Gönderen Konu: RUS AVRASYACILIĞI RUSYANIN 3.ÜNCÜ İMPARATORLUK RÜYASIDIR  (Okunma sayısı 2809 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yuceltanay

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 24
Rusya, Avrasya birliği  fikrinin  3.üncü  Rus imparatorluğunu yeniden  kurma hayalını gizleyip, ekonomik karakterini öne çıkarsa da bu birliğin ana omurgasını oluşturan Belarus  ve Kazakistan  gibi  üye devletlerin Rusyanın  yayılmacı  emellerine karşı endişeyle yaklaşıyorlar.
Rusyanın  Avrasyacılık fikri  Avrupa Birliği gibi tek para birimi, ortak dış politikası, tek vatandaşlığı ve sınırların kaldırıldığı bir birlik hayali içinde olduğu görülüyor. Ancak Kazakistan ve Belarus egemenliklerini tartışmaya açacak adımlardan özenle kaçınıyorlar. Ek antlaşmaların zamana yayılması bunun en güçlü göstergesi. Ukrayna krizinde Rusya'nın takındığı tavır hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Batı'da Rusya'ya yönelik şüpheler arttığı gibi, Avrasya Birliği projesine taraf olan devletlerde de bir çekingenlik gözlemleniyor.
Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'in tarihi bir misyon içinde hareket ettiğini tarihe veya Rus düşünce hayatına yaptığı göndermelerden anlamak mümkün. Rus Çarları içinde hangi çara daha yakın hissedebileceği sorusuna vereceğimiz yanıtlar arasında ne Avrupa'ya yüzünü çevirmiş ve St. Petersbug şehrini kuran Büyük Petro, ne Napolyon karşısında zaferle çıkan I. Aleksandr ve de ne liberal reformlarıyla anılan II. Aleksandr bulunuyor. Putin'in çalışma ofisinde, Rus tarihine ismini bir milliyet öğretisine (otokrasi, ortodoksluk ve milliyet) veren ve Kırım yenilgisiyle anılan Çar I. Nikolay'ın (1796-1855) tablosu bulunuyor. Kırım'ın elden çıktığını görmeden hayata gözlerini yuman imparatorla birlikte Kırım yenilgisi 19. yüzyıl ikinci yarısında toplumsal bilinçaltında yer bulurken, edebiyatta ve siyasette kendini hissettirecektir.
Rus düşüncesinin fikri arka planında "üçüncü Roma" fikrinin bulunması varlığına güç katmakla kalmıyor, Rusya’ya tarihi bir misyon da yüklüyordu. Çar I. Nikolay döneminde, Ortodoks kilisesinin "üçüncü Roma" fikrini pekiştirmek üzere seferber edilmesi de Rusya'nın kendine biçtiği tarihi misyonla ilintili. Psokov keşişi Filofey'in 1510'da Moskova Büyük Prensi III. Vasili'ye gönderdiği mektupta, İstanbul'un Türkler tarafından fethi ve katolik dünyasının savunamaması sebebiyle, Moskova'nın Hıristiyanlık meşalesini ve Doğu Roma mirasını devraldığı ifade ediyordu. Bu çerçevede Rusya bütün Hıristiyanların ve Slavların hamisi rolünü üstleniyordu. Bugün bile, Moskova Kilisesi'nin diğer kiliselerde olan ilişkilerinde üçüncü Roma fikri içinde hareket ettiğini gözlemlemek mümkün. Etik ve estetik sahada söyleyebileceği bir şeylerin olmaması son yıllarda, "Rus medeniyetine" yaptığı veya yapılan (Ortodoks medeniyet vurgusyla S. Huntington) vurguyu anlamsızlaştırsa da medeniyet vurgusuyla tarihi misyonun sınırlarını genişletmektedir.
Rus siyaset tarihi 19. yüzyılda iki görüşün çatışmasına tanık oldu. Bir yanda Avrupa 'ya yüzünü çevirme eğiliminde olan liberaller, diğer yanda milli ve dini değerlerin yüceltilmesini savunan merkeziyetçiler. Bu çatışmanın izine Sovyetler Birliği'nde ve sonrasında da rastlamak mümkün. Örneğin Rus edebiyatı içinde, 20. yüzyılda, söz konusu akımların iki güçlü temsilcisi bulunmakta: Andrey Saharov ve Aleksandr Soljenitsin.
Vladimir Putin'in 1991-2000 döneminde Yeltsin çizgisinde daha liberal bir tutum içinde olduğu ve seçilmesinin ardından (2000) zamanla muhafazakâr bir çizgiye kaydığı görülüyor. Ancak nasıl ki, Putin'in siyasi tercihlerinde Çarlık Rusyası ve Soveyetler Birliği'nin izine rastlamak mümkünse, liberal ve muhafazakâr politikaların izine rastlamakta mümkün. Tarihi bir bütün olarak değerlendiriyor ve her iki döneme de göndermede bulunmaktan çekinmiyor. Rusya'da Batı karşıtlığıyla bilinen Aleksandr Prokhanov'un iktidar elitleri üzerinde etkisi yadsınamaz. Prokhanov, Yeni Rusya düşüncesini üç temel önermeye, postulata dayandırıyor: (1), Rusya, imparatorluk geleneği sebebiyle, sınırlarında sıkıştırılamaz, (2) Rusya, ilahi adalete her zaman inanmıştır, (3) savunduğu değerler Batı değerlerinin tam karşısında yer almaktadır.
Cumhurbaşkanlığının bölge valilerine, yüksek devlet memurlarına ve parti kadrolarına bu yıl gönderdiği yeni yıl hediyesi içinde Ivan İlyine'nin (1883-1954) "Misyonumuz" adlı eseri de bulunuyordu. İlyine'de bugünün Rusyasını anlama noktasında önemli düşünürlerin başında geliyor. Putin'in sık sık atıfta bulunduğu yazarların başında geliyor. "Avrupa bizi tanımıyor, anlamıyor ve sevmiyor" diyen İlyine göre Avrupa 17. yüzyıldan beri Rusya'nın misyonunu kıskanmakta. Putin’de 18 Mart « zafer konuşmasında » aynı yönde açıklamalarda bulunarak üç asırdan bu yana Rusya’nın çevreleme politikasıyla baş etmek durumunda olduğunu ifade ettikten sonra bağımsız tutumları sebebiyle devamlı köşeye itildiklerinin altını çiziyordu.
Bununla birlikte, Avrasya konusunda Sovyetler Birliği döneminde Lev Gumilyev'in başını çektiği Avrasya hareketi de hatırlanmalı. Gumilyev "iç enerji" vurgusuyla Rus toplumunu yüceltiyor, Rusya'nın doğru ittifaklarla Avrasya’da varlığını, gücünü artıracağını ifade ediyor. Türkleri ve Moğolları işbirliği yapılabilir milletler olarak takdim ederken, İngilizlere, Fransızlara ve Almanlara yönelik daha eleştirel bir dil kullanıyor. Avrasya hareketi düşünürleri, Avrupa ile Asya arasında ortaya konmak istenen yapay sınırlara karşı çıkıyor ve üçüncü bir kıtanın olduğu (Pyotr Savitski), filolojik düzlemde, nüanslar olmakla birlikte, kendi içinde uyumlu (Nikolay Trubetskoy); Avrupa merkeziyetçiliğini eleştirirken de, 13-15. yüzyıl döneminde Avrasya'da görülen Tatar hakimiyetinin iddia edilenin aksine Ruslara önemli getirileri olduğu ve Ekim Devrimi'nin (1917) Rusya'yı Avrupa'dan koparırken Rusya'nın doğulu karakterini ortaya çıkardığının altını çiziyorlardı.
Aleksandr Dugine "Dördüncü Siyaset Teorisi'nde", “Avrasya, herhangi bir ideolojiyle açıklanamaz, Rusya'nın beyaz ve kızıl mirasını (çarlık ve sosyalist) birleştirmek isteyen Ruslar için Rus tarihinin en hassas damarına göndermede bulunmaktadır” der. Bu bakıştan da anlaşılacağı gibi, iki imparatorluk geleneği yaşamış olan Rusya'nın, Çarlık ve Sovyet Rusyası'ndan sonra geleceğini Avrasya Birliği (veya imparatorluğu) içinde görmesi basit iktisadi hesapların çok ötesinde bir anlam taşımakta. Avrasya iki coğrafi bölgeyi tek bir isim altında bir araya getirse de, gerçekte Rus kimliğinin inşasında iki farklı aidiyet duygusuna göndermede bulunmakta. Rusya, Büyük Petro'dan bu yana karşısına çıkan engellere göre rotasını ve genişlemesini belirlerken, yüzünü kimi zaman batıya kimi zaman doğuya çevirmiştir. Bu noktada üçüncü imparatorluğun, Yeni Rusya'nın Çarlık Rusyası'nın tarihi misyonuna (üçüncü Roma) ve Sovyetler Birliği'nin kuşatıcılığına sığınarak, Vladivostok'tan Kiev'e, yalnızca yaşam alanının sınırlarını belirlemekle kalmayıp kültürel egemenliğinin sınırlarını da yeniden tayin ettiği yeni döneme göndermede bulunmaktadır.
Rusyanın  Avrasyacılık fikrinin saç ayakları  Ortodoksluk, Panslavizm gibi ögeler içeriyor bu olay   bu birliğe üye    Türk kökenli  Kazakistan,...  gibi ülkeleri  ürkütüyor,yeniden Rus   hegemonyasına girmek istemiyorlar.
yücel tanay

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
Avrasyacılık; Amerikanın BOP adıyla yürüttüğü Ortadoğu, Kafkasya ve Ön Asyayı, yani Türk-Turan coğrafyasını, şekillendirme emperyalizmine karşı bölgede Rus hakimiyet ve çıkarlarını korumak üzere moskof kafirinin geliştirdiği moskof renkli ve moskof emperyalist amaçlar güden moskofçu bir projedir. Önceden Çarlık Rusyası, dün komünist SSCB, bu gün BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) nasıl bataklık sürüsü moskofun emperyalist yapılanmalarıysa bu günde bir ekonomik program ve bölgesel işbirliği adı altında sunulan Avrasyacılık yeni moskof emperyalizmini hayata geçirme planının ta kendisidir.
Rusyanın dillendirdiği Avrasyacılığın da, Amerikanın uygulamaya çalıştığı BOP'un da hedef kitlesi Büyük Türk Milleti, uygulama alanı ise Türk-Turan coğrafyasıdır.
Türkiye'de sağdan ya da soldan her kim Avrasyacılık'tan dem vuruyorsa bilin ki o kişi veya kuruluş tartışmasız moskof işbirlikçisi ve parayla tutulmuş uşak ve ajandır.
Tıpkı BOP eşbaşkanı ve bilcümle işbirlikçilerin Amerikan uşağı ve ajanı olduğu gibi...

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Sencer Atmaca

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 102
Rus düşünürlerinin 1920 'lerde ortaya attıgı Sovyet Avrasyacılık tezi  büyük rus imparatorlugunun yeni hülyasıdır ,bunun bilincinde ve şüphesiz farkındayız.konuya dair fikrimi sunar iken çelişkide kaldım nasıl ele alacagımı bilemedim . Sovyet  Avrasyacılık mı ?  dugin  Avrasyacılıgımı ?

Sovyet zamanında ki Avrasyacılık tezi   Rus halkının sadece Slav unsuru ile tanımlanamayacağını, kültüründeki Türk unsuru nedeniyle Avrasya’nın Slav olmayan halklarıyla bağının olduğunu ve onlarla benzer psikolojik yapıyı sağlayarak kıtanın  bütünlüğünü sağladığını savunuyorlardı.

Dugin! Sovyet  Avrasyacılıgı Fikriyatı geliştirerek neo Avrasicilik  Alman ve roma kültürünün Anti-Tezi ve Amarikan karşıtlı bir sistemdir.

Türkiyedeki Avrasyacılara deginecek olur isek hiç onlara degmiyorum bile Tarih onları Affetmeyecek.

Tengri Biz Menen

 :asker: :prbay :asker:
Bütün yazılarımın, fikirlerimin ve yaptıklarımın sorumluluğunu üzerime almaktan bir an bile çekinmem.. Fikir ve kanaatlerimde samimiyim.. Olayların pundunu bularak yaşamadım.. Esen rüzgara göre dönmedim... Yalnızlıktan korkmadım..Namert köprüsünden geçmemek için selde boğulmayı tercih ettim..

Çevrimdışı yuceltanay

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 24
Rus avrasyacılığının Bugün   yeniden şekillendiren Dugindir..  Bu adam Putinin danışmanıdır.  Rus avrasyacılığı,Rus  milliyetçiliğnin    adıdır.
yücel tanay

Çevrimdışı yuceltanay

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 24
Türkiyede, Rus Avrasyacılığının temsicisi  Perinçek ve avanesidir.Maalesef     Kazakistan   cumhurbaşkanıda  Rus Avrasyacılığını savunur.
Perinçek ve taraftarları  Rusyanın  Kırımı  işgalini desteklemişlerdir. Macaristandaki  Turan partisi jobbik  lideri Gabor vonanında  Duginle   görüşmesi var.
Halbuki, Rus avrasyacılığı   Turan yurtlarının yeniden, Rus esareti altına düşmesi demektir.
Dugine  göre,Ruslar dünyaya medeniyet götürmekle görevlendirilmiş kutsal bir millettir. Ortodoksluk da bu medeniyetin dinidir. Rusya tüm dünyaya hükmetmeyi hedeflemeli, bunun için de öncelikle ABD’ye karşı bir cephe kurmalıdır. Bu cephe içinde İran, Almanya, Japonya yer almalıdır. Çin ve Türkiye Rusya’nın tarihsel düşmanlarıdır ve Rus yayılmacılığının önünde engel oldukları için parçalanmalıdır.

Türkiye laik devlet yapısıyla da Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinde milli uyanışa neden olma potansiyelini taşımaktadır. Bu nedenle de Rusya için tehdittir. Orta Asya’da şeriatçı İran önderliğinde bir İslam birliği kurularak, buralarda Türkiye’nin etkisi kırılmalı ve milli uyanış engellenmelidir. Türkiye etnik parçalara ayrılmalı, özellikle (Dugin’in deyimiyle) “ayrılıkçı Kürt hareket” desteklenmeli, Azerbaycan da İran, Rusya ve Ermenistan arasında paylaşılmalıdır.
yücel tanay