Ülke elden gitme noktasındayken biz sağcı, solcu diye bahaneler üretip rahatımızı bozmayalım. Korkak ve Tırsaklığımıza kılıf bulmak için de olayları farklı yönlere çekelim. Hayat şerefsizlerin hükmü altında şerefsizlerle birlikte yaşama pahasına olsada güzel. Ne diyelim Baht Utansın !!! :xDefol git işine sanal çapulcu sende.
Gezi Parkı Olayları Hakkında
30 Mayıs günü ülkemiz kamuoyunda pek bilinmeyen Gezi Parkı’na AVM yapılmasına karşı olan doğa sever(!) sol parti üyeleri alanda çadırlarını kurmuş, alışık olduğumuz sol protestolarının birini yinelemiş oldular. Yapılan çadırlı protestoya sabahın ilk saatlerinde kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sert olmuştur.(1) Ertesi günü, yani 31 Mayıs günü yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla, alanda bulunan doğa severlere(!) destek olmak amacıyla birçok sol parti üyeleri, milletvekilleri alandaki yerini almıştır.(2) Toplanan eylemci gruba polisin müdahalesi gecikmemiştir. Yapılan müdahale sonrası sosyal ağda eylem geniş yer bulmuştur. Müdahalede yaralanan kişiler bilinçli olarak; öldü, gözü çıktı, beyni patladı gibi asparagas haber başlıklarıyla ajans edilmiştir. Yapılan bu propaganda toplumumuz tarafından yenmiş, eylem yerine akşam saatlerine yakın iş ve okuldan çıkan kişilerin katılımıyla hayli büyümüştür. Gündüz, sabah ve öğle saatlerindeki polisin sert müdahalesi yerini sabit bir noktadan yapılan tazyikli su sıkımı, gaz bombası atımı ve biber gazı sıkımına bırakmıştır. Olay yerinden birçok kişi ustream adlı ağ adresi üzerinden cep telefonları yardımıyla canlı yayında bulunmuştur. Taksim sokakları savaş alanına dönmüş, önceden hazırlanan eylemciler gaz maskeleri, özel hazırlanan sülüsyonlarıyla (biber gazından etkilenmemek amacıyla) polise karşı cephe aldılar. Karşılıklı saldırılar canlı yayınla sanal ağda paylaşılmış, patlamaya hazır olan toplumumuz olayları canlı görünce tabiri caizse gaza gelmiş alana koşmuşlardır. Birçok iş yeri ve kamu malı zarar görmüştür. Doğa severler(!) cadde üzerinde bulunan büyük saksılardaki çam ağaçlarını barikat yapmak amacıyla kullanmışlardır.
Olay bir doğa eyleminden çıkmıştı artık, birkaç yıl önce Mısır ve Libya’da gördüğümüz sosyal ağ üzerinden haberleşme, asparagas haberlerle toplumu galeyana getirme ülkemizde uygulanıyordu. Tıpkı oradaki gibi ülke basını bu olayı görmezden geliyor, yabancı medya olayı canlı yayınlıyor(3), “Türk baharının tohumları atılıyor” (4) başlıklarıyla dünya basınına lanse ediyordu.
Olayların bu ana kadar işleyişi hakkında yaptığımız analiz şudur:
1-) Sabah ve öğle saatlerinde kendisine aktif bir saldırıda bulunmayan, eylemcilere karşı sert müdahalede bulunan polis, akşam saatlerinde kendisine taşlarla saldıran göstericilere uzaktan biber gazı sıkarak, gaz bombası atarak ve tazyikli su sıkarak eylemcileri daha da çok galeyana getirmeye çalışmış ve başarılı olmuştur. Sabah saatlerindeki gibi bir müdahalede bulunsaydı, bize göre ortada hiçbir gösteri kalmayacaktı. Demek ki yukarıdakiler eylemin bitmesini, eylemcilerin dağıtılmasını istemiyordu.
2-) Olay yerinden hiçbir ulusal televizyon kanalının yayın yapmaması, gerçekleşen yayınların ağ adresleri üzerinden gerçekleşmesi, toplumda hükümetin bu olayı halktan gizlediği, üstünü örtbas etmesi gibi anlaşılmıştır. Belli ki bu da medyaya hakim olan hükümetin isteği doğrultusunda gerçekleşmiş, toplum biraz daha galeyana getirilmiştir.
3-) Gece boyunca eylemciler İstiklal Caddesi üzerindeki işyerlerine saldırmış yine Mısır ve Libya’daki olaylara benzerlik gösteren yağma görüntüleri ortaya çıkmıştır.(5)
Ertesi gün alanlar daha büyük kalabalıklara ev sahipliği yapıyordu. Galeyana gelen toplumumuz alanda bulunmayı kendine milli bir görev, Atatürk’ün bir emri olarak görüyordu. Yine en ön saflarda sol görüşlü eylemciler ellerinde komünist paçavraları Gezi Parkı’na varmak çabalarındalardı. CHP haftalar öncesinden yapacağı Kadıköy mitingini iptal etmiş(6) ve eyleme katılacakları Beşiktaş’a, buradan Taksim’e çağırmıştı. 18:00’a kadar meydanın AKM – Gezi Parkı civarındaki polisler ile İstiklal Caddesi-Tarlabaşı-Harbiye tarafından gelen eylemciler arasında çatışmalar sürmüş, 15:30’dan itibaren polis çekilmiş, alan eylemcilere kalmıştır.(7) Bu süreç boyunca facebook sayfaları ve yapılan canlı yayınlar üzerinden özel doktorların, hastanelerin yaralanan eylemcileri ücretsiz tedavi edeceği konusunda duyurular geçildi ve telefon numaraları verildi. Amerikan sermayeli kahve ve fastfood işyerlerinin eylemcilere ücretsiz yardımda bulunduğu da aynı kaynaklar tarafından halka duyurulmuştur.
Bugüne ilişkin analizler şunlardır:
1-) Gece yapılan yağmalara rağmen polis kuvvetleri dünkü müdahalelerde olduğu gibi eylemcileri daha fazla kızdırma girişimlerinde bulundu. Hatta Halk TV’nin canlı yayında bildirdiklerine göre geri çekilip eylemcilere gezi parkı yolunu açıp, eylemciler yaklaşınca gaz bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bunlar göz önüne geldiğinde polis ve üzerinde yetki mercileri olayların yatışmasını (eylemcilerin alana çıkmasına 18:00’a kadar izin vermeyerek) veya eylemin müdahale sonrası sonlandırılmasını (1 Mayıs ve Nevruz’da izinsiz gösteri yapan sol gruplara uygulanan müdahale ve benzeri müdahale yapılmaması) istememişti.
2-) Amerikan sermayeli bu şirketler neden, alandakiler deyimiyle Amerikan yanlısı hükümete karşı olan eylemcilere ücretsiz hizmet sundular.Bunun açıklamasını yapmaya gerek bile kalmıyor.
"Bedava peynir, Yalnızca fare kapanında olur."
İki günde gelişen olayları son olarak birleştirmek gerekirse; eylemciler polisin yaptığı kışkırtma, kızdırma hareketiyle ateşlenmiş, kamu mallarına ve çevreye zarar vermesi sağlanmıştır. Olay yerinden yapılan canlı yayınlar, facebook ve twitter üzerinden yapılan yalan bilgilendirmeler toplumumuzu bulundukları kentlerde alanlara çekmiştir. Doğa severlerin eylemi AKP karşıtı bir eyleme dönüşmüş ve AKP karşıtı kesimleri alanda toplamıştır. Yaşanan olaylar Mısır ve Libya’da yaşanan Arap baharının başlangıcındaki olaylar ile tıpa tıp aynıdır.
Mısır’da yapılan ayaklanma öncesi ülkenin durumu:
1. Mısır’da işsizliğin had safhada olması
2. Devletin halka temel hizmetleri iyi verememesi
3. Adaletin zengin ve rejime yakın olanlara işlememesi
4. Devlet dairelerinde Mübarek ve partisinden olanlara öncelik tanınması
5. Mısır’da yetişmiş yeni neslin teknoloji ve kitle iletişim araçlarını iyi kullanarak, olayları anında kendi aralarında paylaşarak rejime karşı kamuoyu oluşturması.
Mısır’daki ülke durumunun hemen hemen aynıları ülkemizin durumuyla eşdeğer değil mi? Bu da Mısır’daki olayları nasıl Amerikan güdümlü gerçekleştiyse, ülkemizdeki olaylarında Amerikan güdümlü gerçekleştiğini göstermiyor mu? Hal ortadayken, Mısır ve Libya’daki olaylar için Amerikan oyunu diyen aydınlar(!) ülkemizdeki olayları bir kurtuluş olarak görüyordu. Ne büyük çelişki değil mi? Demek ki bunu söyleyen kişilerde gizli bir Amerikan uşağıydı.
Hükümet veya Amerika bu olayların arkasındaki güce ne derseniz deyin gerçekleşen eylemi bir nabız ölçmesi olarak değerlendirdi. Mısır ve Libya’daki gibi bu sokak eylemlerinde sivil toplumdan veya polisten ölenler olacak mı?(8) Türk toplumun tepkisi ne denli olacak diye bir deneme oyunu oynadılar. Henüz Türk toplumunun, Türk baharına tam anlamıyla hazır olmadığını anladılar.(9)Gelecek oyunlarında Türk toplumunu polise ve hükümete karşı daha fazla kin duyan bir toplum haline getirmeye çalışacaklar. Toplumumuzun sağduyulu, uyanık olması gerektiğini düşünmekteyiz. Aksi halde gerçekleşecek bir isyanın, başkaldırının ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyeceği, belki de aylarca sürecek iç savaşa neden olacağı görüşündeyim. Yazımızı büyük Türkçü Ziya Gökalp’ın şu mısrasıyla sonlandırıyorum.
Uyanık bulunun ey Türk gençleri!
İrtica sevemez bu hür rehberi
Susturun mantıkla, kin güdenleri
Borcumuz savaşmak ebeden, niçin?...
Ziya Gökalp
Tanrı Türk’ü asıl şimdi korusun!
Serkan AKGÖZ
Kaynakça :
1-) http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/akpden-gezi-parkina-safak-saldirisi-haberi-73793
2-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/05/31/gezi-parkindaki-nobete-gazli-mudahale#
3-) http://www.vgtv.no/#!/video/65023/direkte-opptøyer-i-istanbul
4-) http://m.guardian.co.uk/commentisfree/2013/may/31/istanbul-park-protests-turkish-spring?CMP=twt_gu
5-) http://www.aktifhaber.com/istiklal-caddesinde-yagmalanan-dukkanlar-797420h.htm
6-) http://www.haberturk.com/yasam/haber/849237-chp-kadikoy-mitingi-iptal-edildi
7-) http://www.radikal.com.tr/turkiye/polis_cekildi_taksime_halk_girdi-1135899
8 -) http://tr.wikipedia.org/wiki/2011_Mısır_Devrimi
9-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/06/02/gezi-parki-olaylarindaki-17-buyuk-yalan
Sol ise, iktisadî görüş olarak bazı noktalarda haklı bile bulunsa, tabiattaki galât-ı hilkatler gibi toplum hayatının bir yanlış yaratılmasından, marazî düşüncesinden başka bir şey değildir.
Son zamanlarda görüldüğü gibi sola milliyetçilik demek milliyetçilik ile halkçılığı karıştırmaktan doğar. Halkçılık, bugün yaşamakta olan yoksul tabakanın bolluğa kavuşmasını düşünmektir. Milliyetçilik, dünü de içine alarak hem bugünü, hem yarını kapsayan bir büyüklük duygusudur.
Solun “milliyetçilik” dediği “halkçılık” siyasî sınırların dışındaki soydaşlara karşı kör ve sağırdır. Milliyetçilik ise, hangi devletin idaresinde olursa olsun bütün soydaşları düşünen, onları kurtarmak için her fedakârlığı göze alan, hayatın ve insanlığın mânâsını bu fedakârlıkta bulan ülküdür.
Solculuk için hayat “ekonomik yaşantı”dan başka bir şey değildir. Mazinin mirası, geleceğin büyüklüğü onun umurunda değildir. O, çok kazanmak, rahat edip eğlenmekten başka bir şey düşünmez. Bunları ileri sürerken her toplumda bulunan vurguncuları öne sürerek bunları sağa mal etmeye çalışır.
Milliyetçi olduğunu ileri süren “sol”, vaktiyle Fransa ve İspanya’da görüldüğü gibi komünistlerle iş birliği yaparak “millî cephe” adı altında kendi toplumlarını kardeş kavgasına, kargaşalığa ve felâkete sürüklemekten çekinmeyen bir düşünce olduğuna göre, bunlara milliyetçi demek temelsiz ve gülünç bir iddiadan başka bir şey değildir…
Sol Milliyetçi Olamaz
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Ötüken, Şubat 1974, Sayı: 2
Gök Börü derneğinin akil adamları beni yanıltmadı, tebrik ederim. Nerede Türkçü geçinen bir grup varsa hepsi balıklama atlamış olaylara, sanki bu olayların sonunda Turan kurulacakmış gibi. O meydanda çatışanlar, Hocalı standında bize saldıran kızıl soysuzlarla onları bize karşı kollayan a.q.p. gestaposu polisler arasındadır ve TÜRKÇÜLERİ HİÇ BİR ŞART ALTINDA İLGİLENDİRMEMEKTEDİR. Askerin kafasına çuval geçirildi, kimse tınmadı, apoyla pazarlıklar yapıldı, hiç bir ses çıkmadı, herkes ermeni oldu kimseden ses yok, anayasadan TÜRKLÜĞÜN kaldırılması gündeme geldi, beyoğlunun ayaşları meyhaneden çıkamadı. Ne zaman hayat tarzına karışma ve laikliğin tehlikede olduğunu anladılar, kuyruklarına basılmış kedi gibi miyavladılar. Hocalıda miting yaptık, bu salak faşistler de ne yapıyor böyle diye eğlendiler.Doğu Türkistan için miting yaptık, Urumçi de neresiymiş diyerek cehalet örneği sergiledir. imralıdakiyle yapılan pazarlıklara karşı çıktık, kandan beslenen katiller olduk. Vatan ve Türklük elden gittikten sonra, banane yaşam tarzından, Taksimdeki 100 metrekare 10 tane ağaçtan 4 tane banktan oluşmuş parktan.Okulumuzda KCK'lı piçler açlık grevinde iken kızıl köpekler protesto yaptılar, KCK'lılara destek amaçlı. Okulumuzdaki genel "merkez sol" ya da "ulusalcı" güruh ise bunlara tepki koydu. Bu olayların sonunda komünistler kendi yayınlarında kendilerini protestoya gelen kalabalığa "faşist", "taşeron", "şuursuz" gibi sözcükler ile karşılık verdi. İki gün önce ise bu KCK'ya destek mitinginde okuldan atılmaktan korkmasa gidip o herifleri bir kaşık suda boğacak adamlar, aynı kızıllarla aynı meydanda "faşizme karşı omuz omuza" diye bağırdılar. Ne biçim bir omurgasızlıktır bu, ben anlayabilmiş değilim. Aralarında Türkçü diye bildiğim bir sürü arkadaşım da vardı.
Eğer 4 Temmuz 2003 günü o Tanrının cezası lanet günde bu kadar ayaklanma olsaydı bakın, Türk milletinin en az yüzde 90 ı destek vermeyecek miydi? Tepkiler anadolunun köylerine, kasabalarına, metropollerin varoşlarına yayılmayacak mıydı? Ve amerika s..e s..e özür dilemeyecek miydi?
Bu çatışmada bana düşen en büyük görev, televizyon başına geçer kahvemi yudumlayarak izler, olaylar yatışıp ortalık durulduktan sonra biz Türkçülerin alması gereken pozisyonun hesabını yaparım. Hiç kimse karışmasın olaylara, o meydandaki riyakarların alayına, bir tane TÜRKÇÜNÜN saçının telini değişmem.
AKP'ye karşı olan bu gösteriler ne yazık ki bazı terörist kesimler tarafından sabote ediliyor ve medya saldırıları haricinde yapılan tüm saldırıları kınamakla beraber biz hiç bir zaman eylem-protesto yapamayacak mıyız? Bütün suç Erdoğan'da, sakinleştireceğine gitti üstüne bir de halkı kışkırttı açıklamalarıyla, bugün Abdullah Gül'ün söylediklerini okudum ve o sözler insanları meydanlardan alıp evine götürür ama Erdoğan'ın kışkırtmasıyla hala orada duruyor normal vatandaş. Ben de kendi mahallemdeki eyleme katıldım ve gayet güzel bir şekilde protestomuzu yaptık ve tüm mahalle sakinleri evlerinden bizim için tava-kepçe sesleri çıkarttı, bayrak salladı, hiç de kendimi Tayyip'in veya sizin nitelendirdiğiniz gibi ülke düşmanı olarak görmüyorum. Okulsuz mahalleye cami diken, halkına çapulcu diyen, Atatürk'e ayyaş deme terbiyesizliğini gösteren bir başbakana aman teröristler aramıza karışır diye tepkimize göstermekten geri kalmayı doğru bulmuyorum, şu an için temennim olayların bitmesi ve bundan sonra eminim Tayyip biraz da olsa kendine çeki düzen verecektir.Olay teröristlerin aramıza karışması değil kandaşım. Bu olayı zaten onlar başlattılar. Biz ki vaktinden beridir aktif olarak iktidara karşı hareket etmekte iken, malum, bugün sokakta gezen nice kalabalıktan destek bulamadık! Ama iki tane ağaç kesilmesin diye orada kamp kuran adamları polis bastı, ve ardından solcuların da işin içine dahil olup polisten dayak yemesi üzerine, ulusalcılar da kendilerine yer bulup meydanlara aktılar...bir kere bu gösterilerin bir amaçtan yoksun olduğunu size söyleyebilirim kandaşım.
Başbakan Vekili Bülent Arınç, Taksim Platformu heyetini Başbakanlık Merkez Bina'da kabul etti. Heyet görüşme sonrası açıklama yaptı.
Bugün Başbakan yardımcısı ve Başbakanvekili Bülent Arınç'la görüşen ve Gezi Parkı direnişinin başından beri sürecin içinde yer alan 'Taksim Dayanışması' adına hazırlanan ve hükümetle kamuoyuna seslenen bildiride, Gezi Parkı'na müdahalenin "özel hayatlara müdahale ve hor görülme" biçiminde algılandığı, gösterilerin de iktidarın bu tutumuna karşı verilmiş büyük bir toplumsal tepki olduğu belirtildi.
Taksim Dayanışması, Gezi Parkı'nda Topçu Kışlası ya da başka bir isimle herhangi bir yapılaşma olmayacağının resmen açıklanmasını, gösterilerdeki şiddetten sorumlu olan yetkililerin yargılanmasını ve gözaltındaki herkesin serbest bırakılarak haklarında hiçbir işlem yapılmamasını da içeren 6 temel talepte bulundu.
'Taksim Dayanışması'nın Hükümet ve kamuoyuna yönelik talep metni şöyle:
Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ve Kamuoyuna
27 Mayıs 2013 tarihinde saat 22.30 sularında Taksim Gezi Parkı'nın fiilen yıkılması girişimi sonrası yaşanılan toplumsal duyarlılık karşısında hükümetin izlediği polis şiddeti nedeniyle başta Taksim İstanbul olmak üzere bütün yurtta, yurttaşlar demokratik tepkilerini ortaya koymaktadır. Öncelikle hayatını kaybeden yurttaşların ailelerinin acılarını paylaşıyor, yaralanan binlerce yurttaşımıza acil şifa dileklerimizi iletmek istiyoruz.
Ne yazık ki, toplumun en temel demokratik ve insan hakkı olan taleplerinin barışçıl ve demokratik şekilde ortaya konmasına karşın iktidar şiddet, baskı ve yasakçı politikalarına devam etmektedir. Tek bir yurttaşımızın burnunun kanamadığı, gerilimlerin ortadan kalkarak demokratik taleplerin dillendirilebildiği bir toplumsal iklime bir an önce kavuşmak için yoğun çaba harcadığımızın bilinmesini isteriz.
Bu nedenlerle; Taksim Dayanışması olarak aşağıdaki taleplerin Hükümet tarafından bir an önce yerine getirilmesi için somut adımların atılmasını bekliyoruz.
- Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağına, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını,
- Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,
- Taksim Gezi Parkı'ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, Mehmet Ayvalıtaş ve Abdullah Cömert adlı iki yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını,
- Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,
- Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,
- 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye'deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını
TALEP EDİYORUZ
Bunun yanı sıra; 27 Mayıs 2013 saat 22.30'dan bu yana ülkemizin meydanlarında, caddelerinde, sokaklarında ve tüm kamusal alanlarında yükselen tepkilerinin içeriğinin, ruhunun, beklentilerinin, taleplerin yetkililer tarafından fark edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yaşananları "marjinallikle" açıklamaya çalışmak görmezlikten gelmek anlamına gelir. Gezi Parkına müdahale ile simgeleşen iktidar anlayışının yurttaşlarımızda "özel hayatlarına müdahale ve hor görülme" biçiminde algılandığı ve buna kadını, erkeği, genci, yaşlısı ile büyük bir toplumsal tepki gösterdikleri; "biz varız, buradayız ve taleplerimiz var" biçiminde yanıt verdikleri görülmektedir.
Yükselen bu tepkinin içeriğinin; "başta 3. Köprü ve HES'ler olmak üzere ekolojik değerlerimizin talanına ve güncel olarak Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısına ilişkin itirazların, ülkemize ve bölgemize ilişkin savaş siyasetine karşı duruşun ve barış talebinin, Alevi yurttaşlarımızın hassasiyetlerinin, kentsel dönüşüm mağdurlarının haklı taleplerinin, kadınların bedenleri üzerinde denetim kuran muhafazakar erkek politikalarına karşı yükselen sesin, başta Türk Hava Yolu işçileri olmak üzere tüm emekçilerin hak gasplarına karşı taleplerinin, tüm cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı mücadelenin, yurttaşların eğitim ve sağlık hakkına ulaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılması istemleri" olduğunu iktidar sahiplerine iletmek istiyoruz.
GÖKBÖRÜ TÜRKÇÜLER DERNEĞİNDEN ZORUNLU BİR AÇIKLAMA!
Sosyal medyada Türkçülük(!) yapan ve Türkçülüğü sosyal medya paylaşımları ve arada bir de sokaklarda "gaz boşaltma" babından bağırıp, çağırmak sanan bazı kişiler, derneğimizin adını kullanarak bizleri, son günlerin belirsizliğine dahil edip, olası olumsuzlukların faturasına bizleri de ortak etmeye çalışmaktadırlar.
Herkes şunu bilsin ki Gökbörü Türkçüler Derneğinin ülkü ve hedefleri öylesine büyüktür ki gündelik rollerin ucuz figürasyonlarında yer almayı sorumluluğunu taşıdığı ve bilincinde olduğu kutlu görevleri yapmanın önünde bir engel ve amaç sapması olarak görmektedir.
Daha önceki duyurularımızda da belirttiğimiz gibi biz ne yaptığımızı çok iyi bilmekteyiz. Bizi orya, buraya çekmeye ve yamamaya çalışan adamcıklar olmayacak duaya amin demek gereksizliğinden artık vazgeçsinler!
Şayet bundan sonra bizi bir yerlere yamamaya çalışıp, adımızı kullanarak bir takım etkinliklerin öncüsü, destekcisi ve ya katılımcısı gibi gösterme girişimleri olursa, bu işin sorumluları ve failleri bilsinler ki, resmi bir kurum olan derneğimiz hakkında yalan ve provakatif işler yapmaktan dolayı savcılığa suç duyurusunda bulunulacaktır.
Ayrıca kendileriyle, dernek olarak, ilgilenme hakkımızı (!?@) saklı tutacağımızı da hatırlatmak isteriz.
Kimin ne yaptığı bizi ilgilendirmiyor.
Dernek mensuplarımız dışında, hiç bir kimse de bizim ne yaptığımızla uğraşma ve sorgulama hakkına sahip değildir.
Biz çelik-çomak oynamıyoruz. Ne yaptığımızı gayet iyi biliyoruz.
Yine tekrarlıyoruz!
Başkalarının belirlediği gündemlere dahil olmayacak, gerçek niyetlerini bilmediğimiz kişilerin peşinden, nereye varacağı belirsiz yolların yolcusu olmayacağız.
Biz bir çağrıda bulunursak; çağrımıza uyup uymamak herkesin kendi bileceği işitir.
Bu zamana kadar çağrımıza uyanlara ne kadar saygı ve sevgi duyduysak, uymayanları da, o ölçüde, anlayışla karşıladık.
Ve hatta Hocalı için imza toplayan, bıyığı terlememiş, Türk çocuklarına kürt-komünist sürülerinin saldırmasından sonra kılı kıpırdamayan, bırakın kılı kıpırdamayı sanaldan olsun tek kelam etmeyenlere bile tek bir kem söz etmedik, gücenmedik ve bir şey de ummadık.
Bundan böyle de kimseden bir şey ummayacak/beklemeyeceğiz.
Türkçülüğü yüreğinde duyup gelen herkese, sadece kapımız değil, Tanrıdağı kadar büyük, yüreğimiz de açıktır.
Buyurup gelenin başımız üzre yeri var.
Gelmeyenin de "başı pınar, ayağı göl" olsun! Tanrı işini, gücünü rast getirsin!
Derneğimiz dışında kim ne yapar, ne eder ilgilenmiyor ve sadece ve sadece kendi işimize bakıyoruz.
Herkes de kendi işine baksın!
Kimse bize akıl vermeye kalkışmasın!
Bizim kimsenin aklına ihtiyacımız yok!
Akıl danışmak gerektiğinde; danışma, kineşme ve kurultay adı verilen kurumlarımızı devreye sokarak, Türk Töresinin emrettiğince, binlerce yıllık Türk yöntemleriyle bu gereksinimimizi gidermeye çalışıyoruz.
Sanırım ne demek istediğimizi, bu satırları okuduktan sonra, herkes anlamıştır.
Şayet hala anlamayan varsa, işin içinde ya "üzüm yemek bahanesiyle bağcıyı dövmek" kastı vardır, ya çaşıtlık ve ajan-provokatörlük vardır, ya da; anlama, kavrama ve basiret yoksunluğu şeklinde kendini gösteren, aptallık ve alıklık vardır.
Büyük Türk Milletine ve derneğimizi önemseyip, izleyen kandaşlarımıza bir kez daha duyurmak ve hatırlatmak isteriz ki:
Gökbörü Türkçüler Derneği adına; duyuru yapma, duyuru yayınlama, görüş ve düşünce açıklama yetkisine sadece ve sadece genel merkez yönetimi ve başkanlık divanı sahiptir.
Gökbörü Türkçüler Derneğinin sanal üzerinden açıklama ve duyuruları:
1- https://www.facebook.com/GokboruTurkculerDernegi sanal ağında yer alan derneğimize ait resmi facebook sayfasından
2- https://www.facebook.com/gokborudernegi sanal ağında yer alan derneğimize ait resmi facebook sayfasından
3- Derneğimizin: www.gokborudernegi.org.tr adresinde yer alan resmi ve kanuni WEB sayfasından
4- Yine derneğimizin resmi sanal yayın organı olan: https://www.hunturk.net/forum/ Otağından ve www.hunturk.net sayfasından
5- Derneğimizin İstanbul İl Başkanlığına ait: https://www.facebook.com/TurkcuDernek?hc_location=timeline adresinde barınan facebook sayfasından
6- Derneğimizin yayın organı olan Gökbörü Türkçü Dergiye ait: https://www.facebook.com/gokborudergisi?fref=ts facebook sayfasından
yapılmaktadır.
Bu yerler dışında hiç bir yer ve kişinin, derneğimiz adına, duyuru yapma, çağrıda bulunma, görüş ve düşünce açıklama yetkisi yoktur!
Bu adresler dışında yapılan açıklama, çağrı ve duyurular hiç bir şekilde derneğimizi bağlamamaktadır.
Yukarıda açıklanan adresler dışında bir yer ve kişi tarafından yapılan açıklama, çağrı ve duyuruya itibar edilmemesi ve bizimle ivedilikle iletişime geçilerek haberdar edilmemizin sağlanmasını dileriz.
Gösterilecek duyarlılık ve anlayış için şimdiden teşekkür ederiz..
Büyük Türk Milletine önemle ve saygıyla duyurulur!
Gökbörü Türkçüler Derneği Genel Başkanlığı
Oldum olası kendini kalabalığın içinde öne çıkartmaya çalışan ve mesajı dışarıya değil bulunduğu guruba vermeye uğraşanlardan rahatsız olmuşumdur.Hay Allah senden razı olsun be andam! Lafı ağzımdan almış, duygularıma ve anlatmakta zorlandığım düşüncelerime tercüman olmuşsun.
Söylemek ayıptır, yıllardan beri Türkçülüğün pek ilgi görmediği bir yörede bir kaç kişiyle açık Türkçü duruş sergilemekteyiz. Dün İlteriş çatısı altında bu gün Gökbörü çatısı altında. Bizim bunca zamandır yalnız başımıza sürdürdüğümüz dava son gelişmeleri takiben bir anda onlarca, yüzlerce kişi tarafından bağıra, çağıra, yıkma, kırma, dökme çığlıkları eşliğinde yapılmaktadır. Biz ortadayken yok olanlar bu gün bizi görünmez ve sesi duyulmaz hale getirdi. Bizim dün kimseler yokken durduğumuz yer şimdi gündelikçi Türkçümsülerin, bilinçten yoksun kalabalıklarıyla işgal edildi. Demek ki her şeyin modası olduğu gibi belli sezonlarda Türkçülüğünde modası oluyormuş. Tabi bu moda nerye varacak ve ne zamana kadar sürecek, orası meçhul.
Gelişmeleri ibretle, endişeyle, ve şaşkınlıkla izlemekteyim. Ortalık tam at izinin it izine karıştığı bir hal aldı. Bir belirsizliktir, metotsuzluktur, yöntemsizliktir, başı boşluktur aldı başını gidiyor. Neymiş efendim bu karmaşada Türkçüler topluma yön verecekmiş miş! Yön verilecek bir toplum var ama bu topluma yön verecek güçte ve sayıda bir Türkçü yapılanma maalesef yok. Birileri Türkçü camiadan bahsediyor. Ben bu camiayı hiç görmedim. Gördüğüm tek şey öteden beri bilip, tanıdığım bir kaç samimi Türkçünün dernek çatısı altında bir camia oluşturmaya uğraşmalarıdır. Eğer bir Türkçü camia oluşacaksa ancak bundan sonra oluşacak. Bu oluşumun sağlıklı yürümesi için Türkçü algı ve söylemlerin bir eksende toplanması gerekir. Yoksa eskiden beri olduğu gibi bundan böylede herkese göre bir Türkçülük anlayışı olacak ve şu an ortak anlayış ve değerlendirme sıkıntısına neden olan ayrılıklar belkide yeni olayların tetiklemesiyle Türkçüleri birbirinden daha da uzaklaştırıp bir daha asla bir araya gelemez hale sokacaktır. Sanırım bazı odaklar Türk Milliyetçiliği üzerinde izah ettiğim bu endişeler merkezli olarak ciddi mühendislik hesapları yapmaktadırlar. Bunu hissedebiliyorum.
Dilerim Türk Milliyeçileri milliyetçiliğin doğasına aykırı bir takım işlerin içine girip kanunlar önünde suçlu duruma düşmezler.
Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü Korusun!
GENÇ TÜRKÇÜ KARDEŞİMİZİN iSTANBUL OLAYLARI İLE İLGİLİ GÖZLEM VE ANALİZİ.AlıntıGezi Parkı Olayları Hakkında
30 Mayıs günü ülkemiz kamuoyunda pek bilinmeyen Gezi Parkı’na AVM yapılmasına karşı olan doğa sever(!) sol parti üyeleri alanda çadırlarını kurmuş, alışık olduğumuz sol protestolarının birini yinelemiş oldular. Yapılan çadırlı protestoya sabahın ilk saatlerinde kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sert olmuştur.(1) Ertesi günü, yani 31 Mayıs günü yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla, alanda bulunan doğa severlere(!) destek olmak amacıyla birçok sol parti üyeleri, milletvekilleri alandaki yerini almıştır.(2) Toplanan eylemci gruba polisin müdahalesi gecikmemiştir. Yapılan müdahale sonrası sosyal ağda eylem geniş yer bulmuştur. Müdahalede yaralanan kişiler bilinçli olarak; öldü, gözü çıktı, beyni patladı gibi asparagas haber başlıklarıyla ajans edilmiştir. Yapılan bu propaganda toplumumuz tarafından yenmiş, eylem yerine akşam saatlerine yakın iş ve okuldan çıkan kişilerin katılımıyla hayli büyümüştür. Gündüz, sabah ve öğle saatlerindeki polisin sert müdahalesi yerini sabit bir noktadan yapılan tazyikli su sıkımı, gaz bombası atımı ve biber gazı sıkımına bırakmıştır. Olay yerinden birçok kişi ustream adlı ağ adresi üzerinden cep telefonları yardımıyla canlı yayında bulunmuştur. Taksim sokakları savaş alanına dönmüş, önceden hazırlanan eylemciler gaz maskeleri, özel hazırlanan sülüsyonlarıyla (biber gazından etkilenmemek amacıyla) polise karşı cephe aldılar. Karşılıklı saldırılar canlı yayınla sanal ağda paylaşılmış, patlamaya hazır olan toplumumuz olayları canlı görünce tabiri caizse gaza gelmiş alana koşmuşlardır. Birçok iş yeri ve kamu malı zarar görmüştür. Doğa severler(!) cadde üzerinde bulunan büyük saksılardaki çam ağaçlarını barikat yapmak amacıyla kullanmışlardır.
Olay bir doğa eyleminden çıkmıştı artık, birkaç yıl önce Mısır ve Libya’da gördüğümüz sosyal ağ üzerinden haberleşme, asparagas haberlerle toplumu galeyana getirme ülkemizde uygulanıyordu. Tıpkı oradaki gibi ülke basını bu olayı görmezden geliyor, yabancı medya olayı canlı yayınlıyor(3), “Türk baharının tohumları atılıyor” (4) başlıklarıyla dünya basınına lanse ediyordu.
Olayların bu ana kadar işleyişi hakkında yaptığımız analiz şudur:
1-) Sabah ve öğle saatlerinde kendisine aktif bir saldırıda bulunmayan, eylemcilere karşı sert müdahalede bulunan polis, akşam saatlerinde kendisine taşlarla saldıran göstericilere uzaktan biber gazı sıkarak, gaz bombası atarak ve tazyikli su sıkarak eylemcileri daha da çok galeyana getirmeye çalışmış ve başarılı olmuştur. Sabah saatlerindeki gibi bir müdahalede bulunsaydı, bize göre ortada hiçbir gösteri kalmayacaktı. Demek ki yukarıdakiler eylemin bitmesini, eylemcilerin dağıtılmasını istemiyordu.
2-) Olay yerinden hiçbir ulusal televizyon kanalının yayın yapmaması, gerçekleşen yayınların ağ adresleri üzerinden gerçekleşmesi, toplumda hükümetin bu olayı halktan gizlediği, üstünü örtbas etmesi gibi anlaşılmıştır. Belli ki bu da medyaya hakim olan hükümetin isteği doğrultusunda gerçekleşmiş, toplum biraz daha galeyana getirilmiştir.
3-) Gece boyunca eylemciler İstiklal Caddesi üzerindeki işyerlerine saldırmış yine Mısır ve Libya’daki olaylara benzerlik gösteren yağma görüntüleri ortaya çıkmıştır.(5)
Ertesi gün alanlar daha büyük kalabalıklara ev sahipliği yapıyordu. Galeyana gelen toplumumuz alanda bulunmayı kendine milli bir görev, Atatürk’ün bir emri olarak görüyordu. Yine en ön saflarda sol görüşlü eylemciler ellerinde komünist paçavraları Gezi Parkı’na varmak çabalarındalardı. CHP haftalar öncesinden yapacağı Kadıköy mitingini iptal etmiş(6) ve eyleme katılacakları Beşiktaş’a, buradan Taksim’e çağırmıştı. 18:00’a kadar meydanın AKM – Gezi Parkı civarındaki polisler ile İstiklal Caddesi-Tarlabaşı-Harbiye tarafından gelen eylemciler arasında çatışmalar sürmüş, 15:30’dan itibaren polis çekilmiş, alan eylemcilere kalmıştır.(7) Bu süreç boyunca facebook sayfaları ve yapılan canlı yayınlar üzerinden özel doktorların, hastanelerin yaralanan eylemcileri ücretsiz tedavi edeceği konusunda duyurular geçildi ve telefon numaraları verildi. Amerikan sermayeli kahve ve fastfood işyerlerinin eylemcilere ücretsiz yardımda bulunduğu da aynı kaynaklar tarafından halka duyurulmuştur.
Bugüne ilişkin analizler şunlardır:
1-) Gece yapılan yağmalara rağmen polis kuvvetleri dünkü müdahalelerde olduğu gibi eylemcileri daha fazla kızdırma girişimlerinde bulundu. Hatta Halk TV’nin canlı yayında bildirdiklerine göre geri çekilip eylemcilere gezi parkı yolunu açıp, eylemciler yaklaşınca gaz bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bunlar göz önüne geldiğinde polis ve üzerinde yetki mercileri olayların yatışmasını (eylemcilerin alana çıkmasına 18:00’a kadar izin vermeyerek) veya eylemin müdahale sonrası sonlandırılmasını (1 Mayıs ve Nevruz’da izinsiz gösteri yapan sol gruplara uygulanan müdahale ve benzeri müdahale yapılmaması) istememişti.
2-) Amerikan sermayeli bu şirketler neden, alandakiler deyimiyle Amerikan yanlısı hükümete karşı olan eylemcilere ücretsiz hizmet sundular.Bunun açıklamasını yapmaya gerek bile kalmıyor.
"Bedava peynir, Yalnızca fare kapanında olur."
İki günde gelişen olayları son olarak birleştirmek gerekirse; eylemciler polisin yaptığı kışkırtma, kızdırma hareketiyle ateşlenmiş, kamu mallarına ve çevreye zarar vermesi sağlanmıştır. Olay yerinden yapılan canlı yayınlar, facebook ve twitter üzerinden yapılan yalan bilgilendirmeler toplumumuzu bulundukları kentlerde alanlara çekmiştir. Doğa severlerin eylemi AKP karşıtı bir eyleme dönüşmüş ve AKP karşıtı kesimleri alanda toplamıştır. Yaşanan olaylar Mısır ve Libya’da yaşanan Arap baharının başlangıcındaki olaylar ile tıpa tıp aynıdır.
Mısır’da yapılan ayaklanma öncesi ülkenin durumu:
1. Mısır’da işsizliğin had safhada olması
2. Devletin halka temel hizmetleri iyi verememesi
3. Adaletin zengin ve rejime yakın olanlara işlememesi
4. Devlet dairelerinde Mübarek ve partisinden olanlara öncelik tanınması
5. Mısır’da yetişmiş yeni neslin teknoloji ve kitle iletişim araçlarını iyi kullanarak, olayları anında kendi aralarında paylaşarak rejime karşı kamuoyu oluşturması.
Mısır’daki ülke durumunun hemen hemen aynıları ülkemizin durumuyla eşdeğer değil mi? Bu da Mısır’daki olayları nasıl Amerikan güdümlü gerçekleştiyse, ülkemizdeki olaylarında Amerikan güdümlü gerçekleştiğini göstermiyor mu? Hal ortadayken, Mısır ve Libya’daki olaylar için Amerikan oyunu diyen aydınlar(!) ülkemizdeki olayları bir kurtuluş olarak görüyordu. Ne büyük çelişki değil mi? Demek ki bunu söyleyen kişilerde gizli bir Amerikan uşağıydı.
Hükümet veya Amerika bu olayların arkasındaki güce ne derseniz deyin gerçekleşen eylemi bir nabız ölçmesi olarak değerlendirdi. Mısır ve Libya’daki gibi bu sokak eylemlerinde sivil toplumdan veya polisten ölenler olacak mı?(8) Türk toplumun tepkisi ne denli olacak diye bir deneme oyunu oynadılar. Henüz Türk toplumunun, Türk baharına tam anlamıyla hazır olmadığını anladılar.(9)Gelecek oyunlarında Türk toplumunu polise ve hükümete karşı daha fazla kin duyan bir toplum haline getirmeye çalışacaklar. Toplumumuzun sağduyulu, uyanık olması gerektiğini düşünmekteyiz. Aksi halde gerçekleşecek bir isyanın, başkaldırının ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyeceği, belki de aylarca sürecek iç savaşa neden olacağı görüşündeyim. Yazımızı büyük Türkçü Ziya Gökalp’ın şu mısrasıyla sonlandırıyorum.
Uyanık bulunun ey Türk gençleri!
İrtica sevemez bu hür rehberi
Susturun mantıkla, kin güdenleri
Borcumuz savaşmak ebeden, niçin?...
Ziya Gökalp
Tanrı Türk’ü asıl şimdi korusun!
Serkan AKGÖZ
Kaynakça :
1-) http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/akpden-gezi-parkina-safak-saldirisi-haberi-73793
2-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/05/31/gezi-parkindaki-nobete-gazli-mudahale#
3-) http://www.vgtv.no/#!/video/65023/direkte-opptøyer-i-istanbul
4-) http://m.guardian.co.uk/commentisfree/2013/may/31/istanbul-park-protests-turkish-spring?CMP=twt_gu
5-) http://www.aktifhaber.com/istiklal-caddesinde-yagmalanan-dukkanlar-797420h.htm
6-) http://www.haberturk.com/yasam/haber/849237-chp-kadikoy-mitingi-iptal-edildi
7-) http://www.radikal.com.tr/turkiye/polis_cekildi_taksime_halk_girdi-1135899
8 -) http://tr.wikipedia.org/wiki/2011_Mısır_Devrimi
9-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/06/02/gezi-parki-olaylarindaki-17-buyuk-yalanAlıntıSol ise, iktisadî görüş olarak bazı noktalarda haklı bile bulunsa, tabiattaki galât-ı hilkatler gibi toplum hayatının bir yanlış yaratılmasından, marazî düşüncesinden başka bir şey değildir.
Son zamanlarda görüldüğü gibi sola milliyetçilik demek milliyetçilik ile halkçılığı karıştırmaktan doğar. Halkçılık, bugün yaşamakta olan yoksul tabakanın bolluğa kavuşmasını düşünmektir. Milliyetçilik, dünü de içine alarak hem bugünü, hem yarını kapsayan bir büyüklük duygusudur.
Solun “milliyetçilik” dediği “halkçılık” siyasî sınırların dışındaki soydaşlara karşı kör ve sağırdır. Milliyetçilik ise, hangi devletin idaresinde olursa olsun bütün soydaşları düşünen, onları kurtarmak için her fedakârlığı göze alan, hayatın ve insanlığın mânâsını bu fedakârlıkta bulan ülküdür.
Solculuk için hayat “ekonomik yaşantı”dan başka bir şey değildir. Mazinin mirası, geleceğin büyüklüğü onun umurunda değildir. O, çok kazanmak, rahat edip eğlenmekten başka bir şey düşünmez. Bunları ileri sürerken her toplumda bulunan vurguncuları öne sürerek bunları sağa mal etmeye çalışır.
Milliyetçi olduğunu ileri süren “sol”, vaktiyle Fransa ve İspanya’da görüldüğü gibi komünistlerle iş birliği yaparak “millî cephe” adı altında kendi toplumlarını kardeş kavgasına, kargaşalığa ve felâkete sürüklemekten çekinmeyen bir düşünce olduğuna göre, bunlara milliyetçi demek temelsiz ve gülünç bir iddiadan başka bir şey değildir…
Sol Milliyetçi Olamaz
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Ötüken, Şubat 1974, Sayı: 2
BASINDA VE BULUNDUĞUM BÖLGEDEKİ KİŞİLERİN ISRARLA OLAYLARI YAPANLARIN BİR KAÇ KİŞİLİK MARJİNAL GURUPLAR OLDUĞU AMA BÜYÜK KISMIN TÜRK BAYRAKLI VE ATATÜRK VE TÜRK KİMLİĞİ ÖN PLANA ÇIKMIŞ (HAKLI BİR ŞEKİLDE) HÜKÜMETİ PROTESTO ETTİĞİ ÜSTÜNE BASA BASA VURGULANMAKTADIR.
ATSIZ BEĞ'İN KONU İLE İLGİLİ MAKALESİ BİLE TÜRKÇÜLERE IŞIK TUTMUYORSA; KENDİLERİNE TÜRKÇÜ DİYEN KİŞİCİKLERCE, KONU BAŞLIĞI OLAN YAPILAN AÇIKLAMALAR NEDENİYLE "tayyipçi" OLARAK YARGILANMAMIZ NORMALDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
TTK.
Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.
(https://www.hunturk.net/forum/rsm/3190-akm-1-1371060414.jpg)
Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar.
Elbette, kapitalizm de komünizm gibi beynelmilel bir düşünce olduğundan dolayı ırk, millet, dil ve din tanımamaktadır. Ama küresel kapitalizme karşı verilebilecek tek cevap, milli sermaye ve endüstridir. Sokaklarda bağırıp çağırmak, ve toplumun kaynaklarını bu konuda heba etmek, bize bir şey kazandırmaz. Aksine, marjinal grupların bu olaylardan yeterince nemalandığı, ve kendine bolca taraftar bulduğunu düşünmekteyim. PKK etnik bir grup olduğu için kendi safına Türk çekemez, ama diğer sol gruplar çekebilirler. Şu an azılı kızıllardan oluşan Redhack denilen grubun nice Türk genci tarafından benimsendiğini gördükçe şaşırıyorum. Orada orak çekiçle dolaşan grupların da eğer ki protestolar acil bir şekilde milli bir ruha kavuşmadığı sürece, bu işten birer kahraman gibi görülerek ayrılacaklarını düşünmekteyim.GENÇ TÜRKÇÜ KARDEŞİMİZİN iSTANBUL OLAYLARI İLE İLGİLİ GÖZLEM VE ANALİZİ.AlıntıGezi Parkı Olayları Hakkında
30 Mayıs günü ülkemiz kamuoyunda pek bilinmeyen Gezi Parkı’na AVM yapılmasına karşı olan doğa sever(!) sol parti üyeleri alanda çadırlarını kurmuş, alışık olduğumuz sol protestolarının birini yinelemiş oldular. Yapılan çadırlı protestoya sabahın ilk saatlerinde kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sert olmuştur.(1) Ertesi günü, yani 31 Mayıs günü yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla, alanda bulunan doğa severlere(!) destek olmak amacıyla birçok sol parti üyeleri, milletvekilleri alandaki yerini almıştır.(2) Toplanan eylemci gruba polisin müdahalesi gecikmemiştir. Yapılan müdahale sonrası sosyal ağda eylem geniş yer bulmuştur. Müdahalede yaralanan kişiler bilinçli olarak; öldü, gözü çıktı, beyni patladı gibi asparagas haber başlıklarıyla ajans edilmiştir. Yapılan bu propaganda toplumumuz tarafından yenmiş, eylem yerine akşam saatlerine yakın iş ve okuldan çıkan kişilerin katılımıyla hayli büyümüştür. Gündüz, sabah ve öğle saatlerindeki polisin sert müdahalesi yerini sabit bir noktadan yapılan tazyikli su sıkımı, gaz bombası atımı ve biber gazı sıkımına bırakmıştır. Olay yerinden birçok kişi ustream adlı ağ adresi üzerinden cep telefonları yardımıyla canlı yayında bulunmuştur. Taksim sokakları savaş alanına dönmüş, önceden hazırlanan eylemciler gaz maskeleri, özel hazırlanan sülüsyonlarıyla (biber gazından etkilenmemek amacıyla) polise karşı cephe aldılar. Karşılıklı saldırılar canlı yayınla sanal ağda paylaşılmış, patlamaya hazır olan toplumumuz olayları canlı görünce tabiri caizse gaza gelmiş alana koşmuşlardır. Birçok iş yeri ve kamu malı zarar görmüştür. Doğa severler(!) cadde üzerinde bulunan büyük saksılardaki çam ağaçlarını barikat yapmak amacıyla kullanmışlardır.
Olay bir doğa eyleminden çıkmıştı artık, birkaç yıl önce Mısır ve Libya’da gördüğümüz sosyal ağ üzerinden haberleşme, asparagas haberlerle toplumu galeyana getirme ülkemizde uygulanıyordu. Tıpkı oradaki gibi ülke basını bu olayı görmezden geliyor, yabancı medya olayı canlı yayınlıyor(3), “Türk baharının tohumları atılıyor” (4) başlıklarıyla dünya basınına lanse ediyordu.
Olayların bu ana kadar işleyişi hakkında yaptığımız analiz şudur:
1-) Sabah ve öğle saatlerinde kendisine aktif bir saldırıda bulunmayan, eylemcilere karşı sert müdahalede bulunan polis, akşam saatlerinde kendisine taşlarla saldıran göstericilere uzaktan biber gazı sıkarak, gaz bombası atarak ve tazyikli su sıkarak eylemcileri daha da çok galeyana getirmeye çalışmış ve başarılı olmuştur. Sabah saatlerindeki gibi bir müdahalede bulunsaydı, bize göre ortada hiçbir gösteri kalmayacaktı. Demek ki yukarıdakiler eylemin bitmesini, eylemcilerin dağıtılmasını istemiyordu.
2-) Olay yerinden hiçbir ulusal televizyon kanalının yayın yapmaması, gerçekleşen yayınların ağ adresleri üzerinden gerçekleşmesi, toplumda hükümetin bu olayı halktan gizlediği, üstünü örtbas etmesi gibi anlaşılmıştır. Belli ki bu da medyaya hakim olan hükümetin isteği doğrultusunda gerçekleşmiş, toplum biraz daha galeyana getirilmiştir.
3-) Gece boyunca eylemciler İstiklal Caddesi üzerindeki işyerlerine saldırmış yine Mısır ve Libya’daki olaylara benzerlik gösteren yağma görüntüleri ortaya çıkmıştır.(5)
Ertesi gün alanlar daha büyük kalabalıklara ev sahipliği yapıyordu. Galeyana gelen toplumumuz alanda bulunmayı kendine milli bir görev, Atatürk’ün bir emri olarak görüyordu. Yine en ön saflarda sol görüşlü eylemciler ellerinde komünist paçavraları Gezi Parkı’na varmak çabalarındalardı. CHP haftalar öncesinden yapacağı Kadıköy mitingini iptal etmiş(6) ve eyleme katılacakları Beşiktaş’a, buradan Taksim’e çağırmıştı. 18:00’a kadar meydanın AKM – Gezi Parkı civarındaki polisler ile İstiklal Caddesi-Tarlabaşı-Harbiye tarafından gelen eylemciler arasında çatışmalar sürmüş, 15:30’dan itibaren polis çekilmiş, alan eylemcilere kalmıştır.(7) Bu süreç boyunca facebook sayfaları ve yapılan canlı yayınlar üzerinden özel doktorların, hastanelerin yaralanan eylemcileri ücretsiz tedavi edeceği konusunda duyurular geçildi ve telefon numaraları verildi. Amerikan sermayeli kahve ve fastfood işyerlerinin eylemcilere ücretsiz yardımda bulunduğu da aynı kaynaklar tarafından halka duyurulmuştur.
Bugüne ilişkin analizler şunlardır:
1-) Gece yapılan yağmalara rağmen polis kuvvetleri dünkü müdahalelerde olduğu gibi eylemcileri daha fazla kızdırma girişimlerinde bulundu. Hatta Halk TV’nin canlı yayında bildirdiklerine göre geri çekilip eylemcilere gezi parkı yolunu açıp, eylemciler yaklaşınca gaz bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bunlar göz önüne geldiğinde polis ve üzerinde yetki mercileri olayların yatışmasını (eylemcilerin alana çıkmasına 18:00’a kadar izin vermeyerek) veya eylemin müdahale sonrası sonlandırılmasını (1 Mayıs ve Nevruz’da izinsiz gösteri yapan sol gruplara uygulanan müdahale ve benzeri müdahale yapılmaması) istememişti.
2-) Amerikan sermayeli bu şirketler neden, alandakiler deyimiyle Amerikan yanlısı hükümete karşı olan eylemcilere ücretsiz hizmet sundular.Bunun açıklamasını yapmaya gerek bile kalmıyor.
"Bedava peynir, Yalnızca fare kapanında olur."
İki günde gelişen olayları son olarak birleştirmek gerekirse; eylemciler polisin yaptığı kışkırtma, kızdırma hareketiyle ateşlenmiş, kamu mallarına ve çevreye zarar vermesi sağlanmıştır. Olay yerinden yapılan canlı yayınlar, facebook ve twitter üzerinden yapılan yalan bilgilendirmeler toplumumuzu bulundukları kentlerde alanlara çekmiştir. Doğa severlerin eylemi AKP karşıtı bir eyleme dönüşmüş ve AKP karşıtı kesimleri alanda toplamıştır. Yaşanan olaylar Mısır ve Libya’da yaşanan Arap baharının başlangıcındaki olaylar ile tıpa tıp aynıdır.
Mısır’da yapılan ayaklanma öncesi ülkenin durumu:
1. Mısır’da işsizliğin had safhada olması
2. Devletin halka temel hizmetleri iyi verememesi
3. Adaletin zengin ve rejime yakın olanlara işlememesi
4. Devlet dairelerinde Mübarek ve partisinden olanlara öncelik tanınması
5. Mısır’da yetişmiş yeni neslin teknoloji ve kitle iletişim araçlarını iyi kullanarak, olayları anında kendi aralarında paylaşarak rejime karşı kamuoyu oluşturması.
Mısır’daki ülke durumunun hemen hemen aynıları ülkemizin durumuyla eşdeğer değil mi? Bu da Mısır’daki olayları nasıl Amerikan güdümlü gerçekleştiyse, ülkemizdeki olaylarında Amerikan güdümlü gerçekleştiğini göstermiyor mu? Hal ortadayken, Mısır ve Libya’daki olaylar için Amerikan oyunu diyen aydınlar(!) ülkemizdeki olayları bir kurtuluş olarak görüyordu. Ne büyük çelişki değil mi? Demek ki bunu söyleyen kişilerde gizli bir Amerikan uşağıydı.
Hükümet veya Amerika bu olayların arkasındaki güce ne derseniz deyin gerçekleşen eylemi bir nabız ölçmesi olarak değerlendirdi. Mısır ve Libya’daki gibi bu sokak eylemlerinde sivil toplumdan veya polisten ölenler olacak mı?(8) Türk toplumun tepkisi ne denli olacak diye bir deneme oyunu oynadılar. Henüz Türk toplumunun, Türk baharına tam anlamıyla hazır olmadığını anladılar.(9)Gelecek oyunlarında Türk toplumunu polise ve hükümete karşı daha fazla kin duyan bir toplum haline getirmeye çalışacaklar. Toplumumuzun sağduyulu, uyanık olması gerektiğini düşünmekteyiz. Aksi halde gerçekleşecek bir isyanın, başkaldırının ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyeceği, belki de aylarca sürecek iç savaşa neden olacağı görüşündeyim. Yazımızı büyük Türkçü Ziya Gökalp’ın şu mısrasıyla sonlandırıyorum.
Uyanık bulunun ey Türk gençleri!
İrtica sevemez bu hür rehberi
Susturun mantıkla, kin güdenleri
Borcumuz savaşmak ebeden, niçin?...
Ziya Gökalp
Tanrı Türk’ü asıl şimdi korusun!
Serkan AKGÖZ
Kaynakça :
1-) http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/akpden-gezi-parkina-safak-saldirisi-haberi-73793
2-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/05/31/gezi-parkindaki-nobete-gazli-mudahale#
3-) http://www.vgtv.no/#!/video/65023/direkte-opptøyer-i-istanbul
4-) http://m.guardian.co.uk/commentisfree/2013/may/31/istanbul-park-protests-turkish-spring?CMP=twt_gu
5-) http://www.aktifhaber.com/istiklal-caddesinde-yagmalanan-dukkanlar-797420h.htm
6-) http://www.haberturk.com/yasam/haber/849237-chp-kadikoy-mitingi-iptal-edildi
7-) http://www.radikal.com.tr/turkiye/polis_cekildi_taksime_halk_girdi-1135899
8 -) http://tr.wikipedia.org/wiki/2011_Mısır_Devrimi
9-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/06/02/gezi-parki-olaylarindaki-17-buyuk-yalanAlıntıSol ise, iktisadî görüş olarak bazı noktalarda haklı bile bulunsa, tabiattaki galât-ı hilkatler gibi toplum hayatının bir yanlış yaratılmasından, marazî düşüncesinden başka bir şey değildir.
Son zamanlarda görüldüğü gibi sola milliyetçilik demek milliyetçilik ile halkçılığı karıştırmaktan doğar. Halkçılık, bugün yaşamakta olan yoksul tabakanın bolluğa kavuşmasını düşünmektir. Milliyetçilik, dünü de içine alarak hem bugünü, hem yarını kapsayan bir büyüklük duygusudur.
Solun “milliyetçilik” dediği “halkçılık” siyasî sınırların dışındaki soydaşlara karşı kör ve sağırdır. Milliyetçilik ise, hangi devletin idaresinde olursa olsun bütün soydaşları düşünen, onları kurtarmak için her fedakârlığı göze alan, hayatın ve insanlığın mânâsını bu fedakârlıkta bulan ülküdür.
Solculuk için hayat “ekonomik yaşantı”dan başka bir şey değildir. Mazinin mirası, geleceğin büyüklüğü onun umurunda değildir. O, çok kazanmak, rahat edip eğlenmekten başka bir şey düşünmez. Bunları ileri sürerken her toplumda bulunan vurguncuları öne sürerek bunları sağa mal etmeye çalışır.
Milliyetçi olduğunu ileri süren “sol”, vaktiyle Fransa ve İspanya’da görüldüğü gibi komünistlerle iş birliği yaparak “millî cephe” adı altında kendi toplumlarını kardeş kavgasına, kargaşalığa ve felâkete sürüklemekten çekinmeyen bir düşünce olduğuna göre, bunlara milliyetçi demek temelsiz ve gülünç bir iddiadan başka bir şey değildir…
Sol Milliyetçi Olamaz
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Ötüken, Şubat 1974, Sayı: 2
BASINDA VE BULUNDUĞUM BÖLGEDEKİ KİŞİLERİN ISRARLA OLAYLARI YAPANLARIN BİR KAÇ KİŞİLİK MARJİNAL GURUPLAR OLDUĞU AMA BÜYÜK KISMIN TÜRK BAYRAKLI VE ATATÜRK VE TÜRK KİMLİĞİ ÖN PLANA ÇIKMIŞ (HAKLI BİR ŞEKİLDE) HÜKÜMETİ PROTESTO ETTİĞİ ÜSTÜNE BASA BASA VURGULANMAKTADIR.
ATSIZ BEĞ'İN KONU İLE İLGİLİ MAKALESİ BİLE TÜRKÇÜLERE IŞIK TUTMUYORSA; KENDİLERİNE TÜRKÇÜ DİYEN KİŞİCİKLERCE, KONU BAŞLIĞI OLAN YAPILAN AÇIKLAMALAR NEDENİYLE "tayyipçi" OLARAK YARGILANMAMIZ NORMALDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
TTK.
Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.
Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.
Üç beş marjinal dediğiniz gruplardan yansıyanları, bir başka başlıkta eklenen, aşağıda alıntıladığım resim gayet net açıklamaktadır.
(https://www.hunturk.net/forum/rsm/3190-akm-1-1371060414.jpg)
Üç-beş marjinal dediğiniz gruplar her platformda kürtçülerle işbirliği yaparak Türk Devletine karşı ciddi tehditler oluşturmaktadır.
Göstericileri yeni Türkiye diye tarif edenler yanılıyorlar.
Taksimden, Kızılaydan, Gündoğdu'dan yansıyan görüntüler eski marksistlerin, kürtçülerle el ele verip yeni Türkiyenin imkanlarını kullanarak Türk Devletine kastetmekte olduklarını resmetmektedir.
İşte parçalardan oluşan büyük resim budur ve bu büyük resmi görebilmek önemlidir.
TTK.
Elbette, kapitalizm de komünizm gibi beynelmilel bir düşünce olduğundan dolayı ırk, millet, dil ve din tanımamaktadır. Ama küresel kapitalizme karşı verilebilecek tek cevap, milli sermaye ve endüstridir. Sokaklarda bağırıp çağırmak, ve toplumun kaynaklarını bu konuda heba etmek, bize bir şey kazandırmaz. Aksine, marjinal grupların bu olaylardan yeterince nemalandığı, ve kendine bolca taraftar bulduğunu düşünmekteyim. PKK etnik bir grup olduğu için kendi safına Türk çekemez, ama diğer sol gruplar çekebilirler. Şu an azılı kızıllardan oluşan Redhack denilen grubun nice Türk genci tarafından benimsendiğini gördükçe şaşırıyorum. Orada orak çekiçle dolaşan grupların da eğer ki protestolar acil bir şekilde milli bir ruha kavuşmadığı sürece, bu işten birer kahraman gibi görülerek ayrılacaklarını düşünmekteyim.GENÇ TÜRKÇÜ KARDEŞİMİZİN iSTANBUL OLAYLARI İLE İLGİLİ GÖZLEM VE ANALİZİ.AlıntıGezi Parkı Olayları Hakkında
30 Mayıs günü ülkemiz kamuoyunda pek bilinmeyen Gezi Parkı’na AVM yapılmasına karşı olan doğa sever(!) sol parti üyeleri alanda çadırlarını kurmuş, alışık olduğumuz sol protestolarının birini yinelemiş oldular. Yapılan çadırlı protestoya sabahın ilk saatlerinde kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sert olmuştur.(1) Ertesi günü, yani 31 Mayıs günü yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla, alanda bulunan doğa severlere(!) destek olmak amacıyla birçok sol parti üyeleri, milletvekilleri alandaki yerini almıştır.(2) Toplanan eylemci gruba polisin müdahalesi gecikmemiştir. Yapılan müdahale sonrası sosyal ağda eylem geniş yer bulmuştur. Müdahalede yaralanan kişiler bilinçli olarak; öldü, gözü çıktı, beyni patladı gibi asparagas haber başlıklarıyla ajans edilmiştir. Yapılan bu propaganda toplumumuz tarafından yenmiş, eylem yerine akşam saatlerine yakın iş ve okuldan çıkan kişilerin katılımıyla hayli büyümüştür. Gündüz, sabah ve öğle saatlerindeki polisin sert müdahalesi yerini sabit bir noktadan yapılan tazyikli su sıkımı, gaz bombası atımı ve biber gazı sıkımına bırakmıştır. Olay yerinden birçok kişi ustream adlı ağ adresi üzerinden cep telefonları yardımıyla canlı yayında bulunmuştur. Taksim sokakları savaş alanına dönmüş, önceden hazırlanan eylemciler gaz maskeleri, özel hazırlanan sülüsyonlarıyla (biber gazından etkilenmemek amacıyla) polise karşı cephe aldılar. Karşılıklı saldırılar canlı yayınla sanal ağda paylaşılmış, patlamaya hazır olan toplumumuz olayları canlı görünce tabiri caizse gaza gelmiş alana koşmuşlardır. Birçok iş yeri ve kamu malı zarar görmüştür. Doğa severler(!) cadde üzerinde bulunan büyük saksılardaki çam ağaçlarını barikat yapmak amacıyla kullanmışlardır.
Olay bir doğa eyleminden çıkmıştı artık, birkaç yıl önce Mısır ve Libya’da gördüğümüz sosyal ağ üzerinden haberleşme, asparagas haberlerle toplumu galeyana getirme ülkemizde uygulanıyordu. Tıpkı oradaki gibi ülke basını bu olayı görmezden geliyor, yabancı medya olayı canlı yayınlıyor(3), “Türk baharının tohumları atılıyor” (4) başlıklarıyla dünya basınına lanse ediyordu.
Olayların bu ana kadar işleyişi hakkında yaptığımız analiz şudur:
1-) Sabah ve öğle saatlerinde kendisine aktif bir saldırıda bulunmayan, eylemcilere karşı sert müdahalede bulunan polis, akşam saatlerinde kendisine taşlarla saldıran göstericilere uzaktan biber gazı sıkarak, gaz bombası atarak ve tazyikli su sıkarak eylemcileri daha da çok galeyana getirmeye çalışmış ve başarılı olmuştur. Sabah saatlerindeki gibi bir müdahalede bulunsaydı, bize göre ortada hiçbir gösteri kalmayacaktı. Demek ki yukarıdakiler eylemin bitmesini, eylemcilerin dağıtılmasını istemiyordu.
2-) Olay yerinden hiçbir ulusal televizyon kanalının yayın yapmaması, gerçekleşen yayınların ağ adresleri üzerinden gerçekleşmesi, toplumda hükümetin bu olayı halktan gizlediği, üstünü örtbas etmesi gibi anlaşılmıştır. Belli ki bu da medyaya hakim olan hükümetin isteği doğrultusunda gerçekleşmiş, toplum biraz daha galeyana getirilmiştir.
3-) Gece boyunca eylemciler İstiklal Caddesi üzerindeki işyerlerine saldırmış yine Mısır ve Libya’daki olaylara benzerlik gösteren yağma görüntüleri ortaya çıkmıştır.(5)
Ertesi gün alanlar daha büyük kalabalıklara ev sahipliği yapıyordu. Galeyana gelen toplumumuz alanda bulunmayı kendine milli bir görev, Atatürk’ün bir emri olarak görüyordu. Yine en ön saflarda sol görüşlü eylemciler ellerinde komünist paçavraları Gezi Parkı’na varmak çabalarındalardı. CHP haftalar öncesinden yapacağı Kadıköy mitingini iptal etmiş(6) ve eyleme katılacakları Beşiktaş’a, buradan Taksim’e çağırmıştı. 18:00’a kadar meydanın AKM – Gezi Parkı civarındaki polisler ile İstiklal Caddesi-Tarlabaşı-Harbiye tarafından gelen eylemciler arasında çatışmalar sürmüş, 15:30’dan itibaren polis çekilmiş, alan eylemcilere kalmıştır.(7) Bu süreç boyunca facebook sayfaları ve yapılan canlı yayınlar üzerinden özel doktorların, hastanelerin yaralanan eylemcileri ücretsiz tedavi edeceği konusunda duyurular geçildi ve telefon numaraları verildi. Amerikan sermayeli kahve ve fastfood işyerlerinin eylemcilere ücretsiz yardımda bulunduğu da aynı kaynaklar tarafından halka duyurulmuştur.
Bugüne ilişkin analizler şunlardır:
1-) Gece yapılan yağmalara rağmen polis kuvvetleri dünkü müdahalelerde olduğu gibi eylemcileri daha fazla kızdırma girişimlerinde bulundu. Hatta Halk TV’nin canlı yayında bildirdiklerine göre geri çekilip eylemcilere gezi parkı yolunu açıp, eylemciler yaklaşınca gaz bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bunlar göz önüne geldiğinde polis ve üzerinde yetki mercileri olayların yatışmasını (eylemcilerin alana çıkmasına 18:00’a kadar izin vermeyerek) veya eylemin müdahale sonrası sonlandırılmasını (1 Mayıs ve Nevruz’da izinsiz gösteri yapan sol gruplara uygulanan müdahale ve benzeri müdahale yapılmaması) istememişti.
2-) Amerikan sermayeli bu şirketler neden, alandakiler deyimiyle Amerikan yanlısı hükümete karşı olan eylemcilere ücretsiz hizmet sundular.Bunun açıklamasını yapmaya gerek bile kalmıyor.
"Bedava peynir, Yalnızca fare kapanında olur."
İki günde gelişen olayları son olarak birleştirmek gerekirse; eylemciler polisin yaptığı kışkırtma, kızdırma hareketiyle ateşlenmiş, kamu mallarına ve çevreye zarar vermesi sağlanmıştır. Olay yerinden yapılan canlı yayınlar, facebook ve twitter üzerinden yapılan yalan bilgilendirmeler toplumumuzu bulundukları kentlerde alanlara çekmiştir. Doğa severlerin eylemi AKP karşıtı bir eyleme dönüşmüş ve AKP karşıtı kesimleri alanda toplamıştır. Yaşanan olaylar Mısır ve Libya’da yaşanan Arap baharının başlangıcındaki olaylar ile tıpa tıp aynıdır.
Mısır’da yapılan ayaklanma öncesi ülkenin durumu:
1. Mısır’da işsizliğin had safhada olması
2. Devletin halka temel hizmetleri iyi verememesi
3. Adaletin zengin ve rejime yakın olanlara işlememesi
4. Devlet dairelerinde Mübarek ve partisinden olanlara öncelik tanınması
5. Mısır’da yetişmiş yeni neslin teknoloji ve kitle iletişim araçlarını iyi kullanarak, olayları anında kendi aralarında paylaşarak rejime karşı kamuoyu oluşturması.
Mısır’daki ülke durumunun hemen hemen aynıları ülkemizin durumuyla eşdeğer değil mi? Bu da Mısır’daki olayları nasıl Amerikan güdümlü gerçekleştiyse, ülkemizdeki olaylarında Amerikan güdümlü gerçekleştiğini göstermiyor mu? Hal ortadayken, Mısır ve Libya’daki olaylar için Amerikan oyunu diyen aydınlar(!) ülkemizdeki olayları bir kurtuluş olarak görüyordu. Ne büyük çelişki değil mi? Demek ki bunu söyleyen kişilerde gizli bir Amerikan uşağıydı.
Hükümet veya Amerika bu olayların arkasındaki güce ne derseniz deyin gerçekleşen eylemi bir nabız ölçmesi olarak değerlendirdi. Mısır ve Libya’daki gibi bu sokak eylemlerinde sivil toplumdan veya polisten ölenler olacak mı?(8) Türk toplumun tepkisi ne denli olacak diye bir deneme oyunu oynadılar. Henüz Türk toplumunun, Türk baharına tam anlamıyla hazır olmadığını anladılar.(9)Gelecek oyunlarında Türk toplumunu polise ve hükümete karşı daha fazla kin duyan bir toplum haline getirmeye çalışacaklar. Toplumumuzun sağduyulu, uyanık olması gerektiğini düşünmekteyiz. Aksi halde gerçekleşecek bir isyanın, başkaldırının ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyeceği, belki de aylarca sürecek iç savaşa neden olacağı görüşündeyim. Yazımızı büyük Türkçü Ziya Gökalp’ın şu mısrasıyla sonlandırıyorum.
Uyanık bulunun ey Türk gençleri!
İrtica sevemez bu hür rehberi
Susturun mantıkla, kin güdenleri
Borcumuz savaşmak ebeden, niçin?...
Ziya Gökalp
Tanrı Türk’ü asıl şimdi korusun!
Serkan AKGÖZ
Kaynakça :
1-) http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/akpden-gezi-parkina-safak-saldirisi-haberi-73793
2-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/05/31/gezi-parkindaki-nobete-gazli-mudahale#
3-) http://www.vgtv.no/#!/video/65023/direkte-opptøyer-i-istanbul
4-) http://m.guardian.co.uk/commentisfree/2013/may/31/istanbul-park-protests-turkish-spring?CMP=twt_gu
5-) http://www.aktifhaber.com/istiklal-caddesinde-yagmalanan-dukkanlar-797420h.htm
6-) http://www.haberturk.com/yasam/haber/849237-chp-kadikoy-mitingi-iptal-edildi
7-) http://www.radikal.com.tr/turkiye/polis_cekildi_taksime_halk_girdi-1135899
8 -) http://tr.wikipedia.org/wiki/2011_Mısır_Devrimi
9-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/06/02/gezi-parki-olaylarindaki-17-buyuk-yalanAlıntıSol ise, iktisadî görüş olarak bazı noktalarda haklı bile bulunsa, tabiattaki galât-ı hilkatler gibi toplum hayatının bir yanlış yaratılmasından, marazî düşüncesinden başka bir şey değildir.
Son zamanlarda görüldüğü gibi sola milliyetçilik demek milliyetçilik ile halkçılığı karıştırmaktan doğar. Halkçılık, bugün yaşamakta olan yoksul tabakanın bolluğa kavuşmasını düşünmektir. Milliyetçilik, dünü de içine alarak hem bugünü, hem yarını kapsayan bir büyüklük duygusudur.
Solun “milliyetçilik” dediği “halkçılık” siyasî sınırların dışındaki soydaşlara karşı kör ve sağırdır. Milliyetçilik ise, hangi devletin idaresinde olursa olsun bütün soydaşları düşünen, onları kurtarmak için her fedakârlığı göze alan, hayatın ve insanlığın mânâsını bu fedakârlıkta bulan ülküdür.
Solculuk için hayat “ekonomik yaşantı”dan başka bir şey değildir. Mazinin mirası, geleceğin büyüklüğü onun umurunda değildir. O, çok kazanmak, rahat edip eğlenmekten başka bir şey düşünmez. Bunları ileri sürerken her toplumda bulunan vurguncuları öne sürerek bunları sağa mal etmeye çalışır.
Milliyetçi olduğunu ileri süren “sol”, vaktiyle Fransa ve İspanya’da görüldüğü gibi komünistlerle iş birliği yaparak “millî cephe” adı altında kendi toplumlarını kardeş kavgasına, kargaşalığa ve felâkete sürüklemekten çekinmeyen bir düşünce olduğuna göre, bunlara milliyetçi demek temelsiz ve gülünç bir iddiadan başka bir şey değildir…
Sol Milliyetçi Olamaz
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Ötüken, Şubat 1974, Sayı: 2
BASINDA VE BULUNDUĞUM BÖLGEDEKİ KİŞİLERİN ISRARLA OLAYLARI YAPANLARIN BİR KAÇ KİŞİLİK MARJİNAL GURUPLAR OLDUĞU AMA BÜYÜK KISMIN TÜRK BAYRAKLI VE ATATÜRK VE TÜRK KİMLİĞİ ÖN PLANA ÇIKMIŞ (HAKLI BİR ŞEKİLDE) HÜKÜMETİ PROTESTO ETTİĞİ ÜSTÜNE BASA BASA VURGULANMAKTADIR.
ATSIZ BEĞ'İN KONU İLE İLGİLİ MAKALESİ BİLE TÜRKÇÜLERE IŞIK TUTMUYORSA; KENDİLERİNE TÜRKÇÜ DİYEN KİŞİCİKLERCE, KONU BAŞLIĞI OLAN YAPILAN AÇIKLAMALAR NEDENİYLE "tayyipçi" OLARAK YARGILANMAMIZ NORMALDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
TTK.
Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.
Komünistler yine ucuz popülizm ile vaktinde "faşist" dedikleri Ulusalcı ve "burjuva" dedikleri kozmopolitan kesimin desteğini kendi tarafında toplamak peşindeler.
Her ideolojinin belli bir grubu vardır. Bu o ideolojinin güçlü ve hakim ideoloji olacağı anlamına gelmez. Almanya'daki neonaziler gibi. Almanya'ya nasyonal sosyalizm gelebilir mi bir daha? Mümkün değil. Uzun lafın kısası, SSCB'nin yıkılması ile tamamen bitti komünizm.Aynen kandaşım.
Evet eskiden bu kürtçüler sosyalistti ancak dediğim gibi SSCB yıkıldıktan sonra tamamen ABD'nin güdümüne girdiler.
Enternasyonalizm zaten kaç yüz yıldır en büyük tehlike bizim için. Enternasyonalizm tehlikesi de sadece komünizmden ibaret değil zaten, liberali de enternasyonal, dincisi de.
Avrupa birliginin aciklamalarina bakilirsa, Taksim gezi parki tezgahinin ; Basta Fetos olmak üzere , cumhurbaskani , kiripto ermeni devsirmesi, Abdullah Güllüyan , Rum kürt devsirmesi Bülent Arinc, Sorosun sivil toplum örgütleri tarafindan tertiplendigi anlami ortaya cikiyor: Samil Tayyarenin bugünkü aciklamalari , bu tezi dogrular nitelikte . Tayyare , aciklamasinda , " Böyle kapsamli bir protestonun , devlet icinden , destek almadan , basarili olamayacagini " ifade ediyordu: Taslar yavas yavas yerine oturuyor kanaatindeyim .
Komünizm bir sosyoekonomik sistem olarak öldü belki, ama solcuların toplumumuza belli başlı beynelmilel düşünceleri zerk etmeyi başardıklarını inkar edemeyeceğim...Şu an da bu devam etmekte. Bu protestolarda ise bunun en büyük örneğini gördük. Protestocular arasında birbirine zıt düşünceden insanların bulunması bir kere protestonun beynelmilel karakterini ortaya dökmektedir. Milli bir ruhtan uzaktır. Ve o yüzden marjinal grupların burada bulunması, ve diğer protestocular tarafından da kabul görülmesi çok da şaşırılacak bir şey değildir.
Taksim gezi parki ihanet ayaklanmasinin bir sekilde bastirilacaginin farkina varan , belgesi ile tastikli CIA ajani Fetos Gülenyan ABD li efendilerine 16 ci destek aciklamasini yaptirdi. Belliki RTE ve Bülent Arinc´in ABD ziyaretinde ; Arinc´in Fetos ile birebir görüsmesinde Taksim tezgahini planladiklari, Türkiyeye döndükten kisa bir süre sonra , ihanete start verdiklerini anlamak icin , dahi olmamiz gerekmezki.
Taksim gezi parki ihanet ayaklanmasinin bir sekilde bastirilacaginin farkina varan , belgesi ile tastikli CIA ajani Fetos Gülenyan ABD li efendilerine 16 ci destek aciklamasini yaptirdi. Belliki RTE ve Bülent Arinc´in ABD ziyaretinde ; Arinc´in Fetos ile birebir görüsmesinde Taksim tezgahini planladiklari, Türkiyeye döndükten kisa bir süre sonra , ihanete start verdiklerini anlamak icin , dahi olmamiz gerekmezki.
Ayrıca kendisini Kemalist, Atatürkçü olarak tanımlayan vatandaşlar üzerinde siyasi hamiliği bulunan CHP ve İP 'nin de tezgahın dışında olmadığı aşikar. Etrafımda nice insan var ki ilk günden beri "HALK DEVRİMİ" olacak diye halk tv. den gözünü ayırmayan. Tek kendilerini haklı çıkartmaya çalıştıkları konu orada (Gezi parkında) her kesimden insan var ve diktatöre direniyor söylemi. Orada olanların siyasi ve ideolojik kimliklerini çözmekten de aciz değiliz.
TTK.
Anlamadigimiz , kamuoyuna mal olmus Erdal Sarizeybek gibi milliyetci gecinen yazar cizer heveslisi takimina ne diyecegiz ? Bunlarda hicmi akil izan öngörü yok ?
Kemal Kilicyan Hüseyin Aygün Gürsel Tekin Sezgin allahkulu (asli Tanrikulu) gibi Imralidaki it´e avukatlik yapmis hainleri ve Perincek gibi Ermeni rahminden firlamis piclerin verdigi destegi anlariz (!) Onlar kanlarinin geregini yerine getiriyorlar . Anlamadigimiz , kamuoyuna mal olmus Erdal Sarizeybek gibi milliyetci gecinen yazar cizer heveslisi takimina ne diyecegiz ? Bunlarda hicmi akil izan öngörü yok ?İnsanlar genellikle neyi görmeyi umuyorlarsa öyle bakıyorlar. Yani bakış peşin hükümlü olunca da görmek istediği gibi bakılıyor.
Nasıl ki, Çarşı'nın geçmişindeki Beşiktaş tribünlerinde açılan dev "Hepimiz Ermenî'yiz" pankartı unutulmadı ise adına "Red Hack" denilen grubun, Doğu Anadolu bölgesinde görev yapan subay ve astsubayların isim ve adres listesini yayınladığı da unutulmadı. Dolayısıyla sâdece muhâlif olmaları,Kimseyi kahraman yapmaz..Konu ile ilgili birçok milliyetçi ve Türkçü'nün (saf saf diyeceğim de) mal mal bunları halk kahramanı olarak algılayıp, sırf muhalefet yapıyoruz diye sahiplenmesi de manidardır.
Ayrıca;"Katrandan olur mu şeker, cinsini ........ cinsine çeker" deyimi bu kansızlara nasıl da yakıştı değil mi Ayhan Başkanım?AlıntıNasıl ki, Çarşı'nın geçmişindeki Beşiktaş tribünlerinde açılan dev "Hepimiz Ermenî'yiz" pankartı unutulmadı ise adına "Red Hack" denilen grubun, Doğu Anadolu bölgesinde görev yapan subay ve astsubayların isim ve adres listesini yayınladığı da unutulmadı. Dolayısıyla sâdece muhâlif olmaları,Kimseyi kahraman yapmaz..Konu ile ilgili birçok milliyetçi ve Türkçü'nün (saf saf diyeceğim de) mal mal bunları halk kahramanı olarak algılayıp, sırf muhalefet yapıyoruz diye sahiplenmesi de manidardır.
Muhalif olmanın bir kıymeti yoktur. Kıymetli olan fikirlerindir.......
Son söz: Konu ile ilgili bizleri eleştiren, kınayan kim varsa internet üzerinden yayın yapan en masumundan en azgınına sol siteleri incelesin....
TTK.
1) Direnişe katılanların %70'i olayları sosyal medya üzerinden duymuş.
2) Direnişe katılanların %34'ünün talebi özgürlük alanlarını korumak.
3) Direnişe katılanların %50'si polis şiddetini protesto etmek için.
4) Direnişe katılanların %80'i hiçbir derneğe veya örgüte üye değil.
5) Direnişe katılanların %37'si hiç oy kullanmamış, %47'sinin ise oy vereceği bir parti yok.
6) Direnişe katılanların %52'si çalışan.
7) Direnişe katılanların %56'sı ya üniversite mezunu ya da mastır yapmış.
8) Direnişe katılanların %40'ının babası üniversite mezunu.
9) Direnişe katılanların %45'inin ilk eylemi.
10) Direnişe katılanların yaş ortalaması ise 28.
1) Direnişe katılanların %70'i olayları sosyal medya üzerinden duymuş.%70'in %70'i kontörlü telefon kullanıyor.
TÜİK kayıtlarında yer alan bilgilerde Türkiye’deki genç nüfusun internet kullanım rakamları da bulunuyor. Bu verilere göre Türkiye’deki genç nüfusun yüzde 67.7‘si internet kullanıyor. Bu orana göre Türkiye’de 8.5 milyon genç, internet kullanıcısı durumunda. Genç erkeklerde internet kullanım oranı yüzde 80.6 iken, genç kadınlarda bu oran yüzde 55.4.
2) Direnişe katılanların %34'ünün talebi özgürlük alanlarını korumak.Özgürlük alanından kast nedir?
3) Direnişe katılanların %50'si polis şiddetini protesto etmek için.Olayın kitlelere meşruluğunu izahta her kesimin kullandığı en etkili propaganda.
4) Direnişe katılanların %80'i hiçbir derneğe veya örgüte üye değil.Kuyruklu bir yalan.
5) Direnişe katılanların %37'si hiç oy kullanmamış, %47'sinin ise oy vereceği bir parti yok."Direniş" tanımlamasının masumluğunu hazmettirmenin etkili bir propagandası.
6) Direnişe katılanların %52'si çalışan.Çalışanın isyan, protesto edeceği onca acil ve önemli konu varken kaldırım mühendislerini yarının 2 puan üstünde göstermek manidar. Taksim bölgesinde normal mesai gününde bile iğne atsan yere düşmez.
7) Direnişe katılanların %56'sı ya üniversite mezunu ya da mastır yapmış.Türkiyede sol kesimde yer alan kimselerin aydın, entellektüel olduğu propagandası.
9) Direnişe katılanların %45'inin ilk eylemi.Bu güne kadar olayların ve geldiğimiz durumda hiç günahları yokmuş, başımıza gelenler konusunda etkisiz bir kitleymiş de uyuyorlarmış da uyandırmışlar.
10) Direnişe katılanların yaş ortalaması ise 28."Önceden gezi parkı, topçu kışlası yoktu, buralar hep tarlaydı" diyebilen bir neslin mücadelesi sanki.