Gönderen Konu: Bulgaristan'da Türk gazetesi  (Okunma sayısı 113008 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı TaKoveR

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 22
Ynt: Bulgaristan'da Türk gazetesi
« Yanıtla #150 : 19 Kasım 2013 »
ve Türk köylerini basarak zorla isim degiştirme , mezarlıktaki Türk isimlerini sökme gibi vs vs olaylar.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Bulgar çizimlerinde Osmanlı düşmanlığı
« Yanıtla #151 : 19 Kasım 2013 »


1878’de Bulgaristan Prensliği’nin kurulmasının ardından gelen Bulgar yönetimleri, ülkenin tarihindeki bütün olumsuzlukları ve Bulgaristan’ın Batı Avrupa’ya göre geri kalmasını Osmanlı’nın uzun süren idaresine bağlamışlardır. Dolayısıyla “kötü geçmişin” kalıntıları olarak görülen ülkedeki Müslüman Türklere karşı her zaman bir kuşku ve düşmanlık beslenmiştir.





1878’de Bulgaristan Prensliği’nin kurulmasının ardından gelen Bulgar yönetimleri, ülkenin tarihindeki bütün olumsuzlukları ve Bulgaristan’ın Batı Avrupa’ya göre geri kalmasını Osmanlı’nın uzun süren idaresine bağlamışlardır. Dolayısıyla “kötü geçmişin” kalıntıları olarak görülen ülkedeki Müslüman Türklere karşı her zaman bir kuşku ve düşmanlık beslenmiştir.
 
Sadece Bulgarlardan meydana gelen bir ülkenin hayalindeki yöneticiler, Bulgaristan’da fazla nüfusa sahip olan Türkleri bir tehlike olarak addetmişler, bu nedenle onlardan en kısa sürede kurtulmayı, prenslik döneminin başlangıcından itibaren devlet politikası haline getirmişlerdir. Balkan Savaşları, özellikle de Komünist rejimin hâkim olduğu yıllar bu faaliyetlerin en etkin olduğu zamanlar olmuş, Türklere karşı olan düşmanlık ve asimilasyon politikası aktif şekilde uygulanmıştır. Bu dönemlere ait çizimler ve kartpostallar da Bulgar devlet ideolojisi ile Osmanlı-Türk düşmanlığını açık bir şekilde yansıtmaktadır.
 
“Dev aslanın gürlemesi ve müttefiklerin korkusu” başlıklı Balkan Savaşları dönemine ait bu çizimde Bulgar Aslanı, kan kaybından yere yığılan Kaplan Osmanlı’yı, pençeleri altında ezerken ve kükremesiyle diğer Balkan uluslarını kaçırtırken tasvir edilmekte.

 
1913 yılına ait bu kartpostalda  “Bulgar kralı Türk toprağına ayak basarken” görülüyor.



“Bulgar askerinin adımı”  adlı bu kartpostalda, Bulgar askerinin ayaklarının altında gösterilen yerler Edirne, Kırklareli, Lüleburgaz ve Çatalca’dır. Birinci Balkan Savaşı’nda Bulgarlar Trakya’yı ele geçirmiş olduklarından bu zaferlerini anlatan çok sayıda çizim yapılmıştır.



Soldaki kartpostal Balkan Savaşları’nda Bulgar krallığını yöneten Çar Ferdinand ve kraliçenin tasvir edildiği 1913 yılına ait bir çizimdir. Sağdaki kartpostalın altında “Şükrü Paşa galip mi?” ifadesi yer almaktadır. Şükrü Paşa, Birinci Balkan Savaşı’nda Edirne’yi Bulgarlara karşı beş ay boyunca kahramanca savunmuş, ancak 26 Mart 1913 günü şehri teslim etmek zorunda kalmıştı.



“Boğaziçi’nin sonu, patırtı kopuyor” yazılı bu kartpostalda da Birinci Balkan Savaşı ve Bulgarların zaferi konu edilmekte.
 
Emre Gül/ Dünya Bülteni/ Tarih Dosyası

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=414

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


Türk karşıtı tutumuyla bilinen Ataka partisi Genel Başkanı Volen Siderov, Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’e yazdığı mektupta Kırcaali’nin adının değiştirilmesini istedi.
 
Siderov, Kırcaali’ye Balkan Savaşı’nda Türk ordusuna karşı savaşan General Vasil Delov’un adını vererek şehrin ismini “Delovgrad” olarak değiştirilmesini teklif etti.
 
Siderov, teklifini Anayasa’da Cumhurbaşkanı’nın şehir isimlerini değiştirme hakkına sahip olmasına dayandırdığını belirtti.
 
Siderov yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi: General Delov, yaklaşık 12 bin savaşçısıyla Kırcaali meydan savaşında Osmanlı ordusunu Arda Nehri’nin güneyine püskürtüp İkinci Bulgar Ordusu’nun Edirne yolunu açar. Mart 1913’te Edirne Kalesi’nin kuşatılıp kaleye taaruza geçilmesinde yer alır.
 
Siderov “Bu şerefli Bulgara saygımızı ifade etmemiz için Ataka, Cumhurbaşkanı Plevneliev’e Kırcaali’nin adını Delovgrad olarak değiştirilmesini teklif ediyor, çünkü şehir şu an Osmanlı ordu komutanı Kırca Ali’nin adını taşıyor.” dedi.
 
Ataka lideri, daha önce Plevneliev’e Musala tepesinin adını St. İvan Rilski olarak değiştirmeyi teklif ettiğini açıkladı.
 
Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=413

Çevrimdışı YALNIZKURTKARAGÜLLE

  • GÖKBÖRÜ SİNOP
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1345
  • Mekanı Uçmağda!
Ynt: Bulgaristan'da Türk gazetesi
« Yanıtla #153 : 25 Kasım 2013 »
Atatürk’ün Bulgaristan’daki Türk Katliamını Önleyişi
19 Mayıs 1934 yılında bir darbe yapan Bulgar Ordusu, kurdurduğu geçici hükümet sayesinde Hitler Almanya’sının safında yerini almış, Bulgaristan Türkleri arasında yaygınlaşan “Turan Gençlik ve Spor Cemiyetleri Birliği’ne karşı polis takibatına geçip işkence ile öldürmeler çoğalmıştı. Ayrıca Bulgar köylerinden teşkil ettikleri çetelerle toplu katliama başlamak üzereyken, Türk istihbaratı bu haberi Atatürk’e iletir. Atatürk de, o sıralarda Trakya’da askerî tatbikat yapmakta olan 3. Ordu Komutanı Salih Omurtak Paşa’ya, biraz Bulgar sınırını ihlâl ederek Bulgarlar’a gözdağı vermesi konusunda talimat verir.

Yağmurlu bir gecede akşamdan Bulgar sınırını sapa bir yerden geçen askerimizin öncü birlikleri, sabah ortalık aydınlandığında Filibe yakınındaki Hacıilyas (Pırvomay) kasabasına varmışlardır. Önce kendi askerleri sanan Bulgarlar, hava iyice aydınlanınca, Filibe’ye doğru ilerleyen birliklerin Türk askeri olduğunu fark etmişler ve olay Bulgar kralına iletilmiş.
Telefona sarılan Kral III. Boris, Atatürk’le yaptığı görüşmede, “Ekselansları acaba Bulgaristan’a harp mi ilân ettiniz?” diye sorar telâşla.
Atatürk, “Neden böyle bir şey yapalım ki!” deyince,
Kral Boris:‘Askerleriniz Filibe önlerinde ve Sofya yönünde ilerliyorlar!” diye cevap vermiş.
Atatürk “Yolu şaşırmışlardır, Kral Hazretleri, şimdi olayı tetkik eder, Haşmetmeaplarına malûmat arz ederim” diyerek teselli etmiş ve Salih Omurtak Paşa’ya: “Maksat hâsıl olmuştur, geri dönün“, talimatı gönderilmiştir.

Bu gözdağı üzerine, Kral hemen duruma el koymuş ve kitle halinde yapılması plânlanan Türk katliamı da durdurulmuştur. O zamanki Turancı liderlerden, cemiyetin Genel Başkanı Varnalı Ömer Kâşif Bey’den, Bulgaristan’da bu olay için Bulgar köylerinden ırkçı “Rodna Zaştita” (Vatan Savunması) çetelerinin hazırlandığını ve her Türk köyünün katliamı için büyük hendekler kazıldığını dinlemiştim. Salih Omurtak Paşa olayını da bizzat bu orduda albay olarak görev yapan ve öncü birliklerde yer alan, yazar Emine Işınsu’nun babası merhum Tümgeneral Aziz Zorlutuna (eşi merhume şaire Halide Nusret Zorlutuna idi) Paşa’dan dinlemiştim.” (Sunuş bölümü syf.26-27)

Ahmet Şerif ŞEREFLİ
BULGARİSTAN’DAKİ TÜRKLER (1879-1989)
T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINI

TTK.
10 EYLÜL 2022'DE UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!


Dört yanım soru, Tanrı'm
Hepsi en zoru Tanrı'm
Soruların zorundan
Soyumu koru Tanrı'm

Sen Tanrı değil misin, adını yargılatma
Sana Tanrı deyince, dinimi sorgulatma
Ya adam et bunları, ya beraber yaşatma
Kanı bozuk olanlar "Türk'üm" diyemesinler
Ve Türk'ün dik başını yere eğemesinler.

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Türk tırcısı, Bulgaristan’da soyguna uğradı
« Yanıtla #154 : 06 Aralık 2013 »


Emniyet Müdürlüğü, Bulgaristan’dan geçen bir Türk tırcısının soyulduğunu; soyguncunun da yakalandığını bildirdi.
 
Tır sürücüsünü 30 yaşındaki bir Rusçuklunun soyduğu açıklandı.
 
Emniyet kayıtlarından alınan bilgilere göre sürücünün kimlik belgeleri ile 1500 avrosu çalındı.
 
Olay, Bılgariya Caddesi’nde meydana geldi.
 
Oyal yerinde N. B. (19) ile S. A. (18) adlı iki hayat kadını bulunduğu da tespit edildi.
 
Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=431

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Türk Birliği Örgütü
« Yanıtla #155 : 14 Aralık 2013 »



Bulgaristan Türklerinin tarihinde 1984 yılı en karanlık yıl olarak tarihe geçti. Bulgar komünist rejimi daha önce ülkede yaşayan Müslüman Pomakların isimlerini değiştirmişti sıra Türklere gelmişti. Tek ulus hayaliyle komünist rejimi ülkede yaşayan Türklerin isimlerini Aralık ayında silah zoruyla  değiştirmeye başladı. Ülkede çeşitli yerlerde Türkler protestolar gerçekleştirdiler. Protestolar sırasında başta Mestanlı kasabasında hükümetçe silahlandırılmış gözü dönmüş Bulgar milliyetçileri Türkleri şehit etti. Ülke çapında gerçekleşen ayaklanmalar kendiliğinden gerçekleşmedi. 1983 yılı başlarında Mestanlı Tren Garı İstasyon Şefi Yardımcısı Osman Salifoğlu ilk olarak isim kampanyasına karşı ülke çapında gösteriler düzenlemesi fikrini ortaya atıyor. Ayaklanmaların gerçekleştirilmesi için yeraltına inilmesi gerekliliğinin bilincinde karara varıyor. Mesai arkadaşı olan Mustafa Ömer ile fikrini paylaşıyor. Mustafa Ömer’in içindeki milliyetçi duyguları daha da hareketleniyor. İki mesai arkadaşı Türk halkını isim kampanyasına karşı nasıl bilinçlendiririz diye fikir yürütüyorlar. Aynı garda çalışan İzzet Güner ile görüşlerini paylaşıyorlar. Üç arkadaş Bulgaristan’da Türklerin yaşadıkları bölgeleri dolaşmak için yeraltına inme kararı alıp faaliyete geçiyorlar. Böylece Bulgaristan’da isim kampanyasına karşı mücadele edilecek örgütün temel atılıyor. Örgütün adı “Türk Birliği” olarak tescil ediliyor. Örgüte katılacak arkadaşlar birbirilerini tanıyamayacak bir sistem geliştiriyorlar.
 
OSMAN SALİFOĞLU ÖNDERLİĞİNDE
“Türk birliği” örgütü Osman Salifoğlu önderliğinde Bulgaristan’da yaşayan Türklerin bölgelerine ziyaretler gerçekleştirerek hücre evler kurmaya başlıyorlar. Böylece örgüt Kuzeydoğu Bulgaristan, Orta Bulgaristan ve Kırcaali bölgesinde merkezler kurup ağı daha da genişletiyorlar. Çalışmalar Aralık 1984 yılına kadar gizlilikle sürdürülüyor. Bulgaristan devletinin istihbaratı, ülke çapında toplu kalkışmalar gerçekleşeceğinin istihbaratını alır almaz Aralık ayında geceleri eksi yirmi dereceyi geçen soğuklara aldırmayarak ordu tarafından gece vakti köyleri abluka altına alarak köy halklarını muhtarlığa götürüp Türk isimli pasaportları ellerinden alınarak üç Bulgar ismi yazılı bir kağıt veriyorlar. İçişlerine bağlı birlikler kalkışma gerçekleşen bölgelere sevk edilerek tutuklamalar başlıyor. Osman Salifoğlu, Mustafa Ömer, İzzet Güner ile İsmet Topaloğlu’nu Bulgaristan Türkleri’ni kalkışmaya teşvik etmekle tutuklayıp Sofya Razvigor Popov No 1 DS/Devlet Güvenlik/ merkez binasına götürüyorlar. Aynı zamanda Mestanlı’dan Abdullah Veli, Burhan Mutlu, Halil Kahraman ile Mümin Köseömer de tutuklanıyorlar ve aynı sorgu merkezine götürülüyor. Böylece Kırcali bölgesinden yüzlere tutuklama gerçekleştiriliyor. Kimileri cezaevine kimileri Belene Kampı’na gönderiliyor. Sofya DS merkez binasında Mustafa Ömer işkencelere dayanamayıp akli dengesini yitiriyor. 1985 yaz ortasında Mustafa Ömer Kırcaali Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’nde şehit ediliyor. 21 Mayıs 1984 yılı Osman Salifoğlu Kırcaali Polis Merkezi’nde tutuklama hücreleri bulunan beşinci kattan gardiyanlar tarafından boşluğa bırakılıyor. Yere çakılma esnasında kırıklar hariç karın ve bağırsaklar dışarı çıkıyor. Tesadüfen Kırcaali polis merkezinde bulunan içişlerinden bir general Sofya Askeri Hastanesi’nden iki genel cerah ile helikopter isteyip Osman Salifoğlu’nun tedavi edilmesi emrini veriyor. Böylece Osman Salifoğlu hayatta kalıyor. 06.10.1985 yılı Kırcaali polis merkezi beşinci katta bulunan hücrelerin birinde Osman Salifoğlu sabaha karşı akli dengesini yitiriyor. Böylece Osman Saifoğlu, İzzet Güner ile İsmet Topaloğlu duruşması 07.10 1985’te Kırcaali İl Mahkemesi tarafından belirsiz bir süreye erteleniyor.
 
ŞİZOFRENİ HASTALIĞINA YAKALANIYOR
Sofya Merkez Hapishanesi’nde Osman Salifoğlu ve iki arkadaşı tekli hücrelerine kapatılıyorlar. Bir hafta sonra Osman Salifoğlu’nun bulunduğu hücre kapısı açılıyor ve Osman’ın anadan doğma hücrenin köşene çöktüğü görülüyor. Osman kemik üstüne örtülmüş ince bir deri görünümü almış. Ancak gözlerinden Osman olduğu anlaşılıyor. Bir haftadan sonra dava arkadaşının ısrarları neticesinde onun hücresine götürülüyor. Osman şizofreni hastalığına yakalanıyor. Bir hafta dava arkadaşının hücresinde kaldıktan sonra hapishane idaresi tarafından cezaevleri hastanesine kaldırılacak diye hücreden çıkarılarak hapishanenin bodrum katındaki hücrelerin birine kapatılıyor. Osman açlıktan komaya girinceye kadar müdahale yapılmıyor ve ölüme ramak kala Lofça Hapishaneler Hastanesi’ne cankurtaran ile gönderiliyor. Bir yıldan sonra Ekim 1986 yılı Osman Salifoğlu Kırcaali İl Mahkemesi tarafından sağlık durumu hapis cezasına uygun olmadığı sebebiyle serbest bırakılıyor. İki dava arkadaşı tutuklanma tarihinden iki yıl tekli hücre hayatından sonra mahkûm edilerek Eski Zağara siyasi ceza evine gönderiliyor. Osman Salifoğlu Bulgaristan’da 1983 yılı asimilasyon politikasına karşı koymak amacıyla ilk olarak “Türk Birliği” örgütünü kurmuştu. Örgütün yeraltı çalışmaları sayesinde Bulgaristan Türkü, Bulgar hükümetinin Türklere uygulamak istediği asimilasyon politikasını açığa çıkararak seslerini dünya kamuoyuna duyurulabilmek için ulusal çapta barışçıl gösteri düzenlenmesi için ciddi çalışmalar yapmıştı. Ulusal çapta gösteriler düzenlenemese de bölgelerde gösteriler düzenlenmişti. Böylece yerel gösteriler dünya kamuoyuna Türklerin isimlerinin Bulgar makamları tarafından iddia edildiği gibi gönüllü değil silah zoruyla yapıldığını duyurmuştu. Bugün Osman Salifoğlu malulen emekli, Bursa’da oturmakta ve kanser tedavisi görmekte. Arkadaşımıza Allah’tan acil şifalar sağlık ve esenlik diliyoruz.
 
(Cezaevi, Belene ve dava arkadaşları adına İsmet Topaloğlu.)

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=447

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Cezasız kalmış suç ya da askerȋ güç kullanarak 1984 Noelinde Türklerin isimlerinin değiştirilmesi



Alman gazetesi Deutsche Welle “Cezasız kalmış suç ya da 1984 Noelinde Kırcaali askerȋ bölge haline gelmişti” başlığıyla manşet attı.
 
DW gazetesi, 1984 Noelini “tarihe sürülmüş kara leke” olarak değerlendirdi ve şu ifadeleri kullandı: Bulgaristan için bu, 1984 Noeliydi; bir zamanlar komünist rejim, Kırcaali İli’ni askerȋ böylegeye çevirdi, daha sonra da Bulgaristan Türklerinin isimlerini zorla değiştirdi.O kadar utanç verici bir tarih ki, insanın dinleyesi gelmiyor.
Komünist rejimin işlediği en kapsamlı suçun ardından bu kadar zaman geçti. Savunma amaçlı bir dizi söylenti, olayı örtbas etmeye çalışıyor: kimisi bilmediğini söylüyor; kimisi birilerinin kendilerine söylemediğini, bazıları bunun gerçek olabileceğini inanmadığını söylüyor; birtakım çevreler de bunu etnik temizlik değil, komünizmin suçu olarak görüyor.

 
DW, “Ancak en katlanılmaz olanı da ateist devlet, 1984 yılının Noel arefesinde Hristiyanların en büyük bayramını yasakladı. O dönem Bulgaristan Müslümanlarını ezmeye karar verdiği dönemdi.” ifadesini kullandı.
 
29 YIL ÖNCE NE OLDU
Deutsche Welle, komümist döneminin istihbarat teşkilȃtı (DS) arşivlerinden yaptığı araştırmaya göre 24 Aralık 1984 yılı tarihinde Bulgaristan Türklerinin en yoğun olarak yaşadığı Kırcaali İli’nın abluka altına alındığını yazdı.
 
Alman gazetesi, bölgede 4 kontrol noktasının oluşturulduğuna ve oradan yalnızca özel izinle geçilebildiğine dikkat çekti.
 
DW, gece dışarı çıkma yasağı konduğunu, postanelerin mektup ile telegraf göndermeyi kestiğini, şehirlerarası ve uluslarlarası iletişimin durduruldunu vurguladı.
 
Gazete de olay şöyle tarif ediliyor: Milis güçleri iki katına çıkarıldı, onlara destek kuvvetler (Sınır Askerlerinin 4-5. kolu), güneyden (Smolyan İçişleri Bakanlığı (MVR) Bölge İdaresi’nin bir kısmı), kuzeyden (Kazanlık Çavuş Okulu), kuzeybatıdan (Dolni Bogrov Çavuş Okulu, Ivraca ve Plevne MVR Bölge İdaresi, Milis Okulu Liseni’nin 4 . sınıf öğrencileri), kuzeydoğudan (Burgaz MVR Bölge İdaresi). İtfaiye, su tesisatlarıyla birlikle 15 araç ve 1 adet “kalabalığı dağıtmaya yarayan raektif motorlu makine” sağladı. Golo Bırdo’daki Hava Kuvvetleri BTR tanklarını sağlayan Bulgar Ordusu’nun askerȋ birlikleri de harekete geçirildi. Mobilize edilenlerin toplam sayısı 1400, İçişleri Bakanlığı (MVR), Gönüllü Emekçi Birlikleri’ndeki sivil halka da silȃh dağıttı.
 
TÜRKLERİN İSİMLERİNİ SİLȂH ZORUYLA DEĞİŞTİRMESİ İÇİN GÖNDERİLEN KUVVETLER
Gazetede Bulgaristan Türklerinin isimlerini silȃh zoruyla değiştirmek için yeterli sayıda kuvvet gönderildiğine vurgu yapıldı.
 
DW “Aradan onlarca gün geçtikten sonra askerȋ kuvvetlerin bölgeye girmesine rağmen insanlar direnir ve hükümetten bunun açıklamasını yapmasını ister; Belene kampı da onlar için tekrar  açılır. İki hafta sonra Kırcaali’deki deneme ülkenin diğer bölgelerinde de tekrarlandı. 840 bin kişiyi kapsayan isim değiştirme, ülke genelinde 3 ayda tamamlandı. İktidar 5 yıl sonra onlardan 300 bin civarı insanı Türkiye’ye kovdu.” dedi.
 
BUGÜN OLAYA NASIL BAKILIYOR?
DW, Bulgar devletinin aradan geçen 29 yıl sonra yine alışılmış yöntemlerle olayı geçiştirdiğini söyledi ve devletin, bu konunun üstüne gitmediğini ve konuyu konuşup analiz etmediğini, dahası bundan rahatsızlık bile duymadığını belirtti.
 
Yazıda “Eski Başbakan Kostov da olmak üzere eski Cumhurbaşnakları Jelev ile Stoyanov’un yönelttiği özürler ya öylesine geçiştirildi ya da Bulgaristan kovduğu kovduğu Türkler adına özür diliyor olarak görüldü. Ancak onlara göç ettirmek utanç verici bir olayın yalnızca ikinci bölümü. İnsanların geçmişinin yok edildiği birinci bölüm geniş bir halk kitlesi için tarihȋ bir tabu olarak görülmeye devam ediyor.” şeklinde yorumlandı.
 
Aydın Osman | T HABER


Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Bulgaristan Türkleri, şehitlerini andı
« Yanıtla #158 : 27 Aralık 2013 »
Kırcaali’ye bağlı Mogilyane köyünde bulunan Türkan Çeşme’de tören yapıldı



Bulgaristan Türkleri, 29 yıl önce kendilerine karşı uygulanan asimilasyon döneminde Komünist rejimin askerleri tarafından öldürülen şehitlerini andı.
 
Şehitleri anma töreni, 17 aylıkken öldürülen Türkȃn Feyzullah'ın anısına yapılan ve Kırcaali'nin Kirkovo İlçesine bağlı Mogilyane köyünde bulunan Türkȃn Çeşme'de yapıldı.
 
Törende,  26 Aralık 1984 tarihinde, Türklere karşı, dönemin totaliter komünist iktidarı tarafından yürütülen baskı ve sindirme politikasına karşı gerçekleştirilen protesto yürüyüşü sırasında annesinin kucağında öldürülen Türkȃn Feyzullah ve diğer şehitler anıldı.
 
Bulgaristan'da, komünist iktidarın yürüttüğü asimilasyon politikasına karşı Türklerin direnişinin simgesi haline gelen Türkȃn bebeğin anısına yaptırılan Türkȃn Çeşme'de düzenlenen anma gününe Bulgaristan'ın her yerinden binlerce Türk katıldı.
 
Duygusal anların yaşandığı törende, Türkȃn bebeğin öldürüldüğü günü yaşayanlar gözyaşlarına hakim olamadı.
 
Türkȃn Çeşme'de toplanan binlerce kişiye seslenen Kirkovo Belediye Başkanı Sali Ramadan, acı günleri unutmayacaklarını ancak geleceğe bakmaları gerektiğini belirtti.
 
Ramadan, her yıl totaliter rejimin kurbanlarının anıtı önünde saygı duruşunda bulunduklarını kaydederek, şehitleri hatırlamanın kin ve nefret aşılama amacı taşımadığını vurguladı. Ramadan, "Türkȃn bebeğin anısına yapılan Türkȃn Çeşme aynı zamanda dinimizi, anadilimizi, örf ve adetlerimizi ve en önemlisi de özgürlüğümüzü simgeler" dedi.
 
AA

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=476

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


Türkiye’deki göçmen derneklerinin inisyatifiyle dikilen Türkȃn Bebek anıtının açılışı yapıldı.
 
Anıtın açılışına ilgibüyüktü.
 
Açılışa katılan konuklar; çiçek ve çelenk bıraktı ve saygı duruşunda bulundu.
 
Açılış etkinliğine Kırcaali bölgesindeki ilçelerin birçok belediye başkanı, Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) milletvekilleri ve önde gelenleri katıldı.
 
Anıtın yapımında “HÖH’ün de parmağı var” diye katılmayanlar da oldu.
 
EDİRNE VALİSİ: TÜRKAN BEBEK'İN BAŞINA GELENLER ASLA UNUTULMAMALI
Açılışta konuşma yapan Edirne Valisi Hasan Duruer "Türk milletinin en büyük özelliklerinden biri kendisine yapılan iyiklerleri ve kötülükleri çok çabuk unutuyor." dedi.
 
Duruer, şehit edilen 17 aylık Türkȃn Bebek anıtının açılışında konuşma yapan Duruer geçmişte yaşananların asla unutmak yerine ders çıkarmak gerektiğini belirtti.



Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=475