TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI > TÜRK - TURAN DÜNYASI

BAHTİYAR VAHAPZADE

<< < (2/5) > >>

Çağrıbey:
Şenbe Gecesine Giden Yol’da yer verdiği:
“İnsan gökte ay gibidir
Görünmeyen tarafı var”
şeklindeki söyleyişinde de ikiliğin başka bir yansıması olan ve insanın görünmeyen tarafı olarak kabul ettiği kusurlarına işaret eder. Bu şiirinden önce Yûnus Emre’den aldığı ve büyük fikir olarak kabul ettiği “Bir ben vardır bende benden içerü” mısraının benzerini söylemeye çalışır fakat Yûnus’u pek anlayamadığı açıktır. Çünkü Yûnus’un kastettiği fenâfillah mertebesidir. Vahapzade, insandaki ikiliği farklı boyutlarda başka şiirlerinde ve İkinci Ses isimli piyesinde de işler.7 “ Yaşar Garayev ve Şamil Salmanov, İnsan psikolojisine mahsus çeşitlilik ve zıtlıklara, ahlâk ve idrak problemini birlikte ve karşılıklı alakada izlemeye bu vasıtayla ikinci âlemi dahilî âlemi tahlil etmeye kuvvetli meyl, şâirin bütünlükle yaratıcılığı için seciyyevîdir.” şeklindeki tespitleriyle Vahapzâde’nin İkinci Ses isimli piyesinden yola çıkarak şairin şiirde de felsefî karakterler kullandığını söylerler.8

7 B. Vahapzâde, Piyesler, Bakü 1980/B. Vahapzâde, İkinci Ses, (Aktaran, Yavuz Bülent Bakiler), Kültür Bak. Yay. Ankara 1991
8 Yaşar Garayev, Ş. Salmanov, Poeziyanın Kamilliği, Yazıcı, Bakü 1985, s. 117

Çağrıbey:
Vahapzâde’nin şiirlerindeki insan için tehlikeli şeylerden biri korkudur. Vahapzade’yi korkutan korkunun bizzat kendisidir. Şâire göre korku insanı özü olmaktan uzaklaştırır, vicdanları susturur, adâleti ve hakikati engeller, zulmü destekler, zulm eden güçlünün başını sıvazlar, fikri öldürür, ruhu ve dili bağlar.9 Vahapzâde, korkuyu iblise benzetir. Vahapzade’nin yaşayarak anlattığı korku, onun ifadesiyle “milletin kalbine kasten basılmıştır”10 ve toplumsal bir korkudur.
Şair bu korkuyu bir şiirinde şu şekilde dile getirir:

“Men gorhuram, sen gorhursan
O da gorhur bu da gorhur.
Biz gorhuruz
Teze fikir beynimizde gelen kimi
Tez gorhurug.
Başkasından gorhduğumuz bes deyilmiş
Özümüzden biz gorhurug!
Gorhu gorhu!
Bir gurd olub yeyir bizi içimizden,
Ne gözleyir veten bizden?
İrade yoh
Kişilik yoh.
Biz gorhurug,
Biz susurug.”11

9 B. Vahapzâde, Ahı Dünya Fırlanır, Yazıcı, Bakü, 1987, s. 93
10 B. Vahapzâde, Payız Düşünceleri, s. 34
11 B. Vahapzâde, Nagıl- Heyat, s. 12

Çağrıbey:
Rus korkusu ve ondan kaynaklanan, karşıdakine karşı duyulan korkuyu, “İki Gorhu Poeması’nda da işler".12 Söz konusu korku, beraberinde yabancılaşmayı getirmiş, korkunun hüküm sürdüğü bu coğrafyada insanın hareket alanı oldukça daralmıştır. Bu şartlarda sanatkârın da doğru düşünüp söylemesi güç hatta imkânsızdır.

“Fikir ölür
Can sustalır
Ruh boğulur
Gorhu bizim dilimizde kilit olur
Beynimizde gıfıl olur
Derd budur ki bu derdi de
Biz ganırıg, biz bilirik
Gorha gorha
Özümüz de özümüzçün
Biz gorhuya çevrilirik”13

Şiirinde tasvir ettiği korku, fikri öldüren, canları susturan, ruhu boğan bir korkudur. “Eğilmeyen başları eğen gizli kuvvet”, “düzlüğü eğriliğe, hakikati yalana, cüreti yaltaklığa, güzeli kötüye değiştiren ve böylece insandan insanlığı iğrendiren”14 bu korku, Lenin’den alıntılar yaparak yazmasına sebep oluşturmuştur.15
Vahapzade dönemin zorunlu sonucu olarak ortaya çıkan bu insan tipini çeşitli sıfatlarla tanımlayarak, şiirleri aracılığı ile onlara dokunur. Bunlar:
Cıva gibi soğuk görünce inen, sıcak görünce yükselenler, namusunu, gayretini bir tek ılık bakış kazanmak için satanlar, sonra bu alışverişin gölgesinde rahat rahat yatanlar, düz matlabı eğrisi ile yorumlayanlar, öz adını inkâr edip ünvana kara yazanlar, görünüşüyle gülüş, eliyle zehir eken, şeker sözlü bin bir yüzlü habisler, kara niyetiyle sözlerinin ak rengine bezek vuranlar, süsleyenler, iblisler, eğilerek yükselen alçaklar, yaltaklar, rüşveti benine akide edinenler, öz ana dilini özge dil sayanlar, özüne üvey özgeye yamak olanlardır.
Şair vatanın bunları asla bağışlamayacağını söyler.

12 B. Vahapzâde, age. s. 167
13 B. Vahapzâde, Nagıl-Heyat, s. 12
14 B. Vahapzade, Ahı Dünya Fırlanır, s. 93
15 B. Vahapzâde, Nağıl-Heyat, s. 183-184

Çağrıbey:
Vahapzade’nin şiirlerindeki dönem insanının bir problemi de kimlik sorunudur. Kimliğini yitirip, özge harareti ile yaşayan insanın bedeni özünün, özü özgenindir. Konuşurken çıkardığı ses özünün, manası, maksadı, sözü özgenindir.
Vahapzade “vatanda yaşadığı halde onun manevî özelliklerine kayıtsız kalan, adını taşıdığı halde halkın dilini tarihini, medeniyetini bilmeyen ve bu uğurda ölmeye hazır olmayan bu insan için: “Vetenden kenarda yaşayanlara:

Muhacir demişik…lap doğru, lap düz!
Vetenin içinde yaşayıb, ancag
Özge me’bedinebaş goyanlara
Özünü vetene yad sayanlara,
Ne ad verek biz?”16
“Me’nevî muhacir vetene değil,
Güvener hemişe ancag özüne
Veten çöreyini teper gözüne
Özge havasıyla yaşayar müdam”17

şiirlerinde söylediği gibi “manevî muhacir” tabirini kullanır.

Bir başka şiirinde:

“Bilmirsense dili sen vetenin özüne
istemeden ağ oldun.
Sen özüne bir ögey, özgeye yamag oldun.
Bu halınla
Sünbeye
ne tohmag
ne de gardaş
tüfenge çahmag.
Sen çıhmag istesen de özgenin efsunundan
Ne ondansan, ne bundan!”18

Öz kökünden kopmayı işler.
Vahapzâde’nin “İki Muhacir”19 isimli şiiri bu konuyu işler. O, öze yabancılaşmayı, “özün faciası” olarak karşılar. Özüne yabancılaşan, “öz ömrünün hırsızıdır. Özüne yabancılaşan insan, aşağılık kompleksi ile fikir çeşmesini kurutur. Bu insan, Vahapzâde’nin çağının insanı, kendi vatandaşıdır. Bu insan tipi için aşağıdaki şiirinde de görüleceği gibi C. Aytmatov’dan aldığı “mankurt” terimini kullanır.

“Sabahki havanı dünenden biler,
Yazda horuzlanıb, gışda ekilen,
Kiçikler önünde böyük görünen
Böyükler önünde serçeye dönen
Ucalar yanında boyunu danan
Eslini, kökünü, soyunu danan
Teze növ insana öz gezebinden
“Mangurt” legebini verene ehsen”20

16 B. Vahapzâde, Ahı Dünya Fırlanır, s. 37
17 B. Vahapzâde, age. s. 38
18 B. Vahapzâde, Payız Düşünceleri, Yazıcı, Bakü 1981 s. 97-98
19 B. Vahapzâde, Şenbe Gecesine Giden Yol, s. 232-233
20 B. Vahapzâde, Ahı Dünya Fırlanır, s. 133

Çağrıbey:
Şairin en büyük korkusu, bu insan tipinin çoğalmasıdır. Bunlar:

"Ölen avratlarının altın dişlerini çıkarır, anne, baba yada kardeşi hapse düştüğünde inkâr eder, ana babasını evden atar, ahlâksızdır, başkalarının önünde kuyruk sallar, şerefsizdir, vatansızdır, haram yer, haristir…21

Cemiyet, duyguları, inanları yaptığı gibi bozar da. Ferdi teşkil eden örgensel ve ruhsal öğeler, cemiyetin kargaşası, insicamsızlığı durumunda değişir. Vahapzâde bu konuyu şu şekilde ifade eder: “Her milletin kendine mehsus millî psihologyası var…Eyni ehlag normasını halglara eyni derecede tetbig etmek olmaz…”22 Millî psikoloji ve ahlâk normlarının Vahapzade’nin şiirlerinde bir çizgide buluşamadıkları görülür. Bunlar sosyal ahlâkla alakalıdır. Sosyal ahlâkı da insanlara cemiyet ve dünya kavrayışı dikte eder.
Ben’in öteki ile karşılıklı her türlü gidiş gelişi, bununla ilgili bütün fikirler, duygular, edimler, uysallıklar (comformism) toplumsal olgulardır. Bunlar cemiyet hayatının ayarlayıcı, düzenleyici kuvvetleridir.23 Toplumlardaki sosyal kargaşa pek çok fikir, doktrin, duygu ve edim mecmuasını doğurur. Bozulmaya yüz tutmuş bir insan portresi ve bununla ilgili kaygılarını sunan Vahapzade, cemiyet yapısının bozduğu bu insanı, şiirleri ve tiyatro eserleri aracılığı ile eski şeklinin yerini tutabilecek şekilde tadil etmeye çalışır.

21 Bkz. 21. dipnot
22 Vahapzâde, Şenbe gecesine Giden Yol, s. 241
23 Fr. Paulhan, Ahlâkın Ahlâksızlığı, (Çev.M. Naci Ecer,) Remzi Kitabevi, İstanbul 1946, s. 47

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git