Gönderen Konu: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI  (Okunma sayısı 13677 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Yazan:  POLAT KAYA

(Copyright © 2002 Polat Kaya)






1.     TUR/TURK GECMISININ ÇARPITILMASI
 

1.1) Yillarca yaptigim arastirmalarin sonunda buldugum bir gerçek sudur ki eski çaglara ait "tarih" diye yazilip ve dünya halkina "gerçekmis" gibi tanitilan pek çok husus sahte kiliflar içine saklanmis yalanlar olup gerçegi söylememektedir. Denebilir ki dünya insani, geçmisinde belki de hiç bir zaman karsilasmadigi büyük bir hileli oyuna hedef edilmis ve geçmisi saptirilmistir. Insanlar küçük bir azinligin çok kurnazca kandirmalari sayesinde bilinçli olarak yalanlarla kandirilmis ve koyu bir gizlilik perdesi arkasinda saklananlar tarafindan uzun zamandan beri yalan dolanla sömürülmüstür. Gizlilik bir sömürü teknigi, bir soguk harp araci olarak kullanilmis ve yalanlar israrla tekrar edile edile "gerçekmis" gibi görüntülere büründürülmüslerdir. "Tarih" gibi tanitilan yalan dolanlar, bilinçli yanlis bilgi yayini ile yaratilan yaniltmalar, sasirtmalar bilhassa Türk dünyasinin geçmisine yönelik olup, Asyadan kopup bütün dünyaya yayilan Tur/Türk insaninin binlerce senelerdenberi gittikleri her yerde gelistirdigi muhtesem bir medeniyetin çökertilmesini ve bilinmemesini hedef almistir. Bunun için de ne yapilmasi gerekiyorsa hepsi de yapilmistir. Eski Tur/Türk insaninin gelistirmis oldugu dini, dili, medeniyeti, kültürü ve hatta Tur/Türk insaninin kimligi sahte iddialarla degistirilerek çalinmis, bu durumlara karsi koyanlar ise cezalarini canlariyla ödemislerdir.

1.2) Görünen görüntü sudur ki bu politik oyunlar çok uzun vadeli olup, bilinçli sekilde hazirlanmis, sabirli ve çok gizli sekillerde tatbik edilmistir. Dünyaya medeniyet vermis olan Tur/Türk dünyasi, bütün bu gibi oyunlarla, yok edilmek için binlerce seneden beri bazi gruplar tarafindan bir boy hedefi haline getirilmis, geçmisinde yarattigi kültür ve medeniyetinden koparilmistir. Bu sebeple, Tur/Türk dünyasi ile ilgili her söylenene inanmamak, söylenmisleri veya söylenmemis olanlarin da neden söylenilmedigini çok ince delikli bir hüküm süzgecinden geçirmek, söylenilenlerin dogrulugunu veya egriligini sorusturmak, Tur/Türk dünyasi için kaçinilmaz bir ön istektir.
 


Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #1 : 01 Ağustos 2007 »
2.     TURKLERE KARSI GEÇMISTE OLAN GIZLI EL TUTUSMALAR
 

2.1) Günümüzde Türk dünyasina karsi devamli sekilde her yönden yagdirilan bir propaganda yayini vardir. Yani Türkler kendilerine yönetilmis bir soguk harp araci olan "dil ateshi yaylimi" altindadirlar. Çok olasilikla bu geçmiste de böyle idi. Türklerin dünya medeniyetine katkisini gerçek boyutlari ile dile getiren arastirici yazar pek olmadigi gibi, Tur/Türk adini kullanarak dünya medeniyetinin en azindan bazi hususlarinin Türklerin katkisi oldugunu söyleyenlerin sayisi dahi parmakla sayilabilecek kadar azdir. Bazilarinin en basit bir masali bile dile getirilip ondan ve onu yaratanlardan övgü ile bahsedilirken, Türklerin yarattiklari eserlere ad ve kilif degistirilerek hep baskalarina aitmis gibi gösterilir? Türkün peyniri yogurdu bile baskalarina mal edilir de Türke mal edilmez. Türklere karsi olan bu olumsuz tutumun sebebi ne olabilir?

2.2) Bazilarina göre, sebep olarak üç kitada 600 yil yasayan Türkün Osmanli Imparatorlugu gösterilir ki ben bu gibi Osmanliya yüklenmeleri inandirici bulmuyorum. Elbette ki Avrupali, ve digerleri Türk'ü bagrina basar sekilde sevmemistir, fakat Türk'ü sevmemenin kökü daha öncelere gider. Bunda da Türklerin kendi olumsuz katkilarindan daha çok eski ve yeni Türk dünyasina karsi olumsuz gözle bakanlarin kendi geçmislerinde yaptiklari sahtekarliklardir. Baska bir deyimle günümüz dünyasini, uzak geçmisini inkar eden ve bilhassa geçmiste her yerde etken olan Türk dünyasini inkâr eden bir dünya haline getirenlerin kendi egrilikleri ve eski Tur/Türk dünyasini tarihten bilinçli olarak silenlerin kendi günahlaridir. Yazilanlarda tam gerçekler söylenecek yerde yari gerçekler söylenmis ve geride kalanlar da yalanlarla süslenmistir. Gerçegi bilmeden, fakat samimi bir sekilde yazan bir yazar ile gerçegi bildigi halde bilinçli sekilde sapitarak yazan yazar arasinda daglar kadar fark vardir. Birincisini hos görebiliriz amma digerini hos görmenin imkâni yoktur. Bazilari geçmiste yapilmis yalanlari gerçekmis gibi devam ettirebilmek için her defasinda yeni yalanlar uydurmak görevi düsmüs. Yapilanlar da onu gösteriyor.

2.3) Insanlara gerçekler anlatilmamis ve çogunluk karanlikta birakilarak yönlendirilmislerdir. Dünyanin ekonomik ve politik gücünü ele geçirmek isteyen küçük bir azinlik duruma hakim olabilmek için var olan eski düzeni bozup onun yerine kendilerinin gelistirdigi ve kendi maksatlarina uygun düzenler getirmisler. Bunun için de eski Türk dünyasinin gerçekci dininden bir takim yeni dinler üretilerek halk yeniden sekillendirilmis ve yönlendirilmislerdir. Dinler genellikle sorusturmaya açik sistemler degildirler. Sorusturulmalari arzulanmaz. Herkes onlari kendine söylendigi sekilde ögrenir, kabullenir ve durumu devam ettirir. Yapilan hileli oyunlari bilenler programin içinde olduklarindan onlar da gerçegi baskalarina itiraf edecek durumda degildirler. Böylece bir gizlilik alip basini gider. Elbetteki gerçegi bilmek isteyen pek çok insan her yerde vardir. Fakat onlara gerçek söylenmedikce onlar da karanlik içinde kalmaya mahkumdurlar.

2.4) Düsmani karalama taktigi çok etken bir soguk savas aracidir. Bu araç çok eski Tur/Türk dünyasina karsi yapildigi gibi, Osmanliya karsi da yapilmis ve günümüzdeki Türk dünyasina karsi da devamli sekilde kullanilmaktadir. Osmanliya karsi yapilan karalama propagandasi sayesinde Osmanlinin çökmesi saglanmis ve simdi de sira Turkiyeye gelmistir. Madalyanin sergilenen yüzü böyle iken, asil sergilenmeyen yüzünde ise baska bir manzarayi ancak çok derinlere indigimizde dolayli sekilde görüyoruz. Demek istedigimi biraz olsun açiklayabilmek için, örnek olarak, Türkiyenin bu günlerde Batidan almaga çalistigi su OMBUDSMAN sözüne bakalalim:

2.5) OMBUDSMAN sözü "adaletli bir sekilde devletle vatandas arasinda ara buluculuk yapan adil bir kimse" anlaminda olup Türkçe "Mabud-Osman" (Tanri-Osman, Adil-Osman) deyiminden yapilmistir. Dikkat edilirse, Türkçe "Mabud" (tanri, ilah) sözünün "a" ünlüsü düsürüldükten sonra ve "Osman" adinin da "O" ünlüsü basa getirildikten sonra iki Türkçe sözcük birlestirilince, karsimiza OMBUDSMAN sözü çikmaktadir. Sayet, Osmanli adaletsiz bir devlet olsaydi, Osmanlinin adini "Mabud-Osman" (Tanri-Osman) diye tanimlayip bu Türkçe deyimden, sözü kirma yoluyla OMBUDSMAN sözünü üretmezlerdi. Asli Bati dillerine aitmis gibi görünen bu söze "Türk insanini ve Türkün "Mabud Osman" adini örnek olarak almazlardi.

2.6) Baska bir deyimle, Türklerdeki adalet kavrami o kadar derin ve herkese esit olarak uygulanan bir kavram olmali idi ki ve bunu yapan "Osman" (Oguz-Man) da bu davranisinda "bir tanri" gibi adil davrandigindan olsa gerek ki OMBUDSMAN sözünün tanimlanmasina kaynak olmustur. Görülüyor ki yakin geçmiste hem kavram ve hem de sözcük olarak Türkçeye sokulmaya çalisilan bu OMBUDSMAN sözü aslinda Türkçe bir deyimden ve Türkün adaletinden kaynaklanmaktadir. Sözcügün üretilmesinde Türk insani, Türk adalet kavrami, ve Türk dili kaynak malzeme olarak kullanilmistir. Bu durum Batinin, Türk insanina karsi besledigi kin ve garazin yaninda, Türkü içinden nasil gördügünün ve hiç bir zaman açiklamadigi, gizli gizli içinde sakladigi bir sirrinin ifadesidir. Tur/Türk insanini bu sekilde görmek çok dogaldir, zira onbinlerce senelerden beri Tur/Türk insani essiz bir "ak" olan günesi kendisine tanri edinmistir. Yani her zaman Ak-Han'a inanmis ve AK-Han gibi davranmistir, alini ak, kalbi ak bir Osman bir Ogusman olmustur.

2.7) Nitekim, Türkün uzak ve yakin geçmisteki atalari Türkün adaletini daha önceleri dünyaya gösterdikleri gibi, Osmanlilar zamaninda da dünyaya kat kat isbat etmislerdir. Dolayisiyle, Türkün atalarinin hemen hemen her konuda komsularini etkilemis olmasi dogaldir. Denebilir ki Avrupali düsünürlerin beynindeki "Türk" her zaman için "asil ve adaleti temsil eden insandir". Fakat, bu gerçege ragmen, bunu itiraf etmek Avrupali düsünürler için kolay yutulur bir lokma degildir. Çogu Bati düsünürlerin yetistirildigi ortam bu gerçegi açikca dile getirmelerini önler. Günlük gaileleri ile ugrasan çogunluktaki Avrupali Türk hakkinda gerçekleri bilmemistir, bilenin de sesi çikmamistir veya çikamamistir. Zira, bu iyi niyetli insanlar ancak geçmisin gizliliklerini bilenler tarafindan yönlendirilip sartlandirilmislardir.

2. 8 ) Bilinir ki her hangi bir dile yeni sözcükler yaratmak kolay bir is degildir. Bu yüzden Türk dilcileri Türkçeye yeni sözcükler yaratmakta zorluk çekerler. Halbuki, baska bir dilin ifadeleri kaynak olarak alindiginda ve hele "fonetik" olmayan bir dile sözcük araniyorsa, Türkçeyi kaynak olarak kullanmakla kelime üretme isi defalarca kolaylastirilmis olur. Nitekim pek çok diller bu yolu kullanmislardir.

2.9) O halde Türk insanini sevmemezlige sevk eden durum yahut durumlar ne olabilir? Bence, Türk insanina karsi olan kin ve garazin kaynagi Türk insanina karsi çok eskilerden beri gelistirilmis olan çekememezliktir. Çünkü Tur/Türk insani dünyaya medeniyet vermistir, medenilik getirmistir. Günümüzde insanligin kullandigi en önemli icad ve gelismeleri cogunu eski Tur/Türk dünyasi vermisdir. Ne gariptir ki Tur dünyasinin basarilari, bilinçli sekilde Türk dünyasindan alinip baskalarina mal edilmistir.

2.10) Bakin, GENESIS 11: 1-9 ad vermeden ne diyor: [1]

"1 Simdi bütün dünya bir dili ve belirli, törelere uygun, düzenli bir takim sözcükleri kullanmaya devam etti. 2 Onlarin doguya dogru yolculuklarinda en sonunda onlar Shinar (Sumer) denen ülkede bir düz ova buldular ve orada oturmaya basladilar. 3 Ve birbirleriyle konusmaya basladilar: "Gelin! Tuglalar yapalim ve onlari bir yakma yöntemi ile pisirelim". Böylece, onlarca tugla tas yerine ve katran da harç yerine kullanildi. 4 Simdi dediler: "Gelin! Kendimize bir sehir yapalim ve hem de basi göklere ulasan bir kule yapalim, ve yer yüzünde her yere dagilabiliriz korkusuyla kendimize sanli bir ad yapalim".

"5 Ve Jehovah asagi inip sehiri ve insan ogullarinin yaptigi kuleyi görmeye gitti. 6 Ondan sonra Jehovah dedi: "Bak! Onlar hep ayni insanlar ve onlar için yalniz bir dil var, ve bu da onlarin yapmak için baslattiklari ve istedikleri bir sey. Süphesiz ki simdi hiç bir sey yoktur ki yapmak için onlarin aklina gelmesin ve onlar için yapilmasi güc olsun. 7 Gelin simdi! Asagi gidelim (inelim) ve orada onlarin dilini karistiralim ki onlar birbirlerinin dilini bir daha dinleyemesinler / anlayamasinlar". 8 Böylece, Jehovah onlari o yerden yer yüzünün her tarafina dagitiverdi, ve onlar derece derece (tedricen) sehiri yapmayi terk ettiler. 9 Bu sebeple onun adina Ba'bel dendi, çünkü orada Jehovah bütün dünyanin dilini karistirmisti, ve Jehovah onlari yer yüzünde her yere dagitmisti."

2.11) Bu ifadelerin yazildigi zaman M.Ö. 500-600 yillarina rastlar. Bu metinden asnalsilan sudur: bu ifadeleri yazanlar da dahil olmak üzere, dünya o zamanlarda tek dil konusuyordu. Bir grup kimseler, kendileri de o tek dili konustuklari halde, onu bozmayi, karistirmayi planliyorlar ve bu dili konusan dünyayi yok etmege çalisiyorlardi. O devirlerde Tur/Türk insani dünya da her yerde varligini gösteriyordu ve en mükemmel gelismelerini yapiyordu. O sirada Sumerlerin çökmesinden geriye kalan Tur/Türk gruplari, eski MASAR (MISIR) lilari, Sakalari, Pelasgian diye anilan diger Saka kollarini, Etrüskleri, Turukkulari, Trakyalilari ve Medeleri, Anadolulari, Kan-Han/Gün-Han (Kanan, Canaan) diye bilinen Tur Fenikelileri, Tur Kartacalilari, Avrupa Turlarini ve pek çok diger Tur/Türk gruplarini içine alan bir Tur/Türk dünyasi vardi ve her yerde Türkçe bir dil konusuluyordi. Iste parçalanmak, karistirilmak istenen dil de bu dildi. Yani Türkçe idi.

2.12) Metin bilinçli olarak kaypak bir dille yazilmis olup neyin ne oldugunu anlama güclügü bilinçli olarak metine islenmistir. Fakat kimin kastedildigide inkar edilemeyecek kadar asikardir. Elbetteki karistirilmak istenilen dil onu karistirmak isteyenlerin kendi dili olmadigi gibi, o dili konusan çogunluk halk da konusulan dili karistirmak isteyenlerin kendilerinden degildi. Bir nevi içten içten isleyen bir yara gibi, gizli gizli hazirlanan birileri içinde yasadiklari dünyayi karistirma ve birbirine düsürme görevini üstlenmislerdi.

Çogu Bati kaynakli olan eserlerden yillarca yaptigim arastirmalarimdan edindigim bilgilerin isigi altinda vardigim gerçekler asagida çesitli basliklar altinda sundugum gibi özetlenebilir:
 


Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #2 : 01 Ağustos 2007 »
3.     ESKI TUR/TÜRK DÜNYASI: SUMERLER VE DIGERLERI
 

3.1) En azindan son buzullar çaginin sona erdigi takriben 20,000 arti sene öncesinden beri, eski dünya Türkçe dilin dünyada hemen hemen her yerde konusuldugu, eski Türk dininin dünyada her yerde inanildigi ve Tur/Türk insaninin diliyle, töresiyle ve idareciligiyle her yerde hakim oldugu ve insanlara adalet verdigi bir dünya idi. Tur/Türk insani gittigi her yerde dogasiyla uyumsallik içinde olmus, dogasina saygili, dogasini anlayan, seven ve ondan merhametli bir sekilde yararlanan medeniyetler kurmus ve dünya medeniyetine çok büyük hizmetlerde bulunmustur. Örnegin, Türkçe bir dil konusan Sumerler Orta Asyali Tur/Türk insani idiler ve denebilir ki günümüzde insanliga hizmet eden pek çok konuda yapilan katkilar onlar tarafindan düsünülmüs ve gelistirilmistir. Çivi yazisinin icadi ve onunla beraber gelisen okul sistemi, ögretmen ve ögrenci isleri ve iliskileri, gelistirilen bilgileri yazip kitapliklarda toplamak, vs. hep onlarin yarattigi eserler olarak onlarin kayitlarinda bulunmustur. Sümerler ile ilgili çalismalarimin internette su adreslerde görülmesini saygi ile öneririm.

http://www.compmore.net/~tntr/tur1.html

http://www.compmore.net/~tntr/200_whymes_list.html

http://www.compmore.net/~tntr/sumerturka.html

Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #3 : 01 Ağustos 2007 »
4.     TÜRK AYDINININ YANILGISI
 

4.1) Günümüzde Türk aydininin bilmedigi veya bilinçli olarak disaridan yönlendirme yoluyla bilmemezlige, tanimamazliga sevkedildigi bir yanilgi vardir ki o da Türk dilinin çok yakin zamanda Orta doguya gelmis olduguna inanmak veya inandirilmak yanilgisidir. Bunun yaninda Türklerin tarihi de bir nevi Büyük Hun Imparatorlugu ile baslayip hep Asyada olusmus göruntüsü vardir. Anadoluda, Orta doguda, eski Misirda ve Avrupada Türkcenin konusulmadigi yanilgisi vardir. Çagdas Türkler yönünden bu kendi tarihleri hakkinda büyük bir yanilma ve dis odaklar için ise büyük bir kandirma basarisidir. Denebilir ki haklarinda baskalari tarafindan gelistirilen hilelerin bu kadar basariya ulasmis oldugu bir ulus, Türklerden baska birisi olmamistir. Halbu ki çok eski zamanlardan beri Orta Asyada oldugu gibi, Asyanin pek çok yerlerinde, Avrupada, Orta dogu, Kuzey Afrika oldum olali konusulan bir dildi. Anadolu oldum olali Tur/Türk insaninin Türkçe konusulan yurtlarindan birisi olmustur. Afrikada Sudan, Habesistan, ve hatta Madagaskar dahil Afrikanin bir çok yerlerine eski Tur dünyasi yayilmis ve oralarda gerek dil ve gerekse yapicilik izlerini birakmislardir. Madagaskar adasinin dikili taslari ile Asyanin dikili taslari ayni kültürün eserleridir. Avrupanin tümü en az 2000 yil evveline kadar yine Türkçe konusan bölgelerdi. Eski Greklerin, Latinlerin ve Semitik halkalarin kendilerine ait dilleri yoktu ve günümüzde Grekce, Latince, ve Semitk diye bilinen diller Türkçeden Türkçe sözcük ve bilhassa deyimlerin kirilip yeniden sekillenmesi yoluyla yapilmis dillerdir. Bu görüsün gerçek oldugunu çesitli delilerle gösterecegiz.

4.2) Aslinda kendi dilleri olmayan bazi gruplarin din ve ticaret adamlari Türkçe sözleri kirip degistirme yoluyla kendilerine yeni diller yapmaktaydilar. Nitekim sözde "Akadian" dili bu sekilde Sumer dilinden kirilarak yapilmis dillerin öncülerinden birisiydi. Bazi gruplar için din ve ticaret konularinda halk üzerinde etken olabilmek için çogu bilgileri bir "gizlilik" perdesi arkasinda tutmak, onu gerektigi sekilde ve gerektigi yerde kullanarak halki yönlendirmek çok önemli bir politika araci idi. Gizli bilgileri herkesin kolaylikla anlayamadigi bir sekilde ve kirilmis bir dilde tanimlamak ve konusmak bazi gruplarin halk üzerindeki basarilarini saglayan bir yoldu. Her iki konuda da kandirici olabilmek için gizlilik sartti. Ayrica her yerde ayni konusulan bir dili karistirmakla dili karistiranlara yeni is sahalari da gelisiyordu. Hele birbirlerini anlamayan gruplar arasinda iki dili bilen birisinin araya girerek anlasmayi temin etmesi, o kisi için her iki tarafi da kontrol altina almak demekti.

4.3) Grekler, Semitik halklar ve kendilerini Hint-Avrupali adi ile tanitan günün "Avrupalilari" Turkçeyi kirip yeni sözcük üretmekte o kadar ustalasmislardir ki böylece her bir grup için biraz ayri fakat aslinda Türkçeden kaynaklanan diller üretmislerdir. Uretilen diller kontrollu yapildiklari içindir ki birbirlerine benzetilmisler fakat hep ayni yapilmamislardir. Terzide elbise yapilir gibi Hint-Avrupa dilleri Türkçeden bilinçli sekilde ve çok olasilikla özel okullarda üretilmislerdir. Tamamen Türkçeden yapilma olan bu dillerin kendi basina baska dillerden ayri gelismis bir dil ailesi oldugu iddiasi pek çoklari için 20. asirin en büyük ilmi yanilgisi ve bazilari içinde dünya halkini kandirmadir. Bu gibi iddialar, Türkçeden yapilan bil-ogrulugunu kapatmak için çok az bir grup tarafindan uydurulmus ve bilinçsiz masum kütle de onlari tekrar etmekle gerçek olmayan durumlarin gerçekmis gibi yayilip yerlesmesine hizmet etmislerdir.

4.4) Bu yetmiyormus gibi Avrupanin yeni yerlesicileri eski Tur/Turk insanina ait Türkçe toponimleri de kirma yoluyla degistirmisler ve onlari Türklük kimliklerinden koparmislardir. Bütün bunlar onbinlerce seneden beri her tarafa yerlesmis Türk insanini ve onun gelistirmis oldugu medeniyet izlerini kökünden kazip atmayi hedef alan hös görüsüz davranislardir. Bu gibi davranislarin altinda Türklüyü ve Türk medeniyetini çekememek ve onu tarihten silmek emeli yatmaktadir. Öyle görünüyor ki bu yok edilme senaryosunda günümüzün Türk duunyasi son halkayi temsil etmektedir.
 


Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #4 : 01 Ağustos 2007 »
5.     ESKI MASAR/MISIR BIR TUR/TURK DEVLETI IDI
 

5.1) Eski Misir Devleti hakkinda sunu söylemek hiçte yanlis olmaz: Insanlik tarihinin en uzun ömürlü devleti olan eski Misir Devletini kurup, eski Misir medeniyetini gelistirenler, dünyaca ünlü piramitleri dikenler, dilleri günümüzün Azeri Türkçesinin bir agzi olan Tur/Türk insanlari idi. Oguz-Kagan destaninda onlarin adlari MASAR diye geçer. MASAR adi Oguz-Kagan destaninda da geçer. Oguz-Kagan destaninda Masar kralinin adi da "Kagan" (Hakan) diye anilir. Il-günlerinin rengi kap-kara idi der. Bu da Oguz oraya gelmeden önce oranin insaninin Afrikanin kara renkli insaninindan oldugunun isareti olsa gerek. Eski MASAR/MISIR devletine hakim halkinin dillerinin Türkçe bir dil olusu (Dogu Anadolu ve Azeri Türkçesi), kendilerinin Orta Asyadan gelip Akdenizden itibaren Nil nehri boyunca kuzey Afrikada medeniyet gelistirmis olmalari, din, kültür ve törelerinin eski Türk dünyasinin din, töre ve inanislari ile ayni olusu ve eski Masar/Misir ünvanlarinin Türk Hakan ünvanlari gibi Türkçe dilde olusu, dünyanin bu çok eski ve uzun ömürlü devletinin bir Tur/Türk devleti oldugunun kanitlaridir.

5.2) Benim görüsümde, eski Masar'in (Misir'in) üç büyük piramitleri eski Tur/Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanrisinin adina, yani Gök-Ata-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri adlarina yapilmis abidelerdir. Milli bir proje olarak üç ayri Hakan zamaninda baslatilmis, en büyük piramit Gök-Ata-Tanri (evreni yaratan), ikincisi Gün-Tanri (günes için), Günes Gök-Ata-Tanriya göre ikinci sirada idi, ve üçünçüsü ise Ay-Tanri için (üç piramit içinde en küçügü) yapilmislardir. Üçlü Gök-Tanri için yapilan bu piramitler bitirildikten sonra bir daha da bunlar kadar cüsseli ve onlar kadar görkemli, Tanri adina yakisir piramitler yapilmamistir. Bunun arkasindaki sebebin, ekonomik olmakla beraber, üçlü Gök-Tanri adina yapilan bu piramitleri baska yapitlarla geçmemek istek ve düsüncesi olmalidir.

5.3) Bu çok eski Tur/Türk devletinin, yani eski Masar/Misir devletinin Tur/Türk dünyasindan kopmus olmasi, eski Türklügü yok etmek isteyenlerin planli ve bilinçli olarak eski Tur/Türk dünyasini yanlis tanitma gayretlerinden kaynaklanmaktadir. Dünyanin en uzun ömürlü devleti olan Eski Masar/Misir devletinin bir Tur/Türk devleti oldugunu gösteren ve onlarin han/hakan ünvanlarini yeniden gözden geçiren çalismami ayrica sunacagim. Masar adi sonradan Grekler tarafindan bilinçli olarak "EGYPT" sekline çevrilmistir. Ad degistirme bir "yikma, yok etme" takdigidir. Ne gariptir ki bunu yapanlarin kendileri de zamaninda hep Türkçe dil konusuyorlardi.
 



Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #5 : 01 Ağustos 2007 »
6.     ESKI MASAR/MISIR KRALLARINDAN BAZILARI
 

Sir Wallis Budge'in kitabinda [2] ayrintili olarak bildirilen eski Masar kirallarindan bazilarini örnek olarak burada vermek isterim.

6.1) ****PU: Eski Masar/Misir devletini kuran ilk hakanin adi kazinmis ve adindan yalniz ****PU son kismi kalmistir. Digerlerinin hepsi kendilerine Tanri adlari aldiklarina göre, belki ona da " ****aPa-U" (BABA-U/O), yani "O atsiz kurucu APA" demek yerinde olabilir. Kurucu kisi olmasi dolayisiyle de O-APAdir.

6.2) SKA/SAKA: Ikinci hakanin adi SKA seklinde veriliyor ki bu SAKA adindan baska birsey degildir. Böylece, hepimizin olmazsa olmaz seklinde bilmesi gereken husus sudur ki Eski Masar/Misir Tur/Türk Devletini kuran ikinci hakanin adi SKA seklinde gösterilmesine ragmen SAKA oldugu asikardir. Bilindigi gibi SAKALAR Türk dünyasinin atasi sayilir ve bu Tur/Türk insani eski Misirda da dünyanin en uzun ömürlü Türk devletini kurmuslardir.

6.3) KHAAU: KHAAU seklinde gösterilen bu ünvan eski Masar'in 3. Hakaninin adidir. KHAAU < "AKH-AA-U" < Tr. "AKH-AGA-U" (Ag/Ak Aga O), yani üçlü Gök-Tanriyi temsil eden bir ünvadir. Eski Masar/Misir hakanlari, Türk adetleri geregince kendilerini "yer yüzuunde "Tanri" ilan ettiklerinde, Gök-Tanrinin adini tasiyan ünvanlar aliyorlardi. Böylece, KHAAU seklinde okunan bu hieroglif yazi ile yazilmis ad, Ag/Ak Aga-O" seklinde Gün-Tanri'yi temsil etmektedir.

6.4) TAU (ATA-I-U): 4. Hakanin adi TAU seklinde olup Türkçe "ATA-U/O" deyiminden baska bir ad degildir. Yaratici Gök-Ata-Tanriyi ve Gün-Tanriyi temsil etmektedir.

6.5). THESH: Besinci hakanin adi THESH seklinde bildirilmistir. Adin birden fazla anlami olsa gerek: a) THESH < Tr. "ATESH" yani Gün-Tanriyi temsil eden bir ad. b) "T-H-ESH" < Tr. "ATA-ISHI" yahut ta "aTa-aHa-ISHI" anlaminda bir ünvandir.

6.6) UATCH-NAR: Yedinci Masar Hakaninin adidir. UATCH-NAR unvaninin anlami söyledir: UATCH-NAR < "U-A-T-CH-NAR" < Tr. "U-A(Bir)-aTa-eCHe-NAR" (O Bir Ata Eçe Nar) seklinde Gök-ateshi (nar'i) olan Gün-Tanrinin adini temsil eder. Ayrica, "U-A-aTa-eCHe-NAR" deyimi "U-Bir-Ta-eCHe-haN-AR/ER" anlaminda olup bu haliyle de hem yaratici Gök-Ata Tanriyi ve hem de EÇE deyimi ile Ay-Tanriyi temsil etmektedir. Eski Masar numaralarinda UA (Bir) sayisinin adi olarak bilinirse de, ben onu U-A seklinde görüyorum. Asil A harfi (tek ot filizi, elif) sayi olarak "1" sayisini isaretler. Böylece UA < U-A (U-Bir) olup yine Gök Tanrinin adidir. Böylece, UATCH-NAR seklinde gösterilen bu ad aslinda "O Bir Ata Eçe Nar" ßeklinde öz Türkçe bir hakan ünvanidir.

6.7) NARMER: onuncu hakanin adi olarak gösterilir. Bu hakan da kendini Gök Tanri ilan ederek kendini ilahlastirmistir. Adinin önündeki "Dogan, Shahin)" semboli ile Günes-Tanri oldugunu söyler. NARMER < "NAR-M-ER" < Tr. "NAR-Ma-ER" (NAR: kipkirmizi parlayan atesh, kor, nar, nar gibi) Türkçe deyimi ile kendisinin Muhtesem bir NAR ER oldugunu söyler. Ad Tur/Türû töreleri geregince verilmis bir hakan adidir. Adin içindeki ER sözü ile ayni zamanda Gök-Eri Gök-Ata Tanriya da isaret edilir. Böylece, Bu hakan kendini hem Gök-Ata-Tanri ve hem de Gün-Tanri olarak ilan eder. NAR sözü ayni zamanda "nar" adli bereket ve bolluk temsil eden meyveyi temsil eder ki bu da Hakanin zamaninda iyi bir dönemin yasandigini isaret etse gerek.

6. 8 ) TCHAR (Akrep): TCHAR (The Scorpion) adi ile gösterilen bu eski Masar/Misir hakani bastan onbirincidir. Dogan/Shahin grubunda bir hakandir yani Günes Tanriyi (HOR/KOR (Horus) izler. TCHAR < "T-CH-AR' < Tr. "aTa-eÇe-AR/ER" seklinde ve anlaminda bir ünvan olup hem Gök-Ata-Tanriyi ve hem de Gün-Tanriyi ifade eder. Adin baska bir sekli "aTa-ÇAR/ÇOR" seklinde olup yine bir Türk ünvanidir. Rus krallarina "ÇAR" denmesi bir tesadüfün neticesi olmayip ünvanin Türklerden alindiginin isaretidir. Türkler babalarina da "Eçe-er" anlaminda "Eçer" derler (kisisel olarak benim çocuklugumda babama verdigim bir ad). Eçe gerçekte hem evin en basi olan erkege ve hem de en yasli hanimina (ninesine) verilen bir addir. Böyleçe, "eçe" Türkçe sözü hemerkeklere ve hem de kadinlara verilen bir Türk ünvanidir. Tanriçe adindaki 'çe" son eki Türkçenin 'eçe" sözüdür.

6.9) MEN (MENES) eski Masar'in onikinci hakaninin adidir. Türklerin MANAS destaninin adi ile MENES adi aynidir. Ad "MEN-ES/AS" seklinde bakildiginda "Ben essizim" anlaminda olup Gök-Tanriyi tanimlar. Çünkü essizlik yanliz Gök-Tanriya ait bir özelliktir. Kendini yer yüzünde "Tanri" ilan eden eski Misir/Masar hakanlari, bu sebeple, kendilerini Tanriyi tanimlayan adlar almislardir. Bu hakanin adi kisaca MEN seklinde gösterilir ki MEN/MAN/BEN Türkçede birinci tek sahis kisisel zamiri olup yine eski Tur/Türk dünyasinin Gök-Ata-Tanrisinin adidir. MEN/MAN < " M-EN/AN" < > MA-AN" seklinde (Gök'ün Muhtesemi (Görkemlisi) anlaminda olup yine Gök Tanriyi belirler.

6.10) ATA veya ATATI: Bu ad Eski Misir/Masar devletinin onbesinci hakaninin adi olup, en açik bir sekilde Türkçe oldugunu dünyaya bagiriyor. Hakan en dogru bir sekilde eski Tur/Türk dünyasinin evreni yaratan Gök-ATA-Tanrisinin adini alarak kendini yer yüzünde onun temsilcisi oldugunu ilan etmistir. Eski Misir konulariyla ugrasanlar sanki kulaklarini tikamislar gibi, dünyaya seslenen bu Türkçe adi isitmemezlikten geliyorlar. ATA veya ATATI adlarinin Türkçe bir ad, bir ünvan oldugunu bilmediklerinden degil, aksine asil maksat onu görmemezlikten, isitmemezlikten gelmek ve sanki hiç yokmus, olmamis gibi göstererek Tur/Türk insaninin yedibin sene evvelinden Nil kiyilarinda muhtesem bir Türk medeniyeti gelistirdigini inkâr etmektir. Ne kadar konusulmazsa bu eski Türk medeniyeti Türklükten o kadar çok uzaklasir ve Türklük tarihinden silinir. Zaten istenilen de budur.

6.11) Sir E. A. Wallis Budge, eski Misir/Masar hakanlarinin tümünün adlari ile temel bilgileri "An EGYPTIAN HIEROGLYPHIC DICTIONARY" baslikli kitabinda vermistir. Bu kitapta, Grek, Latin ve "Persler" de dahil olmak üzere gerisi tümüyle Türk olan toplam 439 hakan adi gösterilmektedir. Hieroglif yazisinda yazilmis olan bu hakan adlarini yeniden inceledigimizde hepsinin Türkçe olarak yazilmis ünvanlar oldugu gün isigi gibi ortaya çikiyor. Çok sasirtici Türk ünvanlari ile karsilasiyoruz. Bu konudaki çalismamin bana verdigi mutlulugu tarif etmek güctür. Yukarida üzerinde durdugum bu ilk on hakan adi onlarin Türklügünü tanitma maksadi iledir ve toplam hakan sayisinin çok az bir kismidir. Eski Misir/Masar devletinin diger hakanlari hakkindaki çalismalarim kitabimda gösterilmektedir; ayrica internet sayfamda da ayrintili olarak gösterilecektir.

6.12) Bu arada, Sir E. A. Wallis Budge, 1910 larda hazirladigi "Egyptian Language" baslikli kitabinda eski Masar/Misir yazisi konusunda, Ingilizce metnini dipnot olarak verdigim çok önemli söyle bir kayitta bulunmus : [3]

"Eski Misirlilar fikirlerini hieroglif denilen, pek çok resimli sembollerle yazilan bir yazi ile yazdilar. Onlar bu sekilde yazi yazmaya yedibin sene evvelinden fazla bir zaman önce basladilar ve bu yazi sistemi 100 B.C. ye kadar araliksiz kullanildi ki bu zaman eski Misirda Ptolemlerin Misirdaki hakimiyetlerinin takriben sonuna raslar. Hieroglif yazi sisteminin Misirda icad edildigi olasiligi olmayan bir durumdur; deliller bu yazinin kuzey-dogu veya Orta Asyadan Misira kadar gelip buralari isgal eden kesinlikle bilinen isgalciler tarafindan getirildi. Olar Nil nehrinin teskil ettigi ovaya, kuzeyde Menfis (Menphis) ile güneyde Tebes (Thebes) arasinda yerlestiler ve bu yeni yurtlarinda yavas yavas medeniyetlerini ve dinlerini gelistirdiler. Hieroglif yazi sistemi genel olarak en az devletin kendi maksatlari için kullanilmaya baslandigi zamana kadar, yazi yazma yavas yavas kuzeyde Akdeniz kiyilarindan en güneyde Meroe adasina kadar uzanan 3300 km (2000 mil) uzunlukta bir bölgeyi kaplayan sahada hem kuzeyde ve güneyde yayildi."

6.13) Sir Wallis Budge, karisik bir dille yazdigi bu ifadelerinde "bu yaziyi yedibin sene evvelinden Orta Asyada icad edip Nil kiyilarina getiren" insanlarin Türk oldugunu söylememek için bin dereden su getiricesine ifadeler kullanmistir. Sözleri karisik olmasina ragmen, eski Misir/Masar medeniyetinin Tur/Türk insanina ait oldugunu ad vermeden gerçege en yakin bir dille konusan belki de Sir Wallis Budge olmustur.

6.14) Eski Misir/Masar yazilarindan ögrendigimiz sudur ki eski Masar dili bugünkü dogu Anadolu ve Azerbaycan Türkçesiyle ayni olan bir Türkçe idi. Böylece eski Misir/Masar resimli yazisida Türkçeye uygun olarak gelistirilmis bir yazi idi. Hieroglif yaziyi da icad eden Türkler oldugu gibi eski Misir medeniyetini kurup gelistirenler, essiz piramitleri yapanlar (ki piramitlerin, konik ve ari kovani seklindeki mezarlarin örneklerini Dogu Turkistanin mezarliklarinda da bol miktarda buluyoruz), muhtesem bir medeniyeti enaz besbin sene kesintisiz devam ettirenler Türkçe dil konusan Türklerdi. Denebilir ki Osmanli Türk Devleti Misira gittigi zaman bir isgalci güç olarak degil bir ata evine gidiyordu. Simdiye kadar bu söylenmemisleri açik bir dille söyleme firsati bana nasip oldugu için mutluyum. Gerçek bu iken eski Misir eserlerini inceleyenler bu gerçeyi dile getirmek söyle dursun yakinindan bile geçmezler. Bu gercegi unutturmak için dünya halki yanlis bilgilerle sartlandirilmaktadirlar. Hatta bazilari durumu daha da bugulandirmak için eski Sümer ve Masar essiz medeniyetlerini gelistirenlerin kullandiklari bilgileri uzaydan gelelenlerden almis olduklari görüslerini dahi söylerler. Ne var ki eski Misir/Masar devletinin insanlik tarihinde en uzun ömürlü Tur/Türk devleti oldugu gercegi bir gün her kes tarafindan anlasilacak ve kabul edilecektir. Fakat ne yazik ki Türkün yüceligini sevemiyen ve çekemiyenlerce eski Misir/Masar medeniyeti de simdilik Türk dünyasindan bölünüp koparilmistir. Buna ragmen geç bile olsa, atalarini nerede olursa olsun taniyip onlara sahip çikmasi Tur/Türk insaninin boynunun borcudur.

6.15) Eski MASAR/MISIR devletinin Tur/Türk kimligini Türklükten koparip inkar edenler, Büyük Iskender'in Masar'i (Misir'i) almasindan sonra eski Masar'a bir kaç asirlik hükümranlik yapan Grekler, onlardan sonra Latinler ve diger gruplar olmuslardir. Bu gruplar hükümranliklari sirasinda oldugu gibi ondan sonra da devam ettirdileri karistirma, yalan yazma, yanlis bilgilendirme ve gerçekleri sapitma politikalari ile bu en eski Türk devletinin Türklügünü tarihten tamamen silmislerdir. Tarihte hep basari göstermis, çok büÿük ve adaletli devletler kurmus olan Tur/Türk insanini çekemeyen gruplar Türkün çok uzun ve uzak geçmisini tarihten silmede basari göstermis olmalarina ragmen Tur/Türk insaninin kendi eli ile taslara kazdigi damgalari ve çesit çesit çivi, runik, Gök-Türk yazisi ile ve resimli sembollerle kendi dilinde yazdigi Türkçe ünvanlar, ifadeler, konusmalar tümüyle yok edilememislerdir.

6.16) Türkçe dili resimlerle yazmanin ne essiz bir basari oldugunu herkes düsünebilir fakat bu basarinin Türklerin atalari tarafindan gelistirildigini itiraf etmek her kesin yutabilecegi bir lokma degildir. Tur/Türk insani, Türkçenin dogal özelliklerinden, yani fonetik olusundan, ünlüler kuralina saygi gösterisinden, bünyesinde çesitli anlamlari içeren eklemeli eklerin olusundan yararlanarak Türkçe dilini yazi ile, damga ile, resim ile yazmasini basarmistir. Bütün bu halleriyle, Türkçe çesitli yazi sekillerinde yaziya dökülebilen en uygun yapida bir dildir ve eski dünyanin Tur/Türk insani bu basarilamiyani basarmistir. En sonunda Kün-Hanlar (Kanan/Kenan, Fenike, Phoenician) adlari ile bilinen Tur/Türk insani alfabeyi de icad ederek dünyaya hediye etmistir. Kan-Hanlar (Kanan) yanlislikla Semitik halk olarak dünyaya tanitilmis olmalarina ragmen onlar Semitik degil Tur/Türk insaniydilarve bu sebeple kendilerine Turyanlar da denir di. Türkü çekemeyenler ancak Türkün adlarini alip tahrif ederek Türklügün kalibina girmisler ve Türkü içinden çökertmislerdir.

Günümüzde bu gibi hususlar kimse tarafindan dile getirilmez ve itiraf edilmez. Çünkü tarihe bilinçli olarak gömülmüs olan Tur/Türk dünyasi bir daha gün isigina çikarilmak istenmez. Zira bu konularda, GENESIS 11 in emirleri, Tanri emirleri imis gibi yerine getirilirler.
 


Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #6 : 01 Ağustos 2007 »
7.     DIGER TÜRKÇE DILLI TUR GRUPLARI
 

7.1) Eski Masar'in "Türkçe" konusan bir ülke olmasi yaninda, Anadolu medeniyetlerini kurup gelistirenler de Türkçe konusan insanlardi ve Tur/Türk insaninin atalari idiler. Eski Anadolu medeniyetlerini kuranlar Türkçe dilli ve Tur/Türk asilli kavimler olmalarina ragmen eski Grek yazar çizerlerince adlari kirilmis, degistirilmis ve Türklükten çikarilmistir.

7.2) Sözde "Minoan" adi ile dünyaya tanitilan gerek Girit adasi medeniyetini ve gerekse eski "Yunanistan" da, Balkanlarda, Trakyada ve Ege Denizinin diger adalarinda Greklerden binlerce sene önce yerlesen ve Greklerce Pelasgian diye adlandirilan insanlarin gelistirdikleri çok ileri medeniyetler de hep Tur/Türk insaninin medeniyetleri idi. Soyunun nereden geldigi dahi pek bilinmeyen yersiz yurtsuz Grekler ve diger Avrupali bu gerçegi kolay kolay itiraf edemez.

7.3) Ünlü Troylular, adlarindan da anlasilacagi üzere "Tur-öylü", elbetteki Türkçe dilli özbe öz Tur/Türk halklari idiler.

7.4) "Aegean" seklinde Ege denizinin adi olarak israrla kullanilan bu ad Tur/Türk insaninin Ay-Gün (Ay-Hanlar ve Gün-Hanlar) adlarinin birlestirilmesinden kaynaklanan bir addir. Ege denizi adalarinda ve hem de bu denize kiyi olan Avrupa ve Anadolu taraflarinda yasayan ve kendilerine Ay-Han ve Gün-Han diyen Tur insaninin adlari birlestirilerek "Aegeans" seklinde Türkçeden ve Türklükten uzaklastirilmis bir ad yaratilmistir. Bilindigi gibi Ay-Han ve Gün-Han adlari Oguz-Kagan Destaninda Oguz Kaganin iki oglunun adi olarak geçer, yani eski çaglarin Ege ve Akdeniz kiyilarinda yasayan ve bu adlari tasiyan insanlar Türkçe konusan Tur/Türk insanlari idi. Ay-Han/Ay-An bir baska adiyla ION < > I (Ay)-ON/AN diye bilinen ve kendilerinden ötürü yasadiklari ülkelerine Türkçede "Yunanistan" (< Ay-hanistan/I-onistan) dedigimiz Tur/Türk insani idiler. Bu insanlar kendilerini Grek diye bilmezler fakat Pelasgian (Saka) diye bilirlerdi. Atina (Athens) Bir Grek sehri olmakdan çok adiyla, saniyla bir Ion/I-ON/Ay-Han Turlari tarafindan kurulmus bir Tur/Türk kentidir. Diger taraftan Gün-Hanlar ise Tarihe Kanan (Kanaan) ve Fenikeli adlariyla geçen denizci Tur/Türk insani idiler. Türk insaninin adini degistirerek Tur/Türk dünyasini bölmek ve bir taraftan bölünenlerin kalibina girmek ve böylece onlari kendilerinden sayarak medeniyetlerine sahip çikmak ve neticede Türk dünyasini ölü bir dünya haline getirmek bazilari için eski zamanlardan beri vaz geçilmeyen adetlerden biridir. .

7.5) Akdenize ad olarak verilen ve "Medterranean Sea" diye ögrendigimiz adin asli "Mede/Mete-Turanian-Su" ("Mede/Mete Turanlilar Suyu" anlaminda), öz Türkçe bir deyimidir. Özbe öz Türk adi olan bu ad da eski Türkçe dilden degistirilerek "Medterranean Sea" haline getirilmis ve Türklük kimliginden koparildiktan sonra dünyaya sahte bir adla tanitilmistir.

7.6) Tarihte Mitanni, Mede/Mete/Median, sonradan Mete Hun Imparatorlugu adiyla bilinen Büyük Türk Devletlerini kurup gelistirenler hep Türkçe konusan Tur/Türk insanlariydi. Dogu Anadoluda, günümüzde Suriye, ve Iraki içine alan bölgelerde yasamis Kaslar (Okuslar/Oguzlar), Hurriler, Urartular, Turukkular ve digerleri hepsi Türkçe konusan Tur/Türk insanlari idiler. Selahi Diker Bey genis çalismalari ile Medelerin Türkçe konusan insanlar oldugunu kitabinda belirtmistir. Tarihte pek çok kaynaklarda geçen "TURUKKU" adi TURK adindan baska bir ad degildir. Sumerlerin "URUK" adli sehrinin adi günümüzde "IRAK" seklinde degistirilerek Araplara maledilmege çalisilmistir. Bütün bunlar bilnçli olarak gelistirilmis Türklügü yok etme, yagma etme planlaridir. "Mesopotamia" uyduruk adi Türkçe "Ma-Oguz-Apa-Atam-Öyü" deyiminin kirilip yeniden sekillendirilmis halidir. "Mesopoatima" tarihte oldum olasiya Tur/Türk insaninin özbeöz yurdu ve yuvasi olmustur. Bölgeyi arastiranlar bölgenin Türklügünü inkar etmek için ilim perdesi altinda yanlis bilgilerle herkesi sartlandirirlar.

7.7) Parthian diye adlandirilan ve Iranda 600 senelik devlet kuran insanlar Irana Orta Asyadan gelmis Türkçe konusan Tur/Türk insani idiler. Bunlar sonradan Hindustana giderek orada da "Kushanlar" diye anilirlar. PARTH < Tr. "PIR-aTa-aHa" seklinde eski Turanin Gök-Tanrisini tanimlayan Türkçe deyiminden kaynaklanir. Kendilerine "PERS/PARS/FARS" adi veren Iranin Hint-Avrupalilari Türk kültürünün tanrisini tanimlayan bu adin kalibina girmislerdir ve PERSIA adi da yakin zamanda Türkcenin "BIR-AS-ÖY" sözünden türetilmistir. Nitekim PERS adi da "PER/BIR-aS/Essiz" anlaminda yine Gök-Ata-Tanri'yi, Gün-Tanri'yi ve Ay-Tanriyi tanimlar.

7 . 8 ) Tarihe Fenikeliler, diger adlari olan Phoenicians ve Canaanites adlari ile geçen, insanlar Kan-Han yahut Kün-Han (Gün-Han), Kanan/Kenan adli Tur/Türk insanlari idiler. Dilleri Türkçe idi ve kimlikleri Tur/Türk idi. En gelismis sehirleri olan ve TYRE diye yazilan sehirleri TUR-EVI anlamindadir. Yanlislikla ve/veya yaniltma ile onlar da Tur/Türk kimliklerinden uzaklastirilip dünyaya bilinçli olarak "Semitik" halk diye tanitilmislardir. Bugünkü hallerinde onlar da Araplastirilmis eski Tur/Türk insanidirlar. Fenikeliler, en azindan 2500 B.C. den beri yöreye yerlemis halklar iken, onlarla yakin komsuluklari olan fakat onlari hiç sevmeyen "Hebrew" lerin yörede peydah olmasi ancak 1200 B.C. yillarina raslar.

7.9) Fenikelilerin bir kolu olan "Kartacalilar" da kendi soydaslari olan Fenikeliler gibi Türkçe konusan insanlardi ve bati Akdeniz kiyilarina tamamen yerlesip denizcilikle ugrasiyorlardi. Fenikeliler ve Kartacalilar (< Tr. "KOR-aTA-aÇA/EÇE) Atlantikteki adalara ve bu arada günümüzde "Ingiliz adalari" diye bilinen adalarina kadar uzanmislar ve oralarda yasayan diger yerli Tur (e.g. Druid < Dur-idi/Tur-idi, Irlandalilar, Skotlar, Sikandiyalilar, Saksonlar (Sakalar), ve digerleri) insanlari ile ticaret yapabiliyorlardi. Elbetteki bir kismi bu gittikleri yerlerde yeni yerlesim yerleri gelistirmislerdir. Kartacalilar da Tur/Türk dünyasindan koparilip dünyaya yanlislikla Semitik halk olarak tanitilmislardir. Romalilar tarafindan yenildikten sonra Kartaca sehri yakilarak ve sökülerek temeline kadar tahrip edilmis, insanlari katledilmis ve geride kalanlarda Arap, Ispanyol ve Italian gruplar içinde eritilmislerdir. Bu arada bu Tur/Türk insanina ait kültür eserleri bir daha ele gecmeyecek sekilde yok edilmis ve bu Tur/Turk medeniyeti de tarihten silinmistir. Denir ki Kartaca sehri tahrip edildikten sonra köküne Romalilar tarafindan tuz ekilmistir, belki de yerinde ot dahi bitmesin diye.

7.10) Günümüzde Suriye diye bilinen bölgelerin hepsi Turlarin yasadiklari yerler olup "Turiye" adi ile bilinirken bu adin da T harfi degistirilerek "Suriye" haline getirilmis ve Türklük kimliginden uzaklastirilarak "Semitik" halklara mal edilmistir.

7.11) Günümüzde Filistin/Palestin gibi adlarla bilinenler insanlarin atalari Balkanlardan Ramses III devrinde eski Misirlilarca "Deniz Halklari" diye tanimlanan ve Balkanlardan gelen Tur/Türk soylu insanlar olub bu günkü halleriyle Araplastirilmislardir. Zaten adlarinin "Palestine" seklinde bir ad olusu, "istan" ekini tasimakla adin Tur/Türk oldugunun isaretidir. Istan" eki Türklerin bulundugu ülkelerin adlarina bir "damga" gibi eklenen ektir ve eski Türk diline ait bir deyimdir. Ramsess III zamaninda eski Masar'a saldiran bu denizci Tur/Türk halki Masarlilara yenilince, Ramses III onlari bugünkü Filistin denen yerlere, kuzeyden gelebilecek akinlara karsi bir nevi bekci vazifesiyle yerlestirmistir. "Onlarin Kuzeyinde, yani simdiki Lübnanda da zaten Fenikeliler (Kanan/Kenan/Kün-Han) vardi. Böylece, simdilerde hepsi araplastirilmis olan Fenikeliler, Filistinliler ve eski Masarlar eski çaglarda yanyana komsu olan hep Tur/Türk soylu halklar idiler. Bu günkü halleriyle bunlarin hepsi Araplastirilmis ve yanlislikla Semitik halklar olarak bilinirler ve Tur/Türk kimliklerinden koparilmislardir. Çok olasilikla "Palestine" adi Türkçe "Fil-istan", "Bil-istan" veya "Pal/Bal-istan" deyimlerinden gelmistir. Türkçe "bal" sözünün Semitik dillerde "mel" olusu bir tesadüf eseri degildir.

7.12) Avrupanin tümü, Iskoçya ve yörelerindeki adalar da dahil olmak üzere, Scandia (yani Iskandinaviada dahil) kuzeyden güneye uzanan bütün avrupa Türkçe konusan Tur insanlari ile doluydu. Güneyde "Ispanya" yarimadasi hep Tur insaninin oldugu bölgelerdi. Bu simdilerde "Bask" diye bilinen group aslinda Asyali ve Tur soyundan insanlardi. Avrupanin eski Turlarindan geriye kalan bu Turlar kendilerine "Euskara" derler ki "Kara-Ogus" anlaminda olsa gerek.

7.13) Etrusklar Türkçe konusan Tur-Sakalar (TRSK) olup Italyanin batisindaki ülkelerine verilen "Etruria" adi "Tur-Er-Öyü" Türkçe sözünün kirilmis (anagrammatized) halidir. "Etruria" adi "Tur-Er-Öyü" (Tur Insaninin Evi) anlamindadir. Adin Türkçeligi inkâr edilemeyecek kadar açiktir.

7.14) Bütün bunlar Turandan ayrilip eski dünyanin çesitli bölgelerine yerlesmis ve medeniyet gelistirmis Tur/Türk insanlariydi. Bu adlara daha baska adlar ilave etmek te mümkün. Fakat bütün bu adlar arasinda insanlik tarihinin en uzun ömürlü olani eski Tur/Türk dünyasina ait eski MASAR/MISIR devleti olmustur.

7.15) Masar adi Oguz Kagan destaninda geçer. Eski Türkçe Masar adi Türkçede halen MISIR diye bilinir. Eski MASAR'a Sumerler "MAGAN/MAGUN" derlermis ki bu da yine Gün-Tanrinin adidir. Ayni sekilde Masar Gök-Tanrinin adidir. Masar adi sonradan Greklerin ülkeyi zaptedip yönettikleri zamanda "Gypsy", "GIPTI" adlarindan kaynaklanarak ("Gezginci Öyü") anlaminda "Egypt" olmustur. Bu ad ile aslinda "gezginci Garachilar" olan Grekler eski Misir/Masar Tur/Türk devletinin adini degistirmekle insanlik tarihinin en uzun ömürlü Türk devletini tarihten sildikleri gibi onlari Türk dünyasindan da koparmislar ve ayrica onlarin yarattigi medeniyeti de ogrulamislardir. Bu en eski Tur/Türk devleti Masar/MISIR da pramitler, tas sütunlu hanlar, saraylar yaparken gezginci Greklerler ortalarda yoktular bile. Eski Masar/Misir devletine sonradan takilan "Egypt" adi ile tarih degistirilmis, bu devletin Türklük kimligi bilinçli olarak elinden alinmis ve binlerce yillik eski Tur/Türk tarihi yok edilmistir. Bati yazar çizerleri de yazilarinda hep "Egypt" adini kullanarak Greklerin maksadina hizmet ederler. Tür/Türk dünyasina ait eski Masar'i, saf bir görüntü vererek, sanki onlarin gerçek Tur/Türk kimligini bilmiyorlarmis gibi davranirlar. Hatta eski Misirlilari tanitirken kullandiklari dilde onlari bir sis örtüsü içinde görüp yahut gösterip etnik kimlikleri bilinmeyen kimseler olarak tanitirlar. Tur/Türk insaninin adini, dilini, dinini ve etnik kimligini ya sahte bilgilerle kandirma propagandasi yaparak veya hayatini zorlayarak degistirmek ve onlari bambaska bir gruptanmis gibi göstermek Tur/Turk dünyasinin insanini, medeniyetini ve kültürünü tarihten silmekten baska birsey degildir.

Tarihte MASAR gibi bir diger ad da MACAR adi olup Tur insaninin baska bir koludur.

7.16) Muhtesem bir geçmise sahip olan, her gittigi yerde medeniyetler gelistirmis, insanliga hizmet etmis, pek çok konuda icadlar yapmis olan Türklerin atalarini çekemeyenler son üç bin yil içinde bütün eski Türk dünyasini tarihe karistirmislardir. Geriye kalan dil, din ve kültürü talan edip aralarinda paylasmislar ve medeniyet kalintilarini da müzelerinde göstermelik esyalar olarak toplamislardir.
 


Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #7 : 01 Ağustos 2007 »
8.     ESKI TÜRK DINI
 

8.1) En azindan son buzullarin çözülüs zamanindan beri eski Tur/Türk dünyasinin (Turan) gelistirdigi bir üçlü Gök-Tanri dini vardi. Bu gök dininin temelinde evrende her seyi yaratan Bir-Gök-Ata-Tanri ile onun yaninda Gün-Tanri ve Ay-Tanri ile tanimlanan üçlü bir "gök-tanri" sistemi vardi. Bu tanimlamada Gök-Tanri BIR'di ve evreni yaratandi. Onun yarattigi Gün ve Ay, benzetmeli olarak, Gök-Tanrinin gözleri idi. Bu tanimlamada Gök Tanri bir "KOR/KÖR-TANRI" idi. Çünkü Gök-Tanrinin bir gözüne hiç bakilamazken digerine istenildigi kadar bakmak mümkündü. Gök-Tanrinin bakilamayan gözü yani çalisan gözü bir "OT/OD/UT" yani "KOR" (atesh) olan Gün/Kün/Günesh (Gün-Tanri) idi. Böylece Gök-Tanrinin bu gözü. Türkçe "KOR-GOZ/GÖZ idi. Gök-Tanrinin iyi çalismayan ikinci gözü Ay yahut AY-TANRI olup bu gözün kendi isigi yoktu ve bu sebeple o bir "KÖR-GÖZ" idi. Diger bir degimle, AY da Gök-Tanrinin KÖR-GÖZÜ idi. Bu yüzden eski Turan dünyasinin üçlü Gök-Tanrisi hem KOR-GOZ ve hem de KÖR-GÖZ olarak bilinirdi. Gök-Tanriyi temsil eden KOR-GOZ ve KÖR-GÖZ adlarindan ötürü üçlü Gök-Tanrinin adi O-GOZ ve ondan dolayi da OGOZ/OGUZ/OGUS adi ile bilinirdi. Böylece, OGUZ adi eski Türk dünyasinin hem Gök-Ata-Tanrisinin, hem Gün-Tanrisinin ve hem de Ay-Tanrisinin ayri ayri adi idi. Oguz'un en önde gelen hayvan simgesi ise OGOZ/OKOZ/ÖKÜZ, diger bir adi ile "yabani BOA/BOGA idi. Bunun yaninda Oguz'un binlerce adlari vardi ki onlar Gök-Tanrinin çok çesitli yönlerini ifade eden adlardi. Bütün bu adlar günümüze kadar gelen essiz bir dil olan OGUZ-KAGAN dilini yani Türkçeyi, baska bir degimle "GÜN-TANRI" (GÜNESH-dilini) yahut "TUR-DILINI" olusturmustur.

8.2) Oguz yaratici Gök-Tanri olmasi sebebiyle "ATA-U-ER" (aTa-U-eR) Türkçe deyimi ile de tanimlaniyor ve kisaca "TUR" (Tanri) olarak biliniyordu. TUR ayni zamanda "UT-eR" (Od-Er, Atash-Er, Gün-Er) anlaminda Gün-Tanrinin (Günes'in) adidir. TUR ayni zamanda "UTU-ER" anlamindadir. UTU Sumer dilinde Gün-Tanri'dir yani Günesin adidir. Türkçe hepsi ayni anlamda olan UT-U, OT-O, Atash-O, Kor-O hep Gün-Tanrinin adlaridir. TUR sözü üçüncü anlaminda ise AY-Tanri'yi da temsil etmekte olup TUR-ÖY deyiminde yerini almaktadir. Eski Tur/Türk dilinde UT sözü ayni zamanda "Öküz" anlamindadir. Eskidenberi Tur/Türk abidelerini ve Tur/Türk dünyasinin bayraklarini süsleyen "Hilal-AY", benzetme yoluyla UT-ER'in, UTU-ER'in, TUR'un, TORA'nin (Okuz/Oguz-Er) boynuzlaridir. Eski Tur/Türk dünyasinin tas ve kayalar üzerine islenmis abidelerinde yuvarlak Günes Hilal-Ayin (Ark-AY) kollari arasinda gösterilir. Türk bayragi Oguz Ata'nin sancagi ve bayragidir. Türkün eski adet ve inançlari "türe/töre" olarak bilinir. Eski Tur/Türk dünyasinda "töre" kanundur. Yahudi ve Hiristian dinlerinde "Bes Kutsal Kitab'i" eski Tur/Türk dünyasinin törelerinden yararlanarak hazirlayanlar ona "TORAH" adini vererek Türkün törelerine sahip çikmislardir.

8.3) Avrupa dillerinde de bu TUR adi TYR, THOR, TOR, TORA, TAUR sekillerinde yazilir ve "Tanri" (God) diye bilinir. Gök Tanri'nin TUR adi Tur/Türk insanina çok eskilerden beri ulusal ad olmus ve bu sebeple Türkler TUR diye bilinirler. "TUR" Tur/Türk insaninin milli adi ve dogum yeri de "TURAN'dir". Baska bir anlaminda, TURAN yalniz Orta Asyanin "Turan" diye bilinen bölgesi olmayip ayni zamanda Gök-Tanri TUR'un sahip oldugu her yerdir ve bütün dünyayi ve belki de evreni kaplar.

8.4) TURK adi "TUR-aKa" (Tur-Aka/Aga, Tur-Beyi) anlaminda Türkçe deyimden gelir ve adin sonundaki "K" harfi Türkçenin "AKA/AGA/AHA/EKE" ünvanini temsil eder. TUR sözü eski Türk dünyasinin Gök-Tanrisi olan Gök-Ata-Tanri, Gün-Tanri (oT-U-eR) ve Ay-Tanrinin ortak adi olan TUR adini temsil ettigi gibi o "Gök" yüzünü de temsil eder. Oguz-Kagan destaninda Oguz-Kaganin ordularinin her zaman önünde giden Gök-Böri (gök yeleli kurt) Gök-Yüzünü ve Gök-Tanriyi temsil eder. Tur/Türk ordularinin her ne tarafa yönelse karsisinda Gök-Böri'yi rehber olarak görmesi onlarin "gök renkli gök yüzünü" ve Gök-Tanriyi kendilerine rehber olarak görmeleri anlamindadir. Gök yeleli "Gök-Böri" bulutsuz, ap-açik gök-yüzünün gök-renkli Gök-Tanrisini ve boz-yeleli "Bozkurt" adi da ak yahut boz bulutlarla kapali "Boz renkli" gök-yüzünü yani Boz-Böri'yi" temsil eder. Türk'ün Böri adi "Kurt" adi ile esdir. KURT adi ise TURK adinin tersidir. Böylece "Kurt" (Boz-kurt yahut Gök-kurt) eski Tur/Türk dünyasinda Türk adinin bir baska hayvan simgesidir. KURT adi ayni zamanda "KUR/KOR-aTa" seklinde Gün-Tanri'nin, ve "KUR/KÜR/KÖR-aTa" seklinde hem Ay-Tanri'nin ve hem de KOR/KÖR Gök-Ata-Tanri'nin hayvan simgesidir. Türkün efsaneleri ezeldenberi Boz-Kurt ve/veya Gök-Kurt nakislari ile süslenip islenmistir.

8.5) BORI adi içinde ayrica Gök-Tanrinin baska bir adi da gizlidir. "BORI" < > "BIR-O" deyimleri es-degerdedirler. "BIR-O" Türkçe deyimi ise Gök-Tanrinin adidir ve böylece KURT (BORI/BÖRI) Türkün tanrisinin ve hem de Türk adinin hayvan simgelerinden birisidir.

8.6) Eski Tur/Türk dünyasinin Günesh, Gök-Ata-Tanri ve Ay-Dede (Baba/Ata/Apa) dan ibaret gök varliklarini evrensel üçlü bir Gök-Tanri olarak bildigi bu kavram Türk dünyasinin onbinlerce sene evvelinden beri, ta ki Islam dinine girinceye kadar, taptigi ve tapindigi evrensel dinini olusturur. Bu üçlü din kavraminin en göze görünür ve baskin biri Günes oldugundan ve ayni zamanda Günes dünyada her seye hayat veren bir ve birinci gök varligi oldugundan Tur/Türk insani Günese ve ondan sonra da Ay'a tapardi. Turan insaninin dünyada gittigi her yerde gelistirdigi medeniyetlerde yarattigi kutsal tapinaklar birer "tag/dag" gibi görkemlidirler. Zaten, Türkçenin ATA ve TAU/TAG-U (Dag-o) deyimleri birbirine akran adlardir. Onun içindirki daglar ve dag baslari Tur/Türk insani için kutsal yerlerdir. Eski ve yeni Tur/Türk dünyasinda dag gibi yükselen tapinaklar hep Gök-Ata-Tanri, Gün-Tanri ve Ay-Tanri için Tur insani tarafindan eski ve yeni dünya kitalarinda dikilmistir. Gerek Dogu Turkistanin "Turfan" bölgesinde bulunan yipranmis piramitler ve gerekse Asya, Avrupa, Afrika ve Güney Amerika kitalarinda eneski yerli halklar tarafindan yapilmis piramitler hep Tur insaninin bu kutsal tapinaklari arasindadir.

8.7) Bu Turan dünyasinin dinini daha ayrintili görmek için internet sayfamda su yaziya bakilmasini öneririm.

http://www.compmore.net/~tntr/tur2.html

8. 8 ) Dünyada daha sonra gelistirilmis yeni dinler hep eski Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanri din kavramindan alinarak gelistirilmislerdir. Bu arada yeni dinler eski Türk dünyasinin bu çok eski dinini önçe "paganlik" adi ile küçümseyip karalamislar, ve ayni zamanda da Tanri, Ogus, Tur, Mata/Mete/Mede adlarini insanlarin din inancinda öldürmüslerdir. Hatta Essiz Gök-Ata-Tanriyi "SATAN/SEYTAN" seklinde dünya insanina karalammislar ve menfi din propagandasi yoluyla dünyanin bu çok eski everensel dinini yok etmislerdir. Bu arada Tur/Türk dininden arta kalan Türkün inanç ve törelerine de sahip çikilarak yeni sekiller içinde insanlara pazarlamislardir. Eski Tur/Türk Masar Devlet Turan duunyasinin bu eski dinine her yönüyle inanan ve tapan bir devlet idi.

8.9) Türk dünyasinin eski dini "SHAMANLIK" idi seklinde olan tanitmalar ise

bilinçli olarak uydurulmus yaniltmalardir. "SHAMANLIK" tanimlamasi ile eski Tur/Türk dünyasinin muhtesem dini ilkel bir din haline indirilmis ve ona inanan insanlara da ilkellik damgasi vurulmustur. Diger taraftan dünyaya yeni din veriyorlarmis gibi bir görüntü verenler aslinda eski Tur/Türk dünyasinin dinini, ki eski dünya hep Günes dinine inanirdi, yalniz Ay-dini yaparak yeni bir kalip içinde dünyaya satmislardir. Fakat bu yeni kalipta insanlara "din" verme görüntüsü altinda, gerçekte dünyanin politik ve ekonomok kontrolunu elegeçirip insanlarin sömürülmesi hedef alinmistir. Nitekim basari da gösterilmistir. Böylece yeni dinler din olmaktan çok, dünya insanini kontrol etmek ve sömürmek için eski Tur/Türk inanç ve törelerinden bilinçli olarak düzenlenmis, bilhassa Tur/Türk dünyasina karsi gizli hedefleri olan politik ve ekonomik kontrol araçlaridirlar.

8.10) "SHAMAN" adi Türkçe "IShI-MAN" (Ishi veren er) anlaminda Gün-Tanrinin (Günesin) adidir. Ayni zamanda, "ESHE/EÇE-MAN" seklinde AY-Tanri'nin yani "KAM-Tanri" nin yani Ay'in adidir. Türkçe "kam" sözü Türkçede "shaman" anlamindadir. Bu ad, sanki bir sihirbaz imis gibi Ay'in devamli sekilde görüntü degistirmesinden ötürü verilmis bir ad olsa gerek.

8.11) PAGAN adi da Türkçe "aPA-aGa-AN" (Gök-Aga-Ata, Gök-Tanri) degimlerinin baska bir seklidir ve Gök-Tanriyi temsil eder. PAGAN ayni zaman da "APA-GÜN" (Ata-Gün, Gün-Ata) degiminin biraz degistirilmis halidir. Uçüncü bir anlaminda PAGAN sözü Türkçe "aPa-AG-AN" (Gökün-AG/AK-Apasi/Atasi) anlaminda yine Günesi ve AY'i tanimlayan bir addir. Eski Tur/Türk dünyasinin dilinde tek söz içine Tanri ile ilgili birden fazla tanimlama islemek eski bir töre idi.

8.12) Türk insani gerek atalarinin eski Gök-Tanri, Günes ve Ak-Ay dininin geregi olarak ve gerekse kendi dünya görüsüne uygun olarak daima "AK'i" yani "Günesi" (Ak-Han'i) ve Ak Ay'i tanri bilmistir ve ona göre ak-alinli, açik, adil ve hosgörülü davranmislardir. Eski Türk dünyasinin Gök-Ata-Tanri, Günes-Tanri ve Ay-Tanri dininin töreleri geregi "Gün-Ata" nin yani OGUZ-ATA-nin her rengini ve bilhassa onun daimi rengi olan AK, AL, MOR gibi renklerine ve gök'ün "GÖK" rengine dininde ve dilinde önçelik tanimistir. Onun içindir ki gök'ün "GÖK" rengine Tur/Türk dilliler "TÜRK-OGUZ" anlaminda "turkuvaz" (firuze < Tr. "bir-euz/ouz", turqoise) adini vermistir. Türk insani karayi, Kara-AY'i ve Kara-Yeli saygi ile anmakla beraber, baskalari gibi kendine "tanri" edinmemistir. Onun için "kara gece" renksizliktir, gizliliktir, her türlü felaketlerin olusturuldugu bir ortamdir. "kara" rengi onun için pek ugurlu sayilmaz. Tur/Türk insaninin dünyaya verdigi muhtesem medeniyetin öncelikle sebebi Türk insaninin Gün-Tanriya (Günese), onun ak-isigina ve ak adaletine tutkun oldugu içindir.

8.13) Eski Türk dünyasinin dinini yok edenler, onu "PAGANLIK" ve SHAMANLIK" gibi terimlerle ilkel göstermisler, eski Turanin Günes ve Ay'a tapan Gök-Tanri dininin tanrisinin adi olan "OGUZ" adinin zihinlerden silinmesini etrafa gönderdikleri kandirici dilcilerle temin etmislerdir. Ne gariptir ki Türke Türkün bu en eski gerçek dinini kötüleyip unutturanlar, onun yerine getirdikleri yeni dinlerde eski Tur/Türk dininin bütün törelerinden yararlanip onlara sahip çikmislardir. "AS-ATA-AN" (Essiz-Gök-Ata) olan OGUZ-ATA'yi "SATAN/SEYTAN" adiyla tanimladiklari gibi, bu dinden ilhamini alan ve dünyada bir zamanlar evrensel bir dil olan Türkçeyi de ondan turetilen yeni dillerle öldürmegi amaç edinmislerdir. Bütün bunlarin kökünde, Tur/Türk insaninin dünyaya medeniyet vermis olmasi ve "onlarin yapamiyacagi bir sey yoktur" düsünce ve korkusuyla Tur/Türk dünyasinin kiskanilmasi ve çekilememezligi yatmaktadir.

8.14) Hiristiyanlik bütün Avrupaya yayilmadan evvel Avrupa halki hep eski Tur/Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanri dinine tapiyordu. Örnegin, ünlü ilk Roma imparatoru GAIUS AUGUSTUS CAESAR adi tümüyle bir Tur/Türk ünvanidir. Söyleki: GAIUS < "G-AI-US" < Tr. "aGa-AI-US" (Aga Ay-Tanri), "AUGUSTUS" < "AUGUS-T-US" < Tr. "OGUS-aTa-US" (Oguz-Ata-Us yani Gün-Tanri) ve "CAESAR" < "CA-ES-AR" < Tr. "AKA-AS-ER" ("Aga Essiz Er" yani Gök-Ata-Tanri) anlamlari ile eski Türk dünyasinin üçlü Gök Tanrisini tanimlayan öz Türkçe ifadelerdir. Bu ünlü Roma imparatoru kendine Türkün Gök-Tanrisinin adini Türkce bir ünvan içinde vermesiyle kendini sereflendirmistir. GAIUS AUGUSTUS CAESAR Tur/Türk dünyasinin eski dinene tapan sözde "pagan" birisiydi. Buna ragmen, Batinin onu Latince bir ad olarak göstermesi bir yaniltmacadan ibarettir.

8.15) Hiristiyanlik Avrupaya yayilirken, Avrupanin eski ve yerli halki olan Gök-Tanriya tapan Turlari insanlik tarihinin en büyük soykirimina hedef olmuslardir. Cadi diye ateslerde yakilanlar büyük olasilikla Avrupanin Tur insanlariydi. Belki de milyonlarcasi kendi eski "günes" dinini kaybetmemek için giristikleri savasi hayatlarini vermekle kaybettiler. Günümüzde "soy-kirim" anlaminda kullanilan "genocide" sözcügünün aslinda "GENOCi-IDE" < Tr. "GUNCI-IDE-O" (O-Günci-idi, O-Gün'e tapandi, O-pagandi) anlaminda bir Türkçe deyimden geldigi asikardir. Yine tarihte Romalilari eglendiren, sözde "kiliç" anlaminda bir sözcük olan "gladius" sözcügünden geldigi iddia edilen ünlü GLADIATOR oyunlarinin adi aslinda "AGLADI-TOR" Türkçe deyiminden baska birsey olmasa gerek. Elbetteki vahsi hayvanlara atilip vahsice öldürülenler Tur olmayip ta baska birisi de olsaydi, oyunun vahsiliginden onlar da "aglardi". Fakat ne varki söz içinde gizli olan anlamda arslanlara atilanlarin çogunlukla Tur oldugu anlami gizlidir. Ayrica, "gladius" sözü içinde de "adi-gilus/gilush" (adi giluç) Türkçe deyimi kirilma yoluyla gizlidir. Görülüyor ki Avrupanin binlerce yillik yerli halklari olan Tur insanlari yeni din bahanesiyle kitadan temizlenirken büyük soy kirimina ugratilmistir. Ne ilginçtir ki Avrupanin yeni yetme dini bütün kitaya yayilabilmek için bu soykirimlari gerekli ve hosgörü ile karsilamistir.
 


Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #8 : 01 Ağustos 2007 »
9.     TÜRK DILI GÜNES DILI / TUR DILI / TANRI-DILI
 

Elbetteki Türkce hakkinda söylenebilecek pek çok husus vardir ve bu konuda pek çok kitaplar yazilmistir. Benim buradaki maksadim söylenilenleri tekrar etmek degil asil söylenilmemis olan, yahut alisilmamis olan hususlari dile getirmektir.

9.1) Tür/Türk dünyasinin dili olan Türkçe Türkün Tanrisinin adindan kaynaklanan bir dildir. Diger bir deyimle, eski Türk dünyasinin çok eski Gök-Tengri dinine ait töreleri, one inananlarin her türlü yasamina bir rehber oldugu gibi Tur/Türk dilinin gelismesine de rehber ve kaynak olmustur. Gök-Tanri, Günes ve Ay Tur/Türk insaninin dilinde pek çok kavrama, yer, ülke, köy, kent, ur/ör, örük, dag, su, deniz, göl, nehir, kum, çöl, vs. adlarina, Tur/Türk insaninin çogalan boylarina, uruk adlarina, bey, aga, han, kan, hakan, kagan adlarina, atasina, anasina, bebegine, babasina, apasina, ünlü insanlarini taniyip degerlendiren adlarina, sayilarina, sahis zamirlerine, aylarina, günlerine, gök te yildiz kümelerine, yönlere, dogasinda hayvanlarina, isinde kullandigi icadlarina, vs. hep ad kaynagi olmustur. Dilinde en güclü kavramlari tek heceli sözcüklerle tanimlamis ve dil gelistikce, bu kavramlar birbirine eklenerek yeni kavramlarin adi olmustur. Sözcükler birbirine eklenerek deyimler ve deyimler birbirine eklenerek cümleleri olusturmustur. Türk dili bu haliyle de yazi icadina en uygun bir dil olmustur. Böylece Tur/Türk dili bir Tanri dili, Günes dili ve Ay dili olmustur.

9.2) Dikkat edilmelidir ki Türkçede her tanimlama "tur" eki ile, yani gerek Türk'ün tanrisinin ve gerekse kendisinin adi olan TUR sözü ile biter; örnegin: okul-tur, ata'tur, ana'tur, Ay'tur, Gün'dür, vs. de oldugu gibi. Bu ek günümüz Türkçesinde DUR, DÜR, DIR, DiR, eklerinde T/D degismesi göstererek geçer. TUR ekinin Türkçeye bu kadar hakim olusu gelisi güzel olmus bir durum olmayip eski Tur/Türk atalarinin Gök dini ile dillerini birbirine baglamalari neticesidir.

9.3) Türkçe bir "OGUZ" dilidir onun içindir ki "Oguz" adi ile Türkçe "aguz" (söz) birbirine benzer. Bu da tesadüflerin neticesi degildir. Yukarida isaretledik ki Türkün atalari konustugu dilin sözcüklerini Tanrinin adina yakistirarak yaratmistir. Onun içindir ki Türk töresinde "KORKUT-ATA" (< "KOR-KUT-ATA" < > "KUTSAL-KOR-ATA" yani "GÜN/KÜN" (Gün-Tanri) her seye "ad veren" olarak bilinir. Bu sebebledir ki Türkçe "GUNESh DILIDIR". Günesh sözü asil Gün-ishi" Türkçe deyiminden kaynaklanir. Gün ise gün-isinin kaynagi oldugundan "gün" ve "günesh" ayni anlamda dilimizde kullanilirlar.

9.4) Türk dili bir "MA", yani "AY" dinidir. Oguz-Kagan destaninda Oguz-Kagan Ay'a "MA/MAH" adini verir. Böylece AY hem ma'dir/muhtesemdir ve hem de AY'in baska bir adi olan MA/MAH dir.

9.5) Bunun yaninda Türkçe bir MA dilidir. Türkçe de hiç bir dilde olmayan bir özellik vardir ki o da hem "olumluluk" (positive) ve "olumsuzluk" (negative) ayni "MA" eki ile ifade edlir. Örnegin olumlu anlamda: okuma, yazma, gitme, gelme, gülme, yeme, içme, vs de oldugu gibi; olumsuz anlamda: okuma, yazma, gitme, gelme, gülme, yeme içme, vs de oldugu gibi. Güney Americanin Maya ve Aztek yerli halklarinin dilinde de ayni ikilik vardir ve olumsuzluk "ma" eki ile yapilir. Dikkat edilmelidir ki Ay-Tanri da bir "ikililik" tanrisidir. O, ayni zamanda, hem "aktir" ve "karadir", fakat her iki halde de "Ma" dir. Ay-Tanri MA-ATA'dir", yani MATA/METE/MEDE sekillerinde eski Tur/Türk dünyasinin AY-Tanrisidir. Türkün "Büyük Hun Imparatorlugunun" kurucusu METE-HAN adini bu kavramdan alir. Tarihte Mede'ler ve Mitanniler adlarini yine bu addan alirlar.

9.6) Türk dilinin fiilleri hep "mek/mak" ekleri ile biter. Bu ek te Günesin adi olup "MA-AK" Türkçe deyiminden kaynaklanir. Böylece Türkçe fiiller bile günesin adi ile biter. Bunun gibi diger Türkce eklerin pek çogunda da yine yine Gök-Tanri'yi tanimlayan Türkce adlar vardir.

9.7) Tur insani dilinde Gök-Tanriyi sonsuza kadar yasatabilmek için gelistirdigi alfabenin harflerinin adina da yine Gün-Tanrinin, Ata-Tanrinin ve Ay-Tanrinin adlarini vermis ve böylece, gerek Türk dilinde ve gerekse bütün diger dillerde hep Türkce olarak Tur/Türk insaninin tanrisinin adi söylenilmeden edilemez. Verilen bilgilere göre, bu seref tarihte Tur/Türk insani olan adilari Kun-Han, Kan-Han, Kanan, Kenan (Canaan), Efe-Kin-Eli, Efe-Kün-Eli (Fe-nik-eli) Türkçe deyimlerinden gelen Gün-Hanlara nasip olmustur. Gerek Bati ve gerekse Semitik dillerde de bu harfler kullanildigindan, Gök-Tanrinin adinin her dilde okunmasi sonsuza dek saglanmistir. Bati dillerinde bu eski Kan-an/Kün-Han alfabesi ile yazilan her sözcüklerde daima hem tanrinin adi gizli olarak arkada Türkçe olarak ve hem de onu örten fakat günlük bir kavrami ifade eden Türkce bir deyimin kirilmis hali yeni sözcüklere temel teskil eder. Alfabede her harfin adininin Türkçe olarak belirlenmesi Türk dilini ve ondan üretilen diger dilleri bir Tanri dili olarak belirler.

9. 8 ) Türkcede her söz geçmisten kalma bir yazit, bir resim, bir kazit gibidir. Bu diger dillerde de öyledir. Her sözcügün tanimlamasi asiri bir gerçekcilige ve mantiga dayanmaktadir. Her sözcük eski Tur/Türk dünyasindaki kültürün, dünya görüsünün, hayat felsefesinin küçük bir bölümünü anlatir ve onu gelecege götürür. Dil "Aguz'dur"; Agus "Oguz'dur". Böylece Oguz ve Aguz biri digerinin aynidir, yani Oguz'suz aguz ve "agus'suz da Oguz olmaz. Oguz insan oglunun adidir ve her insanin da "aguz'u" vardir. Tanri-Oguz adi söylendigi ve anildigi zaman vardir. Söylenmedigi zaman yalnizdir ve tek basinadir. Kültür aguz'un kavramlara "ad" vermesiyle olur. Adi konulmamis nesne var bile olsa adi olmadigi için bilinmez. Bilinmeyen nesne ise "yok" anlamindadir. Onun içindir ki "dil, ses, söz" tanri ile dogmustur. Bebek dogdugunda ilk isi "sesini" çikarip dünyaya geldigini ilan eder. Onun ilk bagirmasi onun sesi ve sözüdür. Söz Tanri kadar güclüdür. Onun içindir ki Tur/Türk töresinde Korkut-Ata "Ad veren" olarak bilinir yani o bir "AD/AT-HAN'dir". AT/AD-Han'in disilestirilmis hali "At-Han-Ana'dir". "At-Han-Ana" Türkçe deyimi eski Tur Ay-Han (Yunan) dilinde "ATHENA" (< At-Hen-a) seklinde kendini gösterir. Athena da Zeus'ün (aZ-EUS'un/Ouz'un (Essiz-Oguz'un) aguzundan dogmustur ve her ad gibi o da tektir ve bakiredir. Bati dinlerinde "Ilk defa Söz (Word) vardi" deniyor. Bu gelisigüzel söylenmis bir ad degildir. Türkçenin "aguz içi" anlaminda bir sözü olan "avurd/avurt" Ingilizcede karsimiza "WORD" olarak çikiyor. Bu tesadüflerin neticesi olmayip bilincli sekilde Türk dilinin birileri tarafindan asurulmus oldugunu gösterir.

9.9) Türkçe çok olasilikla 2000 yil evveline kadar, belki de daha sonralarina kadar, bir dünya dili idi. Genesis 11 de belirtildigi gibi bu dünya dili onu istemeyenler tarafindan bilinçli olarak karistirilmis, gözden düsmesine sebep olunmus ve konusulma alani daraltilmistir.

9.10) Avrupa kit'asinin eski Tur insani tamamen yok edildikten sonra dilleri de dinciler tarafindan çarpitilmis ve taninmaz hale getirilmistir. Ayni karisiklik, Avrupali Yeni-Dünya Amerikasina vardiktan sonra oradaki yerli insanlarin dillerine de tatbik edilmis ve onlarin kimlikleri de taninmaz hale getirilmistir.

9.11) Bati dillerinde de Türkçenin "Günes dili" oldugu kavrami iyi bir sekilde saklanmistir. Hemen hemen her sözcügün içinde gizli ve Tanriyi tanimlayan bir anlam oldugu gibi ön tarafta da sözcügün günlük islemlerde kullanilan anlami vardir.

9.12) Tur/Türk insaninin atalari, eskinin tek heceli Türkçesinin yaziya en uygun bir dil olmasi sebebiyle yaziyi icat etmis ve onu dünyaya hediye etmistir. Bunu inkar edenler Tur/Türk insaninin basarisini çekememe asagilik duygusu içinde olduklarindan bu basariyi Türk'e maletmezler.

9.13) Günümüz de Türkçesi disinda olan pek çok diller Türkçeden yapilmistir. Hint-Avrupa ve Semitik diller Türkçe deyimlerin ve sözcüklerin kirilip yeniden sekillendirilmesi neticesi yapilan dillerdir. Suna bilhassa dikkat edilmelidir ki bu "yabanci" dillere kaynak olan, Türkçenin sözcüklerinden çok kavramlari tanimlayan "deyimleri" yani ifadeleridir. Bu sebepledir ki diger dillerde Türkçe sözcüklerle basabas ayni yapida ve anlamda sözcük bulmak zordur. Fakat yabanci dillerin çok karisik görünen sözcükleri Türkçenin ayni anlami ifade eden deyimleri ile kiyaslandiginda durum hemen degismekte ve önümüze yepyeni bir kapi açilmaktadir. Bu alisilmadik bir kavramdir ve ilk bakista dinleyenlere inanilmaz gibi gelirse de, konu dikkatle incelendiginde kavramin yeni dil yaratma konusunda çok uygun ve en kolay bir yöntem sekli oldugu ortaya çikar. Hele, Türkçe gibi gelismis bir dil temel dil-bilgisi kaynagi (data base) olarak alindiginda, istenildigi kadar yeni dil üretilebilinir. Nitekim bazilari bundan enine boyuna yararlanmislardir. Bu tezimizi destekleyen sözcükler listesini ayrica verecegim.

9.14) Türkçeden yararlanarak gelistirilen yabanci diller bilinçli ve kontrollu olarak Türkçeden yapilirken ortaya çikan sözcüklerin Türkçeden oldugunun taninmamasi için özel gayret sarfedilmistir ve bu iste de çok büyük basari gösterilmistir. Denebilirki Türkçeden "yabanci sözcük" üretme isi günümüzde bile devam etmektedir. Bir tarafta Türkçe gibi muazzam bir dil hazinesi varken ve onu "kirip yeniden yapilandirma" yoluyla yabanci sözcük üretmek isi bu kadar kolay iken ve bu bil-ogrulugunun da simdiye kadar farkina varilmadigina göre, günümüzde de bu isin yapilmamasi için hiç bir sebep olmasa gerek.

9.15) Tezimizin geregi olarak, Türkçe "bir-ana" yahut "bir-ata" (> proto) dil oldugundan, kendinden üretilen dillerden önce gelismis bir dildir. Dogal olarak "türedi-diller" anadan ve atadan çok daha genç olan dillerdir. Bu görüs içinde, örnek olarak denebilir ki Hint-Avrupa ve Semitik diller hiç bir zaman Türkçe kadar eski diller olmayip, ve hele kendi basina bagimsiz olarak gelismis diller degildirler. Aksine, bu diller Türkçeden gelistirilmislerdir. Onlarin kendi basina alti-yedi bin senedenberi gelistirilmis oldugu iddialari ise inandirici olmaktan uzak oldugu gibi büyük bir olasilikla ayri bir yaniltmacadir. Günümüz dilcileri bu gibi iddialari yaparken, aralarinda çogu dilciler gerçegi bilmemekte ve asil gercegi bilenler ise onlara gerçegi söylememektedirler. Dillerin anasi veya atasinin "Türkçe" oldugunu itiraf etmek her batilinin kolaylikla kabullenecegi bir kavram degildir. Çok iyi niyetli arastiricilar bile dillerin kökü konusunda yanlis yola sevk edilmislerdir.

9.16) Bati dillerinin Türkçeden ayri ve bagimsiz bir sekilde gelismis oldugu iddialari bu dillerin Türkçeden bilinçli sekilde yapildigi gerçegini daha da kapatmak için bas vurulan çarelerden birisi olsa gerek. Bunun böyle oldugunu, an azindan Greek, Latin ve diger Hint-Avrupa dilleri ile Semitik diller konusunda gösterecek durumdayiz. Prof. Emeritus G. S. Kirk, "The Nature of Greek Myths" baslikli kitabinda, "Greek" sözünün çok belirsizliklerle dolu oldugunu, "Greek" dilinin de "Akadian" dili gibi bir milleti degil bir "dili" temsil ettigini " yazar. [4] Elbetteki bir "millet" olmadan bir dil olmaz ve olamaz. Kendilerine Akadian ve Hellen (Greek) diyen gruplar gezginci gruplardi ve bir millet degillerdi. Fakat kendilerine dil diye gelistirdikleri diller birincisinde Sümerceden ve ikincisinde de Türkçeden kirilarak gelistirilmis uyduruk dillerdir. Bu dillerin Türkçeyi çok iyi bilen dilciler tarafindan bilinçli olarak yapildigini gösteren çesitli sözcükleri ayrica verecegiz.

9.17) Bu dilleri yapanlar büyük olasilikla çok azinlikta olan fakat politik ve ekonomik gücü ellerinde tutan dinci müesseselerin adamlari olmuslardir. Gerçegi söylemek yerine her seyi gizli tutarak ondan kendilerine çikar saglamayi hedef edinenler, gizlilik sayesinde normal halkin duygularini ve dolayisiyle de kendilerini rahatlikla kontrol edebilmislerdir. Bu gizlilik, dünyaya pek çok yalanin söylenmesine, fitne fesat tohumlarinin atilmasina ve gizli oyunlarin oynanmasina uygun bir yuva olmustur.
 


Çevrimdışı ...::TURK::...

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 32
Ynt: TÜRK DÜNYASININ BILINÇLI OLARAK SILINMIS GEÇMISI
« Yanıtla #9 : 01 Ağustos 2007 »
10.      KIRILMIS TÜRK DILINDEN YAPILMIS SÖZCÜKLERE BAZI ÖRNEKLER
 

10.1) Yukarida verdigim bilgilerin isiginda simdilik kisa bir liste ile dediklerimi canlandirmak istiyorum. Bu listede bazi Ingilizce sözçükleri ve anlamlarini verdikten sonra Türkçenin sözcüge kaynak olan sözcük veya degimini veriyorum. Bazi hallerde Ingilizce sözcük ile es anlamli diger sözcükleri de veriyorum (synomym). Dikkat edilmesi gereken husus sudur: bir tarafta yabanci bir sözcük diger tarafta Türkçe bir ifade. Her ikisi de ayni ünsüzleri ve deyisik sayida ünlüleri kullaniyor. Fakat ünlülerin bir kismi yabanci sözcükte ya düsürülmüs ve/veya baska bir ünlü ile yer degistirilmistir. Her iki durumda da anlam birbirinin ayni veya birbirinin yakini, veya biri digerinin dil bakimindan akrabasi. Ayri ayri birbirinden bagimsiz olarak gelistirilmis dillerde bu gibi sözcük benzerliklerinin olmasi olasiligi sifir denecek kadar az. Hele her iki dilde de bulunan benzer sözcüklerin ve/veya deyimlerin sayisi arttikca olasilik derecesi de iyice düser.

10.2) Benzerliklerin bu kadar yakin olabilmesi için bir dilin digerinden kaynaklanmasi gerekir. Türkçeye giren yabanci sözcükler ak zemin üstünde kara lekeler gibi hemen kendilerini belli ederler. Çünk¨¨Türk diline giren yabanci ßuozcüklerin kimligi saptirilmaz. Fakat Türkçeden yabanci dillere giren Türkce deyimler ise bilinçli olarak eritilmisler ve kimlikleri bir daha da taninmamak üzere degistirilmislerdir. Bu ancak özel yöntemlerin neticesi olabilir. Hedef üretilen sözcüklerin Türkçeden alindigini isaretleyen bütün izlerin ortadan kaldirilmasidir. Bu sebeple, gerek harflere ve gerekse hecelere yer degistirilmis olmasi çok dogaldir. Bu durumu tesadüflerle izah etmek imkânsidir. Böyle bir durumun olabilmesi için bir tarafta bilinçli bir sekilde Türkçe ile ugrasilmis olmasi gerekir.

10.3) Daha genis bir liste ayrica kitabimda verilecektir. Asagidaki listede alfabetik sira ile verilen her sözcük ayri ayri tanitilmis ve nasil degisimlere ugratildiklari hakkinda (anagrammatizing) bilgi verilmistir.