GENEL KONULAR OTAĞI > Tarihte Bugün

Şehit Yusuf İmamoğlu Anısına

<< < (2/5) > >>

nyucel:
YUSUF İMAMOĞLU


    06 Haziran 1970 Cumartesi Günü

     06 Haziran cumartesi günü öğleden sonra Çapa Yüksek Öğretmen Okulunda Ülkü Ocaklarının bir toplantısı vardı. Salonun arka taraflarında ben, Yusuf ve birkaç arkadaş bir masanın etrafında oturuyorduk.  İki üç arkadaş geldi Yusuf’un yanına, kendisini konuşması için ikna etmeye çalışıyorlardı. Yusuf bir türlü konuşmak istemiyor, itiraz ediyordu.
     Yusuf arada bir o da filtreli sigara olursa içerdi. O günlerde filtresiz Bafra sigarasının filtreli olarak çıkacağı söylentisi vardı. Ben Bafra sigarası içiyordum. Yanımda bulunan bir arkadaştan filtreli sigara aldım. Yanımda kurşun kalem açmak için bulundurduğum jileti çıkardım. Arkadaşımdan aldığım filtreli sigaranın filtresinden kestim. Kestiğim filtrenin içine bafra sigarasını yerleştim. Yusuf’a dönerek “ Bak İmamoğlu, bafra’nın filtrelisini çıkarmışlar” dedim ve kendisine sigarayı verdim. Sigara elinde, arkadaşlarla koridora konuşmaya çıktılar. Bende arkalarından gittim. Yusuf koridorda dolaşırken, elindeki sigara filtresinden ayrılarak yere düştü. Yusuf bana bakarak” Nihat vatan hainliği yaptın” dedi. Ben “ Vatan hainliği bu kadar kolay mı? Dedim. Gülüştük.
     Biraz sonra Yusuf İmamoğlu, kürsüye çıkarak konuşmaya başladı. Konuşmanın bir yerinde Sosyolog Prof. Dr. Cahit Tanyol ile olan bir tartışmasını anlattı.
     Konuşma bittiğinde Çapa Yüksek Öğretmen Okulundan ayrılarak, Cağaloğlunda, Nuruosmaniye caddesinin girişinden biraz ileride sağda bulunan Ülkü Ocağına gittik. Ülkü Ocağı küçük bir binanın dördüncü katındaydı. Nuruosmaniye caddesine bakan küçük bir terası vardı. Yusuf’la ben terasa çıktık. Yusuf “ Nihat, şu benim tez işim ne olacak “ dedi. Daha önceki konuşmalarımızda tez yazma işinin pahalı olduğunu ve kendisinin bu parayı temin edemeyeceğini söyleyince, ben merak etme bir yerden portatif bir daktilo buluruz, akşamları evime gelirsin tezini yazarım demiştim. İş bir portatif daktilo bulmaya kalmıştı.
Yusuf istersen gazeteleri bir dolaşalım belki bir daktilo buluruz dedim. Cagaloğlundaki bütün milliyetçi muhafazakar büyük küçük ne kadar gazete varsa hepsini dolaştık. Bir kısmı bizi tanıyordu. Bazı gazetelerden daktilo alacağımıza inanıyorduk.  Ama hiç birinden olumlu bir cevap alamadık. Yine terasa döndük. Yusuf sigara üstüne sigara yakıyordu. Hava kararmaya başlamıştı. Karşımızdaki Milliyet gazetesi lambalarını yaktı. Yusuf bana bak milliyet gazetesindeki şu genci okuldan tanıyorum. İyi solcudur. Birde ona uğrasak mı dedi. Uğrayalım Yusuf ne çıkar, birde ondan ret cevabı alırız. Dedim. Merdivenleri gönülsüzce indik. Milliyet gazetesine girdik aradığımız genç bir üst katta idi yanına vardık. Kapıyı açınca genç Yusuf’u tanıdı. Hoş geldiniz deyip oturacak yer gösterdi. Ben şimdi geliyorum diyerek kapıdan çıktı. Biraz sonra üç tane kola ve bardaklarla geldi. Biraz dinlendikten sonra Yusuf bana işaret etti. Ben Yusuf’un bir tez işi var. Dışarıda yazdırmak pahalıya mal oluyor. Tezini ben yazacağım ama bir portatif daktiloya ihtiyacımız var. Ben biraz aşağıda Vilayette çalışıyorum. Daktiloyu akşam alırım sabah getiririm dedim. Genç hiç ummadığım bir cevap verdi. Burada gördüğün daktilolardan birini seç, işiniz bitince getirirsiniz dedim. Ben sevinçten neredeyse havaya uçacaktım. Hemen kalktım, iki daktilodan birini seçtim. Bana ne kadar kâğıda ihtiyacınız var diye sordu. Ben teşekkür ederek kağıt ve karbon işini hallederiz dedim. Yusuf tezde bazı düzeltilecek kısımlar var, Çarşamba gününe kadar bitiririm. Çarşamba günü daktiloyu almaya geliriz dedi. Gazeteden ayrıldık. Yusuf’la ben dışarı çıktığımızda çok sevinçli ve aynı zamanda çok canımız sıkılıyordu. Onca milliyetçi gazeteci bir daktilo vermemişti de, bir solcu genç daktilo verecek olmuştu. Buna çok canımız sıkılmıştı.

8 Haziran 1970 Pazartesi Günü

Ben dairede çalışırken saat 16 sıralarında Sarıyer dairesinde çalışan Z.B. adlı arkadaş geldi. İstanbul Üniversitesi tarih bölümünde okuyordu.” Okula birlikte gidelim, bu akşam Nejat hocanın dersi var.” Nejat hocanın akşam derslerine ara sıra gidiyordum. Müdürden izin alarak birlikte daireden çıktık. Nuruosmaniye, kapalı çarşı ve İstanbul Üniversitesi merkez binasının önünden geçerek Fen ve Edebiyat Fakültesinin çok büyük olan arka kapısından içeri girdik. İçerdeki büyük boşlukta kanepeler devrilmiş ortalık karışıktı. Z.B. ben yukarıya çıkıp ders var mı bir bakayım, olay çıkmış galiba diyerek merdivenlere doğru yürüdü. Ben dolaşırken Laleliye doğru uzanan koridorun sonunda bir kalabalık gördüm. Birkaç sivil giyimli kişi beni el işaretiyle çağırıyordu. Çağıranların sivil polis olduğunu anlayınca yanlarına gittim. Üstümü aradılar. Hüviyetime baktılar. Polislere ne olduğunu sordum. Cevap vermediler. Bunun üzerine siz Laleli tarafındaki kapıyı tutmuşsunuz. Öbür kapı açık dedim. Laleliye doğru merdivenlerden inerken Yaşar Okuyan karşıma çıktı. Yaşar Okuyan o tarihlerde gazetecilikte yapıyordu. Çok zayıf bir gençti. Yaşar’a ne olduğunu sorduğumda, İmamoğlu’nu vurdular dedi. Ben sanki on tane İmamoğlu varmış gibi hangi İmamoğlu’nu diye sorduğumu hatırlıyorum. Üniversitenin karşısında arkadaşlar toplanmıştı. Büyük bir kalabalık vardı. Yanlarına gittim. Olayı arkadaşlardan öğrendim. Olay ben okula girmeden yarım saat kadar önce olmuştu. Bütün arkadaşlar çok üzüntülüydü.
   İmamoğlu’nun cenazesi Mili Türk Talebe Federasyonuna getirildi. Federasyon binası Hürriyet Gazetesinin eski binasının karşısında, Milli Eğitim Müdürlüğü olarak kullanılan binaydı. Cenazesinin sağında ve solunda ikişer kişi olmak üzere sabaha kadar ayakta nöbet tuttuk. Sabahleyin iki arkadaş yanıma bir dilekçe getirdiler. Yürüyüş için izin istiyorlardı. Ben dilekçeyi Valilikten Emniyet Müdürlüğüne havale ettirip, evrak kalemine kayıt yaptırdım arkadaşlara verdim. Yürüyüş ve tören izni alındıktan sonra. İmamoğlu arkadaşların elleri ve sırtları üzerinde son yolculuğuna uğurlandı..

Selim Pusat:
Sayın nyucel ; bunlar çok değerlii fikirleri paylaştığınız için teşekkürler.

Borokhul Noyan:
 Aziz Şehidimiz Yusuf İmamoğlu'nun ruhu şad, mekanı cennet olsun. Türk Milliyetçiliği uğruna canlarını feda eden tüm Türk Evlatlarını rahmetle ve minnetle anıyoruz.

 

nyucel:
Sizlere Yusuf İMAMOĞLU'na ait bir şiiri yazıyorum. Bu şiiri nasıl elde ettiğimi ayrıca yazacağım.


SANA EN ÇOK YAKIŞAN
ALNINA
BİR GÜL YAPRAĞI GİBİ KAN
DÜŞTÜĞÜ AN
YÜZÜNÜN ALDIĞI ŞEKİL

SEN YANIMDA OLMAYACAKSAN
SENİN İÇİN
DAHA KIYMETLİ İSE CAN
O ZAMAN YANIMDAN ÇEKİL

YUSUF İMAMOĞLU

nyucel:
BİR AKŞAMÜSTÜ
-   Yusuf İMAMOĞLU’na

BİR AKŞAMÜSTÜ KURŞUNLADILAR BENİ
YANIMDA BİR BIÇAK BİLE YOKTU

BEYNİME SAPLANAN KURŞUN DEĞİLDİ SANKİ
KIZIL YÜREKLERDEN ATILMIŞ KIPKIZIL BİR OKTU

VİETNAMDAYDI AKILLARI FİLİSTİNDEYDİ
TÜRKLÜĞÜ BİZDEN ÖZGE DÜŞÜNEN YOKTU

BİZ KÖY ÇOCUĞUYDUK FAKİRDİK
CEBİMİZDE TOPU TOPU BİR LİRAMIZ BİLE YOKTU

GECELERİ UYUYAMAZDIK AÇLIKTAN
NE SIRTIMIZ PEK NE DE KARNIMIZ TOKTU

VE BİR AKŞAMÜSTÜ KURŞUNLADILAR BENİ
YANIMDA BİR BIÇAK BİLE YOKTU

HAZİRAN/1970

N.YÜCEL

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git