Türkçü Turancı Otağ

TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI => TÜRK - TURAN DÜNYASI => Konuyu başlatan: seda - 27 Mart 2006

Başlık: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: seda - 27 Mart 2006
Atatürk Diyor Ki





Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir. 1906

Ben askerligin herşeyden ziyade sanatkarlıgını severim. 1912

Savaş için düşmanı ordugahımızda beklemektense, onu uzaktan karşılamak ye dir. 1914

Tarih bir milletin kanını, varlıgını hiçbir zaman inkar edemez. 1919

Bütün ümidim gençliktedir. 1919

Bizim görüşümüz -ki halkçılıktır-kuvvetin, kudretin, egemenligin, yönetimin dogrudan dogruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır. 1920

Adalet gücü bagımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlıgı kabul olunamaz. 1920

Büyük Türk ordusu! Dünyanın hiçbir ordusunda yüregi seninkinden daha temiz ve daha saglam bir askere rastgelinmemiştir. 1921

Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir. 1921

Hiçbir zafer amaç degildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük bir amacı elde etmek için belli başlı bir vasıtadır. 1921

Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. 1921

Basın milletin müşterek sesidir. Başlıbaşına bir kuvvet, bir okul, bir öncüdür. 1922

Tam ba ımsızlık, ancak ekonomik bagımsızlıkla mümkündür. 1922

Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle taarruz, hiç taarruz etmemekten daha fenadır. 1922

Bayrak bir milletin bagımsızlık alametidir. Düşmanın da olsa hürmet etmek lazımdır. 1922

Egitim işlerinde behemahal muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin hakiki kurtuluşu ancak bu surette olur. 1922

Her çiftçi ailesinin geçinecegi ve çalışacagı topraga sahip olması mutlaka lazımdır. Vatanın saglam temeli ve bayındır hale getirilmesi bu esastadır. 1922

"Zamanın degişmesi ile hükümlerin degişmesi inkar olunamaz" kaidesi adalet sistemimizin temel taşıdır. 1922

Türkiye' nin gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstehak olan köylüdür. 1922

Okulun verecegi ilim ve irfan sayesindedir ki Türk Milleti, Türk Sanatı, Ekonomisi, Türk Şiir ve Edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir. 1922

Okul, genç beyinlere insalıga saygıyı, millet ve ülkeye sevgiyi, bagımsızlık onurunu ögretir. 1922

Biz barış istiyoruz dedi imiz zaman tam bagımsızlık dedigimizi herkesin anlaması gerekir. 1923

Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. 1923

Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner. 1923

Memleket mutlaka modern medeni ve yeni olacaktır. Bizim için bu hayat davasıdır. 1923

Yeni Türkiye Devleti temellerini süngüyle degil, süngünün de dayandıgı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır. 1923

Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki teknigin gerektirdigi şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. 1923

Devrim yasası, eldeki yasaların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki akımı bogmadıkça, başladıgımız devrim ve yenilik bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki dönemlerde de böyle olacaktır. 1923

Büyük başarılar, degerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir. 1923

Toplumdaki başarısızlıgın sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdigimiz ihmal ve kusurdan dogmaktadır. 1923

Kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha çok bilgili olmak zorundadırlar. 1923

Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak! 1923

Bizim dinimiz, ulusumuza, degersiz, miskin ve aşagı olmayı salık vermez. Tersine Allah da, Peygamber de insanların ve ulusların onur ve şereflerini korumalarını buyuruyor. 1923

Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima maglup oldu. 1923

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. 1923

Bu memleket dünyanın beklemedigi, asla umut etmedigi ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşigidir. Beşik doganın rüzgarıyla sallandı; beşigin içindeki çocuk doganın ya murlarıyla yıkandı, o çocuk doganın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oglu oldu. Birgün o doga çocugu, Doga oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu... Türk budur. YIldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.

Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir. 1924

Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlıgı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlıgı. Bu noktada yeni Türkiye toplulugunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum. 1924

Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir. 1924

Türk milletinin istidatı ve kati kararı medeniyet yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir. 1924

Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir. 1924

Yeni kuşak, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü ögretmenler toplulugundan ve onların yetiştirecekleri ögretmenlerden alacaktır. 1924

Ögretmenler! Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. Yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. 1924

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak ögretmenlerdir. 1925

Zafer "Zafer benimdir" diyebilenindir. Başarı "Başaraca ım" diye başlayanın ve "Başardım" diyebilenindir. 1925

Her fert istedi ini düşünmek, istedigine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, seçtigi dinin icaplarını yapmak ve yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz. 1925

Tüketici yaşamak iyi degildir. Üretici olalım. 1925

Yaptıgımız ve yapmakta oldugumuz inkilapların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çagımıza uygun ve bütün mana ve biçimiyle uygar bir toplum haline degiştirmektir. 1925

Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca, hürriyet ve istiklale sembol olmuş bir milletiz. 1927

Gençligi yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Gelecegin aydınlıgına onlarla kavuşacaksınız. 1927

Bombasırtı olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve Dünya savaş tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir olaydır. Karşılıklı siperler arası 8 metre, yani ölüm kesin. Birinci siperdekilerin hepsi kurtulmamacasına düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerlerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soguk kanlılıkla biliyormusunuz? Bomba, şarapnel, kurşun ya muru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar ölecegini biliyor ve en ufak bir cekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur' an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse Kelime-i şahadet getiriyor ve ezan oku***** yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrige deger bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale savaşlarını kazandıran bu yüksek ruhtur.
Başlık: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: ALP-ER-TUNGA - 27 Mart 2006
MUSTAFA KEMAL'LER TÜKENMEZ


Tükenir elbet
Gökte yıldızlar denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez ..


 
Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez ..


 
Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez ..



Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatihler, Kanuniler ölmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez ...

HALİM YAĞCIOĞLU
Başlık: BAŞBUĞ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'TEN;
Gönderen: TanriKutMete - 27 Mart 2006
BAŞBUĞDAN;

?   Bugün vasıl olduğumuz netice, asırlardan beri çekilen milli musibetlerin intibâhı ve bu azîz vatanın, her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu neticeyi Türk Gençliğine emanet ediyorum...

?   Ord. Prof. Dr. Fuat KÖPRÜLÜ'nün, Atatürk'e Türkiyat Enstitüsü'nün ambleminin nasıl olması gerektiğini sorduğu zaman, Atatürk;
"Fuat Beğ!
Karlı TANRI DAĞLARI'nın önünde elinde meşale tutan bir BOZKURT olsun, bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilminin ifadesi olsun. ERGENEKON'dan çıkmamızda kılavuz olan BOZKURT, TÜRKLÜĞÜN Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin."

?   1930 yılında Kırklareli Türk Ocağı'ndaki konuşması :
"... Bizim devlet hayatımızda bilindiği gibi Osmanlı siyaseti, gayri mütecanis unsurlardan ve maddelerden meydana gelmişti. Bunlardan bir harita yapmak mümkün olmadığı için OSMANLI SİYASETİ YERİNE YENİ BİR SİYASET ÇIKTI. O SİYASET, MİLLİ SİYASET, TÜRKÇÜLÜK SİYASETİDİR. "

?   Bu mukaddes yurdun öz varisi Türkiye Cumhuriyeti'nin yılmaz harisi, o büyük, yüksek, ASİL TÜRK KAVMİNİN bugünkü genç ve dinç çocuklarıdır; biziz!

?   Asya'nın göbeğinden tamamen kaynayan Türkler soyundan ırkdaşlar buraya gelerek memleketi, hayat-ı sabıka ve asliyesine teslim ettiler. Memleket en nihayet yine sahib-i aslilerinin elinde tekerrür etti.

?   Türkler demokrat, hür ve mesul vatandaşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları ve sahipleri bizzat kendileridir.

?   TÜRKİYE'DE TÜRK'TEN BAŞKA BİR ŞEY DÜŞÜNMEMEK!
Ancak bu davranışladır ki her türlü esenlik ve mutluluk ereklerine ulaşabiliriz.

?   TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR; İŞTE MİLLİYETPERVERLERİN PRENSİBİ BUDUR!!!

?   ATATÜRK'ün 10 Kasım 1938'de ölümü üzerine 11 Kasım 1938 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nin attığı manşet :
" O FITRATIN BAŞKUMANDAN OLMAK İÇİN YARATTIĞI DAHİ BİR ŞEFTİ; BÜTÜN ASKERLİK HAYATINDA, HİÇ YENİLMEZ ve DAİMA MUZAFFER BİR BAŞBUĞ OLMUŞTUR ! "
Cumhuriyet Gazetesi 11 Kasım 1938
Kafasını ve vicdanını en son terakki şuleleriyle güneşlendirmeye kara vermiş olan, bugünün Türk çocukları, biliyor ve bilirecektir ki; onlar dört yüz çadırlı bir aşiretten değil, onbinlerce yıllık, arî, medeni, yüksek bir ırktan gelen, yüksek kabiliyetli bir millettir.

?   Türkiye'nin her köşesine ihtilâl ve inkılâb, HAKİKİ TÜRKLÜĞE kavuşma mücadelesi olmuştur.

?   Amerikalı General Mc Arthur'la 1933 yılında Ankara'da yaptığı görüşme esnasında:
ALLAH NASİP EDER ÖMRÜM VEFA EDERSE MUSUL, KERKÜK VE ADALARI GERİ ALACAĞIM. SELANİKTE DAHİL BATI TRAKYA'YI TÜRKİYE HUDUTLARI İÇİNE KATACAĞIM !

?   Sivas Kongresi , ( 8 Eylül  1919 )  Atatürk'ün yakınları bile gelir  ve kaynaklarımızın  yetersiz  ve kısırlığı  nedeniyle  bir başka  ülkenin  yardımı,  güdümü  olmadan,  düşmanla  başa  çıkamayacağını  ileri  sürüyorlar  ve  güdümün  bir  başka  deyimiyle  "mandanın"  bağımlılık  sayılmayacağını  söylüyorlar.  Konu  gündüz  oturumunda  tartışılıyor,  karara bağlanamıyor, gece toplantısı sonrası Mustafa Kemal'in odasında aynı konu görüşülüyor, Sivas kongresinde Askerî Tıp öğrencileri adına Hikmet adındaki bir genç Mustafa Kemal Paşa'ya şöyle diyor;

"Paşam temsilcisi bulunduğum tıbbıyeliler beni buraya bağımsızlık davamızı başarmak yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler. Güdüm'ü kabul edemem. Eğer edecek olan varsa, bunlar kim olursa olsun, şiddetle reddeder ve kınarız. Diyelim güdüm düşüncesini siz kabul ederseniz, sizi de redederek, Mustafa Kemal'i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcı olarak adlandırır ve lanetleriz."

Gencin bu sözleri herkesi duygulandırıyor, Mustafa Kemal Paşa şunları söylüyor:

" ARKADAŞLAR GENÇLİĞE BAKIN, TÜRK ULUSAL YAPISINDAKİ SOYLU KANIN İFADESİNE DİKKAT EDİN...

(...) Evlat için rahat olsun. Gençlikle övünüyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsakta güdümü kabul etmeyiz. Parolamız tekdir ve değişmez;

YA İSTİKLÂL , YA ÖLÜM! "

?   Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmedi bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı, 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu; şimşek , yıldırım, güneş oldu; Türk oldu.

TÜRK BUDUR: YILDIRIMDIR, KASIRGADIR, DÜNYAYI AYDINLATAN GÜNEŞTİR.

?   10 Kasım 1938, ATATÜRK'ün ölümüyle ilgili Ulus Gazetesi Manşeti:

ATATÜRK BAŞKUMANDAN:

BAŞBUĞLAR YETİŞTİRİLMEZLER, ONLAR BAŞBUĞ HASLETLERİYLE DOĞARLAR!

?   Ulus Gazetesi Başyazarı Falih Rıfkı Atay'ın 11 Kasım 1938 Ulus Gazetesi'ndeki birinci sayfadaki yazısı:

En mesut Türkler, ATATÜRK yaşarken ölmüş olanlardır. Ömrümüzün ve Türk Tarihinin en acı yasını tutmak talihsizliği bize düştü. Halk En Büyük Türk Kahramanı;
ORDU EN BÜYÜK TÜRK BAŞBUĞUNU, Tarih, En Büyük Türk'ü ve asrımız En Büyük İnsanını kaybetti.

?   Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Nadir Nadi'nin birinci sayfadaki yazısı:

... Biz, Türk Gençliği, Ata'sının bıraktığı mirasa, O'nun Cumhuriyetine, O'nun İnkilâblarına, O'nun kudretli ve kuvvetli rejimine daima sadık; toprağına kanımızı, istiklâline canımızı vermeğe, şerefimiz, gençliğimiz, namusumuz ve TÜRKLÜĞÜMÜZ adına, yüce abidenin önünde söz verip and içiyoruz!...

EBEDÎ BAŞBUĞUMUZ her biri asırlar değerinde olan o büyük eserlerini yalnız Türk Gençliği'ne emanet etmemiş miydi?... Türk Gençliği, Kemal ATATÜRK'ün yarattığı eserlerin şüphesiz en büyüğüdür!
Başlık: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: [Hun Türk] - 28 Mart 2006
Kandaşlarım teşekkürler.. Başlığı sabitliyorum ve Güzel sözler bölümüne taşıyorum.

Esenlikler...
Başlık: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: ALP-ER-TUNGA - 29 Mart 2006
İSABET OLUR SOYDAŞ Huntürk.Net
Başlık: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: ALP-ER-TUNGA - 29 Mart 2006
"1919-1933"TEN BİR PARÇA


O günlerde bir ünlü ayak bastı Samsun'a,
Yürüdü etrafında ümitler suna suna.
Bu, ateşler içinde geçip gelmiş bir erdi,
Göğsünde toplanmıştı milyonla Türk'ün derdi,
Bu milyonla dert ona veriyordu başka hız,
Yürüdü arkasında genç, ihtiyar, kadın, kız.


O kimdir? Bakışları deniz kadar yumuşak,
Saçı güneşi emmiş bir demet altın başak.
O kimdir? Bir milletin sesi vardı ağzında,
Ondört milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.
O kimdir? Geçtiği yer dönüyor gün vurmuşa,
Can veriyor sararmış ota, yaralı kuşa.


O kimdir? Gözlerinde bir tılsım gizleniyor,
Bastığı topraklarda bahar filizleniyor.
Alev saçlı bir volkan bazı bir dağ başında,
Bazı beliriyordu bir damla göz yaşında.
Güneşten birer oktu ondan gelen her emir,
Bu okların altında eriyor dağ, taş, demir
O kimdir? Milyonla Türk birleşip bir tek olmuş,
Yıkılan memlekete kolları destek olmuş.


Öz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu,
Bir yandan da yürüdü Halife'nin ordusu.
Birisi gökyüzünden bombalar atıyordu,
Biri elinde salip, biri elinde Mushaf,
İçli dışlı düşmanlar geliyorlardı saf saf.
Bunların karşısında göğsü açık bir azim,
Süngüye, topa karşı diyordu: Zafer bizim!


Bunların karşısında ikişimşekli nazar
Diyordu: Bu topraklar size olacak mezar!
Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,
Dağılan kuvvetleri topladı avucuna.
Topladı avucuna yıldırımı, şimşeği,
Yoktan var ediyordu Tanrı gibi her şeyi.
Kurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu,
Sınırlar baştan başa bir çelik örgü oldu.
Şimşek yüklü bulutlar ufku kaplarsa nasıl
Bir süngü ormanıyle dağlar doldu muttasıl.
Bir kale heybeti var vatanın her taşında,
Her işin başında O, her iş O'nun başında


Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Başlık: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: TÜRK-KAN - 14 Nisan 2006
EHVEN-İ ŞER, ŞERLERİN EN BÜYÜĞÜDÜR - BAŞBUĞ ATATÜRK

TTK
Başlık: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: yozgatli - 14 Nisan 2006
http://images.google.de/images?q=tbn:JPCsfSTUaHLHCM:http://www.showtvnet.com/haber/img/haber/kurt_gosteri_ataturk_2.jpg


GÖRDÜNÜZMÜ KÜRTLERIN ATAMIZA GÖZTERDI SAYGIYI.
SOYDAS KARDESLERIM OLARI TÜRKIYEDEN KOVCAGIM. (IRANA)

LÜTFEN KÜRTLERE KARDESIMIZ DEMEYIN ONLAR ASLA TÜRK SOYUNDAN DEGYIL.
Başlık: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: AKHUN - 16 Nisan 2006
Hanim ve Beyefendiler!!!

ATAMIN PEK NADIR bulunan ama gercekden BAS ögüt olmasi gereken ÖGÜTLERINDEN birini ,kendi duvarimda asili  olarak bulunmakdadir. Bu ÖGÜTÜ sanki son yillarda kimse OKUMAMIS,DUYMAMIS,GÖRMEMIS gibi bir hal ve vaziyet izlemindeyiz ve simdi yeniden sunma serefini sizlerle paylasmak ve herkezi düsündürmek istiyorum!!!

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"...sirasi gelmisken,saygideger ulusuma sunu ögütlerimki;

Bagrinda yetisdirecek basinin üstüne dek cikaracagi adamlarin ,,,,,,kanindaki,vicdanindaki öz mayayi,,,,,,cok iyi incelemeye dikkat etmekden hicbir zaman geri kalmasin !"

M.K.A
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Basimizdaki adamlar kim,nereden ve kimin soyundan,yanisira temsil etmek sorunda kaldigi TÜRK MILLETINDEN sonra,hatrini kiramayip gebe oldugu ikincimi,birincimi sirada belli olmayan,esi ve cevresi`de kim ve NEY!!!  


Su anki saygideger Baslarimizin kendileri, hanimlari,esleri dostlari ve cevrelerine bakinca,bizi "TÜRK MILLETINI!" temsil ederkene BAGIMSIZLIK BENIM KAREKTERIMDIR diyererkden cekinmeden,adim atabillirler mi acaba!!!


Insanin hangisi olursa,olsun yanindaki esi ve diyer yakin cevresindeki kisilerden istemese bille istemedigi kadar,etkilenip,davranip,konusup ve sonra temsil etmek sorunda oldugu HALKIN karsisina yüzü bille kizarmadan cikabillmek bence BAYAT BIR MAYANIN BOZUK BIR SÜTÜN ip ucu degil,bu ipin son varip ellerini ayaklarini oynatigi  MASKOTUN ta kendisidir!!!


HAK,HAK,HAK!!!
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: oncem55 - 21 Haziran 2006
Dostlar Bu söze dikkat edin ve üzerinde iyi düşünün. Bakın Atamız ne güzel demiş:
"Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık, Türkiye, tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık, vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?.. Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir! 6 Mart 1922 TBMM"
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: oncem55 - 21 Haziran 2006
Dostlar Bu söze dikkat edin ve üzerinde iyi düşünün. Bakın Atamız ne güzel demiş:
"Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık, Türkiye, tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık, vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?.. Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir! 6 Mart 1922 TBMM"
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: nil - 21 Haziran 2006
Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, önce bizim kendi benliğimize ve milletimize bu saygıyı hissen,fikren,fiilen  bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: Turk_aze - 21 Haziran 2006
Türkiye' nin gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstehak olan köylüdür. 1922



Atatürk zavallı köylünün durumunu bu gün görseydi herhalde tarlaya hükumet üyelerini gönderirdi çalışmak için.
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: Bozoklu Bozkurt - 07 Temmuz 2006
Türkiye' nin gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstehak olan köylüdür. 1922



Atatürk zavallı köylünün durumunu bu gün görseydi herhalde tarlaya hükumet üyelerini gönderirdi çalışmak için.
Türk_aze Beğin değindiği bu önemli konu da benim iki çift sözüm var:bende bir köylü çocuğu olarak;BAŞBUĞ ATATÜRK'ÜN ''EFENDİ'' bildiği ve kabul ettiği köyümü  ve köylümü bu hale getirenlerin okuması gerekn bir yazıyı sizlere sunmak isterim;

“Köylü Milletin Efendisidir”



ATATÜRK ve HALİL AĞA




Yüce önder Atatürk Cumhuriyet’i kurduğu yıllarda devlet işlerinden yorgun düşmüştü.Yeni yönetim biçiminin vatandaşlar tarafından nasıl karşılandığını merak eder olmuştu.

Bir gün canı iyice sıkılmıştı.Nuri Conker’i yanına çağırarak:

“Gel yardım et bana..Kaçalım köşkten..”

Onun bu içtenlikli isteği karşı çıkmak,büyük bir haksızlık olacaktı.

“Tamam ,sen planı hazırla ben uygulamasını yaparım..”

Atatürk ve Nuri Conker,birinin hazırladığı,ötekinin uyguladığı plan sonunda Florya Köşkü’nün tüm nöbetçilerini atlatırlar ve köşkten kaçtılar.Altlarında ,Nuri Conker’in bir arkadaşının arabası vardı.Eylül sonu akşamı sonbaharın tadını çıkartarak,Çekmece’ye doğru gidiyorlardı.

Birden Atatürk’ün gözleri akşam güneşi altında çift süren bir köylüye takıldı.Yaşlı bir adamdı bu. Sapanın sapına iyice yapışmış,toprakları yavaş yavaş deviriyordu.Fakat çifttin bir yanında öküz,bir yanında merkep vardı.Eşit güçle çekilmediği için sapan yalpa yapıyordu.Atatürk şoföre durmasını söyledi. İndiler.Köylüye seslendi:

“Kolay gelsin ağa..”

Köylü bu sese başını çevirmeden karşılık verdi:

“Kolay gelsin.”

“İşler nasıl ağa? Bu yıl mahsulden yüzünüz güldü mü?

Köylü isteksiz konuştu:

“Tanrı’nın gücüne gitmesin bey,bu yıl yufkaydı mahsul.Kabahatin acığı bizde ,acığı yukarda!Biz geç davrandık,yukarısı da rahmeti esirgedi.”

“Bakıyorum sapanın bir yanında öküz,bir yanında merkep koşulu.öküzün yok mu senin?”

“Var olmasına vardı ya, hıdrelezde vergi memurları sattılar”

“Hiç vergi memurları köylünün üretim aracını satar mı ? Olmaz böyle şey ! Muhtara şikayet etseydin..”

Köylü güldü:

“Muhtar başımda deel miydi !? Memurun a bey?

Atatürk dudaklarını dişleri arasında ezerek konuştu :

“Kaymakama gitseydin.”

Köylü Halil Ağa iyice güldü.

“Sen de benle gönül mü eyleyon beyim?” Dedi.

“Kaymakamın haberi olmadan bizim buralardan kuş bile uçmaz.”

Atatürk konuşmayı sürdürdü:

“E peki, İstanbul şuracıkta.Geleydin valiye anlataydın derdini.. Onun işi bu değil mi?

Köylü ,Atatürk’ün saflığına inanmış, iyiden iyiye gülüyordu.Konuşmanın tadını çıkardığı için keyiflenmişti de biraz.Kestirip attı:

“Bırak şu sağarı Allasen, biz onun buralardan gelip geçtiğini çok gördük.Yakasına yapışsak acep derdimizi duyurabilir miyiz ?

Atatürk sordu :

“Adın ne senin ağa?”

“Halil… Köylük yerde sorsan Halil Ağa derler..”

“Demek varlıklısın?” Ağa dediklerine göre.”

“Acık çiftimiz – çubuğumuz varken adımız ağaya çıkmış”

“Peki Halil Ağa, senin işin beni bayağı meraklandırdı.benim bildiğime göre ,bir çiftçinin üretim aracı elinden alınmaz.Sen aldılar diyorsun.Hadi kaymamak şöyle,vali böyle diyelim; e peki bir başvekil İsmet Paşa var bilir misin ?”

“Bilmez olur muyum beyim?”

“Tamam öyleyse hemen her hafta İstanbul’a geliyor.Florya Köşkü’ne iniyor.Köşk de şuracıkta Birgün kapıda bekleseydin de derdini dökseydin ona..Herhalde çaresini bulurdu.”

“Sen benim konuşmamdan hoşlaştın, gönül eyliyorsun.Ama bak şimci,tutalım gittim vardım, beni o kapıya koymazlar ya..Tutalım ki koydular, koskoca İsmet Paşa’mızı göstermezler ya. Tut ki gösterdiler ya ona halimi nasıl yanacağım hele; o sağarın sağarı! Heç işitmez beni..”

Nuri Conker lafa karışmak istedi.Atatürk bir hareketiyle onu durdurdu.

“E peki bakalım bu dediğime ne bulacaksın?” dedi. Atatürk koca yaz şuracıkta oturup duruyordu.Gitseydin,çıksaydın önüne ,anlatsaydın halini. O da seni yüzüstü bırakacak değildi ya !..

Köylü iyice keyiflenmiş, gülüyordu:

“Sen nediyon bey?” dedi. Mustafa Kemal Paşa Atatürk’ümüzün yüzünü görmek için peygamber gücü gerek…Hem, tut ki gördük. Yiyip içmekten,işinden gücünden başını kaldırıp bizim öküzün arkasından mı seyirecek?..”

Halil Ağa, sigarasının son nefesini ciğerlerine doldururken,Atatürk’ten yeni aldığı sigarayı da kulağının arkasına yerleştiriyor,çiftinin başına gitmeye hazırlanıyordu.Konuşacak bir şey kalmamıştı.Atatürk köylünün omzuna elini koyarak,

“Senden hoşlandım Halil Ağa” dedi.Birgün köyüne de gelir,bir ayranını içerim.Açık yürekli bir vatandaşsın.Ama yine de sana söylüyorum hakkını kimsede bırakma ara”

Döndüler, arabaya bindiler.Halil Ağa onları uğurladı.

“Meraklanma beyim,eyvallah heç kimse bizim hakkımıza el değdiremez.Fakat bu, Baba’ya borçtur.Ödenmesi gerek..”

Otomobil hareket etti.Atatürk’ün canı sıkılmıştı.

“Bir uygun yerde dönelim,tadı kaçtı bu işin!..”Dedi.

Dönüş yolunda Atatürk konuşmuyor sigara üstüne sigara yakıyordu.Yüzünde ince bir keder vardı.

“Yahu çocuk, şu Halil Ağa’nın vergi borcundan öküzü satmışız,merkeple çift sürüyor, hala da “Devlet Baba” diyor. Ne mübarek millet, bu millet..”

Köşke döndüklerinde Atatürk yaverine emretti:

Şimdi; İstanbul’da ne kadar bakan,milletvekili varsa hepsini telefonla bulacaksın!..Bu akşam kendilerini yemeğe bekliyorum.Ayrıca Vali Muhittin Üstündağ ile İsmet Paşa’yı bul,onlara da haber ver.

Yaver odadan çıktı.Atatürk,Nuri Conker’e döndü:

“Şimdi sende arabayla çıkıp o Halil Ağa’ya gideceksin.Ona benim kim olduğumu söyleme. Tüccar, zengin bir adam filan dersin.”Seni sevdi,sana öküz alıverecek”diye bir şeyler söyle, kandır.Kuşkulandırmadan al getir buraya.”

O akşam Atatürk’ün sofrasında Başbakan İsmet İnönü, bakanlar, milletvekilleri ve İstanbul Valisi Muhittin Üstündağdan oluşan yirmibeş konuk vardı.

Atatürk,” Bu akşam soframıza efendimiz gelecek” dedi.”Kendisine nasıl davranacağınızı çok merak ediyorum.”

Bir süre sonra içeri baş yaver girdi ve Atatürk’ün kulağına bir şeyler söyledi.

Atatürk”Buyursun!” dedi.

Başyaver kapıyı açıp da Halil Ağa, gündüz konuştuğu beyin sofranın başında oturduğunu,yanı başında da İsmet Paşa’nın yer aldığını görünce, şaşkınlıktan dona kaldı.Dizlerinin bağı çözülmüştü.

Atatürk onu görünce ayağa kalktı.Arkasından tüm konuklar da ayağa kalktılar.

Atatürk son konuğunu,”Hoş geldin Halil Ağa”diye karşıladıktan sonra kendisini sofradaki konuklarına tanıttı:

“İşte beklediğimiz efendimiz” dedi.

Nuri Conker,Halil Ağa’yı Atatürk’ün sağ başına oturttu, kendiside yanındaki sandalye ye geçti. Atatürk sofradakilere, o gün köşkten nasıl kaçtığını,Halil Ağa’yı bir yanında öküz, bir yanında merkeple çift sürerken nasıl gördüğünü,sigara yakmak bahanesiyle nasıl kendisi ile konuştuğunu ayrıntılı bir biçimde anlattıktan sonra şöyle dedi.

“Şimdi gerisini Halil Ağa ile birlikte yanınızda tekrarlayacağız.Ben sorduklarımı baştan soracağım,Halil Ağa da orada bana söylediklerini olduğu gibi tekrarlayacak.”

Halil Ağa’ya döndü:

“Bak beri Halil Ağa” dedi.”Sen benim bu akşam başmisafirimsin .Senin açık sözlülüğünü pek çok beğendiğimi bugün söyledim. Konuşmamızdan sana hiçbir zarar gelmeyecek.Öküzü de alacağım.Ama şimdi ben tarla da sorduklarımı baştan soracağım, sende orada söylediklerini aynen tekrarlayacaksın.İşte soruyorum:

“Bakıyorum sapanın bir yanında öküz,bir yanında merkep koşulu.Öküzün yok mu senin?”

Halil Ağa dudakları titreyerek Atatürk’ün ayağına kapanacak oldu.Atatürk önledi:

“Yoo bak böyle şey istemem.Soruyorum cevap ver.”

Soru cevap valiye kadar aynen tekrarlandı.

Sofradakiler, soluk almadan konuşmayı izliyorlardı.Ürkütücü sorulara gelmişti sıra.Atatürk sordu.

“Peki ,İstanbul şuracıkta, gideydin valiye,anlataydın derdini…

Onun işi bu değil mi?

Vali Muhittin Üstündağ Halil Ağa’nın ancak iki metre ötesinde kendisine bakıyordu.Nasıl desin?

Ter basmıştı iyice, işi savuşturmanın yoluna kaçtı:

“Vali paşamızı biz görüp dururuz buralarda.Eteğine düşsek derdimizi duyurabilirmiyiz ki…

“Olmadı bu, Halil Ağa!..Bana dediğin gibi dos doğru…

“Böyle demedik mi beyim ?..”

“Ya, ben mi yanlış anladım?..”

“Dur soralım bakalım Nuri’ye.Nuri, böylemi dedi bize Halil Ağa?”

Nuri Conker karşılık verdi:

“Hayır Paşam!..”

“Gördün mü?.. Demek aklında yanlış kalmış.Hani bir şey dediydin sen vali neden duymazmış?..

“Aynen bana söylediğin gibi söyle”

Halil Ağa kekeleyerek konuştu:

“Köylük yerinde bizim dilimiz sağar demeye alışmıştır.Paşam” dedi.”Kusura kalma gayri”..

“Diplomatsınki yaman diplomatsın,Halil Ağa…Ama şimdi diplomatlık sırası değil.doğru konuşacağız…Söyle bana, orada dediğin gibi…”

Halil Ağa gözünü yumup başını yere eğdi.

“Şaşırmıştım, ağzımdan yanlışlıkla “Bırak bu sağarı” diye bir laf kaçırmıştım…”

Sofrada gülüşmeler başlamıştı.

“Hadı bunuda oldu diyelim.Geçelim gerisine:E Peki ,bir Başvekil İsmet Paşa var,bilirmisin?”

Halil Ağa ,İsmet Paşanın yüzüne baktı ve gözlerini yere indirdi:

“Şanlı İsmet Paşa’mız bilinmez olurmu ? O bugüne bugün..”

Atatürk ,Halil Ağa’yı durdurdu.

“Bırak şimdi övgüleri” dedi.”Ben şimdi gerisini getireyim:Tamam öyleyse, hemen her hafta İstanbul’a geliyor,Florya Köşk’üne iniyor ,köşkte şuracıkta.Birgün kapıda bekleseydin de derdini dökseydin ona.Herhalde bir çaresini bulurdu.”

Halil Ağa yine kaçamak yanıt verdi.

“Kapıya koymazlar bizi,koysalar da şanlı paşamıza öküzümüzü mü yanacağız!...

Atatürk’ün sesi iyice sertleşti:

“Beni uğraştırma,Halil Ağa”dedi.Erkek adam sözünü yalamaz,ne dediysen,tıpkısını tekrarlayacaksın!..

Halil Ağa ürktü,toparlandı.Başını yine yere gömüp konuştu.

“Şanlı paşamıza da sağar dedik ya..”

“Yalnız sağar değil,sağarın sağarı” değil miydi?”

Halil Ağa yere eğik başını acıyla salladı.

“Öyle dedikti paşam, doğrusun!” diyebildi.

Atatürk İsmet Paşa konusunda daha fazla ısrar etmedi,sözü kendine getirdi:

“Son soruyu sorayım şimdi” dedi” Bununda karşılığını ver,öküzünü al git.”Koca yaz şuracıkta Atatürk oturmuyor mu ? Gitseydin, çıksaydın önüne, anlatsaydın halini o da seni yüzüstü bırakacak değildi ya ?

“Hiç bırakır mı aslan paşam benim!...Erip erişir de tarlama dek gelir halimi dinler.”

“Bırak bunları Halil Ağa dediğini tekrarla.”

Halil Ağa birden diklendi.Her şeyi göze almış insanların yiğitliği içinde doğruldu.Atatürk’ün gözlerinin içine bakarak konuştu:

“İşte bunu demem paşam!” dedi.”Ağzıma ateş doldur,işte bunu demem!”

Atatürk gülmeye başladı:

“Zorlatacak bizi bu Halil Ağa laf anlamıyor” dedi.”Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün yüzünü görmek için peygamber gücü gerek demiştin,yanılmıyorsam.Görsem de işinden gücünden,yiyip içmekten başını kaldıracak da bizim öküzün arkasından mı seyirtecek” demiştin”.

Halil Ağa’nın gözlerinden yaşlar inmeye başladıTaş kesilmiş,duruyordu.Atatürk konuşmasını içtenlikle sürdürdü:

“Atatürk de işi içkiye vurmuş,sarhoşun biri demesine getirdin ya fazla üstelemeyelim” dedi.

“Şimdi bak beni dinle ,Halil Ağa…

Seni şu kadar üzmemin sebebi, şunu anlatmak içindi: Şu gördüğün altı bay, hükümet…Yani,biri başbakan,ötekilerde bakan! Memlekete göz kulak olacak,işleri evirip çevirecekler diye bu makama getirilmişler.Bir kanun gerekti mi? bu baylar hemen sıvanırlar,İsviçre’den mi olur,Fransa’dan mı, velhasıl neredense, bir kanun buluşturulur,Türkçe’ye çevirtirler, sonra basıp imzayı göndeririler.Büyük Millet Meclisine…Bu millet Meclisi dediğin, şu alt baştan senin yanına kadar olan beyler.Kanun bunlara gelir.Bunlarda Hükümet elbette incelemiş,gereğini düşünmüştür,benim ayrıca zorlanmama gerek yok derler ve kaldırırlar parmaklarını,olur sana bir kanun!..Ama sonra bir vergi memuru gelir vergi borcundan Halil Ağa ‘nın öküzünü çeker satar…Halil Ağa da tarlasını bir yanda merkeple, bir yanda öküz,ırgalana ırgalana sürmeye çalışır.Ama üretim düşermiş,ekin zorlaşırmış kimin umurunda…Sonra ben bunları görürüm, içim kan ağlar,işitirim tasalanırım! E.. hakça söyle bakalım Halil Ağa..Sen benim yerimde olsan,efkar dağıtmak için,bunları bu beylerle konuşmak için içmez misin? Ama sonra da Halil Ağa tutar ,sana Sarhoş der…”

Halil Ağa’nın dili çözülmüştü:

“Öyle diyen yok haşa!...Dinden çıkmak gibidir…Buldun mu bunu hacısı da içer, hocası da içer…”

Peki sende içer mi sin?

“Hiç bulunurda içilmez olur mu paşam?..İçeriz ki tıpkı şerbet gibi!..

Atatürk hizmet edenlere işaret etti.kadehleri doldurttu.Kendi kadehini Halil Ağa’ya uzattı.

“Hadi bakalım Halil Ağa” dedi.

“Sağlığına içelim .”

………………

Daha sonra Halil Ağa köyüne dönmek için müsaade ister.

Atatürk Nuri Conkere İşaret eder. Halil Ağa önce Atatürk’ü daha sonrada salonda bulunanları selamlayarak salondan ayrılır.

Atatürk sofradaki öteki konuklarına döndü:

“Efendimizin halini gördünüz mü ? beyler dedi.”Devlet size böyle davransa siz ne yapardınız?Mübarek millet bu, adam millet bu…Şimdi bu adam milletin karşısında” adam olmak bize düşüyor!..

Sofrada kesin bir sessizlik vardı .Kimse gözlerini Atatürk’ten ayıramıyordu:

“Halil Ağa’nın öküzünü satıp, üretimini aksatan kanunu ya biz yaptık yada bizim yaptığımız kanun yanlış yorumlanarak Halil Ağa’nın öküzünü satıyor.İkisi de bence birbirinden farksız…Böyle bir kanun yaptıksa,memleket çıkarlarına aykırıdır.Nasıl yaparız nasıl yapmışız bunu?Eğer yaptığımız kanun doğru da yorumlanması yanlış oluyorsa, o zaman sormak lazım:Hükümet nasıl bir yöntem içindedir.Sonra unutmayın ki olay İstanbul’da geçiyor.Bunun Van’ı var,Bitlis’i var,kıyı bucak ilçesi var.acaba oralarda neler oluyor? BU ÇARK İYİ DÖNMÜYOR BEYLER!...
(Alıntıdır.)










Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: pegasus90 - 30 Ağustos 2006
teşekkürler kandaşlarım.....
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: Aslanonur - 09 Eylül 2006
Atatürk zamanında köylüye milletin efendisidir deniliyor.

Şimdi köylüye ananıda al git deniliyor.
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: cengaver - 06 Aralık 2006
Ben her şeyden evvel bir TÜRK milliyetçisiyim.
Böyle doğdum. Böyle öleceğim.
TÜRK birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır.
Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım.
TÜRK birliğine inanıyorum, onu görüyorum.
Yarının tarihi yeni fasıllarını TÜRK birliğiyle açacaktır.
Dünya sükunu bu fasıllar içinde bulacaktır.
TÜRK’ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek.

                                                               
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: cengaver - 06 Aralık 2006
Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin,
hiç kimseyi aldatmayacaksın,
Ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin.
Herkes senin aleyhinde bulunacaktır;
herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır.
Fakat sen buna karşı direneceksin.
Önüne sonsuz engeller de yığacaklardır.
Kendini büyük değil küçük, zayıf araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın.
Bundan sonra da sana büyük derlerse de bunu söyleyenlere güleceksin.
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: KORKUT07 - 12 Mayıs 2007
TEK BİR SÖZ

MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA SAKLIDIR.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

KORKUT
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: tungatonyukuk - 16 Temmuz 2007
•   Türkiye Türklerindir.
•   Kanını taşıyandan başkasına inanma.
•   Dünya üzerinde Türk’ten daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir.
•   Bir gün ressamlar Türk’ün simasını kaybederlerse yıldırımı alsınlar yapıversinler.
•   Türklerin yaşadıkları her yer misak-ı milli hudutları içindedir.
•   Hayattaki yegane üstünlüğüm Türk doğmaktır.
•   Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz.
•   Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.
•   Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
•   Eğer bende bazı fevkaladelikler görüyor buluyorsanız bunları sadece ve yalnız Türk olmama, Türklüğüme bağlayınız.
•   Bu ülke, tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.
•   Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur.
•   Taş kırılır, tunç erir. Ama Türklük ebedidir.
•   Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.
•   Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir.
•   Türk, Türk olduğu için asildir. Çoğumuz büyükbabamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın bilincinde buluruz.
•   Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır.
•   Ulusal varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı, “Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi” diyelim.
•   Türk, çetin işler başarmak için yaratılmıştır.
•   Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
•   Bir Türk, cihana bedeldir.
•   İstanbul’da çıkan bir dergiyi Kaşgar’daki bir Türk de anlayacaktır.

Son Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK
 
 
Başlık: Ne Mutlu ki TÜRKüm
Gönderen: BabaHoroz - 12 Aralık 2007
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur.
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: mehmet_66 - 20 Aralık 2007
Eline sağlık kandaşım   :asker:
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: TANRIKUT - 23 Mayıs 2011
NÖBETÇİ MİLLET

Yaradan hey Yaradan !
Dört yıl değil bin yıl geçse aradan
Sensin ateş diye kanımızdaki
Sesin ışık diye önümüzdeki !
Ey yanımızdaki
Beş on mermere, bir avuç toprağa sığan
Sınırsız mavi umman hey !
Yeni kıyılar bulur, yeni yarlar kazardın
Sen her köpürüp taşmanda;
Her konuşmanda
Milletin alın yazısını yeniden yazardın..



Bakışların inanmayanı ezerdi
Sağ kolun bir tırpana benzerdi:
Başlardı yurt tarlasında düşüncenin hasadı.
Cümlelerin ya örsten kalkardı
Ya çıkardı kından.
Başak saçların sarkardı harman alnından:
Halk, biçilmiş ekin gibi, düşerdi dizlerine.
Milyonlar katılırdı sözlerine
Mıknatısa koşan zerreler gibi.
Köhne kanaatler, köhne küreler gibi
Sözünde çarpışıp düşerdi.
Tam sustuğun gün kıyamet oldu
Tam konuştuğun anlarsa mahşerdi:
Rab, gökte "dinleyin" derdi meleklerine;
Yıldızlar girerdi yeni mahreklerine;
Nehirler kavuşurdu yeni denizlerine:
Halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine.
Şimdi nöbetçi olmak için Anıtkabrine
Tamamlayabilmek için tavafını
Sarmış yalın kılıçlar gibi etrafını
Tutuyor nöbet..



Bu millet:
Bu, vaktiyle ayaklarını ummanlar yalayan,
Bu, üç kıtayı atının nallarıyla damgalayan,
Bu, Timur'u, Atilla'yı, Oğuz'u
Bu, Yıldırım'ı, Fatih'i, Yavuz'u
Bu, seni yetiştiren ulu millet.
Vakar ve haysiyetle dimdik
Uyanık, tetik
Anıtkabrinde tutuyor nöbet.
Dünya dönüp dolaşıp
Boğazlaşıp dalaşıp
Ergeç ve ancak
Milli misaklarda karar kılacak.



Ey en büyük usta!
Düşünen olmadı bu hususta
Senden evvel ve senden ileri.
İlk müjdeyi, ilk haberi
Senden almıştı cihan
Ta o zamandan
Anlayamadığına yansın.
Sen, dünyanın dönüp dolaşıp geleceği
Uğrunda milyonların seve seve öleceği
En büyük maksat için
Dünyaya ilk karşı koyansın.
Nasıl içimizdeysen bütün varınla
İşte öylece dünya davalarındasın!
O ışık saçların, o alev sözlerinle
O gök gözlerinle sen.



Ey ıssız geceler içinden
Bize eşsiz sabahı getiren!
Ey asırlardır dul bayrağın eşi,
Ey geceyarılarımızın güneşi,
Ey ışık saçlar,
Ey yele kaşlar,
Ey çekilmiş hançer bakışlar,
Ey fikri döven şakaklar,
Ey kalem parmaklar,
Ey ay-yıldızlı el,
Ey en güzel,
Ey en büyük,
Ey Atatürk!
Getir dudaklarını bir bir alnımıza koy,
Dağlansın ateşinle bu soy.
Oy Atatürk oy!



İrkilmez Ata çocuğu irkilmez:
Zaptedilmez, Atam, zaptedilmez
Biz varken senin hisarının burçları:
Bakışlarımız kılıç uçları,
Bekliyoruz devrimini biz.
Çökmeyeceğiz diz..



İsterse hayat zehrolsun,
İsterse refah kahrolsun,
İsterse kurşun düşsün yanımıza, belimize,
İsterse geçinmek için, bir dilim
Kuru ekmek geçmesin elimize.
Halel gelmez bizim ateşimize;
Dünya düşse peşimize,
Yer sarsılsa yerinden,
Ne senden geçeriz, ne senin eserinden ...
                               

~ Behçet Kemal ÇAĞLAR ~

Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: Kırım Tatar Türkü - 24 Temmuz 2014
"Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

Mustafa Kemal Atatürk
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: Aybala-Kün - 26 Temmuz 2014
"Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

Mustafa Kemal Atatürk

Amacınız kendinizi Türk olarak kabul ettirmek sanırım ama Türk olunmaz Türk doğulur. Ayrıca Atatürk diyor ki:
"Türk milleti, başına geçireceği insanların kanındaki cevheri asliye dikkat etmelidir."  :prbay
Başlık: Ynt: Atatürk Diyor Ki
Gönderen: Çağrıbey - 26 Temmuz 2014
"Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

Mustafa Kemal Atatürk

Amacınız kendinizi Türk olarak kabul ettirmek sanırım ama Türk olunmaz Türk doğulur. Ayrıca Atatürk diyor ki:
"Türk milleti, başına geçireceği insanların kanındaki cevheri asliye dikkat etmelidir."  :prbay
Aybala-Kün kardeşim;
Bu vatandaş öyle ezik bir etnik döküntü ki yazdığı bütün iletilerinde ezikliğini yansıtmış. Neyseki mikrobunu daha fazla yayamadan üyeliği iptal edilerek döküntüler çöplüğüne postalanmış.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla...
Çağrıbey