölgedeki Türk boylarının ortak dini hâline geldi. Yüzyıllarca, Rusları, Sibirya soğuğuna mahkûm eden Kıpçak Türklerinin hakim olduğu Altınordu Hanlığı, Timurlular'la giriştiği mücadele sonunda zayıf düştü.

Altınordu’nun hakim olduğu bölgelerde, Kazan (1437-1552) ve Kırım (1430-1783) hanlıkları kuruldu. Bu hanlıkların nüfusu, Kıpçak Türklerinden meydana geliyordu. Kazan Hanlığı'ndaki taht kavgaları, Rusları iyice güçlendirdi. 1552’de Korkunç İvan, Kazan Hanlığını yıktı. 1783’te Kırım Hanlığı, Rusya hakimiyetine girdi. Osmanlılar'ın zayıf dönemlerini iyi kullanan Ruslar, işgal ettikleri bölgelerdeki cami ve medreseleri yakıp yıktılar. Birçok Müslüman, Osmanlı topraklarına göç etti. Geride kalanlar, Rusların korkunç zulümlerine maruz kaldılar. 1917 Bolşevik ihtilali ve sonrasında din tamamen yasaklandı. Fakat bölgede meskûn olan Müslüman ahali, benliğini İslâmiyet sayesinde korudu. 1990’lara doğru dinî inançların serbest bırakılması ile bölgede İslâmiyet, eski günlerine kavuşma yolunda hızla ilerlemektedir.

Macaristan ve Romanya gibi ülkelere gidip yerleşen Kıpçaklar, Hıristiyanlaşarak benliklerini kaybettiler. On ikinci yüzyıl ve sonrasında, Mısır’daki Eyyubî ve Memlûklu devletlerine satılan Kıpçak çocukları, zamanla devletin idaresini ele geçirdiler. 1250-1382 yıllarında, Mısır’ı Kıpçak asıllı Memlûk hükümdarları idare ettiler.

Kıpçak Türkleri, kendilerine mahsus bir lehçe ile konuşurlardı. Macaristan ve Mısır’da Kıpçak lehçesinde kitaplar yazmışlardır. Kırım’da ticaretle uğraşan Kıpçak Türkleri ile irtibat kuran İtalyanlar, Codex Cumanicus adıyla ticareti ilgilendiren Kıpçakça bir lügat kitabı hazırladılar. Ayrıca, Alman misyonerleri, bu kitabı dinî yönden tamamlayan ilâhiler kısmını yazdılar.

Peçenekler

Türk boylarından. Oğuzların Üç-ok koluna mensupturlar.

İslâm kaynaklarında “Beçene, Beçenek, Biçene”; Anadolu ağzında “Peçeneke, Beçenek” olan boyun adı, “iyi çalışır, gayret gösterir” mânâsındadır. Peçeneklere Bizanslılar “Patzinak”, Lâtinler “Bissenus”, Ruslar “Peçennyeg”, Macarlar “Beşennyö”, Ermenilerin “Badzinag” dedikleri, kaynaklarda yazılıdır. Asıl yurtları, Orta Asya’da, Seyhun (Siriderya) ile İdil (Volga) nehirleri arasındadır.

Dokuzuncu yüzyılda Hazar Hakanlığı ve Oğuzlar'ın baskılarıyla, asıl yurtlarını terk edip, batıya göç etmeye başladılar. Yayılma istikametleri Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara doğru idi. Hazar Hakanlığı, Rus Knezlikleri, Bizanslılar ve Balkan kavimleriyle mücadele ettiler. 860-880 yılları arasında Don-Kuban nehirleri boyuna gelen Peçenekler, Macarları bu havaliden uzaklaştırdılar. Don Nehrinden, Dinyeper’in batısına kadar yayıldılar.

915’te, Rusların ataları olan Kiyef Rus Knezliği’ne, ilk Peçenek akını yapıldı. Rusları, Karadeniz kıyılarına indirmemek için, 915’ten 1036 yılına kadar, on biri büyük olmak üzere pek çok akın yaptılar. Peçeneklerin, Rusları Karadeniz’e indirmemeleri, Bizanslıların menfaatineydi. Bizanslılar, 1018 yılına kadar, Peçeneklerle dost geçinmeye çalıştılar. 1026, 1035, 1036’da, Balkanlara akın tertip ettiler.

Peçeneklerin iç mücadelesinde, önce Kegen’in, sonra da Turak’ın Hıristiyan olmasıyla, millî felaketleri başladı. Peçenekler, arasında 1048 yılında başlayan Hıristiyanlaşma, Balkanlarda sıkışmalarıyla hızlandı. Hıristiyanlaşan Peçenekler, millî benliklerini unutup, Türklüklerini kaybettiler. Bizanslılar, Peçenekleri yurtlarından alıp, başka yerlere iskân siyaseti takip ettiler. Bizans ordusuna da asker alındılar.

1071 Malazgirt Muharebesi'nde, Bizans ordusundaki Peçenekler, Selçuklular safına geçmeleriyle, Sultan Alparslan’ın zafer kazanmasında yardımcı oldular. 1176 Miryokefalon Meydan Muharebesi'nde de Anadolu Selçukluları safına geçtiler. Balkanlardaki Peçenekler, Anadolu’da Marmara kıyılarına kadar gelen soydaşı Selçuklularla münasebet kurdular. Peçenekler, Trakya’da Bizans kuvvetlerini üst üste yenerek, Edirne ve Keşan’a hakim olarak, Çekmece’ye kadar geldiler. Oğuzların Üç-ok kolu Çavuldur boyuna mensup olan İzmir Beyi Çaka Bey’in, kuvvetli bir donanma kurarak, Bizans’a ait adaları zaptetmesi, iki soydaş boyun, Bizans’a karşı ittifakına sebep oldu. Bizans’a karşı Peçenek, Çavuldur ittifakı, entrika yüzünden bütünüyle gerçekleşemedi. Bizanslılar, Peçeneklere karşı Kıpçaklarla anlaştı. Bizans’a kırk bin atlı ile yardıma gelen Kıpçaklar, Bizans ordusuyla beraber olup, Meriç Irmağı ağzında ve Enez yakınında Peçeneklerle karşılaştılar. 29 Nisan 1091 tarihinde Luvinyum Muharebesinde, Peçenekler yenildiler. Luvinyum Muharebesi, Peçeneklerin siyasî tarihinin sonu oldu. Peçeneklerden kırk bin aile, Arnavutluk kuzeyindeki Ohri Gölünün doğusuna yerleştiler.

Balkanlara dağılan Peçenekler, Müslüman olmadıklarından, Anadolu ve Hindistan’daki soydaşları gibi Türklüklerini muhafaza edemeyip, Slavlaştılar. Asıl çoğunluğu, Karadeniz’in kuzeyi ve Balkanlarda olmasına rağmen, günümüzde buralarda, Peçenek hatırasına rastlanmamaktadır. Anadolu’da, Peçeneklere ait coğrafî adlar hâlâ mevcuttur. Ankara vilayeti, Şereflikoçhisar kazası yakınındaki Peçeneközü vadisi, Maraş’ın Elbistan kazasında iki, Konya bölgesinde de dört yer adı, Peçeneklerin Anadolu’ya geldiklerinin hatırasıdır.

*******

Salur Boyu (Salurlar, Salurlular)

Oğuzların Üçok koluna mensup bir Türk boyu.

On üçüncü yüzyılda İran’ın Fars bölgesinde Salgurlular (Fars) Atabegliğini kurdular. Horasan ve Kirman’dan gelen diğer Türk boylarıyla, nüfuzlarını arttırdılar. Atabegliğin 1286 yılında Moğollar tarafından ortadan kaldırılmasından sonra, Salurlar, Salur Türkmenleri adıyla anılmaya başladılar. Bölgede kalanlar, Merv ve Serahs civarında hayatlarını devam ettirdiler. Batıya göç edenlerse, Anadolu’da kurulan Mengücükler, Eretnalılar ve Türkiye Selçukluları'nın hizmetine girdiler. Salurlulardan Kadı Burhâneddin, Eretnalıların zayıflamasından istifadeyle, Sivas ve Kayseri bölgesinde kendi adıyla anılan bir devlet kurdu (1381). Osmanlılar zamanında Salurlular, Sivas, Erzincan, Tokat, Amasya, Adana ve Trablusşam bölgesinde hayatiyetlerini devam ettirdilerse de, sonraları diğer Türkmen boyları arasına karıştılar. Bugün Anadolu’da, Salur adını taşıyan birçok yerleşim birimi bulunmaktadır.

******

Varsak Boyu (Varsaklar)

Oğuzlar'ın Üçok koluna bağlı bir Türk Boyu.

Ulaş, Elvanlı ve Kusun gibi obalara ayrılırlardı. On üçüncü asırda, Anadolu’ya gelerek, Tarsus-Mersin civarındaki dağlık araziye yerleştiler. Osmanlı-Karamanlı mücadelesinde, Karamanoğulları tarafında yer aldılar. Memlûklar'la da komşu olduklarından, zaman zaman Karamanlılara karşı da tavır aldılar. Varsakların bir kısmı, Çelebi Sultan Mehmed zamanında, Osmanlı idaresi altına alındı. Osmanlı-Akkoyunlu savaşında, bir kısım Varsaklar, Akkoyunlu tarafını tuttu. Savaş sonunda, Uzun Hasan’la birlikte İran’a gittiler (1473). Anadolu’da kalanları, Fatih Sultan Mehmed Han'a tâbiiyetlerini arz ettiler. İkinci Bayezid’e karşı Cem Sultan'ı destekleyen Varsaklar, Yenişehir Savaşından sonra, bu işten vazgeçtiler. Osmanlı-Memlûk mücadelesinde, Memlûklar lehine hareket edip, İçel sancak beyliğini ele geçirdiler. Ancak, Sadrazam Davud Paşa, bunları denetim altına alarak, çoğunluğunu, Karaman, Kırşehir, Antalya, Aydın ve Maraş tarafına sürgün edip yerleştirdi (1487). Bu durum, Varsakların bir daha devlet aleyhine birleşmelerine imkân vermedi.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: irfan - 15 Aralık 2006
KARDEŞİM ELİNE SAĞLIK...AMA BİRDE AVŞAR BEYLERİ İÇİN SÖYLENEN EFE TÜRKÜSÜ VARDI ONU DA KOYA BİLİRİSEN SEVİNİRİM.....
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Afsar Beyi - 25 Eylül 2007
Afşarları anlatırken biraz torpil geçmişsin ama Afsar olarak kıvançlanmadım desem yalan olur. Verdiğiniz bilgiler çok değerli. Paylaşımınızda çok güzel Pek çok Türk boyunun ne olduğu konusunda detayları bilmiyor. Biraz daha şematize etmek isterim.

Boy, Oğuzların örgütlenmeye verdiği addır. Aslında onlar aynı anlamda olmak üzere El (İl) sözünü de kullanıyorlardı. Oğuz eli, Türk eli (ili) gibi... Bunun öteki adı ise Ulus'tur. Prof. Faruk Sümer, boydan sonra oba biriminin geldiğini yazar. Biz tarihçi değiliz. Sayın Sümer'e karşı bir tez de ileri süremeyiz. Ancak, benim yörüğüm  oba sözünü hala kullanmaktadır. Bir yörükle birlikte göçüp konarak yörüklük yapan diğer yörükler de kullanırlar. Bu yörüklerde oba, aynı sonuca varmakla birlikte iki anlamda kullanılır. Bir yörük topluluğu, ötekine oba diye baktığı gibi, iki çadır söz konusu olduğunda biri diğerine yine oba diye bakar ve öyle niteler.
Orta Asya'da kurulmuş olan Büyük Hun İmparatorluğu'ndan beri, Oğuz adı kullanılmıştır. Ok-uz (ok lar) anlamındaki bu söz sonradan Oğuz biçimine dönüşmüştür. Önce Boz-Oklar ve Üç-Oklar diye ikiye ayrılır. .

Boz-Oklar kendi içinde; Kayı, Bayat; Alkaevli, Karaevli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yapı, Avşar, Kızık, Beğdili, Karkın.

Üç-Oklar ise; Bayındır, Peçenek, Çavundur (Çavuldur), Çepni, Salur, Eymür, Alayuntlu, Üreğir (Yüreğir), İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık olarak ayrılırlar.

Kayı : Bunlardan Kayı boyu, Osmanlı Devletini kurmuştur.

Bayat : Dedekorkut'u ve bir çok bilgili insanı yetiştirmiştir.

Karaevli : Boyu konusunda elimizde doyurucu bilgi yoktur. Ancak Honamlılar arasında, bu adı taşıyan yörükleri bilen kişiler vardır.

Yazır : Bu adı taşıyan Isparta-Burdur-Antalya yöresinde yerlerin varlığını biliriz.

Döğer: Oğuzlara İslamiyet'ten önce önemli hizmetler vermiş bir boy.

Dodurga ise Türkiye'nin çok yerinde yurt tutmuş hatta bir ilçeye adını vermiş bir boydur.

Yaparlı'ya : Çarıklı da denir.

Afşar (Avşar); Bu gün Türkiye içinde bu adı taşıyan bir çok yer olduğu gibi Afşar Yörükleri olarak da yaşayanlar hala vardır.

Beğdili: Bu boy da Osmanlı Devleti'ne çok hizmetler vermiştir. Büyük ozanların bazıları bu boydan türemiş, yetişmiştir. Karacaoğlan Varsak Yörüklerinden çıkmış bir ozan. Varsak Yörükleri de bu boydandır. Bu gün Isparta-Sütçüler İlçesine bağlı bu adı taşıyan bir köy vardır.

Karkın: Tarih bu boyun, ilk gelişleri zamanında Isparta yöresinde çok oturduklarını yazıyor.

Peçenek: Biçene adıyla da bilinir. Hazar Denizinin kuzeyinden Avrupa içlerine kadar giren boylardan. Yine Selçuklu sultanı Alpaslan ile Bizans komutanı Romen Diyojen'in savaşında önce Bizans ordusundayken savaş sırasında Selçuklu tarafına geçerek savaşın sonucunu belirlemede etkin olmuş bir boy.

Çavundur (Çavuldur): Türkiye'de bu adı taşıyan çok yer adı vardır. Bunlardan birisi, Honamlı Yörüklerinin yaşadığı Gedikli Köyü'ne yakın bir köydür. Çavundur.

Çepni: Bu yörük, bu gün fazla bilinmese de geçmişte önemi büyük bir boydur. Türkler İslamiyet'i kabul edince, aydın kesim her nedense Arapça'ya hayranlık duymuş ve kendi dilini bir bakıma göz ardı etmiştir. Hacı Bektaşi Veli, bilindiği üzere savunduğu tezi içinde Türkçe'nin yerini geniş tutmuş bir önemli kişi. İşte bu boy içinde Hacı Bektaşi Veli'nin müritleri olmuş çok sayıda insan vardır.

Salur: Yine Salur da önemli devlet adamları yetiştirmiş bir boy. Tarih kaynakları Salur adının Isparta yöresini yakından ilgilendirdiğini yazar. Nitekim Şarkikaraağaç'a bağlı ve Honamlı Yörüklerinin yolu üzerinde Salur adında bir köy vardır.

Eymür: Eymir olarak da bilinir. Aydın yöresinde İmir olarak tanınır.

Alayuntlu: Turgutlu tarafında yaşamaktadır.

Yüreğir: Üreğir olarak da söylenir. Adana taraflarında iyi bilinir. Honamlı Yörükleri bu ada yakın olanları tanırlar.

İğdir: Tarihi kayıtlar, Eğirdir İlçesi içinde ve dağlarında İğdir Yörüklerinin yaşadığını yazar.

Büğdüz: Dedekorkuttaki 'bıyığı kanlı' Emen Bey'in bu boydan olduğunu yazar tarih. Bu boy Anadolu'nun ele geçirilmesinde önemli yararlılıklar göstermiştir.

Yıva: Bu gün adı sanı bilinmese de hem Selçuklulara ve hem de Osmanlı'ya çok yarar vermiştir.

Kınık: Oğuz Boyunu toplayan, Anadolu'yu Türklerin ülkesi yapan Honamlı Yörükleri'nin kurduğu Gedikli Köyünün mahallesi olan Mada (Kumluca) adasında Rum Komutanı Comnenus Johannes ile savaşıp adayı ele geçiren, yine yakın köydeki Tol'u yapıp yazlık olarak oturan Alanya'ya Kale yapıp kışlayan, Anadolu'yu günümüze kadar gelen eserlerle donatıp bayındır duruma getiren ticaret kafalı boy. Selçuklu Devletinin kurucusu Kınık Yörükleri.

Yukarıda bazı boylar kısa anlatıldığı gibi bir kaçı hakkında ise hiç bir şey söylenmeden geçilmiştir. Günümüze kadar bunların bir etkinliği olmasa da tarih içinde mutlaka olmuştur. Yoksa adı yirmi dört Oğuz Boyu arasına girer miydi?

Yirmi Dört Oğuz Boyuna adını veren boylar zaman geçtikçe ve nüfus arttıkça yeni beylere göre yeni adlar alarak değişikliğe uğramıştır. Akkoyunlular, Varsaklar, Köçekliler, Horzumlular, Honamlılar, Ötgünlüler.... gibi.

Anayurttan çıkınca bu boylar sanıldığı kadar topluca ve bir bir bütün olarak yol almış değillerdir. Boy içinde, hatta daha çok aileler içinde zaman zaman anlaşmazlıklar ortaya çıktığında, kavgalar olduğunda, bir tarafın yakınlarını alıp boyu terk ettiğini, gittiği yerlerde ise zaman içinde eridiğini, böylece yörüklerin yol boyunca çok kayıplar verdiğini kabul etmek de gerekir.

Ne olursa olsun, büyük göçün başına dönüp bakıldığında bir koca ülkenin, oturmuş bir devletin, nesi var nesi yoksa yanına alıp yollara düşmesi, daha önce görmediği, bilmediği yörelere yol alması ne demektir. Bu insanların yaşlısı yok muydu? Hastası yok muydu? Doğumu gelmiş kadını, belekte bebeği yok muydu? Körü topalı sakatı yok muydu? Elbette vardı.

Ancak, bu insanların 30-40 bin çadırlık topluluklar halinde göçüşü düşünüldüğünde akla bir devletin hareket etmekte olduğu geliyor. Bu da insanı hayrete düşürüyor. (Alıntıdır)
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: ÇEPNİ FİRUZ - 26 Eylül 2007
Değerli Kandaşım Avşar Beyi: Çepniler hakkında eksik kalan yeri izin verirseniz tamamlamak istiyorum. Karadeniz bölgesinde yoğun bir Çepni nufusu vardır ve kimlıklerinide bilmektedirler.Ata Vatan topraklarına gitmiş olsalar oradaki, Kandaşlarımıza ne kadar benzedikleride şaşırtıcı olmasa gerek.Giresun,Espiye, Dereli,Keşap, Yağlıdere ilçeleri.Trabzon  Beşikdüzü ve Şalpazarı İlçeleri yoğun bir Çepni nufusuna sahiptir.Azda olsa kültürlerini devam etmektedirler.Saygılarımla  Esen kalınız. çepni
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Afsar Beyi - 26 Eylül 2007
Değerli Kandaşım Avşar Beyi: Çepniler hakkında eksik kalan yeri izin verirseniz tamamlamak istiyorum. Karadeniz bölgesinde yoğun bir Çepni nufusu vardır ve kimlıklerinide bilmektedirler.Ata Vatan topraklarına gitmiş olsalar oradaki, Kandaşlarımıza ne kadar benzedikleride şaşırtıcı olmasa gerek.Giresun,Espiye, Dereli,Keşap, Yağlıdere ilçeleri.Trabzon  Beşikdüzü ve Şalpazarı İlçeleri yoğun bir Çepni nufusuna sahiptir.Azda olsa kültürlerini devam etmektedirler.Saygılarımla  Esen kalınız. çepni

Ben Çepnilerin kendilerini unuttuğunu yazmadım zaten anda. Onlar kim olduklarının ve Türkçülüklerinin farkındalar. Diğer boyların Çepnileri artık çok bilmediklerini yazdım. Anadolu'yu dolaşırsanız bu sağlam ve güçlü boyun artık çok az bilindiğini göreceksiniz ve haklı olduğumu farkedeceksiniz.

Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: TÜRK-KAN - 26 Eylül 2007
Karadeniz bölgesinde yoğun bir Çepni nufusu vardır ve kimlıklerinide bilmektedirler.Ata Vatan topraklarına gitmiş olsalar oradaki, Kandaşlarımıza ne kadar benzedikleride şaşırtıcı olmasa gerek.Giresun,Espiye, Dereli,Keşap, Yağlıdere ilçeleri.Trabzon  Beşikdüzü ve Şalpazarı İlçeleri yoğun bir Çepni nufusuna sahiptir.Azda olsa kültürlerini devam etmektedirler.Saygılarımla  Esen kalınız. çepni

 Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşayan Türklerin çoğunluğu Oğuzların Çepni boyuna mensupturlar.

 Benimde memleketim de Çepni Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Şebinkarahisardır(Giresun ve Sivas arasında).  Bugün Giresun'a bağlı Şebinkarahisar, Alucra, Dereli, Görele, Tirebolu ilçeleri ile Gümüşhane'ye bağlı Kürtün, Torul ilçeleri, Osmanlı tarihi kaynaklarında 16.yy da Vilayet-i Çepni-i Bala olarak geçmektedir.

 Trabzon'un Fatih tarafından fethedilmesinden çok önce Trazon şehri ve da bir kıyı şeridi dışındaki bütün iç kesimler çoktan Çepnilerin eline geçmişti. Fatih'in Trabzon'u 1461 yılında fethetmesiyle Trabzon civarına Çepniler getirilerek yerleştirilmiştir.

 Yavuz Sultan Selim, Şehzadeliği esnasında Trabzon Valiliğini yaparken, Osmanlı topraklarını Trabzon'un doğusundan Gürcistan ve Ahıska'ya doğru genişletmiştir. Rize'de bu döndemde fethedilmiştir. Bu fetihlerden sonra Trabzon'dan getirilen Çepniler ile birlikte Maraş, Amasya, Sivas, Samsun'dan getirilen Türk ailelerde Doğu Karadenize yoğun bir şekilde yerleştirilmiştir.

 Esasında Sinop'tan başlayarak Rize Çayeli'ne kadar uzanan uzun ince sahil şeridi ile Tokat'ın kuzeyinde Niksar ilçesinden başlayıp, Bayburt'a kadar uzanan bölgeyi birleştirirseniz, bu alanda ki Türk Boylarının yerleşimlerinin çoğunun Çepnilere ait olduğu görülecektir.

 TTK

Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: TiginNoyan - 27 Eylül 2007
Liste hoş güzel ancak Kıpçaklar (Kumanlar) boy (kabîle) değil bodun (kavim) idi.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 27 Eylül 2007


(http://www.resimload.com/080103/96g_CEPNI_ADLI_YERLESIM_BIRIMLERI.bmp) (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL3d3dy50dXJrdmlzLmNvbQ==)
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: kızıltamu - 27 Eylül 2007
Bayatlar hakkında yazılanda büyük ihtimalle Dulkadiroğlu beyliğini kurdular yazıyor evet ihtimal değil doğrudur Dulkadıroğlu (Zulkadırlı) Elbistan merkez olmak üzere Bayat boyu tarafından Alaüdevle Bozkurt Beg tarafından kurulmuştur 1513 yılına kadarda beylik varlığını sürdürmüştür 1513 te Yavuz Sultan Selim Han tarafından hakimiyetine son verildi. Ben bir Elbistanlı ve Bayat olarak bunu daha önceden araştırmıştım .
Bilgiler için teşekkürler.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: ÇEPNİ FİRUZ - 27 Eylül 2007
Teşekkür ederim Kandaşlarım. Türk'ün Tanrısı sizi Korusun.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Işpara_alp - 30 Eylül 2007
   Çepniler denildiği gibi Giresun, Gümüşhane, Ordu, Vakbıkebir dolaylarında yoğun olarak görülmekte ve yaşamaktadır. Çepniler ilk başta alevi idiler. fakat daha sonra büyük bir kısmı sünni oldu. Türk boyları arasında tek alevilikten sünniliğe geçen boy çepnilerdir.
 Saygılarımla....
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: ÇEPNİ_TÜRKÜ - 30 Eylül 2007
Bütün çepniler sünni olmuştur demek doğru olmaz. Çepniler, Hacı bektaşi velinin ilk müridlerini oluşturan boydur. Karadeniz civarındaki önemli bir çepni nüfus zamanla sünni olmuş ancak sivas ve Anadolu'nun bir kısım yerlerindeki çepniler hala alevidir. Trabzon'un bazı ilçelerinin çepni olarak belirtilmesi doğru ancak diğer ilçeleri öyle değil anlamına gelmesin çünkü Karadeniz bölgesi ve özelllikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nin büyük çoğunluğu çepnidir. Trabzon, fethedilmeden çok önce (13. ve 14. yy) buralar çepnilerin yerleşimlerine tanıklık etmiştir. Fatih'in fethi sırasında coğrafi koşulların zorluğunu bir nebze bu boyun yardımlarıyla aşmıştır. Fethin hemen ardından bu boy yoğun olarak bu bölgelere yerleştirilmiş ve oradaki etnik guruplar bu tarihten itibaren göç ettirilmeye başlanmıştır.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: TiginNoyan - 30 Eylül 2007
Kaz Dağları'nda Alevî Çepni köyleri bulunmaktadır.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: alpagu32 - 01 Ekim 2007
ben ıspartalıyım köyümün tarihi 200 yıllık ve Türkmen obalarının birleşmesi ile oluşmuş ben şimdi hangi boyda oldugumu anlayamadım çünkü bizim oralar yalvaç ve hoyran hiçbir zaman işgal altına alınmadı beni bilgilendirirseniz sevinirim esenle kalın  :turan:
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: G.Turkistanli - 04 Ekim 2007
Aziz kandaşlarım.ben bu sitenin yeni üyesiyim.Türk olarak doğdum Türküm ve Türk olarak yaşayacam inşallah ölene kadar.Benim fikrimce Türk olmak yeterlidir ve Türkçe konuşup Türk Kültürü ile yaşayıp kendini Türk olarak gören ve hisseden herkes Türktür.
Bunu okuyunca acaba arkadaşımız Türk değil de bunun için böyle düşünüyor demeyin.Boylerimizi bilmek tabii ki en doğal hakkımızdır ancak.Büyük Türkistanı boy boy ayırıp coğrafyalar üzerinde devletler kurdular ve sonra da bir birlerine hasim haline getirdiler diye Ruslara kızıyoruz ama kendimiz daha ince detaylarına girerek kasaba kasaba ayırıp kim Oğuzun hangı boyundandır tartışmasını yapıyoruz. Oğuzun herhangi boyundan olup bugün Türkçe  konuşmayıp Türk Kültürü ile yaiamayıp kendini Türk hissetmiyorsa bence Türk değildir.Zenci Mehmet Avroliu bunu yaşıyorsa daha fazla Türktür.Bizler bu kadar iredelersek bu ülkede 36 tane etnik grup var diyenlerin ekmeğine yağ sürmüş olacağız ve insanlarımzın kafasını karıştırmış acaz.Sanki bilmem nerenin Türkmeni daha fazla Türk  de başka bir yerdeki Kırgız daha az Türk gibi.Parçalanmışlık ve tefrika bize zaaften baika bir şey getirmez.Türküz ve o kadarı yeter.Bir kardeşimizin ben hangi boydanım merak ediyorum demesi bunları yazmama mecbur etti beni.Türklük DNA testleri ile belli olmaz günümüzde.Türklük için bügün ne yapabildim diyebiliyorsa kendine ve elinden geleni yapiyorsa en büyük Türk o dur bence.Türklüğünü dile getiremeyen siyasetçilerimiz var sankı ayıpmış gibi.Allah o günden korusun hepimizi.Bizler Türküz hangi boydan olusak olalım Özümüz bir sözümüz bir dilimiz bir kültürümüz bir tarihimiz bir dinimiz birdir.Tanrı TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: kızıltamu - 04 Ekim 2007
Aziz kandaşlarım.ben bu sitenin yeni üyesiyim.Türk olarak doğdum Türküm ve Türk olarak yaşayacam inşallah ölene kadar.Benim fikrimce Türk olmak yeterlidir ve Türkçe konuşup Türk Kültürü ile yaşayıp kendini Türk olarak gören ve hisseden herkes Türktür.
Bunu okuyunca acaba arkadaşımız Türk değil de bunun için böyle düşünüyor demeyin.Boylerimizi bilmek tabii ki en doğal hakkımızdır ancak.Büyük Türkistanı boy boy ayırıp coğrafyalar üzerinde devletler kurdular ve sonra da bir birlerine hasim haline getirdiler diye Ruslara kızıyoruz ama kendimiz daha ince detaylarına girerek kasaba kasaba ayırıp kim Oğuzun hangı boyundandır tartışmasını yapıyoruz. Oğuzun herhangi boyundan olup bugün Türkçe  konuşmayıp Türk Kültürü ile yaiamayıp kendini Türk hissetmiyorsa bence Türk değildir.Zenci Mehmet Avroliu bunu yaşıyorsa daha fazla Türktür.Bizler bu kadar iredelersek bu ülkede 36 tane etnik grup var diyenlerin ekmeğine yağ sürmüş olacağız ve insanlarımzın kafasını karıştırmış acaz.Sanki bilmem nerenin Türkmeni daha fazla Türk  de başka bir yerdeki Kırgız daha az Türk gibi.Parçalanmışlık ve tefrika bize zaaften baika bir şey getirmez.Türküz ve o kadarı yeter.Bir kardeşimizin ben hangi boydanım merak ediyorum demesi bunları yazmama mecbur etti beni.Türklük DNA testleri ile belli olmaz günümüzde.Türklük için bügün ne yapabildim diyebiliyorsa kendine ve elinden geleni yapiyorsa en büyük Türk o dur bence.Türklüğünü dile getiremeyen siyasetçilerimiz var sankı ayıpmış gibi.Allah o günden korusun hepimizi.Bizler Türküz hangi boydan olusak olalım Özümüz bir sözümüz bir dilimiz bir kültürümüz bir tarihimiz bir dinimiz birdir.Tanrı TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN.

kusura bakma ama buradakiler seninle aynı düşünmüyor bizim için Türk olmak birinci şarttır mehmet averello asla Türk değildir bunları kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz boylar konusuna gelince bunu kendi aramızda boyculuk yapmak için kullanmıyoruz öncelikle yazılanlatrı oku sonra biraz daha oku ve sonra okuduğunu anladığında konuş bence Türkçe konuşan kendini Türk hisseden bu söylemlere çok yabancı değiliz kimlerin bunları kullandığı malumdur bence orada yaz sen bura sana uymaz yada fikirleirni düzelt artık sen bilirsin
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Afsar Beyi - 04 Ekim 2007
Aziz kandaşlarım.ben bu sitenin yeni üyesiyim.Türk olarak doğdum Türküm ve Türk olarak yaşayacam inşallah ölene kadar.Benim fikrimce Türk olmak yeterlidir ve Türkçe konuşup Türk Kültürü ile yaşayıp kendini Türk olarak gören ve hisseden herkes Türktür.

Öncelikle;

Türk olunmaz, TÜRK doğulur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak Türk olmayı gerektirmez. Bu nedenle kafa karışıklığından biran evvel kurtulun. Tam olmanızı istedikleri yerdesiniz. Ama yine de birşeyler sizi rahatsız ediyor ki, bu forumdasınız ve üyesiniz. Neden böyle bir rahatsızlık duyduğunuzu düşünün, gerçek sizin önünüze çektikleri ve düşünmenizi engelleyen perdenin hemen arkasında;

Oğuzun herhangi boyundan olup bugün Türkçe  konuşmayıp Türk Kültürü ile yaiamayıp kendini Türk hissetmiyorsa bence Türk değildir.Zenci Mehmet Avroliu bunu yaşıyorsa daha fazla Türktür.Bizler bu kadar iredelersek bu ülkede 36 tane etnik grup var diyenlerin ekmeğine yağ sürmüş olacağız ve insanlarımzın kafasını karıştırmış acaz.

İkincisi;  Türk Kültürünü yaşamak yeterlidir diyenler, televole kültürünün Türk kültürü olup olmadıklarını sormuyor uzun zamandır. Arabi ve farsi oryantal dansları Türk gecesi adı altında herkese sunup kültür zehirlenmeleri yaşatıyorlar. Kimliğini kaybetmiş, çorbaya dönmüş kültür şokları ile kim olduğunu unutmuş gencecik beyinler milliyetlerinden ve kimliklerinden uzaklaştırılıyorlar.  Ataya saygı ne demektir, Türk Töresi nedir unuttular. Bu nedenle birileri bu ülkede çıkıp ayrılıkçı terör örgütleri kurabiliyorlar ve meclise temsilci yollayabiliyorlar. Bu yüzden Türk Kültürü lafını ve bizim ne yapmaya çalıştığımızı çok iyi düşünün.

Büyük Türkistanı boy boy ayırıp coğrafyalar üzerinde devletler kurdular ve sonra da bir birlerine hasim haline getirdiler diye Ruslara kızıyoruz ama kendimiz daha ince detaylarına girerek kasaba kasaba ayırıp kim Oğuzun hangı boyundandır tartışmasını yapıyoruz. .....................Sanki bilmem nerenin Türkmeni daha fazla Türk  de başka bir yerdeki Kırgız daha az Türk gibi.Parçalanmışlık ve tefrika bize zaaften baika bir şey getirmez.Türküz ve o kadarı yeter.Bir kardeşimizin ben hangi boydanım merak ediyorum demesi bunları yazmama mecbur etti beni.Türklük DNA testleri ile belli olmaz günümüzde....................................Bizler Türküz hangi boydan olusak olalım Özümüz bir sözümüz bir dilimiz bir kültürümüz bir tarihimiz bir dinimiz birdir.Tanrı TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN.

Üçüncüsü; Türk boylarını vermemizin sebebi, unutulanları hatırlatmaktır. Yüzyıllardır üzerimizde oynanan oyunlar sonucunda afyonlanmış ve ne olduğunu, nereden geldiğini unutanlar var. Kültüründen ve özünden kopan milletlerin yaşama şansı yoktur. Birilerinin dediği gibi çok milletli kültürlülük zenginlik değildir, bir milletin fertlerinin çok kültüre sahip olması zenginliktir. Biz boylarımızı ve aralarındaki farklılıkları zenginliğimiz sayıyoruz. Aslolan SOYUMUZDUR, kimliklerimiz ve zenginliklerimiz BOYUMUZDUR. Burada boyunu soranlar ve bilgi alanlar ise boyculuk yapmaya çalışmıyorlar. Sadece Osmanlıdan beri devam eden parçalama ve yoketme çabalarında izlerini kaybedenler tekrar bulmaya çalışıyorlar. Herkesin "Anadoluda ırklar birbirine karışmıştır, saf Türk yoktur söylemlerine inat, var olanı bulmaya çalışıyorlar.

Bu nedenle de bizi boycu ve boylar arası bölücülük yapan kişiler gibi göstermenizden hoşlanmadık. Yine de bunu gerçeği farketme yolundaki bir TÜRK'ün kafa karışıklığıdır ve geçecektir diyerek kapatıyoruz.

Bizler bu kadar iredelersek bu ülkede 36 tane etnik grup var diyenlerin ekmeğine yağ sürmüş olacağız ve insanlarımzın kafasını karıştırmış acaz.

Türkiye'de 36 etnik kökenden insan var diyenlere de katılıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlıyız ama TÜRK IRKINA gen ve kan bağı ile bağlıyız. Burada kastedilen etnik köken boylar değildir. Diğer ırklara mensup insanlardır.

Bu ülkede bir yerleri pontus, bir yerleri dersim, bir yerleri ermeni toprağı diye niteleyenler varken sizin bu konuda aldırmaz davranmanızın mümkün olmadığını da biliyoruz. Türk olmayan hiç kimse TÜRKÜM diyemez. Siz Türk'üm diyorsunuz ve biz size inanıyoruz. Günü geldiğinde kanınız sizi doğru yere götürecektir.

Türklük için bügün ne yapabildim diyebiliyorsa kendine ve elinden geleni yapiyorsa en büyük Türk o dur bence.Türklüğünü dile getiremeyen siyasetçilerimiz var sankı ayıpmış gibi.Allah o günden korusun hepimizi.Bizler Türküz hangi boydan olusak olalım Özümüz bir sözümüz bir dilimiz bir kültürümüz bir tarihimiz bir dinimiz birdir.Tanrı TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN.

Bu sözleriniz sizin kimliği olan ve sadece kafası karışmış bir Türk oğlu Türk olduğunuzu gösteriyor. Başbuğumuz Mustafa Kemal Atatürk'ün yolunda nefer olacağınızı da gösteriyor. Dileklerinize Türk Irkına mensup olması koşulu ile ilavesini yaparak ve tek din konusu haricinde(zira bizim için önemli olan Türk olmasıdır. İslam dinine, şaman dinine, hrıstiyan dinine veya başka bir dine mensup olmaları kişilerin din ve vicdan özgürlüğüdür. Biz Başbuğumuzun LAİKLİK ilkesine gönülden bağlı insanlarız ve din konusuna karışmayız) candan ve gönülden katılıyorum, hoşgeldiniz diyorum.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: ÇEPNİ_TÜRKÜ - 04 Ekim 2007
Boyunu araştırmanın ayrılıkçılık getireceğine inanmıyorum. Öyle olsaydı aynı amaca giden bu otağda bir çok boydan kandaşımız var ama kimse ayrılıkçılık yapmayı aklından bile geçirmiyor. Hem ayrıca bugün günümüzde bazı boyların Türk olup olmadığını bilmeyenler var, boyları başka bir ırkmış gibi sananlar var. Bu boyları ve nereden geldiklerini bilmekte yarar var diyorum ben.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 04 Ekim 2007
Türk Soyu

 1- Ev (Eşler ve çocuklardan oluşan en küçük birim)

 2- Ocak (Evlerden meydana gelir)

 3- Soy (Ocaklardan meydana gelir)

 4- Oba (Soylardan meydana gelir)

 5- Boy  (obalardan meydana gelir)

 6- Oğuş (Boylardan meydana gelir)

 7- Kol (Oğuşlardan meydana gelir)

 8- İl
         Küçük İl  (Kollardan meydana gelir)
         Orta il  (Küçük illerden meydana gelir
         Büyük il (orta illerden meydana gelir)
   
 9- Uruk (Büyük illerden meydana gelir)

10- Budun (Millet) (Uruklardan meydana gelir. Büyük Türk birliği demektir)

Bu tertibe göre kendi soyum;
Türk budunundan, Talaz uruğundan, Oğuz ilinden, Üçok kolundan, Denizhan (Üç Kuşlu) oğuşundan, İgdir boyundan, Tatlar obasından, Sarı Osmanlar soyundan, Yadiğar ocağından, Üçoklu Börü hanesinin reisi, Üçoklu Börü'yüm.


Beni; Türk yaratan Tanrı'ya, sonsuz teşekkürler...

TTK.

Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 04 Ekim 2007
    
TÜRK SIMGELERI

http://www.hunturk.net/forum/index.php?topic=1740.0
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: TürkmenBaşbuğu - 05 Mart 2008
(http://img248.imageshack.us/img248/8569/ouzboylari1fs5hh9.jpg)
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: TürkmenBaşbuğu - 05 Mart 2008
Bazı andaların dediği gibi boyları veya sülaleleri araştırmanın bilmenin biz Türklere ayrışma getireceğine şahsen ben kesinlikle katılmıyorum aksine insanların kim olduklarını bilmeleri halinde daha ırkçı olacaklarını Türk töresine daha sıkı bağlı olacaklarını düşünüyorum, her Türk diğer boyların kan kardeşi olduğunu bilir ayrışmak şöyle dursun etle tırnak olur. 36 etnik kimlik meselesiyle bizim kendi içimizdeki boyların karıştırlması çok talihsiz bir yanılgı. Kaldı ki bu yanılgıya osmanlı düşmüş ümmetçi zihniyetiyle kendi soyundan olan devletin temel direği Türkmenleri ülkenin dört bir tarafına dağıtmış türlü işkencelerle boy bilincini yok etmek için elinden geleni yapmış arabı kendi ırkından üstün tutmuş ermeniyi rumu yahudiyi devşirip devlette bir tane Türk soyundan adam bırakmamış ve nihayetinde de devlet tuzla buz olmuştur ve Uluğ Başbuğ Türk ırkına kim olduğunu hatırlatarak asil Türk ırkını tekrar ayağa kaldırmış ve cumhuriyetimizi kurmayı başarmıştır uzun lafın kısası tam tersine boyunu sülaleni bilmek geleneğini asaletini bilmektir, asaletini bilen Türk dünyayı titretir
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: TürkmenBaşbuğu - 05 Mart 2008
kendileriyle ilgili araştırma yapmak isteyen andalar için en iyi kaynaklardan biri
osmanlı zamanındaki iskan politikaları şehir şehir ilçe ilçe Oğuz ve diğer Türk
boylarının yerleştirildiği yerler bu kitaptan öğrenilebilir.
(http://img244.imageshack.us/img244/3046/402679e25ah2.jpg)
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: sulu kağan - 06 Temmuz 2011
Kandaşlarım yeni üye oldum Avşar boyundanım.Herkes kendi boyunu soyunu öğrenmeli ancak boyculuk yapmamak şartıyla bu konu tartışılabilir aksi halde ben bu boydanım sen şusun kavgasıyla zaten ayrışmayalım.TTK.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Aze Bozkır Savaşçısı - 14 Aralık 2011
                                                          Günümüzə qədər olan Türk Dövlətləri



Tarixi Türk imperiyaları:
 :turan:
Böyük Hun İmperiyası

Qərbi Hun İmperiyası

Avropa Hun İmperiyası 375 - 454

Ağ Hun İmperiyası 420 - 562

Göytürk İmperiyası 552 - 743

Avropa Avar İmperiyası 565 – 803

Xəzər xaqanlığı 651 – 983

Uyğur xaqanlığı 744 – 1335

Qaraxanlı dövləti 840 – 1212

Qəznəlilər dövləti 963 – 1183

Böyük Səlcuq imperiyası 1040 – 1157

Xarəzmşahlar dövləti 1157 – 1231

Qızıl Orda dövləti 1227 – 1502

Osmanlı imperiyası 1299 – 1922

Teymur imperiyası 1370 – 1507

Böyük Moğollar imperiyası 1526 – 1858

Şərqi Göytürk imperiyası 582 - 630

Qərbi Göytürk imperiyası 582 - 630

İkinci Göytürk imperiyası 681 - 744

Əyyubilər dövləti 1171 - 1348

Dehli sultanlığı 1206 - 1413

Çağatay dövləti 1227 - 1370

Misir Məmlük dövləti 1250 - 1517

Elxanilər dövləti 1256 – 1336

Səfəvilər dövləti 1501 - 1722
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Aze Bozkır Savaşçısı - 14 Aralık 2011


Tarixi Türk dövlətləri
 :turan:
Çu dövləti

Kuzey Hun dövləti 48 - 156

Güney Hun dövləti 48 - 216

Asiya Avar dövləti 216 - 552

Birinci Chao Hun dövləti 304 - 329

İkinci Chao Hun dövləti 328 - 352

Tabgaç dövləti 386 - 557

Kuzey Liang Hun Dövləti 401 - 439

Hsia Hun Dövləti 407 - 431

Lov-lan Hun Dövləti 442 - 460

Doğu Tabgaç Dövləti 534 - 557

Batı Tabgaç Dövləti 534 - 557

Dokuz Oğuz Dövləti ? - ?

Otuz Oğuz Dövləti ? - ?

Onogur Dövləti ? - ?

Türgiş xaqanlığı 717 - 766

Qarluq dövləti 766 - 1215

Qırğız dövləti 840 - 1207

Tulunlular dövləti 868 - 905

Sacilər dövləti 879-941

Macarlar dövləti 896 - 955

Kansu Uygur Dövləti 905 - 1226

Liang Şa-t'o Türk Dövləti 907 - 923

Doğu Türkistan Turfan - Uygur Dövləti 911 - 1368

Tana Şa-t'o Türk Dövləti 923 - 936

Ağşidlər dövləti 935 - 969

Tsin Şa-t'o Türk Dövləti 937 - 946

Oğuz Yabgu Dövləti ? - 1000

Şərqi Qaraxanlı dövləti 1042 - 1211

Qərbi Qaraxanlı dövləti 1042 - 1212

Fergana Qaraxanlı dövləti 1042 - 1212

Suriya Səlcuqlu dövləti 1092 - 1117

Kirman Səlcuqlu dövləti 1092 - 1187

Rum Səlcuqlu dövləti 1092 - 1307

Iraq Səlcuqlu dövləti 1157 - 1194

Basaraba Türk Dövləti 1330 - 1360

Ağqoyunlular 1350 - 1507

Qaraqoyunlular 1380 - 1469

Əfşarlar 1736 – 1802

Qacarlar 1794 - 1925
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Aze Bozkır Savaşçısı - 14 Aralık 2011
Anadolu Bəylikləri
 :turan:
Mengüçlü Bəyliyi 1072 - 1277

Çaka Bəyliyi 1081 - 1098

Dilmaçoğulları Bəyliyi 1085 - 1192

Çubukoğulları Bəyliyi 1085 - 1092

Danişməndli Bəyliyi 1092 - 1178

Saltuklu Bəyliyi 1092 - 1202

İnaloğulları Bəyliyi 1098 - 1183

Ahlatşahlar Bəyliyi 1100 - 1207

Artuklu Bəyliyi 1102 - 1408

Erbil Bəyliyi 1146 - 1232

Çobanoğulları Bəyliyi 1227 - 1309

Karamanoğulları Bəyliyi 1256 - 1483

İnançoğulları Bəyliyi 1261 - 1368

Sâhipataoğulları Bəyliyi 1275 - 1342

Pervaneoğulları Bəyliyi 1277 - 1322

Tacettinoğulları ? - ?

Canikoğulları ? - ?

Menteşeoğulları Bəyliyi 1280 - 1424

Candaroğulları Bəyliyi 1299 - 1462

Karəsi Bəyliyi 1297 - 1360

Germiyanoğulları Bəyliyi 1300 - 1423

Hamitoğulları Bəyliyi 1301 - 1423

Saruhanoğulları Bəyliyi 1302 - 1410

Aydınoğulları Bəyliyi 1308 - 1426

Tekeoğulları Bəyliyi 1321 - 1390

Ramazanoğulları Bəyliyi 1325 - 1608

Eretna Bəyliyi 1335 - 1381

Dulkadıroğulları Bəyliyi 1339 - 1521

Dobruca Türk Bəyliyi 1354 - 1417

Qazi Bürhanəddin Əhməd Bəyliyi 1381-1398

Eşrefoğulları Bəyliyi ? – 1326

Berçemeoğulları Bəyliyi ? - ?

Yarluklular Bəyliyi ? - ?

Atabəyliklər

Böriler 1117 - 1154

Zengiler 1127 - 1259

Eldənizilər 1136 - 1225

Salgurlular 1147 - 1284
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Aze Bozkır Savaşçısı - 14 Aralık 2011
Xanlıqlar
 :turan:
Sibir Xanlığı 515 - 576

Büyük Bulgarya Xanlığı 630 - 665

İtil Bulgar Xanlığı 665 - 1391

Peçenek Xanlığı 860 - 1091

Tuna Bulgar Xanlığı 981 - 864

Uz Xanlığı 1000 - 1068

Qıpçak Xanlığı 1098 - 1239

Şeybani Xanlığı 1506 - 1599

Özbek Xanlığı 1428 - 1599

Kazak Xanlığı ? - ?

Kazan Xanlığı 1437 - 1552

Kırım Xanlığı 1440 - 1475

Kasım Xanlığı 1445 - 1681

Astrahan Xanlığı 1466 - 1554

Nogay Xanlığı ? - ?

Hive Xanlığı 1512 - 1920

Küçüm Sibir Xanlığı 1556 - 1600

Buhara Xanlığı 1599 - 1785

Qarabağ Xanlığı 1748 - 1805

Kaşgar-Turfan Xanlığı 1800 - 1877

Hokand Xanlığı 1710 - 1876

İrəvan Xanlığı 1780 - 1828

Kırgız Xanlığı 1800 - 1876

Kazak Kırgızları Xanlığı 1800 - 1876

Türkmenistan Xanlığı 1860 - 1885
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Aze Bozkır Savaşçısı - 14 Aralık 2011
Cümhuriyyətlər
 :turan:

Qərbi Trakya Türk Cümhuriyyəti 1913 - 1913

Azərbaycan Demokratik Cümhuriyyəti 1918 - 1920

İdil Ural Dövləti 1918 - 1919

Şərqi Türkistan Cümhuriyyəti 1920 - 1925, 1932 - 1934, 1944 - 1949

Tannu Tuva Halk Cümhuriyyəti 1921 - 1944

Hatay Dövləti 1938 - 1939

Cənubi Azərbaycan Muxtar Cümhuriyyəti 1945 - 1946
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Antepli Bozkurt - 29 Kasım 2012
Türk Soyu

 1- Ev (Eşler ve çocuklardan oluşan en küçük birim)

 2- Ocak (Evlerden meydana gelir)

 3- Soy (Ocaklardan meydana gelir)

 4- Oba (Soylardan meydana gelir)

 5- Boy  (obalardan meydana gelir)

 6- Oğuş (Boylardan meydana gelir)

 7- Kol (Oğuşlardan meydana gelir)

 8- İl
         Küçük İl  (Kollardan meydana gelir)
         Orta il  (Küçük illerden meydana gelir
         Büyük il (orta illerden meydana gelir)
   
 9- Uruk (Büyük illerden meydana gelir)

10- Budun (Millet) (Uruklardan meydana gelir. Büyük Türk birliği demektir)

Bu tertibe göre kendi soyum;
Türk budunundan, Talaz uruğundan, Oğuz ilinden, Üçok kolundan, Denizhan (Üç Kuşlu) oğuşundan, İgdir boyundan, Tatlar obasından, Sarı Osmanlar soyundan, Yadiğar ocağından, Üçoklu Börü hanesinin reisi, Üçoklu Börü'yüm.


Beni; Türk yaratan Tanrı'ya, sonsuz teşekkürler...

TTK.




Çok güzel tesbitler yüreğinize sağlık, Üçoklu Börü Kam Ağabeyimiz.
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: TÜRKİYEM - 02 Aralık 2012
                            KARAPAPAKLAR (TEREKEMELER)

(http://e1212.hizliresim.com/14/2/ghl7j.jpg)

Atilla’nın ölümünden sonra (453) Bizans saldırıları sonucu Hunlar sahneden çekildi. Bu yıllarda kuzeyden Kafkasları aşarak Kür Irmağı boylarına Oğuz Türklerinden olan iki yeni boy geldi. “Borçalı” ve “Kazaklı” olarak anılan bu boylar, bugün Terekeme olarak bilinen Türklerin atalarıdır.

Terekeme terimi Arapça “Türkmen” kelimesinin çoğulu “Terakime” kelimesinden gelmektedir. At sürüleri (yılkı) ve koyun besiciliği yapan bu boylar siyah astragan kalpak giydiklerinden komşuları tarafından “Karapapaklar” diye anılırlardı. Astragan Buhara’da, aynı zamanda ülkemizde de yetiştirilen bir kuzu türü olan Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postuna denir. Bu siyah astragan kalpaklı Karapapaklar, Kür boylarındaki egemenliklerini daha kalıcı kılmak amacıyla Tiflis, Nahcivan, Karabağ, Loru, Ahırkelek, Gence ve Şirvan dolaylarına yerleştiler. Kadını ve erkeğiyle iyi birer savaşçı olan Karapapaklar binlerce yıl aynı bölgeyi ellerinde tutmayı başardılar. Hunların doğu kanadının bekçileri olan Karapapaklar Kafkasların en eski kavimlerinden biri olarak tarihe geçmiştir.

Karapapak Türkleri çoğunlukla Gürcistan Borçalı’da yaşamaktalar. Bununla birlikte Azerbaycan’ın Gence ve Gence’den sonraki tüm bölgeleri Karapapak’tır.

Gürcistan ve Azerbaycan’ın yanı sıra Karapapakların en yoğun yaşadığı yer, başta Kars olmak üzere Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesidir. Kars, Iğdır ve Ardahan’da nüfusun çok önemli bir kısmı Karapapak’tır. Bu bölgelerde daha çok Terekeme adı kullanılır. Çıldır ilçesinin tamamı Terekeme’dir. Arpaçay, Susuz, Sarıkamış gibi ilçelerin de çoğu Terekeme’dir. Terekemeler Erzurum, Erzincan, Sivas, Amasya, Van, Ağrı gibi şehirlerimizde de oldukça fazladır. Sivas’ın Kangal ilçesinde yoğun bir Karapapak nüfusu vardır. Ayrıca buralardan İstanbul, Ankara, İzmir, Adapazarı, Bursa gibi şehirlere göç eden çok sayıda Karapapak Türkü vardır.Bugün de Kafkas Karapapakları arasında yaygın olarak konuşulan bir efsane vardır: “Tanrı dünyayı dengede tutsun diye Kaf Dağı’nı yarattı. Daha sonra Karapapakları bu dağa bekçi kıldı.” Bu mitolojik yargı uzun bir geçmişin anılarını içerir.

Gümrü’nün kuzeydoğusundan çıkarak Kür’e karışan Borçalı Çayı ile Pembek Dağı’ndan çıkarak Aras’a karışan Kazak Çayı isimlerini Karapapaklardan almıştır.

http://www.youtube.com/watch?v=EcO8kMiCSr0
Başlık: Ynt: TARİHTE TÜRK BOYLARI
Gönderen: Mokan - 15 Aralık 2012
Afşarları anlatırken biraz torpil geçmişsin ama Afsar olarak kıvançlanmadım desem yalan olur. Verdiğiniz bilgiler çok değerli.

Kandas o kadar olsun Avsarlar Türklerin en buyuk boyudur diye biliyorum ben.Dogal olarak bizden daha cok soz etmesi gerekirde oylede yapmis kandasimiz.Ellerine yuregine saglik olsun.
Ayrica yazismalikda benim gibi bi Avsarin olmasi beni gururlandirdi.