Gönderen Konu: Vuslatice  (Okunma sayısı 46859 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #60 : 02 Mart 2014 »
Osman ağabey senin şiirlerin bir başka oluyor. Edebiyatta varolan her stilde yazabiliyorsun.
Uyaklar, kafiyeler, heceler, koşmalar, vezinler.....sende yok yok.

Yüreğine sağlık.

TTK

Çevrimdışı azakoğlu

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 33
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #61 : 03 Mart 2014 »
Cevabınız için teşekkürler sayın Öcal.
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN!
TÜRK ZATEN YÜCE!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #62 : 21 Mart 2014 »
Helal Nedir Haram Nedir

Helal nedir haram nedir:
Deri koltuk çıplak sedir.
Kul hakkını sorma bana,
Yense yine doğar bedir.

Büyükayı yıldız kümem,
Üç öğünden birin yemem,
Davul zurna soymayınca,
Ben hırsıza hırsız demem.

Dönem dönem kutu kutu,
Kamyon uçak tren botu,
Götürenler ağam paşam,
Noktalayıp verdim notu.

Rezaletin diz boyuyla,
Son yüzyılın loyloyuyla,
İçip içip sarhoş’moldum,
Bir duble ayran suyuyla.

Her bütünü bine dilin,
Kayıtta ne varsa silin,
Tanrı sever mi yalanı,
Lal olsun Vuslatî dilin.

Osman Öcal


Keleş Oğlum

Oku kendin âlim et,
Kullanana bir nimet;
Şu siyasal İslam’ın,
Arkasında ganimet.

Hilesiz olmaz oyun,
Beni andırsın boyun;
Böyle yürür bu işler,
Meleşir koçsuz koyun.

Parayı sev pulu sev,
Riyayı gev sözü gev;
Ört açığı yalanla,
Uyanmasın koca dev.

Sıkı eyle dilini,
Şimşir başın telini;
Dikkatli ol incitme,
Karıncanın belini.

Ayran iner gözümden,
Al öğüdü özümden;
Böyle olur has evlat,
Şaşma sakın sözümden.

Kel oğlum keleş oğlum,
Memleket beleş oğlum;
Kim tutar seni artık,
Yürü be biloş oğlum.

Osman Öcal


Kirpiğin Kaşına Ne Güzel Uymuş

Güzellik Tanrı’dan verilmez öşür,
Kirpiğin kaşına ne güzel uymuş.
Ağız dem kadehi dudaklar müşir,
İnciler dişine ne güzel uymuş.

Zülüfler kızıl kor gözlerin ayna,
Çektiğin sürmeler uyar ceylana,
Boy çardak gülüne koku reyhana,
Goncalar döşüne ne güzel uymuş.

Özenmiş yaradan albeni fizik,
Yanağa gelincik kola bilezik,
Kulağına küpe parmağa yüzük,
Maviler taşına ne güzel uymuş.

Besteler dinlenir saçın telinde,
Kum nakışlı kemer oynar belinde,
Her mevsim açılan hazan gülünde,
Gamzeler eşine ne güzel uymuş.

İstersen Vuslatî olsun vekilim,
Kırarsam kalemi durur mu dilim,
Seven sevdiğine der ya sevgilim,
Adının başına ne güzel uymuş.

Osman Öcal



Usta: Bu Hususta

Mayaya öz gerek insana maya,
Kıvırmak gödene uyar mı uyar.
Mısır kırmasını dökerek suya,
Yer isen midene uyar mı uyar.

Yemliğin önüne yolunmuş şişek,
Sıpanın peşinden anırır eşek;
Devenin yanına cıngıllı köşek,
Büyüyüp gidene uyar mı uyar.

Cebine imame âleme katır,
Kabul etmeyene bileyli satır;
Kanında çimene cilveli natır,
Pıhtıdan didene uyar mı uyar.

Davlumbaza usta ustaya talan,
Talanına yandaş yandaşa yalan;
Uyuz ata yular tayına palan,
Ayarsız güdene uyar mı uyar.

Sürüye bir çoban çobana azık,
Vuslati diyor ki salana yazık;
Minare boyunda çengelli kazık,
Yiyip şükredene uyar mı uyar.

                 Osman Öcal

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #63 : 21 Mart 2014 »
Görünen Kıyamet Gelen Zelzele

Eminem der beni dinle kizirim,
Arzum ile her yoluna nezirim, 
Darağcını sürenoğlu kurdurur;
Ak gömleği giyer iken vezirim.

Altın tabaklarda haram lokmayı,
Arı nerden gördü çiçek sokmayı,
Yalağında ayran özene dursun;
Unutmuş pınarlar duru akmayı.

Ne eş kaldı ne dost akraba hısım,
Yiye yiye şişti maloğlu kasım,
Üç beş kasideci dışında kalan;
Âleme düşmanız âleme hasım.

İmralı bakışlar vurguncu gözler,
Aldığın beddua çevrilen yüzler,
Servetin nefretin kinindir dinin;
Canı cehenneme götürüp sözler.

Yusuf mu bıraktı bu mülkü hanı,
Uyuttum zannetme koca cihanı,
Kurbanlık koç diye sürdün alnına;
Puslu sokaklarda dökülen kanı.

Vuslatî ses verir sanma velvele,
Kimlerle kattıysan mayayı göle,
Bir cennet ayarla bu leyli cana;
Görünen kıyamet gelen zelzele.

Osman Öcal

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #64 : 12 Temmuz 2014 »
Ne oldu Sana

Bir zaman ne idin ne oldu sana,
Kovanda kışlayan bala dönmüşsün.
Açmadan koklanan goncaydın ama
Meyvesi derilmiş dala dönmüşsün.

Nerde kaldı keklik gibi sekişin,
Çekilmiş memeler dökülmüş dişin,
Ne alaz var ne köz sönmüş ateşin,
Sarısı oynamış fola dönmüşsün.

Yokuşu görünce inliyor dizin,
Kestane kahvesi küçülmüş gözün,
Yanakların solmuş kırışmış yüzün,
Yaması dökülen çula dönmüşsün.

Hayat acımaz bakmıyor soya,
Ağarmış saçları örter mi boya,
Gerdanın benziyor kırılmış faya,
Çivisi oynayan nala dönmüşsün.

Tozmuyor zülüfler bükülmüş belin,
Ötmüyor zilleri titriyor elin,
Ah çekmekten başka söylemez dilin,
Konuşmaktan aciz lala dönmüşsün.

Vuslatî’nin senden var mıdır farkı,
İçimi titreten hep aynı şarkı,
Kırılsın dünyanın kırılsın çarkı,
Azrail bekleyen kula dönmüşsün.



Leşi Kokmalı

Kanı renksiz aklı kayıp zevatın,
Boynuna zincirli tasma takmalı.
Namusunu pazar eden gavatın,
Aslı nedir kimliğine bakmalı.

İngiliz önünden artan mezenin,
Müslüman’ım deyip yalan dizenin,
Türk’ün töresine dudak büzenin,
Varsa yurdu yuvasını yıkmalı.

 Tanrı huzurunda bir meydan açın,
Seyircisi kendi olsun bu maçın,
Atası belirsiz piçoğlu piçin,
Şorlatılan kanı yere akmalı.

Hükmü olmaz közü yoksa alazın,
Arap artığından beslenen kazın,
Türkçülere mason diyen yobazın,
Töremesin ciğerini yakmalı.

Her tosunu buyur eden düvenin,
Türküm deyip Türkü yiyen güvenin,
Başbuğ Atatürk’e ‘‘kamal’’ diyenin,
Alınıp kellesi leşi kokmalı.

Ecnebinin dölü namert densizin,
Asil kandan ürken kırma gensizin,
Ananızı tanır Vuslatî sizin,
Eteği kirlenmiş ortalık malı.

Yine Sensiz Akşamdayım

Baharı bekleyen güzün,
Dili lal olur gündüzün,
Yine sensiz akşamdayım,
Efkâr basar çöker hüzün.

Güneşi savar doruklar,
Dertli ötüşür guguklar,
Yüreğimde aşkın közü,
Kızıla dönen ufuklar.

Boynunu büker laleler,
Girip gönlümü pareler,
İnce ince yol çiziyor,
İs bırakan tayyareler.

Ay doğarken telaşede,
Şavkı söner menekşede,
Dalıp içinde yüzerken,
Gözlerim donar şişede.

Umutlar döner günceden,
Bir yıldız kayar inceden,
Kadehimde bir sitem var,
Akşamı duman geceden.



Yıkılmaz Kalesi Mertoğlu Mertin

Ata yurdum Türkiye’min elinden,
Bire bin alacak gayreti vardır,
Namert olur inen namert belinden,
Mankurtlar içinde kıymeti vardır.

Geçince eline hüküm sırası,
Nişan ile gelen düğün arası,
Kanla edinilen bütün mirası,
Yıkıp yok etmeye niyeti vardır.

Alıp gıdasını anzer balından,
Maraba emzirir yetim malından,
Tutmak için aktoprağın salından,
Emrullah suresi ayeti vardır.

Sarayda beslenir yılanın başı,
Hazineden gider her öğün aşı,
Altına post serer hain gardaşı,
Cehenneme gitse diyeti vardır.

Namusum şerefim kemiğim etim,
Kışlanın önünde gönderim yetim,
Ne hallere düştün ey memleketim,
Bayrak indirtmeye cüreti vardır.

Vuslatî der vatanına cömerdin,
Yıkılmaz kalesi mertoğlu mertin,
Haraminin çanakçının namerdin,
Bir asılı bir de sureti vardır.




Yârim Dönmedi

Vatan borcu diye saldım askere,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Çıkar gelir alsa idi teskere,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Akranı içinde deli yürekti,
Babadan öksüzdü anadan tekti,
Ya hedefte kaldı ya mermi sekti,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Kartal gibi yükseklerden süzüldü,
Vurulunca tertip yanıp üzüldü,
Ya kayadan düştü ya ten yüzüldü,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Görev bilip dağdan dağı eledi,
Ya bastı mayına ya roket yedi,
Bir can borcu vardı onu ödedi,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Ululanır memleketin haini,
Nafakamdan gider günlük tayını,
Yoldaşlarla düzenlenir ayini,
Giden döndü benim yârim dönmedi.

Yitirdi aklını anayla bacı,
Can verenler öz yurdunda kiracı,
Vuslatî’de benim gibi davacı,
Giden döndü benim yârim dönmedi.


Kınalı Kuzu YİĞİTÇE

Dinle beni bre kâfir
Zor durulup zora batan
Eli kınalı kuzuyum
Mor dağlarda nöbet tutan

Sancak altında beğlenen
Ancak ölümle eğlenen
Koçak olur herbirimiz
Ser verip serhattı tutan

Kem gözlere er meydanı
Yem olanın aksın kanı
Hem candır hem ikigözüm
Her noktası kutsal vatan

Yaprak düşse dal gıcırdar
Bayrak düşse sal gıcırdar
Toprak ananın bağrında
Bir şehittir varıp yatan

Küle dönüşmez közümüz
Yele verilmez sözümüz
Hele Vuslatî ne diyor
Kör olmalı bana çatan


Yeniden Ergenekon

Bilge idim cesarettim töre idim şuurdum,
Türk denilen adımı tüm cihana duyurdum.

Tanrı birdir ülkü bir bin parçayı bir eder, 
Yeniden Ergenekon bir kılavuz bir lider.
Yenigün sıcağında pas sıyırsın pusatlar,
Nal çatlatıp toz kussun kişnesin yılkı atlar.

Alpağan yüreğiyle tuğ kaldıran erkişi,
Kızılelma tadında kanat çırpar erimin;
Korku salsın düşmana üç mayıs dirilişi,
Kutlu olsun şimdiden ululansın devrimin.
Ne yarınlar çaresiz ne doğacak gün ırak,
Kızıl kanlar içinde bir ölüp bin doğarak;
Çiğneyip dalgaları yol alacak bu gemi,
Yıkıp namert tahtını yakarak cehennemi.

Başbuğun huzurunda diz vuran yoldaşların,
İnancı ülkülenmiş bozkurt ruhlu bir kuvvet;
Kırkı kırka katlayan devleşmiş soydaşların,
Mızrak gözlü bir ordu her tayfası bir levent.
Yaşam en doğal hakkı davası börklü sevda,
Mevzubahis vatansa canı özünden feda.
Törelenmiş kut için kalkmış ölüm dansına,
Bağış olmuş varlığı atalar mirasına.   

Alaz alaz kızıl kor volkan gibi uyanış,
Türk dünyasını saran şu gençlik hareketi.
Baykal’dan ta Tuna’ya Volga ile yıkanış,
Türkçülük ülküsüyle Turan denen öğreti.
Şimdi birlik zamanı geçmiş yaşattı bunu,
Yazdı altın harflerle devlerin ordusunu.
Tanrı dağında ışık binlerce Sakaryasın,
Dik tuğunu kâfirin sinesinde oynasın.

Arsız çakala benzer koy sürünsün davasız,
Ulumadan bozkurtlar toy bilir mi Ötüken.
Düzenin dişlileri dünden daha pervasız,
Çilelidir albayrak mavi bayrak yetimken.
Zirvesine kar düşse bel vermez ulu dağın,
Başını kırpan olsa filiz vermiş budağın;
Elinde eğri kılınç yatağın ala çaprak,
Kap sancağı elinden kana belensin toprak.

Yaşadığım sezdiğim şu an için gördüğüm,
Omuzlarda ağır yük taş atarken baş başa;
Yok cevapsız bilmece tez çözüle bu düğüm,
Bin başa bir baş için tutuşmuşken savaşa.
Us ile durulanmış yeni baştan kan gerek,
Ordumuzun başına Cengizce kağan gerek.
Sen Tanrı’nın kılıcı sen yabgular neslisin,
Nazlı gelin misali bir ülküye yaslısın.
Durma haydi dizgin al başını eğsin yağı,
Vey taşarsa yeniden kucaklar Tanrı dağı.

Osman Öcal




Vatan Çaresiz

Özümüzde aleviyle közlenen,
Bir düşünün esasıdır özlenen.
Birlik kapısına vurulan kilit
Yıllar yılı yaşanılan, izlenen.

Bir bedene tâbi ey yiğit kişi,
Dava ne siyaset ne de din işi.
Gök kubbe misali bir çatı gerek,
Her ince ipliğin tutmaz dikişi.

Gaye bir ödev bir çeri kırk pare,
Kut yolunda kurdu koyar avare.
Öksüz Türklüğümün muradı için,
Belli ki Kürşad’ın ruhu tek çare.

Al taydan inerek binilen buğur,
Davayı sistemle yoğuran şuur,
Ülküyü gölgede emziren kanış, 
Dosta kan kusturur, yağıya uğur.

Ey kartal pençeli ey sungur doğan,
Ey kargı bileklim ey yeni çağan;
Önce er olmalı Turan yolunda,
Sonra ya Atilla ya Cengiz Kağan.

Vuslatî diyor ki törelen kurdum,
Dirilsin ocağım dirilsin yurdum.
Ayrılık bir tuzak, vatan çaresiz,
İrkil sancağınla ey güzel ordum.

Osman Öcal



Darbe

Mağduru oynayıp yapılan darbe,
İnancına kılıf yüz olur sanma.
Götürür zalimi divanı harbe,
Oyunda iki taş cüz olur sanma.

Türesiz adımda kin işi vardır,
Sıfır sermayeyle din işi vardır,
Her ulu doruğun inişi vardır,
Pusarık misali düz olur sanma.

Özele adalet genele kırım,
Kırılınca kasnak ayrılır sırım,
Örtsün dersen açığımı fırfırım,
Şebekte utanır yüz olur sanma.

Nice kırallarda tacıyla tahtı,
Devirmiş mazlumun zar ile ahtı,
Bir gece değişir milletin bahtı,
Âmâ yılanlarda göz olur sanma.

Vuslatî bilmez mi tarağın bezin,
Uymuyor Türküye aldığın vezin,
Cemaline ayna Türk’e garezin,
Daha bundan doğru söz olur sanma.

Osman Öcal

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı Fatih

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
  • Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #65 : 19 Temmuz 2014 »
Kalemine ve yüreğine sağlık hocam. Duygularımızı dilmaç olmuşsun. Tanrı yokluğunuzu göstermesin.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #66 : 15 Ağustos 2014 »
Kalemine ve yüreğine sağlık hocam. Duygularımızı dilmaç olmuşsun. Tanrı yokluğunuzu göstermesin.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.
Teşekkürler Fatih Kandaşım.

Var mı

Onaylı düşmanlık asırlık miras,
Anguttan hatırlı kazınız var mı?
Nedir bu kindarlık ne bu ihtiras,
Daha bundan gayri cazınız var mı?

Üstü ayran altı şarap masalar,
Kutulara hısım iken kasalar,
Firavundan gebe kaldı yasalar,
Nur topuna benzer kızınız var mı?

Koyunu uyutup götüren malı,
Kral olsa dahi düşürür nalı;
Biat kültürünün sağırı lalı,
Kabuk maya tutmaz özünüz var mı?

Yamulmuş direği bel verir hezan,
Dil taşa dolanır bozulur mizan;
Her yanın çevrili kaynayan kazan,
Pusuyu delecek gözünüz var mı?

Saman altı su yürüten şeytanın,
Aynası IŞİD’dir içtiği kanın;
Meydan arşınlayan arap sultanın,
Elini öperken nazınız var mı?

Vuslatî der benliğine küfürle,
Yalana vurguna binbir şükürle,
Günahbaşı vurduğunuz mühürle,
Tanrı’ya varacak yüzünüz var mı?


UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı Egenin Efesi

  • Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü korusun!
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 178
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #67 : 17 Ağustos 2014 »
Vuslatî der benliğine küfürle,
Yalana vurguna binbir şükürle,
Günahbaşı vurduğunuz mühürle,
Tanrı’ya varacak yüzünüz var mı?
AKP'lilere kapak olan bu satırlar aynı zamanda artık iyiden iyiye yerleşen ve kabul görür hale gelen zihniyetin de tarifi olmuş.
Yüreğine sağlık Sayın Osman Hocam.
Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü Korusun!
Dün Efe'ydik, Zeybek'tik; bu gün: GÖKBÖRÜ'dür Adımız!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #68 : 09 Ekim 2014 »
Teşekkürler Egenin Efesi kandaşım.
******************
Hadi Davran Yiğidim

Sağduyu vebasından sokaklar alev alev,
Ne korku ne keder ne de bir telaş gerek.
Ruhunun ölüşüyle uyur iken koca dev,
Donanımlı bir örgüt ve örgüte baş gerek.

Bayrak yere düşerken başımda çarık izi;
Köşk-ü seyir hin işi devlet malı hurdahaş.
Başbuğların başbuğu arıyorum Cengiz’i,
Bataktan çıkmak için şart olursa bir savaş. 

Yediden yetmişine vatansever tüm fırka,
Olmaz ise tek yumruk ganimet toplar veled.
‘Bin yaşasın’ masalı yakışmaz asil ırka,
Mankurtlaşan beyinler esirdir ilelebet.

Hadi davran yiğidim gün bu gündür diyerek;
Başka bir Türkiye yok ve gidecek yerin de.
Misak-i Milli kalmaz meşke boyun eğerek,
Yıllardır aldığın ur yaşın kadar derinde.

O uru yakmak için yanmalısın vecd ile
Bir ölüp bin dirilip vatana kalkan gibi,
Yazılmalı adımız Zagroslardan Kandil’e;
Hazır ol patlamaya deli bir volkan gibi.


Haydi Dağlara

Vatan parsellenip kavgam pişerken,
Seraskerlik güden ben’ler nic’oldu?

Yiğit kalkan olup kurşun savarken,
Kerimlik taslayan cinler nic’oldu?

Gün zalime bir dayanak,
Geceye pes vakt-i şafak,
Yaşamak için ölüm hak;
Haydi, dağlara dağlara!

Bilenmiş aksakal kurt soylu toylar,
Orhun’dan beslenen tinler nic’oldu?

Bağımsızlık için kırk mert çeriyle,
Saraylar bastığın günler nic’oldu?

Dile rüşvet heyyamola,
Satar savar delik pula,
Ele düşmeden son kala,
Haydi, dağlara dağlara!

Asil soydan gelen sonsuz miraslar,
Kılıçtan dönmeyen genler nic’oldu?

Ya bir şimşek ya bir kartal ya tuğrul,
Borandan yılmayan binler nic’oldu?

Alca kanın dökülmeden,
Can sineden çekilmeden,
Mezar taşın dikilmeden,
Haydi, dağlara dağlara!



UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #69 : 28 Kasım 2014 »

Yeniden Dirilirken

Ufukta batan güneş ağır ağır doğarken,
Tarih yazarım tekrar göğü yere sağarken.   

Ne yılanlar doğurdu içimdeki sürüngen:
Palan asıp omzuna at koşturan eyersiz,
Korku gözünde ışık cesareti değersiz;
Derviş pazarı kurup alkışları mehdiye,
Ayakları çukurda hamle yapar deh diye.
Kiler kapısı kırıp sevişirken yamyamla,
Öz kanında boğulur yanarken intikamla.

Ufukta batan güneş ağır ağır doğarken;
Ne Yusuf’un zindanı ne Züleyha cinneti,
Üstü kalsın istemem vadettiğin cenneti.
Eğlemez gönlümüzü altın süslü saraylar,
Ne koçaklar büyüttü yıllara varan aylar;
Ne nuru sönmüş ateş ne gündüze bir ayız,
Kasırgalar doğuran dinmeyen fırtınayız.
Kendini yakıp söner yağı tükenen kandil,
Vuruldukça çoğaldım görüyorsun ey gafil!

Tarih yazarım tekrar göğü yere sağarken;   
Ruhumda çıkmazım yok ağıt değildi yasım,
Siz öldü zannederken dirilirdim her kasım.
Aynı kök aynı gövde tüm dalları birleyen,
Yeniden ordulandım doru taylar erleyen;
Bir eli tuğ tutarken diğerinde pusatı,
Kılıç kılınan Türk’ün Tanrı’dandır ruhsatı.

Sen kazan kaldırırken ayılan şah damarım,
Asil kanın sahibi Türklüğümdür umarım.

Sanma ki bengi kalır her düşünce her fikir;
Kimi meydan arşınlar han tahtına kurulur,
Kimi koltuk altından ya alnından vurulur.
Geri girmez sadağa yayından fırlayan ok,
Anlayacak mankurtlar her cürüme sevap yok;
El üstünde tutarken meşru olmayan gücü,
Kim der mahşere varır Türk’ün hainde öcü.

Sen kazan kaldırırken ayılan şah damarım,
Yelkenleri açarken bir eser yok korkudan,
Nal çatlatan al taylar ateş yağdırır sudan.
Ben ülkümün peşinde sen nefsine kölesin,
Kucak açmış Tanrı dağ seferim var bilesin.
Kana doyan bozkırlar baş eğecek ansızın,
Görülecek hesabı dört bucakta kansızın.
Asil kanın sahibi Türklüğümdür umarım;
Şu yaralı sokaklar kut verecek seherde.
Kürşad marşı yeniden çalınacak her yerde.

                                            Osman Öcal


Gelen Giden Eşinir

Bu küllükte gelen giden eşinir,
Biri var ki tırnağını doldurur.
Tozkoparan tosun gibi şişinir,
Buharı burnunda soluyup durur.

Doyuma sarılır şekerde balda,
Edebi erkânı koyverip yolda;
Ağıyla yıkayıp çiçeği dalda,
Meşrebinin köşesinde oturur.

Açar yüreğini mestane diye,
Salar selamını dostane diye;
Acı palamudu kestane diye,
Küllenen közüne atar kavurur.

Fakirin halini ederken beyan,
Sergiler hüneri âleme âyan;
Bozuk düzenini armoni sayan,
Acemi uşakla harman savurur.

İndirmiş meydana aldığı kupa(!)
Dilinde demi yok ağzında tıpa;
Ayağı tekmede elinde sopa,
Ustası çırağa vurur ha vurur.

Zalimin yarası bir başka kanar,
Kırar bir kalemi şiirler bunar;
Şerbet tadı verse yaptığı pınar,
Soğulur gözesi ayağı kurur.

Ya gönül usanır ya aşk incinir,
Damarın tahtına çıkarsa sinir;
Vuslatî diyor ki belki silkinir,
Ölmeden ölüme götürür gurur.

Osman Öcal



Ala Göz Kara Beni

Ala göz kara beni
Düşürür kora beni
Dile gelse günahım
Götürür dara beni

Yanakları gül işi
Narı yakar gülüşü
İçmeden sarhoş eder
Düşlerime gelişi

Gamze alır telaşı
Kirpiğe değer kaşı
Saçı halaya dursa
Zülüfler çeker başı

Mor dağların maralı
Perçem omza taralı
Dudağı saklı konak
Köhne yollar karalı

Gerdanı süt kuzusu
Dinmez gönül sızısı
Yüreğim aşka esir
Belki alın yazısı





Edep Fakir Ar Dızlak-ÖZGE
                         I
Mor ışıklı âlemde mum olup da gören var,
Kavm-i âdem içinde edep fakir ar dızlak.   
Kapı kapı dolaşıp nabza şerbet veren var,
İpek libas giyinmiş mir donunda er dızlak;
Üçmaymunu oynayan özü posa pir dızlak.
Şah damarı perdesiz ne mekânsız tören var, 
Leb ucuyla mühürlü diplomada kir dızlak;   
Gölge aslın omzunda ve âlem-i şer dızlak.
Ödünç soluk şişiren arkadaş var yaren var,
Ün meydansız bir varış afiş beleş kâr dızlak.

                           II
Ve zaman acımasız gelir geçer bir kasım,
Ne eğriler doğurur yağmurla şişen gönye.
Saklamaya değer mi koklanır mı bu resim;
Bin yaşa misalinden kaldırır kimi bünye,
İz düşürmez kâğıda gizlerken künye künye;
Edepten nasiplenen, sayar doğruya hasım.   
Ey kırmızı kravat ey nakışlı mor penye!
İster ayları devir ister yıllardan gün ye;
Her kalemin ucunda damlayken isim isim,
Yeniden yuva yapar körde büyüyen tenya.

                           III
Koca âlem içinde göze batan bu âlem,
Posta posta rızalar onursuz bir talanı. 
Ülküyü varlığından geri tutan bu âlem,
Sokmaya hazır olan andırarak yılanı,
Ham sevgiyle büyüler dili çatal olanı.
Geçe üç sabah beşte ölü yatan bu âlem,
Elifce uçmak için kardan tozak çalanı, 
Üç kuruşluk nam ile kuşandırıp palanı;
Kargayı bülbül diye şaha satar bu âlem,
Bin bir düzme gülüşle onaylayıp yalanı.

 Osman Öcal 

     
Bir Senin İçin

Dağlar yeşil fistan giydiği zaman,
Sevdiği sarılıp yatmaz mı sandın.
 ‘Kirpiğin kaşına değdiği zaman’,
Doğrulup sineye batmaz mı sandın.

Bir güzelin sevdasına düşenin,
Yıllar yılı aşk odunda pişenin,
Hüzün şarkısıyla yürek deşenin,
Dili lal eli gül tutmaz mı sandın.

Gönül tutuşursa tüter dumanı,
Dert dolanın dertli sürer romanı,
Hazan mevsiminde eylül zamanı,
Sevenler ölümü tatmaz mı sandın.

Dikenin sancısı güldeki ibret,
Sıla da zehirdir zehirdir gurbet,
Dem diye elinle verdiğin şerbet,
Acısına acı katmaz mı sandın.

Hasrete kırılıp üzenin için,
Yüreğin nemini süzenin için,
Bir avuç mutluluk bir senin için,
Vuslatî dünyayı satmaz mı sandın.

Osman Öcal



KÖR ŞEYTANIN OMZUNDA TANRI İLE ALDATIP
MEŞRULAŞAN HIRSIZIN AĞCA GÜNÜ KÖR GELE
RÜŞVET DÜZENBAZIYLA AYNI ÇAMURA BATIP
PAKLANDIRAN ARSIZIN SOY ADIDIR HERGELE
   


Sorma Bana- Yiğitçe

Sorma bre! Sorma bana,
Durulmadan caz meydanı.
Deyiş deyiş kolca kopuz,
Kurulmadan saz meydanı.

Paşa gönlü çatık kaşa,
Başa yosma eğri maşa;
Taşa desem kırar fayı,
Yorulmadan süz meydanı.

Zanlı pusu telsiz duvak,
Canlı ölüm bin bir ayak;
Kanlı ağıt yorgun cefa,
Burulmadan çöz meydanı.

Bade aşkı çalan rebap,
Sade keşkül ciğer kebap;
Zadeoğlu doğurur bak,
Kırılmadan yoz meydanı.

Dara çeker tavlı tazı,
Mora döner lal kırmızı;
Kara yerde pıhtı mısın?
Vurulmadan boz meydanı.

Osman Öcal



Garip Geldi Garip Göçtü

Ağır ağır göynüyerek uğrundan
Bozlak ustasının ezgin çığrından
Bozkır diyarının yanık bağrından
Garip geldi garip göçtü bu handan

NAKARAT

O bir Neşet o bir Abdal
O bir Türkmen o âli ozan
O bozkırın tezenesi
O bir okul o ulu ozan

Oyma sazı kucağına belerken
Kendi ekolüyle çalıp söylerken
Sürgün veren nice dalda çilerken
Garip geldi garip göçtü bu handan


Çile banıp elden ele gezerken
Acı gurbet lokmasından bezerken
Gönlü sevda ummanında yüzerken
Garip geldi garip göçtü bu handan

Osman Öcal



Kendini Şair Sanma- ÖZGE

Şahin kanadı kırıp uçmak istenir amma,
Edepten yükselen ses arş-ı âlâya gider.
Ne kültüre meyil var ne varından utanma:
Davul sesini duyan herkes halaya gider;
Kimi gönül emzirir kimi cilâya gider.
Aşkı rafine edip başkadır içip kanma;
Altını beğenmeyen bakır kalaya gider,
Ödünç alkışı gören imam selâya gider.
Yazdıklarını nazım kendini şair sanma,
Bedenin boşladığı mutlak helâya gider.

Açık Mektup-YUNUSCA

Gönül saki meyil kırgın piyale,
Bu bir ahval hamiline havale.
Açık mektup söz erbaba ihale;
Gül üstünde sayrı diken
……………………….sayan gecede.

Aşkın eskimeyen bir adı vardı,
Ne yuvasız bir kuş ne intizardı.
Ruhumu kasavet rüzgârı sardı,
Gözümü berduş yollarda
…………………………koyan gecede.

Ey benim sevdiğim dilleri dudu,
Üşütür bir cürüm yanan umudu.
Neva makamında iman uyudu, 
Hüzün damlaları gibi
………………………buyan gecede.

Bedenden usanan candan usanır,
Ehlolan seveni başından tanır.
Ay yönünü döner yıldız utanır,
Soyunan bin bir günahı
……………………..yuyan gecede.

Ben avcı değilim sen de bir hüma,
Kirpiğin sinemden beslenen kama.
Zülfüne gelincik takardım amma
Teline el izi düşmüş
……………………..ziyan gecede.

Osman Öcal


SOMA ÖLÜM KURSU ERMENEK ACI ROMAN
HEYHAT DENİZE DÜŞEN SARILIYOR YILANA
DİYARBAKIR YARASA HABUR DELİNMİŞ TUMAN
ALIŞACAK KOYUNLAR BUNDAN SONRA PALANA

Töresiz - TUĞRA

Her köşeden saldırır; örtü bizim pire siz,
Şeytanı şer güldürür, gark olunuz yere siz.
Benliğe dûçar mısın, bir Deli Karçar mısın?
Gök ulusum bildirir: Kurt ulumaz töresiz.

Müfteilün / fâ'ilün / müfteilün / fâ'ilün


Kar mı Yağmış Zülüflerin Teline

Kar mı yağmış zülüflerin teline,
Dürülmemiş papatyaya benziyor.
Yol vermiş simanız hazan yeline,
On dördüne giren aya benziyor.

Ağrımamış ağrımasın başınız,
Yılları seyrine saymış yaşınız,
Kalem ile perdah tutan kaşınız,
Kirişi altından yaya benziyor.

Birbirine yaren olmuş düşlerin,
Feleğin elinden kaymış işlerin,
Bozmamış zinciri ergen dişlerin,
Katarı inciden raya benziyor.

Avlusunda dolanırken konağın,
Gül destine revan olmuş yanağın,
Mahyalanan sultan mührü dudağın,
Nar deminde tüten çaya benziyor.

Kara gözler yıldız gibi gölgesiz,
Ak gerdana nur oturmuş belgesiz,
Güzelliğin toplamından elde siz,
Vuslatî’ye düşen paya benziyor.

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!